BIST 9.916
DOLAR 32,50
EURO 34,80
ALTIN 2.438,67
HABER /  POLİTİKA

İstanbul adayı o mu?

Baykal'a doğruları söyleyen tek adam!.. Türbana rozet taktıran da o... Hatta hemşeri, dost tanımaması da biliniyor. O mahallenin delisi mi?

Abone ol

Röportaj;
Yasemin Pulat
CHP'nin İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin'le söyleşimiz sürüyor. Dün ilk eylemini, ilk gözaltısını, siyasette ilk hüsranını anlattı. Bugün ise İstanbul'a yapacaklarını, CHP İstanbul'u nasıl değiştirdiğini ve var olan yanlışları dinledik kendisinden...

HİÇBİR YURTTAŞIMIZ BU TAVRA LAYIK DEĞİL

Y. Pulat: Peki tüm bunları yapan bir Gürsel Tekin, bugünkü kömür, gıda ve benzeri yardımlara “sadaka” diyen ifadelere ve iktidara karşı olan suçlamalara ne diyor? 

G. Tekin: Evet, ben yine aynı suçlamayı yapıyorum. Bir kere hiç bir yurttaşımız bu tavra layık değildir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve kamu olanakları çok önemli imkanlara sahiptir. Sadece devletin resmi

İHTİYAÇ SAHİPLERİNE MAAŞ KARTLARI VERECEĞİZ
On milyar doları biz gerçekten yoksul, geçime muhtaç, hasta, sakat ve onları da çok ciddi tespit ederek, böyle yandaş partili ya da bizdendir diye gözetmeden, gerçek ihtiyacı olan her yurttaşımıza onurlu bir şekilde maaş kartlarını vereceğiz, o da şerefli bir şekilde gidecek maaşını alacak, harcamasını kendisi yapacak. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes cebinde kartıyla gidecek, ne tür harcama yapacaksa, kendisi yapacak.
rakamlarına göre bizim sosyal yardım dediğimiz, kömür, pirinç, bulgur gibi dağıttığımız her şeyin bütçesi beş milyar dolar. Çok ciddi bir rakam. Artı belediyelerimizin ilçe ve il belediyelerimizin sosyal projelere harcamış olduğu da bir o kadar. Yani on milyar dolar. Bu doğru bir sistem değildir. Biz inşallah önümüzdeki dönemde iktidar olursak nasıl yapacağımızı göreceksiniz. Şimdi bakın kömürlerin nereden alındığını biliyorum. Dağıtılan makarnaların, bulgurların hangi marketlerden alındığını biliyorum. Bizde belgeleri de var. Birilerini zengin etmek için yapılacak iş değil bu. Para harcanıyor. Bu parayı vereceğiz. Her yurttşımız onurlu ve şerefli bir şekilde gidecek ve kendi ihtiyacını kendisi alacak. Devletin görevidir bu.

BENİM ARKAMDA BİR ALLAH BİR DOĞRULARIM VAR

Y. Pulat: Siz nereden çıktınız Sayın Başkanım? Yani Gürsel Tekin Ardahan’dan gelecek İstanbul’da üzerine ölü toprağı serilmiş bir yapıyı diriltmek için birden bire ciddi bir adım atacak. Ne oldu da Gürsel Tekin sadece İstanbul’da değil Türkiye’nin her

GÜRSEL TEKİN NEDEN GÖZALTINA ALINDI?

GÜRSEL TEKİN'İN RÖPORTAJININ İLK BÖLÜMÜNÜ OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ 

yerinde tanınan bir isim haline geldi.

G. Tekin: Birinci aşama şu; hayatın her aşamasından geçtim. Bir dağ köyünde doğdum büyüdüm. İş hayatına başladım. Çok erken yaşta siyasete atıldım. Ve İstanbul gibi önemli bir yerde ticaret hayatım oldu ve tüm İstanbul’da, bölgemizdeki tüm sosyal külüplerin üyesiyim. Yani Moda Deniz Kulübü üyesiyim aynı zamanda da Kayışdağı Spor Kulübü üyesiyim. Moda’daki insanlarımızı da tanıyorum, Kayışdağı’ndaki insanlarımızı da tanıyorum. İki; siyasetteki zaman zaman bu tartışılıyor ve bazı kuşkularda yaratıyor. “Kim arkada?” Benim arkamda bir Allah var bir de doğrularım var. Genel olarak biz de böyle rivayetler yaratılır. Siyasetin hiç bir aşamasında sadece 89’da aday olmuşumdur, onun dışındaki bütün aşamalarda görev verilmiş. .

