BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67
HABER /  GÜNCEL

Denedikleri altıncı tüp bebek yöntemiyle çocuk sahibi oldular

Dilek ve Şükrü Yazıcıgil çifti, evlat edinmek için gittikleri yuvadan koruyucu aile olarak ayrıldılar. 16 aylık bir kız çocuğunu sevgiyle büyütürken, aynı özeni dünyaya getirdikleri oğullarıyla da paylaştılar ve böylece 4 kişilik mutlu bir aile oldular.

Abone ol

İstanbul'da yaşayan Dilek Yazıcıgil, 40 yaşındayken bekarların evlat edinebileceğini öğrenince devlet kurumlarına başvurmak istedi ancak babasız çocuk büyütmenin zor olacağını düşünerek bundan vazgeçti.

Daha sonraki süreçte tanıştığı Şükrü Yazıcıgil ile evlenen Dilek Yazıcıgil, çocuk sahibi olabilmek için 5 kez tüp bebek tedavisi gördü. Tedavileri sonuçsuz kalan Yazıcıgil çifti, evlat edinmek için resmi kurumlara başvurdu. Bu süreçte koruyucu ailelik uygulamasından haberdar olan çiftin yolları 16 aylık kızlarıyla kesişti.

Yazıcıgil çifti, gördükleri günden bu yana aralarında bağ oluşan küçük kızın koruyucu ailesi oldu. Kızlarıyla yeni bir hayata başlayan çift, bebeğe kardeş olması için tüp bebek tedavisini bir kez daha denedi. Tedavinin bu sefer olumlu sonuçlanmasıyla erkek çocukları dünyaya gelen aile, 3,5 yaşına gelen kızları ve 18 aylık oğullarıyla mutlu yuvalarında yaşamlarını sürdürüyor.

"Anne baba olarak bizi hemen benimsedi"

Dilek Yazıcıgil, AA muhabirine, evlendikten sonra yaşlarından dolayı çocukları olmadığı için evlat edinmeye karar verdiklerini, ancak çok sıra bekleneceği için koruyucu aileliğe yöneldiklerini anlattı.

Başvurularının üzerinden 6 ay geçmesinin ardından kendilerinden psikolojik, fizyolojik ve yeterlilik testleri istendiği aktaran Yazıcıgil, "Nisan ayının sonunda bir haber geldi. '16 aylık bir çocuk var, düşünür müsünüz?' dediler. Görmeye karar verdik. İlk korkuyla gittim, 'Yapabilir miyim? Anne olabilir miyim?' diye düşündüm. Oraya gittiğimizde bize fotoğrafını gösterdiler. Fotoğrafa aşık olduk. O anda tamam, dedik. Benim korkum kalmadı. 'Biz bu işe devam edelim.' dedik. Gittik, gördük. Gördüğüm anda sanki o beni bekliyormuş gibi bir duyguyla yaklaştı." dedi.

Çocuğu ilk gördüğünde günün bitmesini istemediğini söyleyen Yazıcıgil her görüşmelerinde birbirlerine daha da alıştıklarını anlattı.

Yazıcıgil, işlemler tamamlandığında kızlarıyla birlikte eve giderken farklı duygular yaşadıklarını ve ağladıklarını belirterek "Evi görünce heyecanlandı. Oyuncaklarını dizmiştik. Onlarla oynamaya başladı. Bizim fotoğraflarımıza baktı. Sonra döndü bize baktı. Birkaç gün sonra fotoğraflara gidip anne, baba demeye başladı. Anne, baba olarak bizi hemen benimsedi. O süreçten beri hep beraberiz. Çok güzel bir duygu, iyi ki her şey böyle gelişti." ifadesini kullandı.

Kızlarının bir kardeşi olması için bir kez daha tüp bebek tedavisini deneyerek hamile kaldığını aktaran Yazıcıgil, onun kardeşini hemen benimseyerek çok sevdiğini dile getirdi.

Dilek Yazıcıgil ailesi oldukları kızlarının hayatlarına anlam kattığını belirterek şöyle devam etti:

"Savunmasız bir çocuğun hayatını kurtardım. Ona ışık oluyoruz, yol gösteriyoruz. Böyle devam edeceğiz. Her gün yattığımızda, 'Biz ne güzel bir şey yaptık.' diyoruz. Çok güzel bir duygu, zorlukları var, ileride ne olacak diye düşünüyoruz. Kafamızda biraz belirsizlikler var. Ondan nasıl tepki alacağız, bu duygu bizi biraz korkutuyor. Ama sonra 'Biz sevgiyle her şeyi hallederiz.' diyoruz. Bunun da üstesinden geleceğiz. Zaten o da bunun farkında. Sevgiyi dolu dolu alıyor."

"Soru işaretlerini yavrumuzun ilk fotoğrafını gösterdiklerinde silip attık"
Şükrü Yazıcıgil ise koruyucu aile kavramının Türkiye'de çok bilinmediğini, çevrelerindekilere bu durumu anlatmaya çalıştıklarını anlatarak "İnsanların kafasında sorular oluşuyor. Biz, bütün o soru işaretlerini yavrumuzun ilk fotoğrafını gösterdiklerinde silip attık. 'Hemen gidip görmeliyiz, almalıyız.' dedik. Onu gördüğümüzde de zaten hiçbir şey aklımızda kalmadı. Ben babayım. Bir tane kızım, bir tane de oğlum var. Hiçbir fark yok bizim için." dedi.

Yazıcıgil, kızlarının kendilerinden geri alınması korkusunu yaşadıklarını ifade ederek, ancak onunla geçirdikleri bir günün bile hayatlarına değer ve anlam kattığını dile getirdi.