BIST 8.718
DOLAR 32,33
EURO 35,17
ALTIN 2.244,46
HABER /  GÜNCEL

Twitter'da photographer olmak!

Bir fotoğrafçının gözünden Diyarbakır'ı görmek ister misiniz? Twit-ül Havadis'in konuğu fotoğrafçı Ayşe Gül Ayanoğlu...

Abone ol

Hatice Kübra
TWİT-ÜL HAVADİS-  Sosyal Medya çıktı çıkalı karşılaştığımız her 10 profilden 6'sı journalist, 11'i aktivist, 25'i de photographer... Haa tabi bir de "sosyal medya uzmanları" var... Hepsine tek tek değinmenin imkanı yok ama ben bugün sizler için bir "photographer"ı konuk ediyorum Twit-ül Havadis'te...

O çektiği fotoğraflarla sadece sosyal medyada değil internet medyasında da dikkatleri üzerine çekiyor. Son yaptığı Diyarbakır çekimleri ise medyada hep "olaylarla" gündeme gelen bir şehrin bambaşka bir yüzünü gösteriyor bize. Bir fotoğrafçının gözünden Diyarbakır'ı konuştuk
Ayşe Gül Ayanoğlu ile... Ama tabi öncesinde bu fotoğrafçılık serüvenine ve sosyal medyada "photogragher" olmaya değinmeden geçmedik. 
İşte sizler için Ayşe Gül Ayanoğlu namı diğer   @thelondonergirl ile yaptığım keyifi söyleşi ve muhteşem Diyarbakır fotoğrafları. Onu diğerler "photographer"lardan ayıran ne diye soruyorsanız Diyarbakır fotoğraflarına mutlaka derim...

DİYARBAKIR FOTOĞRAFLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYIN!

Twitter da elini sallasan photographera çarpıyorsun? Sen bu konuda ne düşünüyorsun?


İnsanlar maddi durumlarına göre en iyi fotoğraf makinelerini alıp istedikleri yere gidip fotoğraf çekebilir ama önemli olan bence o fotoğrafı çekecek gözdür, yani vizörün arkasından bakan göz.  İster iyi bir makine olsun ister kötü kişide fotoğraf gözü olmassa insanlara aktaracağı sadece bir fotoğraftır. Halbuki çektiğimiz fotoğrafla bir çok duyguyu insanlara aktarabiliriz. Bunu bize verilmiş bir fırsat olarak görüyorum ben. Twitter'daki fotoğrafçılara veya fotoğrafçı olmak isteyenlere birşey demiyorum. İnsanlar hobi olarak denemek isteyebilir veya bir hobi gibi başlayarak kendilerini ilerletebilirler. Ama bu bir gönül işidir. Gönlünü ve vaktini verme ve çok sevme işidir. Bir şei ancak çok sevdiğinizde onu en iyi yaparsınız. 

Fotoğrafçılık merakı nereden geldi?

 İlk hatırladığım 15 yaşlarında abimin bana evdeki fotoğraf makinesini hediye ettiğiydi. Böylelikle fotoğraf çekmeye başladım. Ama o zamanlar dijital fotoğraf makineleri yoktu , filmdi, banyosuydu derken çok pahalıya mal oluyordu bu yüzden ben de fotoğraf işini rafa kaldırmıştım. Yıllar sonra dijital makineler çıktığında ilk makinem bir gazetenin kuponla verdiği fotoğraf makinesi oldu.Elime geçer geçmez fotoğraf çekmeye başladığımı ve babamın da ‘kızım çok çekme içindeki filmi bitireceksin’ dediğini gülümseyerek hatırlarım.

İngiltere’ye onunla gittim ama yetersizliği nedeniyle orada yeni ve daha gelişmiş bir kompakt makine aldım ve bir çok fotoğraf çektim.  Türkiye’ye dönünce artık ilgim o kadar artmıştı ki bir DSLR makine aldım ve çekmeye başladım. Kısa sürede bilgim ve araştırmalarımla kendimi ilerleterek bellli bir seviyeye geldim sitelerde fotoğraflarımı yayınlamaya başladım. Özellikle netfotoğraf sitesinde ‘’iyi bir fotoğraf gözümün’’ olduğunu söylediklerinde doğru yolda olduğumu anladım. Fotoğraf çekmek sadece eline makina alıp gördüklerini aktarmak değil. Bu çok başka birşey. İnsana çok şey öğretiyor. Tabii öğrenmesini bilene..

 Fransız fotoğrafçı Henri Cartier Brosson’un şu sözleri benim için çok önemlidir:

 "Fotoğraf çekmek, kişinin nefesini tuttuğu, bütün benliği ve yetenekleriyle kendini bir noktaya yoğunlaştırdığı, gerçekle yüz yüze geldiği andır; görüntünün oluştuğu bu an, fotoğrafı çekene fiziksel ve entelektüel bir haz verir..."