'CHP'NİN İLİ BÖYLE OLMAMALI' DEDİM

Y. Pulat: Ne buldunuz İstanbul il başkanlığına geldiğinizd

ASLINDA TERCİHİM MİLLETVEKİLLİĞİYDİ
Hiçbir yerde, hiç bir dönem belediye başkan yardımcılığı, il başkanlığı vs.. hiç birisi benim kişisel talebim değildir. Görev verilmiştir, görev almışımdır. İl başkanlığına gelince, tercihim milletvekili aday adaylığıydı, Sayın Genel Başkanım “hayır, ben milletvekili olmanı istemiyorum, sana il başkanlığında ihtiyacım var” dedi. Ben hiç bir aşamada yarışmış, hiç bir aşamada “aman şuraya geleyim” demiş bir insan değilim. Ben doğru yaparım, doğru yürürüm. Doğru yürüdüğünüzde de siyaset sizi doğru yere götürür.
e?

G. Tekin: Bu bir özeleştiri ise, Cumhuriyet Halk Partisi gibi önemli ve seksen beş yıllık tarihi olan bir partinin ilinin böyle olmaması gerektiğine inandım ve daha ilk günde kendi kurulumu oluşturmadan proje ve bilim kurulu oluşturdum. İstanbul’un çok önemli sorunları var. Yüzaltmış üç tane bilimadamı çalıştırmış bir tek il başkanıyım. Cumhuriyet tarihinde sempozyum yapmış bir siyasi parti yoktur. Bunu ben yaptım. Yirmi tane arkadaşımla her Perşembe günü haftada iki kez toplanırdım. Mekanizmayla ilgili hiç bir tartışmamız olmamıştır. Derhal mahallelere çıkmışız, sokaklara çıkmışız, sivil toplum örgütlerine gitmişizdir.

BAYKAL'A DOĞRULARI SÖYLEYEN TEK KİŞİYİM

Y. Pulat: İstanbul il başkanlığına atandığınız gün, Baykal’a ne vaat ettiniz? Ya da baykal sizden ne istedi?

G. Tekin: Sayın Genel Başkanımızın uzun süredir özlemini biliyorum, tanıdığım için. Doğrusu bizde 83’ten beri mekanizma hep içeriye doğru çalışmıştır. Hep kavgayla geçen kongreler olmuştur, yarışlar olmuştur. Bu çok ciddi bir sıkıntı yarattı bizde. Çok ciddi tahribatlar yarattı. Her konuda düşmanlıklar yaratılıyor.Her yarış yeni bir kamplaşma yaratıyor. Bu sıkıntıları bildiğim için sayın genel başkanıma gittim dedim ki, “İstanbul’da bir değişim düşünüyorum.” “Nedir” dedi ve dinledi. Sayın Genel başkanım bana çok itibar eder ve çok sever.

Y. Pulat: Baykal sizi neden seviyor?
G. Tekin: Hep doğru şeyler söylemiş olmamdan. Zaman zaman kızmıştır bana. Ama birilerinin doğru söylemesi gerekir. Kimse söylemiyor ben söylüyorum.
Y. Pulat: Hiç yalakalık yapmadınız yani.

G. Tekin: Yalakalığa ihtiyacımız yok. Genel başkanımızın da ona ihtiyacı yok. Bir siyasetçinin ve her şeyin ötesinde dost bir insanın yanlışları anlatma gibi bir görevi var. Eğer siz benim dostum arkadaşımsanız, ben size doğruları anlatmak zorundayım. İster kızın ister kızmayın.

16 TANE İLÇE DEĞİŞTİREN TEK İL BAŞKANIYIM

Y. Pulat: Yani doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar sözünü de etkisiz kılıyorsunuz bu durumda.

G. Tekin: Hiç önemli değil. Bugün kızabilir ama doğru çıkınca sahiplenirler. Cumhuriyet halk partisinde uzun süre, seksen öncesinde, tarihe de baktım, hiç bir dönemde bu kadar ciddi bir değişim söz konusu olmamıştı. On altı tane ilçe değiştirdik. Bir çırpıda. On altı ilçe değiştiren tek il başkanıyım.

