BIST 10.277
DOLAR 32,34
EURO 34,81
ALTIN 2.393,53
HABER /  SAĞLIK

Şiddetli kaşıntınız varsa ve bir türlü geçmiyorsa uyuz olabilirsiniz! İşte belirtileri

Özellikle son dönemlerde birçok kişinin şikayetçi olduğu kaşıntı durumu, günden güne daha fazla insanda görünüyor. Bu kaşıntıların çoğunun sebebi ise uyuz olarak biliniyor. İşte uyuz hastalığının belirtileri...

Abone ol

Koronavirüs aşıları sonrası kaşıntılarının başladığını söyleyen kişiler, bu kaşıntıları aşılara buluyordu. Ancak kişiden kişiye bulaşan bu durumun asıl sebebi uyuz hastalığı. En küçük temasta bile bulaşan uyuz ile ilgili araştırmalar da bu sebeple arttı. İşte uyuz hastalığı ile ilgili bilinmesi gereken tüm konular.

Uyuz belirtileri nelerdir?

Uyuz hastalığının belirtileri arasında sivilce benzeri döküntüler ve yoğun kaşıntı yer alıyor. Gündüz daha hafif olan kaşıntı genellikle gece artar. Hatta uykudan uyandıracak kadar yoğun kaşıntıya rastlanabilir. Aynı zamanda, çocuk ve yaşlılarda kaşıntının daha belirgin olduğu biliniyor.

8 hafta sürebiliyor

Hastalığın kuluçka süresi oldukça uzun olduğundan, kişinin uyuzu nereden kaptığını bulmak bazı durumlarda zor olabilir ve bu süre içerisinde hastalığa yakalanan kişiler yakın temas halinde oldukları başka kişilere uyuzun bulaşmasına sebel olabilir. Kişinin ilk kez uyuza yakalandığı durumlarda, belirtilerin ortaya çıkması 8 hafta kadar sürebilir. Fakat, daha önce uyuz geçirmiş kişilerde belirtiler temastan genellikle 1-4 gün sonra meydana gelir.

Uyuz hastalığı tüm vücutta görülebilir ama en çok el, parmak arası, koltuk altı, dirsek, kasık, meme ucu, cinsel organ, bel bölgesi ve kalça gibi derinin katlandığı bölgelerde daha sık görülür. Çocuklarda ise baş, yüz, boyun, avuç içi ve ayak tabanlarında yayılma görülebilir. Bu bölgelerdeki yayılmaya yetişkinlerde çok sık rastlanmaz.

Bazı durumlarda dişi uyuz akarlarının derinin altına yerleşmesi sonucu burada yaşama ve üreme amacıyla açtıkları tüneller gözlemlenebilir. Bu tüneller, parmak aralarında yoğunlaşır ve 1-10 mm arasında, beyaz-gri renge bürünebilir. Tünelleri her zaman çıplak gözle görmek mümkün olmayabilir. Bu gibi durum da hastalığın diğer bazı döküntülü ve kaşıntılı hastalıklarla karıştırılması ve tanının gecikmesine sebep olabilir. Uyuz döküntülerinin genel anlamda en çok sivilce ve diğer böcek ısırıkları ile karıştırıldığı söyleniyor. Fakat diğer böcek ısırıkları ya da sivilce ve egzama benzeri deri hastalıklarının kişiden kişiye bulaşmayacağı bilinmelidir. 

Uyuz nasıl tedavi edilir?

Uyuz hastalığının tedavisinde öncelikli hedef, kişinin aynı evde yaşadığı kişilerin de tedavi edilmesi ve hastalığı birbirlerine bulaştırmalarının önüne geçilmesidir. Uyuz ilaçla tedavi edilebilen bir hastalıktır fakat tedavi boyunca hijyene mümkün olduğunca dikkat edilmesi de oldukça önemlidir.

Uyuz hastalığının belirtilerinin yaşandığını düşünen herkesin vakit kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurması önerilir. Özellikle uyuz akarıyla ilk defa karşılaşan kişide belirtilerin ortaya çıkması çok uzun süreceğinden, temasta olduğu kişiler için de (aile bireyleri, arkadaşları ya da bir arada çalışılan kişiler) uyuz belirtileri görülüp görülmemesine bakılmaksızın tedaviye bir an önce başlanmalıdır.

Uyuzda kullanılan ilaçlar, çoğunlukla vücutta etkilenen bölgelere topikal olarak uygulanan kremler olarak bilinir. Bu kremler uzman doktorun kullanılmasını önerdiği biçimde ve sürede kullanılmalı, kıyafetler sık sık değiştirilip yüksek sıcaklıklarda (minimum 60 °C) yıkanmalı, ütülenmeli ve aynı evde yaşanan kişilerle bu dönemde ortak eşya kullanımı yapılmamalıdır. Ev hijyenine de dikkat etmek, eşyaları mümkün olduğunca havalandırmak, evi elektrik süpürge ile süpürülmeli ve temiz tutulmak oldukça önemlidir. Bunun yanı sıra yıkanması mümkün olmayan kıyafet ve eşyaların kapalı bir poşette 3 gün boyunca bekletilmesi önerilir.

Kişinin belirtilerin geçtiğini düşünüp ilacı bırakması da iyileşmeyi geciktiren faktörler arasında bulunuyor. Bununla birlikte belirtilerin 2-4 hafta içinde geçmediği vakalara yeniden tedavi uygulanması gerekebilir. Fakat tedavi öncesi bu belirtilerin vücudun akarlara karşı geliştirdiği alerjiden mi yoksa henüz geçmemiş olan akar istilasından mı kaynaklandığının bilinmesi gerekir.