BIST 9.717
DOLAR 32,53
EURO 34,92
ALTIN 2.435,52
HABER /  MEDYA

Ragıp Zarakolu kimdir darbe yazısı ne? Makus kaderden kaçış yok yazısı

Darbe imalarıyla dolu olan yazıda imzası olan isim Ragıp Zarakolu oldu. Evrensel gazetesinde yayınlanan 'Makus kaderden kaçış yok' başlıklı yazısı sonrası Ragıp Zarakolu'na tepki yağdı. Peki Ragıp Zarakolu kimdir yazısında neler var?

Abone ol

Ragıp Zarakolu 1948 senesinde İstanbul Büyükada’da dünyaya geldi. Yazarlığa 1968 yılında Ant ve Yeni Ufuklar dergilerinde başlayan Ragıp Zarakolu 1972 yılında Ant dergisinde yer alan Vietnam’la ilgili bir yazısı yüzünden hapse girdi. 1979 yılında kurulan Demokrat gazetesinin kurucusu ve yöneticisi olan Ragıp Zarakol  1982’de tekrar hapse girdi. 1986’da İHD’nin kurucuları arasında bulunan Ragıp Zarakolu Türkiye Yayıncılar Birliği (TYB) Yayımlama Özgürlüğü Komitesi Başkanı oldu.

2005’te de Norveç Yazarlar Birliği’nin Norveç Kültür Bakanlığı’yla birlikte verdiği “İfade Özgürlüğü Ödülü”nü aldı. Hakkında hâlâ sürmekte olan çok sayıda dava bulunmaktadır. Uzun yıllar Özgür Gündem gazetesinin yazarlığını ve danışma kurulunda bulunmuştur.

Ragıp Zarakolu'nun olay olan darbe yazısı

Ragıp Zarakol "Makus kaderden kaçış yok" adlı yazısı ile Recep Tayyip Erdoğan’ı, darbe sonucu idam edilen Adnan Menderes ile kıyasladı. İşte o yazının önemli bölümleri:

"Türkiye’de cumhuriyet sonrası ordu içinde ilk cunta, 1950 seçimleri öncesi Cevdet Sunay tarafından kurulmuştu. Amaç milli şefin iktidarı terk etmemesi durumunda darbe yapmaktı.

1946 yılında İnönü’nün oğlu bile babasına muhalifti ve ev hapsine alınacaktı.

DP aslında tek parti rejiminin B takımı idi ve kontrol, Celal Bayar’ın elindeydi.

1914’ten 1955’e bütün etnik temizliklerde rol oynamış olan Teşkilat-ı Mahsusa Üyesi Celal Bayar, İnönü’den beter çıktı ve iktidarı seçim yoluyla terk etmeyi reddetti.

1949 yılının bütün AntiCHP eğilimli kişileri 1954 sonrası otoriterleşme eğilimi gösteren DP karşısında CHP yanındaydı.

İnönü’ye karşı başlayan cunta yapılanmaları 1960 yılında otoriterleşmeye kalkan, bunu da eline yüzüne bulaştıran DP hükümeti karşısındaydı.

1950 yılında yapılamayan darbe, 1960 yılında gerçekleşti.

RTE, 2010 yılında, 1 Mayıs’ın 1980 sonrası en kitlesel kutlanmasına izin verdi. Çünkü hâlâ liberalliğe oynamaktaydı. 1960 yılında Menderes’in 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı ilk kutlayan başbakan olması gibi. Ya da Batının desteği kesilince, Sovyetlere yönelmeğe kalkması gibi. Ama bütün bunlar için çok geçti artık.

Mecliste CHP’yi kapatmayı hedef alan Tahkikat Komisyonunun kaldırılması da. Saatin tik takları işlemeye başlamıştı bir kere.

1961 yılında asılan Menderes olacaktı, Celal Bayar değil. Affını ise ezeli rakibi İnönü sağlayacaktı!

Ve İslam-Türk sentezini savunan muhafazakar eğilimlerin, DP’den çok daha güçlü yer aldığı AP’nin önü açılacaktı. AP, DP oylarına oynayacaktı, ama en büyük korkusu DP’nin legalleşmesi idi.

RTE, tarihi kendince okuyup yorumluyor ve taktiklerini belirliyor.

Bunun için de 2007 yılında darbe karşıtlarının liberal desteğini aldı, 2013 yılında Gezi direnişinin kendi 27-28 Nisan’ı olmasının önüne geçti ve 2015 yılında ise kendine yönelebilecek darbe potansiyelinin erken patlamasını provoke etti.

Ve DP’nin tamamlayamadığı, Demirel’in kısmen başarılı olduğu otoriterleşmeyi yapısal ve İslam-Türk sentezine dayanan bir temel üzerine oturtmaya girişti. Zaten bunun temelleri 1980 yılında Kenan Evren Cuntası tarafından atılmıştı.

Türkiye dünya demokratik ülkeleri listesinden, otoriter ülkeler listesine düşüş yaptığı için kendini başarılı sayabilir!

RTE’de bir Menderes travması vardı. Demirel gibi kısmen. Menderes olmamak için Demirel’in atmadığı takla, kurmadığı ittifak kalmıştı. Ecevit ile bile uzlaştı, ona kanlısı Ecevit ile hükümet bile kurdurdu. Korona günleri, bırakın Türkiye’yi tüm dünyayı bir sorgulamaya yöneltmekte. Bundan RTE’nin ve tayfasının kaçması mümkün değil.