Y. Pulat: Bu aynı zamanda bir kıyım mı?

G. Tekin. Hayır değil. Siz bir çalışma kadrosu, bir ekip kuracaksınız. Eğer orada bir verim yoksa değiştirmek bir kıyım değil ki. O değiştirdiğim arkadaşlarımın hepsi de şu anda yanımda. Benim arkadaşım diye bir şey yok. Ben arkadaş arayışı içine girmedim. O bölgede o sinerjiyi kim yaratır diye düşünerek hareket etmek lazım.

Y. Pulat: Kendi kadronuzu mu kurdunuz?

HEMŞERİ, DOST, ARKADAŞ TANIMADIM

G. Tekin: Partinin kadrosunu kurduk.

Y. Pulat: Tepki almadınız mı?

G. Tekin: Bir değişimde tepki olabilir. Bir ilçe başkanı düşünün. İlçe başkanı kendi bölgesinde bir sinerji yaratamamışsa o bölgede partinin çalışmasını yapamamışsa, nesini sahipleneceğim. Benim değiştirme gibi bir görevimin de olması lazım. Hiç önyargım da yoktu, bu kişi gitsin de bu arkadaşım gelsin diye. Tam tersine, güvendiğim, gerçekten o görevi yapabileceğine inandığım insanları getirdim. Hemşericilik yok, mezhepçilik yok, dost yok, arkadaş yok...

Y. Pulat: Bu CHP’de bir ilk değil mi?

G. Tekin: İlktir.

BAYKAL'A ÖRGÜT VAAD ETTİM

Y. Pulat: Yanılmıyorsam bu kongrede de siz tek adaydınız.

G. Tekin: Tek adaydım ama hiç öyle bir korkumuz ve tereddütümüz yok. Gelir beni geçer. Gelsin. Partiyi alıp götürecekse geçsin. Önemli olan bu partinin büyümesidir. Sayın genel başkanıma atandığım gün dedim ki, “Sayın Genel Başkanım ben İstanbul’da size bir bütün örgüt, tartışmasız bir örgüt ve iktidar vaad ediyorum". Her siyasetçi bunu söyler.

Y. Pulat: Baykal ne dedi?

G. Tekin: Hoşuna gitti tabii. Bir genel başkanın hoşuna gitmez mi? Elbette tereddütleri vardı. İlk kez bir il başkanı on altı tane ilçe değiştirecek. Çok kolay değil.

NEW YORK'TAN GELMEK KOLAY! YA ARDAHAN'DAN?

Y. Pulat: Hakkınızda Karstan geldi, lise mezunu gibi küçümsemeler de oldu.

G. Tekin: Şeref duyarım. Önemli olan oralardan buralara gelmektir! Newyork’dan gelirsen çok kolay gelirsin. Şeref duyarım. Hayatın her alanında yaşadım. Alın teri döktüm. Babamın sırtına bile kendimi dayamadım. Bundan dolayı övünç duyarım.

Y. Pulat: Sayın Genel Başkanın tereddütleri nelerdi?

G. Tekin: Doğaldır tabi olması. Sıkıntılar var, böyle bir dönemde yeniden yapılaşma var, parti içinde muhalefet var... Ama biz kavga yaratmak için gelmedik. Tam tersi bütünleştirmek için geldik. Geldik ve uzun süredir parti dışında kalmış bir çok insanı partiye dahil ettik. Çeşitli sebeplerle küsüp gitmiş birçok arkadaşımızı aldık partiye getirdik ve o arkadaşlarımız çok ciddi çalışmalar yapıyor şu anda. Bakın bunu övünerek söylüyorum, bir yıldır İstanbul’da sahada, alanlarda olan tek siyasi parti Cumhuriyet Halk Partisidir.

Y. Pulat: Size inanmayanlar oldu mu?

G. Tekin: Muhakkak olacak. “Kavga yaratıyorsun” diyenler oldu tabi. Ama ben inandığım şeyi yaptım hep. Genel başkanımı da inandırdım. O bana inandı, güvendi, arkamda durdu. Genel başkanım arkamda durmasaydı çok kolay değildi. Ve sonuçta başarılı olduk.

