BIST 10.269
DOLAR 32,35
EURO 34,79
ALTIN 2.393,73
HABER /  GÜNCEL

Avcı'ya kimselerin soramadığı o soru

Türkiye günlerdir Hanefi Avcı'nın kitabını konuşuyor. Ama bu haber Avcı'nın mesleki geçmişindeki bir işkence iddiasıyla ilgili...

Abone ol

İddiaya göre, Avcı Mersin'de görev yaptığı 12 Eylül döneminde işkence ile bir öğretmenin ölümüne neden oldu... O öğretmenin adı Ali Uygur...

Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın “cemaat sorgulaması", "cemaat hesaplaşması” gibi yorumlara neden olan kitabına yönelik tartışmalar sürerken Avcı'nın geçmişi de sorgulanmaya başladı.

Hanefi Avcı'nın kitabıyla ortaya çıkan tartışmalar üzerine sendika.org yazarı İnönü Alpat bir yazı kaleme aldı.

Alpat, "Ne Hanefi Avcı’nın “av” olup olmadığıyla ilgiliyiz ne de Avcı’nın vakti zamanında cemaatçi tanındığı, 28 Şubat sürecinde kızağa çekildiği, son dönemde cemaatle yaşadığı çelişki nedeniyle daha önce hazırlamış olduğu ifşaatlarını kamuoyuyla paylaştığı iddialarıyla. Biz Ali Uygur’la ilgiliyiz; işkencede katledilenlerle, sessiz sedasız gömülenlerle, kimsesizler mezarlığında yatanlarla" diyerek Mersin emniyetinde işkencede öldürülen Ali Uygur’u sordu.

İnönü Alpat yazısında şunları söyledi:

"Biz Dev Genç’li Ali Uygur’u hatırlıyoruz, öğretmen Ali Uygur’u, ne zaman Hanefi Avcı’nın adı geçse gazetelerde. Hatırlıyor ve hatırlatıyoruz birbirimize.

"Bu ayakkabının sahibini tanıyor musun?" diyen komiserin sesi kulaklarımızda çınlıyor her seferinde. Bunun bir soru değil, açıktan tehdit olduğunun farkındayız. Soru olsa yanıtı beklenir değil mi. Soru olmadığı için devam ediyor komiser: "Ali Uygur'un ayakkabısı bunlar, o öldü, ayakkabıları kaldı. Ayakkabılarının burada kalmasını istemiyorsan, Ali gibi olmak istemiyorsan konuşacaksın."

İşkenceyi hatırlıyoruz. Ali Uygur’un işkencede öldürülmesinin arkadaşlarına karşı tehdit olarak kullanıldığını unutamıyoruz. Komiser tehdit ediyor, işkencede kalırsınız, tıpkı Ali Uygur gibi, tıpkı onun gibi kimsesizler mezarlığına atılırsınız. Ölümünüzle ilgili resmi açıklama da hazırdır zaten: “Yer gösterme sırasında kaçmaya kalkıştı” diye yazılır saman kâğıt üzerine.

Biz işkencede öldürülen öğretmen Ali Uygur’u anlatıyoruz birbirimize. Hani şu, Mersin-Adana tren yolculuğu sırasında gözaltına alınıp işkencede öldürülen ve sonra ailesinin ısrarlı takibiyle kimsesizler mezarlığında bulunan kardeşimizi. Sonra, işkence dosyasının 12 Eylül’de nasıl da sumen altı edildiğini hatırlıyoruz.

Hanefi Avcı ne zaman ekrana çıksa ağrımıza gidiyor; 12 Eylül’den hesap sormaktan söz eden Simonların demokrasi havarisi kesilmesini görmek değil de, asıl Ali Uygur’un kimi eski arkadaşlarının buna inanması canımızı acıtıyor.

‘Kimdi o komiser’ diye sorulmasını bekliyoruz. “Bu ayakkabının sahibini tanıyor musun” diye bas bas bağıran komiser kimdi? Herkes biliyor aslında, herkes biliyor ve susuyor. O komiserin Hanefi Avcı olduğunu bilmeyen yok ama kimse yazmıyor, devrimciler dışında.

Başbakan bilmiyor olabilir mi, Avcı’yı Eskişehir emniyetine atarken. Hani şu, 12 Eylül’den hesap soracağını iddia eden başbakan.

Yayınladığı kitap tartışılmaya başladığından bu yana bir satır, bir cümle bekliyoruz; o komiserin bu emniyet müdürü olduğu ilan edilsin diye…"