BIST 9.548
DOLAR 32,50
EURO 34,56
ALTIN 2.491,71
HABER /  MEDYA

İmamoğlu o programda battıkça battı!

Ekrem İmamoğlu'nun Habertürk'teki Kanal İstanbul açıklamaları tartışılmaya devam ediyor. Referandum yapılsa ve "evet oyu çıksa da" tanımayacağını söyleyen İmamoğlu'na bir tepki de Hadi Özışık'tan geldi.

Abone ol

İnternethaber Yayın Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Hadi Özışık, Ekrem İmamoğlu'nun İBB seçimlerini kazandıktan sonra değiştiğini, insana dokunan ismin gittiğini yerine bambaşka biri geldiğini söyledi. İmamoğlu'nun Kanal İstanbul konusunda da çeliştiğini ifade eden Özışık, seçimlerden önce emrindeyim dediği Celal Şengör'den de özür dilemesi gerektiğini söyledi.

Hadi Özışık, CNN Türk'te katıldığı canlı yayında Ekrem İmamoğlu'nun önceki gün katıldığı televizyon programında Kanal İstanbul açıklamalarının çelişkili olduğunu söyledi. İmamoğlu'nun programda Kanal İstanbul'un büyük İstanbul depremini tetikleyeceği yönündeki ifadesini, Celal Şengör Hoca'nın "tetiklemez" açıklamaları sonrası "ben böyle bir şey söylemedim" diyerek değiştirdiğini söyleyen Özışık, "İmamoğlu, cumhurbaşkanından önce kendisini ikna etsin" diye konuştu.

İşte Özışık'ın CNN Türk ekranlarında yaptığı o Ekrem İmamoğlu açıklaması;

"Ekrem İmamoğlu, "Ben Cumhurbaşkanını ikna ederim." diyor ama Ekrem İmamoğlu daha kendisini ikna edememiş ki cumhurbaşkanını ikna etsin. Şimdi Celal Şengör Hoca telefona bağlandığında oradaki ifadeleri çok netti. Yani burada Celal Şengör'ün yaptığı konuşmayı, açıklamaları burada 6-7 kişiyiz bir kişi "Telefon çok kötüydü, telefondaki sesi anlaşılmıyordu!" diyen bir kişi var mı? Yani anlaşılmayan bir ifadesi var mıydı Celal Şengör'ün, yoktu! 

Şimdi kendisiyle bu kadar çelişen, kendisini ikna etme konusunda bu kadar zorlanan siyasetçinin, "Cumhurbaşkanını ben ikna ederim." demesi doğru değil.


İsmail Saymaz döndü dedi ki "Kanal İstanbul depremi etkiler mi?" sorusuna "etkiler" dedi. Dana önce de söyle konuşmaları da var. Sonra Celal Şengör Hoca "Kardeşim depremi tetiklemez" dedi. Fakat "Cumhurbaşkanını ben ikna edeceğim" diyen Ekrem İmamoğlu, 5 dakika önce söylediğini programın sonunda "Hayır ben depremi tetikler demedim". Yani 5 dakika içerisinde iki farklı görüşü ifade etti. Kaldı ki Ekrem İmamoğlu'nun bu yayınladığı 15 maddelik bildirinin bir maddesi de Kanal İstanbul'un depremi tetikleyeceği yönünde. Şimdi kendisiyle bu kadar çelişen, kendisini ikna etme konusunda bu kadar zorlanan siyasetçinin, "Cumhurbaşkanını ben ikna ederim." demesi doğru değil.

"Bu Ekrem İmamoğlu, Cumhurbaşkanını ikna edebilir mi?"

İkincisi referandumdan bahsedildi biliyorsunuz. Dedi ki "Referandum konusunda AK Parti'nin, Cumhurbaşkanının böyle bir talebi yok". Daha önce Ekrem İmamoğlu'nun "Bu işe karar verecek olan millet olduğunu" söyleyerek referandumu işaret etmişti. Gazetecilerin "Referandumda evet çıkması halinde tavrınız ne olur?" sorusuna "Hukuki olarak karşı durmaya devam ederim" cevabını verdi.

