BIST 10.209
DOLAR 32,41
EURO 34,77
ALTIN 2.398,42
HABER /  MAGAZİN

Süper dizilerin adamı

Selçuk Yöntem, tiyatro yıllarında izleyicileri etkilerken televizyonlarda ki dizilerlede kadınların kalbini fethettti

Abone ol

Tiyatro oyunlarıyla izleyiciyi etkiledi, "Süper Baba", "Şehnaz Tango", "Şaşıfelek Çıkmazı", "Üzgünüm Leyla" gibi dizilerle kadınların kalbini fethetti, "Deli Yürek" ve "Kurtlar Vadisi"yle 'farklı' bir kitleyle buluştu. Selçuk Yöntem, şimdi de "Kuşdili" dizisindeki yürekleri ısıtan dayı rolüyle halkın sevgilisi...

Sene 1968... Şişli Terakki Lisesi'nde tiyatro kolu, Güner Sümer'in "Yarın Cumartesi" adlı oyununu sahneye koymuş... Seyirciler arasında birinci sınıf öğrencisi bir genç var, Selçuk Yöntem. 15 yaşında henüz. O güne kadar "Ben ne olacağım acaba?" diye düşünmüş, bulamamış... Birden kararını verir: Tiyatrocu olacak! Ne sahnenin görkemi, ne parlak ışıklar... "Oynayanlarla seyircinin sıcak ilişkisi" etkiler onu... Mesleğiyle birlikte, farkında olmadan bir şeye daha karar vermiş olur böylece: Seyircisiyle sıcak ve doğal bir ilişki kurmaya...

Sınavı kazanamaz ama...
Ailede başka sanatla ilgilenen olmadığından biraz el yordamıyla olur başta her şey... 13 Temmuz 1953 Eyüp doğumludur Selçuk Yöntem. Beş kardeştirler, babaları subaydır, şehir şehir dolaşarak geçer çocukluk yılları. İlkokula Ankara'da başlar, bir sene Afyon, tekrar Ankara ve 1965'te İstanbul... Lise 1'de hayatını değiştiren oyunu izledikten sonra hemen o da tiyatro koluna girer. Kolun başında Zafer Diper vardır. Önce perdecilik yapar, sonra "Woyzeck"te bir de ufak rolü olur.
Bu arada Dormen'lerin, Kenter'lerin oyunlarını izleye izleye kesin kararını verir ve 1969 yılında Ankara'da konservatuvar sınavına girer. Ülkemizde ileride "iyi oyuncu" diye parmakla gösterilecek neredeyse her genç gibi, o da sınavı kazanamaz. O sene erkek öğrenci alınmaz konservatuvara. Ama yılmaz, bir kez daha zorlar kapıları. Kazanacağına ihtimal vermeyen babası, "Hemen gir sınava da gel, derslerini aksatma" der ama bu kez girer konservatuvara.


En keyifli yıllar
İlk sene şubat ayında atılıp bir yıl sonra Danıştay kararıyla dönse de okula, hayatında yeniden yaşamak isteyeceği tek dönemdir o yıllar. Babası da Ankara'daki evlerini ona verir... Bahçelievler'deki o kocaman ev, arkadaşlarla yiyip içip eğlendikleri bir buluşma mekânı olur adeta. Bu arkadaşlardan biri mezun olur olmaz evleneceği Zuhal Olcay, o zamanki soyadıyla Zuhal İşanç, bir diğeri ise Mehmet Ali Erbil... Yatılı okuyan Erbil sınav dönemlerinde onda kalır, parasızlıktan okula yürüyerek gidip yolda da beraber ders çalışırlar...

Garsonluktan ütücülüğe...
1976'da mezun olur ve hemen evlenip İngiltere'ye giderler. "Çok maceralı, 10 yıla bedel bir 1 yıldı" diye anlatıyor o dönemi. Bir yandan dil okuluna gider, bir yandan garsonluk, ütücülük yapar, fabrikada çalışır, gece kulübü temizlerler. Sonunda da mastır planlarından vazgeçip Türkiye'ye döner, Ankara Devlet Tiyatrosu'na girerler. 23 yaşında yaptığı ilk evliliği üç buçuk yılda sona ererken, Ankara Devlet Tiyatrosu macerası, oynadığı ve yönettiği birbirinden parlak oyunlarla tam 23 yıl sürecektir. Hele 1991'de oynadığı "Deli Dumrul" Türk tiyatro tarihinin unutulmazları arasına girer.