DENİZ BAYKAL DİNDARLIKTA AĞIR BASAR

Y. Pulat: Doğu ve Güneydoğu’da “dindar cumhurbaşkanı” söyleminiz yüzünden tepkiler aldınız. “Ben bu dinsiz partiye oy verm

AHMET HAKAN NEDEN KEFİL? 
G. Tekin: Ahmet Hakan’la 2007 Eylül ayında görüştüm. İlk görüşmemiz. Kendisine olan ya da olacak olan projelerimizin tamamını anlattım. O da o gün bir yazı yazmıştı “bu CHP’liye dikkat” diye. Hiç bir tanışmışlığım yok. İlk görüşmemizdi kendisiyle. Ben inandığım her şeyi yapmaya kararlıyım. Çok da çalışırım. 13 saat, on beş saat fiilen çalışan bir il başkanıyım. Yaz boyu bir gün tatil yapmadım. Bütün işim budur. Köy köy, kasaba kasaba gitmediğim belde, gitmediğim bölge yoktur. Nerede sorun varsa gitmişimdir oraya. Nereden çağırmışlarsa gitmişimdir. Akfırat’ından tutun, Esenyurt’a kadar karış karış gitmişimdir. Toplum bizden ne ister?

em” ifadelerinin yaşandığı bir süreç oldu. Gürsel Tekin dindar mıdır? Mesela Cuma namazı kılar mısınız, oruç tutar mısınız?

G. Tekin: Yani çok öyle beş vakit namaz kıldığım söylenemez doğrusunu söylemek gerekirse. Elbette cumaya gitmişimdir. Namaz da kılarım, ailemin yapısını herkes çok iyi biliyor. Dinin önemli kriterleri vardır. Dinde insanların yaşam biçimi çok önemlidir. Keşke bir terazi olsa sayın cumhurbaşkanımızı da, sayın başbakanımızı da, sayın Deniz Baykal’ı da o teraziye koysak da kim hangi kriterlere daha fazla uyuyor görebilsek. Övünerek söylüyorum eğer o kriterse, din kriteriyse, sayın Deniz Baykal’ın yaşam biçimi onlardan daha ağır basar.

PARTİYE KATILANLARIN EŞLERİNİ KONTROL ETMEDİK

Y. Pulat: Partiye sağdan katılımlar da oldu...

G. Tekin: Biliyorsunuz merkez sağda Türkiye’nin çok önemli iki partisi vardı. Bu partiler 22 Temmuz’da maalesef çok başarısız bir sonuç elde ettiler. Burada siyaset yapan, seçilmiş belediye başkanları var çok da başarılı oldu bazıları. On bir tane belediye başkanı var böyle. Hiç tereddüt etmedim. Başarısına baktım. Zaman zaman eleştiriler de oldu. Sağdan geliyor vs.. diye. Evet, herkese ihtiyacımız var. Ve partiye dahil ettiğim her belediye başkanı arkadaşımızın bize çok ciddi faydası oldu. DYP’den, ANAP’tan, Genç Parti’den, DSP’den, SHP’den çok önemli katılımlar oldu. Ve o arkadaşlarımızı da kattık. Katarken de bunların yaşam biçimleri nedir, eşleri nasıl giyinir gibi şeyleri ön planda tutmadık. Herkese saygı duyacağız ve partimiz herkese açıktır. Şerefle de Sayın genel başkanımız geldi rozetlerini taktı. Her hafta da binlerce katılımlarımız devam ediyor.

BİZE 89'DA OY VERENLER TÜRBANLI DEĞİL Mİ?

Y. Pulat: Gelelim türban açılımına!...
G. Tekin: Kamusal alandaki bakışımızda bir değişiklik yok o başka bir şeydir. Ama şimdi benim seksen beş yıllık annemin yaşam biçimini değiştirmeye kimin hakkı vardır. Annem CHP’li. CHP’ye oy veriyor. Ben eleştiri yapan arkadaşlarımıza rica ediyorum 89’da senato döneminde, o bölgelerde biz yüzde yetmişaltı oy almışız. Kimden almışız? Aynı vatandaşlardan almışız. O zaman yani 89’da size oy veren insanları hiç araştırmıyorsunuz. Ne oluyor şimdi kardeşim. Biz kendimizde bir eksiklik aramayacak mıyız?

