BIST 10.267
DOLAR 32,31
EURO 34,84
ALTIN 2.411,52
HABER /  GÜNCEL

Kırıkkanat'a tepki ve tehdit yağmuru

Son günlerde tepkilerin odağı haline gelen Radikal yazarı Mine Kırıkkanat, bugünkü yazısında kendisini savundu. Kırıkkanat, her kesimden tehditler aldığını yazdı.

Abone ol

Son günlerde tepkilerin odağı haline gelen Mine Kırıkkanat bugünkü yazısında kendisini savundu. Kırıkkanat başlıklı yazısında bilinen tezlerini tekrarladı ve kendisine sahip çıkan okurlarına teşekkür etti:

Yazı: Mine Kırıkkanat
Kaynak:  


Yaşadığımız günler ve günlerin getirdiği zorluklara karşı iki tür tavır almak olası, sevgili okurlar. Zaten üçüncü bir 'soylu' alternatif yok: Ya cesur olacağız ya da metin. Sözlükler, cesaret kavramını tehlikeleri, güçlükleri göze almayı sağlayan ruhsal güç, korkusuzluk, yüreklilik olarak tanımlıyor. Yani cesaret, zorluk etkisine kafa tutmak tepkisi. Metanet ise tam tersi. Tepki değil. Güç duruma yakınmadan katlanmak, dayanmak anlamına geliyor. Yani metanet, cesaretin bittiği yerde başlıyor. Çünkü cesarette, hâlâ bir umut, kazanılacak ya da yitirilecek bir mücadele var.
Oysa metin olmak, çaresizliği sessizce kabullenmeyi, kaderine rıza göstermeyi, boyun eğmeyi içeriyor.

Yavaş yavaş metanete doğru kaymak zorunda kaldığımız bugünlerde, cesaretin ne olduğu konusunda çok düşündüm ve Türkiye'de pek çok korkaklık ve alçaklığın 'cesaret' diye yutturulduğunu kavradım birden. Örneğin...

Oruç tutanın değil, tutmayanın dövüldüğü (hatta bazı durumlarda öldürüldüğü) bir toplumda, orucu övmek mi cesaret ister, yoksa yermek mi? Elbette yermek, değil mi... İçilmeyen mekânlarda, (önce RP, sonra FP, bundan böyle de bilmem ne belediyelerine ait kahve, lokanta vb., mesela) koyup bir şişe rakısını önüne içmek midir cesaret; yoksa içki içilen mekânlarda içmemek mi? Elbette birincisi. Çünkü içki içilen yerlerde, ister içer, ister içmezsiniz. Ama birincilerin içki yasağını delebilmek için, epeyce cüret, Deniz Kuvvetleri Komutanı falan olmak gerekir
(Bkz. Bir tarihte Güven Erkaya). Bütün partilerin milliyetçi olup, bütün liderlerin Allah adını dilinden düşürmediği, geniş genelinde tüm politikacıların oruç tutar gibi yapıp uluorta namaz kıldığı ve dini vecibelerini yerine getirmeyenlerin bile 'Elhamdülillah Müslümanız' dediği, en sözüm ona laik partide bile seçmenlerin yarıya yakını 'dindar' olduğu bir ülkede, dindarları savunan bir parti kurmak mı cesaret ister, yoksa dinsizleri savunan bir parti mi?

Dinsel dogmaların tartışılamadığı bir toplumda, türban özgürlüğünden yana tavır almak mı cesarettir, yoksa türban yasağından mı? Dinsel dogmaları tartışanların tehdit edildiği, hatta öldürüldüğü; bazen açıkça şeriatı, bazen sulandırılmış dinciliği demokrasi adına savunanların hiçbir tehlikeyle karşı karşıya kalmadıkları, hatta: 'Ay ne kadar hoşgörülü bir aydın,' diye alkışlandığı bir ülkede, kimdir cesur? Dini yermek hak ve özgürlüğünü her ne pahasına olursa kullanan ve toplumsal akıntıya kürek çeken mi; dini öven mi, yoksa kendisi dindar olmasa da kabaran dinciliğin akıntı yönüne uyum sağlayan mı?

Ben İslamiyet konusunda yazdığım her yazı sonrası, onlarca tehdit alıyorum, sevgili okurlar. Elbette boyun eğmiyorum. Korkutuyorlar, ama yıldıramazlar. Bazı tehditlerin faillerini bulduk, yargıya intikal ettirdi Radikal'in avukatları, DGM'ye sevk edildiler. Merak ediyorum, acaba mümtaz Türk basınında düpedüz şeriatı ya da dolaylı yoldan sulandırılmış dinciliği, insan başı yasağı, yani türban özgürlüğünü savunan Müslim demokratlar arasında, laik bir örgütten ya da başka bir kesimden ölüm tehdidi alan var mı?

Türkiye'nin en tehlikeli, en gözü dönmüş, çünkü en beyni yıkanmış ve bağnaz kesimi, halen Hizbullah, İBDA-C gibi din kökenli örgütler. Kim bu bağnazlığın kökenini yani dayandıkları temeli irdelemeye kalksa, gerçek bir tehlikeyle karşı karşıya ve cesaretle metanet arasında karar vermek zorunda.

Ancak Türkiye'de yalnız din konusunda cesur olmak gerekmiyor.
Her alanda cesareti ve metaneti yeniden tanımlamaya ihtiyacımız var. Çünkü Türkiye, cesaret diye alçaklığın, metanet diye korkaklığın çarmıhında, bu hallere düştü.

Y.N.: 22.05.2002 tarihli bu yazımı, bugün popüleri bile kalmayan popülistlerin yaktığı ampul ışığında daha iyi değerlendireceğinize eminim. Günlerdir yalancı demokrat, gerçek oportünistlerin yaylım ateşi altındayım. Sizi susar sandılar. Susmadınız. Susmayın. Onlara ve ağalarına, neyin cesaret ve doğruluk, kimin fırsatçı ve korkak olduğunu yazın! Ben zaten biliyorum, o korkaklara da gösterin ne kadar çok ve cesur olduğunuzu.