 "Fotoğraf çekmek; insanın aklını, gözünü ve yüreğini aynı hizaya getirmesidir."

 
VENÜS GEÇİŞİYLE DENENMEMİŞ BİR TECRÜBE


Çektiğin bazı fotoğraflar sosyal medyada da ve bazı haber sitelerinde yayınlandı ve bayağı ses getirdi. Bunu neye bağlıyorsun?

 
Geçtiğimiz kış Istanbul’da iki gün çok güzel kar yağdı ve ben bu iki günü çok güzel değerlendirdiğime inanıyorum. Sabah 7.30 da başlayan  2 Istanbul gezim de akşam 18.30 da sonlandı. Şehir kar yağışı ile Istanbul öyle güzel bir hale bürünmüştü ki bunu insanlarla paylaşmak istedim. Fotoğraflar Türkiye Gazetesi’nin web sitesinde yayınlandı. Ayrıca 5 Mayıs’ta gerçekleşen ayın dünyamıza çok daha yakın görüneceği durumu da Diyarbakır’da çektim ve haberx.com'da yayınladık. 5 Haziran'daki Venüs geçisi olacağını öğrenince de yaptığım araştırmalar ile bir gözlemevi bulup onlardan yardım istedim. Sabaha karşı saat üçte gözlemevine gittim ve fotograf makinemi teleskoba bağladık. Daha önce hiç denenmemiş olduğu için makineye zarar verebilme ihtimalininden bahsettiklerinde hiç çekinmeden bir sorun olmayacağını ve denemeye hazır olduğumu söylemiştim. Sonunda harika ‘’Venüs Geçişi’’ fotoğrafları çektik. Güneşi hiç böyle yakından görmemiştim. Çok güzel bir tecrübeydi. 

 ŞEHİRLERDE GEZERKEN YALNIZ OLMADIĞIMI HİSSEDİYORUM!

Senin bir de www.sheisaphotographer.blogspot.com adresinde bir blogun var. Bloğunda yayınladığın da fotoğrafları nasıl tepkiler aldın?

Blogumu geçtiğimiz ocak ayında açtığımdan beri 16 bin kere ziyaret edilmiş. Bu kısa zamanda iyi bir rakam. Özellikle gezilerimi twitterda paylaşıyorum ve gördüğüm farklıklıları veya güzellikleri öncelikle telefonumdan fotoğraf çekerek takipçilerimle de paylaşıyorum. Bunun da çok etkisi olduğuna inanıyorum. Fotoğrafa merakı olan arkadaşlarım özellikle çok beğeniyorlar. Bazı arkadaşlarıma fotoğrafların hikayelerini de anlattığımda neden fotoğrafı çok sevdiğimi çok iyi anladıklarını söylüyorlar. İnsanların gitmedikleri veya belki o an gidemedikleri yerlerden görsel paylaşımlar yapmak onları da sizinle beraber yanınızda götürmek gibi oluyor. Bu ise bana mutluluk veriyor. Şehirlerde gezerken yalnız olmadığımı hissediyorum..

 DİYARBAKIR TARİHLE İÇ İÇE YAŞIYOR!

Neden Diyarbakır? Oranın neyi çekti seni?

Daha once Diyarbakır’a bir kaç kere uğradım. Aklımda kalan şehrin surları, aslında doğuda olmasına rağmen şehrin ne kadar gelişmiş olduğu ve favorim olan Dört Ayaklı Minare. Özellikle tarihle içiçe yaşıyan şehirlere tutkunum ben.  Bir gün hep gitmeyi arzularken abimin orada bir hastanede çalışmaya başlamasıyla hayallerim gerçekleşti diyebilirim. Şehrin çok fazla sayıda tarihi camileri, hanları var. Her bir camiye gittiğinizde ayrı bir hikaye. Birinin minaresi en uzun, birinin minaresini yaparken harcına bitkiler katmışlar ki ordan etrafa güzel kokular yayılsın. Güzel kokuyu uzun zamanlar için muhafaza etmek için  minareye kılıf geçirirlemiş eski zamanlarda inanabiliyor musunuz?

Sülüklü Han diye bir yer var. İsmini ilk duyduğumda çok şaşırmıştım. Şu an bir kafe gibi işletilmekte. Tam da Demirciler Çarşısı’nın ortasında bir girişi var. Köhne bir yerde gibi görünmesine rağmen özellikle şehrin dışından gelen veya şehirdeki elit tabakanın gittiği bir yer haline gelmiş. 

 YAŞLILAR VE ÇOCUKLAR...

Fotoğraflarında ön plandaki şeyler nedir? Bunun nedeni nedir?