İÇ KAVGALAR YÜZÜNDEN HALKTAN KOPMUŞTUK 
Az önce anlattığım 25 yıllık iç kavga, iç eksenli mücadelemizden kaynaklı, biz toplumdan biraz kopmuştuk. Şimdi toplumla birleşmek zorundayız. Aleviler bizim toplumumuzun temel taşıdır. Partimizin de temel taşıdır. Onları yok sayarak biz parti olabilir miyiz? Bu ülkenin alevisi, bu ülkenin kürdü, bu ülkenin lazı, ermenisi, herkese yer var. Biz kitle partisiyiz. Adımız belli. Sosyal demokrat bir parti insanları kategorilere sokar mı? Bu anlayış içerisinde değiliz?

CHP DEĞİL, AKP ELİT PARTİDİR

Y. Pulat: Ermeni ve Alevi katılımları da oldu değil mi? Ne yapmaya çalışıyorsunuz. CHP’yi elit parti imajından kurtarıp halka yakınlaştırmaya mı çalışıyorsunuz?

G. Tekin: CHP zaten halka yakın bir partidir. Tam tersi. Elit aranacaksa AKP elit partisidir. Seçmen kitlesine bakıp da “ya işte varoşlar oy verdi bunlar halk partisidir” denilemez ki. Bizim holdinglerimiz yok! Bizim Türkiye’nin en büyük işadamlarının yatlarında seyahatimiz yok. Bizim yaşam biçimimiz belli. Liderimizin, kadrolarımızın yaşam biçimi belli.

MAHALLENİN DELİSİ Mİ?

Y. Pulat: Peki mahallenin delisi siz miydiniz? Neden bu insanlar daha önce CHP’nin kapısını çalamıyorlardı. Neden CHP’den içeriye giremiyorlardı? Neden unutulmuşlardı?

G. Tekin: Evet ben zaten geçmişe yönelik özeleştiri yaptım. Bunlar bizim eksiklerimizdi. Birilerinin de yapması gerekiyordu. Bu da bize kısmet olduysa bundan dolayı şeref duyarım.

ÇÖPÜ, ÇAMURU GEREKİRSE BEN TOPLARIM

Y. Pulat: Bir de sizin şöyle bir tavrınız değil mi; suçu bir yerlere ya da birilerine atmak yerine, gerektiğinde öz eleştiri de yapabiliyorsunuz. Kendi eksiklerimizi de görebilmeliyiz diyorsunuz.

G. Tekin: Elbette. Doğrusu budur. İnsanız elbette. Tabii ki eksik yapacağız, yanlış yapacağız. Bizim dışımızdaki siyasi partiler de yanlış yapıyor ve eksikleri var. AKP de çok yanlış yaptı. AKP dün başka bir şey söyledi bugün başka bir şey söylüyor. Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Başbakanımız Erbakan’ın yardımcısı iken Sayın Başbakanımız da il başkanıydı, 91 yılında körfez krizi zamanında Sultanahmet Camii'nin önünde elli bin kişilik insan kitlesinin önünde İsrail ve Amerikan bayrakları yaktırıyorlardı. Şimdi başka bir noktaya geldiler. Biz de dün yanlış yapmış olabiliriz. Dün yanlış yaptık diye orada m ı kalacağız? Sayın Başbakan zaman zaman konuşuyor. “Efendim, CHP deyince akla çöp gelir, çamur gelir” diye. Eksikse özür diliyoruz kardeşim! “Sayın Başbakanım; çöpün, çukurun, çamurun çaresi var. Çok kolay. Hiç bir şey bulamazsam örgütümle toplarım.” Eksiklikse bunları elbette kabul ediyorum.

HANİ BAŞBAKAN 3Y'Yİ BİTİRİYORDU?

Şimdi Sayın başbakanımız da üç “Y” ile 2002 de toplum karşısına çıktı. Üç “Y” bizim namusumuz olacak dedi. Nedir bu üç “Y”? 1. “Yoksulluk!” “Bitireceğiz kader değil” dedi. Elbette kader değil. Bitmesi gerekiyor. Yoksulluk bitmediği zaman ülkede huzur olmaz. Bu sorunlarla mücadele edemeyiz. 2. “Yasaklar!”dedi. Türkiye’de en yasakçı başbakanla karşı karşıyayız.