Replik Bar dönemi
Televizyonla da arası her daim iyidir. Daha öğrenciyken, Levent Öktem, Zuhal Olcay ve Rüçhan Çalışkur ile "Ali, Veli, 49, 50" adlı çocuk programını yapar. 80'li yılların çocukları ise TRT'de "Ahmet'in Günlüğü"nü izleyerek büyür. Atalay Yörükoğlu'nun her bölümün sonunda aile ilişkilerinin analizini yaptığı dizide Ahmet'in babası Selçuk Yöntem'dir. Aynı yıllarda kendisi de baba olur, bale sanatçısı Cihan Yöntem'le yaptığı ikinci evliliğinden kızı Iraz dünyaya gelir.
Ankara'da bir başka 'unutulmaz'a daha imza atar bu arada: Replik Bar. "Oyunlardan sonra barlara gidiyoruz, bari kendi yerimiz olsun" diye dört arkadaş açtıkları Replik'in ünü kentin sınırlarını aşar. Tuna Ötenel'in, Bülent Ortaçgil'in, Fatih Erkoç'un müzik yaptığı bar, 10 yıl boyunca tanışmalara, evliliklere vesile olur.

İstanbul ve özel tiyatro
2000 yılında Haldun Dormen'den "Bir Kış Öyküsü" müzikali için teklif alır, Devlet Tiyatrosu genel müdürü izin vermeyince de istifa eder. Böylece o güne kadar "İstanbul'un Ankara'ya dönüşünü seven" Yöntem'in hayatında yeni bir dönem başlar... İstanbul ve özel tiyatro dönemi... Akbank Prodüksiyon Tiyatrosu'nda "Fernando Krapp Bana Mektup Yazmış"ta oynadıktan ve de bu yıl öğrenciyken hayalini kurduğu Kenter Tiyatrosu'nda Yıldız Kenter'le aynı sahneyi paylaştıktan sonra "Ne doğru bir karar vermişim" diyor. Ona Afife Jale'de en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünü kazandıran "Gece Mevsimi"ni izleyenler de aynı fikirde tabii.
Parlak tiyatro kariyerine karşın, sinemadan yana pek yüzü gülmez. "C Blok", "Banyo" gibi birkaç filmde oynar ama gönlünde yatan filmi bulamaz bir türlü. Televizyonda ise hep şanslıdır. "Süper Baba", "Şehnaz Tango", "Şaşıfelek Çıkmazı", "Üzgünüm Leyla" gibi dizilerle kadın izleyicilerin kalbini fethederken, bir yandan da "Deli Yürek" ve son döneminde artan kan revan miktarından kendisinin de rahatsız olduğu "Kurtlar Vadisi"yle 'farklı' bir kitleyle buluşur.

'Kibir sanatçıya uymaz'
En son "Kuşdili"nde yine yürekleri ısıtan bir dayı olarak çıktı karşımıza... Sanki böylesi ona daha çok yakışıyor gibi. Dizinin çekildiği Anadolu Kavağı adeta mahallesi olmuş şimdi. İki adım yürürken on kişi çağırıyor, "Abi, bir kahvemizi iç ne olur", "Hani söz vermiştin, uğrayacaktın"... Hepsine aynı sıcak, kalender tavrıyla cevap veriyor. Asla ünlü biri değil, lokantacı Şükrü Dayı'nın ta kendisi hâlâ onlar için. Zaten şöhretle bir alıp vereceği yok.
Kavak esnafıyla sarıla öpüşe yürürken söyledikleri ise ders gibi: "İnsanları kırmamak lazım. Çünkü siz onların evine giriyorsunuz ve onlarla hayatı paylaşıyorsunuz. Orada paylaşıyorsanız her boyutta paylaşmak zorundasınız. Kibir gerçek bir sanatçıya uymaz. İnsanı canlandırmak meslekse, ondan aldığınız reaksiyonlar sizi şaşırtmamalı."