Aslında beni cezbeden siyah beyaz fotoğraflardır. Siyah bayaz fotoğraflarda bir nostalji havası oluyor onu çok seviyorum. Gittiğim şehirlerde insanı ve tarihi dokuyu ön plana alan fotoğraflar çekmeyi seviyorum. Bir şehrin insanları çok önemlidir şehri anlamak için. Yaşlı ve özellikle de geleneksel kıyafet giyen insanlar, çocuklar şehrin dokusuyla bütüleşince harika manzaralar çıkıyor ortaya. İnsan bunu herkesle paylaşmak istiyor. Ayrıca şehrin tarihi dokusunu silüet halinde ortaya çıkaran ters ışık fotoğraflarını çok beğeniyorum ve yağmurda şehre ait oraya çıkan silüetler de beni çok fazla cezbediyor.  

 
Diyarbakır'da seni en çok cezbeden neydi?


Açıkçası tarihine vurulup gittiğim bir şehir. İnsan faktörü de önemli. Beni tarihinden sonra en çok etkileyen puşi ve şalvarla dolaşan yaşlı amcalar oldu. Özellikle Ulu Camii’de ve sokaklarda onların çok fotoğrafını çektim. Hepsi bilinen Anadolu insanı tabiiki. Güler yüzlü, sohbeti seven, hoşgörülü ve misafirperver insanlar. 

 DİYARBAKIR'I ANLAMAK İÇİN MUTLAKA GİTMEK LAZIM!

Bir fotoğrafçı gözüyle doğu batı farkını vurgulamanı istesem ne dersin?

Aslında bence bir fark yok desem!! Ben doğuda bir çok şehir gezme şansına sahip oldum. Kimi şehirlerde bir kaç gün kaldım, kimilerinden sadece geçtim. Gözlemlerime dayanarak diyebilirim ki şehirler gelişmiş bir yapıya sahip. Yani zaten batıdan giden bir çok öğretmen, asker, memur kesimi aileleri ile birlikte o şehirlerde yaşıyor. Bazı şehirler eski şehir yeni şehir diye iki ayrılmışlar. Bitlis’te mesela eski şehirde dolaştım görsel olarak tam da fotoğraf gözüme hitap ediyordu ama yapılanma olarak kötüydü. Fakat bir de yeni şehire baktığımda siteler, apartmanlar, büyük marketler. Bunlarda gelişmenin göstergesidir. 

 Diyarbakır şehir olarak doğuda olması ve Kürt nufusunun farzla olması sebebiyle karakteri çok değişik bir şehir diyebilirim. İnsanı bazen biraz ürküten, bazen düşündüren ama aslında çok da sevdiren bir şehir. Gezilerim sırasında bir çok insan batıdan geldiğim için oralar hakkında nasıl düşündüğümü sordular. Ben yapı olarak insan veya etnik köken ayrımı yapmayan biri olduğum için şehri ziyarete geldiğimi, gezerek hem insanları hem de şehri fotoğraflamaya geldiğimi söyledim. Ama şunu diyebilirim ki batı tarafından algılanma şekline üzülüyor bu insanlar. Bunu bir camiiyi ziyaret ettiğimde oradaki yaşlı amcanın şu sözlerinden çıkarttım: ‘’Uzaktan bakarak hiçbirşey anlaşılmaz, insanların buraya gelip insanları tanıması, görmesi gerekir. Gelsinler ki onlardan bir farkımız olmadığını anlasınlar.’’

Bu söz hiç bir konu açılmamışken söylendiği için beni çok etkilemişti ve amca haklıydı. Aslında insanlar konuşabilmeye çok açıklar ama ne zaman doğu batı mevzularına girildiyse bu konular hep beni rahatsız ettiği ve fotoğraf bakışımı etkilediği için daha sonraları konuşmaktan kaçındım. Şehrin güzelliği ve insanların güleryüzü benim için fazlasıyla yeterliydi.  

 TWİTTER'DAN TEPKİLER NASILDI?

Oradayken şehirle ilgili attığın twitlere nasıl mentionlar geldi?

Şehrin Sur içi ilçesini dolaşırken özellikle duvarlarda gördüğüm yazıları telefonumla paylaştım ilk günlerde. İnsanlar yazıların kürtçe olmadığını farkedip şaşırdıklarını söylediler. Sonraki günlerde bir çok kişi benimle birlikte Diyarbakır’ı gezdiklerini ve yaptığım şeyden çok memnun olduklarını belirttiler. Bu beni çok mutlu etti. 

 Bundan sonra nereyi çekmeyi planlıyorsun? Neden?

Üç tane favori şehrim var. Mardin, Urfa ve Diyarbakir. Üçüne de gittim ama tekrar gitmeyi çok isterim. Istanbul çekimlerim fotoğraf gezilerine çıktıkça devam ediyor. Şu an için kesin değil ama sırada Bursa olabilir. Orası da tarihi mekanlarıyla ilgmi çeken bir şehir.