Y. Pulat: Nedir yasaklar?

G. Tekin: Sorarım size hiç bir Başbakan gazete muhabirlerine yasak koydu mu? Hiç bir Başbakan kendisi gibi düşünmeyen insanları tü ka ka etti mi? Tabi ki benden ayrı düşünen insanlar olacak. Saygı duyuyorum. Ben siyasetçiyim. Herkes benim gibi düşünmek zorunda değil. 3. “Yolsuzluk!” “Bitireceğim” dedi. “Hortumları keseceğim” dedi. Allah aşkına bir bakın; son otuz yıldır siyaseti bu kadar yakından takip eden bir insan olarak ilk defa bu kadar çok yolsuzlukla karşı karşıyayım. Dehşet verici. Şimdi bunların üçünde de sınıfta kalmış Sayın Başbakan.

DÜĞMEYE BASTIĞIMIZDA HER ŞEYİMİZ HAZIR

Y. Pulat: Belediye başkanlığı adaylığınıza kesin gözüyle bakılıyor. Bir çaresizlikten dolayı mı, yoksa gerçekten Baykal sizinle İstanbul’da bir ivme kazanacağına, iktidara yol alacağına inandığı için mi Gürsel Tekin’e ibre dönmeye başladı?

G. Tekin: Çaresizlik söz konusu değil. Niye? Gerek ilçelerimizde gerek il bazında ilk kez bu kadar yüksek sayıda aday adayımız var. Şu anda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını talep eden, resmen başvuru yapan üç tane arkadaşımızın dışında, yedi tane arkadaşımız daha var. İlk kez on tane insan, İstanbul büyükşehir belediye başkanlığına aday olmak istiyor. Benimle ilgili konuya gelince; ben on beş aydır örgütün başındayım. On beş aydır bütün projelerin başındayım. Partimi burada iktidar etmek istiyorum. On beş aydır bütün projelerin hazırlığı için ciddi bir çalışma yaptım. Kim gelirse gelsin herşey hazır. Herşeyimiz hazır. Düğmeye bastığımızda, kadrolarımız hazır, projelerimiz hazır, proje kurulumuz hazır. Bu da ilk kez oluyor; bilimadamı çalıştırdım ben. Ben bunları yaparken “acaba ben aday olur muyum, olabilir miyim” düşüncesi, kaygısı hiç bir zaman aklımdan geçmemiştir.

ŞAŞIRTAN SİYASİ NEZAKET

Y. Pulat: Siz Kemal beyi işaret ettiniz, Kemal bey de sizi işaret etti. Şaşırtıyorsunuz bizi.

G. Tekin: CHP’de çok alışılagelmiş bir şey değildir. Siyaset üslubunda çok alışılagelmiş bir şey değildir ama olması gereken de budur. Ben görev istemem. Biz de parti de görev istenmez, görev verilir. Bu güne kadar siyaset yaşamımda hiç bir zaman görev istemedim hep görev verildi. Partim görev verirse bana mı verir, Kemal beye mi verir, Ercan beye mi verir, bir başka arkadaşımıza mı verir, el ele tutuşur on beş saat sokak sokak dolaşır, başarılı olabilmesi için elimden geleni yaparım. Kemal Bey de çok değerli çok kıymetli bir insandır. Benim kişisel olarak bir görüşmüşlüğüm söz konusu değil ama Kemal bey de inanıyorum ki İstanbul için ve İstanbul’un dönüşmesi için çok önemli bir isimdir.

Yarın; “Kim bir oy fazla alırsa, arkasında yürümeye razıyım.”

“On beş yılda çözülemeyeni, beş yılda çözerim!”

“Metro, metro, metro...”

“Sekiz ayda İstanbul’un plan sorununu çözemezsem istifa ederim!”

“Türkiye’nin en önemli bilim adamlarıyla çalışıyoruz.”

“İnternet çok etkili bir mecradır.”

“Seçim çalışmalarını internetten yürüteceğim.”

“Gaziosmanpaşa’daki vatandaş Ahmet bey ne ise, bende oyum!”

“Beş yüz fidan da benden!”