Bu noktadan baktığınızda yine kendisiyle çelişen Ekrem İmamoğlu, referanduma sıcak bakan, millete gidelim diyebilen, milletin kararına saygı duyalım diyen birisi sonra dönüp bakıyorsunuz diyor ki "Ben evet çıkarsa kabul etmem" diyor. Şimdi elimizi vicdanımıza koyalım bu Ekrem İmamoğlu, Cumhurbaşkanını ikna edebilir mi?

Kardeşim gazeteciliğin bir kuralı var. Bir kişiyle ilgili bir ifade kullandığımız zaman o kişi cevap hakkını kullanma hakkına sahip değil mi? Peki aradığı zaman neden kızıyorsunuz, niye azarlıyorsunuz? 

"Ego işte!"

Üçüncüsü Celal Şengör, daha önce yaptığı bir programda kendisinin bilimsel görüşmelerine çok önem verdiğini, saygı duyduğunu hatta daha da ileri giderek "Emrinizdeyim hocam!" dediği hoca! Televizyona bağlanınca istediği gibi konuşmayınca, Ekrem İmamoğlu maalesef "16 milyonun temsilcisiyim" diyen Ekrem İmamoğlu, birden bire başka bir havaya büründü ve şu şekilde bir ifade kullandı: Ben Ekrem İmamoğlu'yum, ben 16 milyonun temsilcisiyim bu telefonu bağlamanız doğru değil!

Ego işte! O sıcak, sarmalayan ve saran o Ekrem İmamoğlu gitmiş başka bir isim gelmiş. Şu ifade "Ben Ekrem İmamoğlu'yum, Şengör Hoca'yı buraya bağlamanız doğru değildi" deyip oradaki moderatör arkadaşımıza çıkışması yani ayar vermesi! Kardeşim gazeteciliğin bir kuralı var. Bir kişiyle ilgili bir ifade kullandığımız zaman o kişi cevap hakkını kullanma hakkına sahip değil mi? Peki aradığı zaman neden kızıyorsunuz, niye azarlıyorsunuz? 

"Kimse Ekrem İmamoğlu'nun emir kulu değil"

Ekrem İmamoğlu dedi ki "bilime saygılıyız" eyvallah! Çalıştaylar yapacağız buna da eyvallah! Celal Şengör Hoca'nın davet edildiğini ama kendisinin daveti kabul etmediğini söyledi ama mazeretini söylemedi. Şengör Hoca'da döndü dedi ki bakın şurası şok önemli, "Sayın Başkanım, sizin servisten arayan arkadaşlar beni davet ettiler". Aslında şu sitemde bulundu: Beni bizzat arayıp davet etmeniz! Yani daha önce emrindeyim dediğiniz bir kişiyi sıradan birisine arattırıyorsunuz bu davete katılın diye. Karşı taraf da diyor ki "Benim elimde bir liste var. Kardeşim bilim insanı olarak burada söz söyleme yetkisine sahip bir kişi yok!".O yüzden bu çalıştaylara "Ben katılmayacağım" diyor. Ekrem İmamoğlu'nun orada yapması gereken şey şuydu: Bir kere özür dilemesi gerekiyordu Şengör Hoca'dan, kendisi aramadığı için. Kimse Ekrem İmamoğlu'nun emir kulu değil. Bir şey daha söyleyeyim. 

"O hareketi Ekrem İmamoğlu'na gölge düşürdü"

Bakın bir soru sordunuz. Bir kişi şu karşıda oturuyorsa, benim sorduğum sorulardan hoşlanmadığı zaman benim üzerimde şov yapmaya kalkarsa ben onu tanımam. Bir kadın gazetecinin üzerinde bu kadar oynaması, Nagehan'dan bahsediyorum. Nagehan'ın o esnada hataları olabilir. Doğru soru sormamış olabilir. Dersine çalışmamış olabilir. İstemediği bir soru sorunca "Nagehan Hanım ben de okulda bunu öğretmenime yapıyordum" deyip kendisine hoşa gidecek sorular soran gazetecilere dönmesi! Bu da Ekrem İmamoğlu'nun o seçilmesine vesile olan olumlu görüşlere gölge düşürdü bana göre. En azından kadın gazeteciye saygı göstermesi gerekiyordu."