BIST 9.530
DOLAR 32,52
EURO 34,86
ALTIN 2.475,16
HABER /  GÜNCEL

İnadına 3 çocuk yapacaklar

Yeni Rasim ve Nagehan'lara hazır olun". Akşam ve Takvim yazarı olan çift Sabah'a konuştu: "3 çocuk istiyoruz" dediler...

Abone ol

Sabah Gazetesi'nden Sonat Bahar, Razim Ozan Kütahyalı ve Nagehan Alçı ile Aydın Doğan'ın da davet edildiği evlerinde yaptığı röportajda geçen haftaya damgasını vuran konular konuşuldu.

Çift "3 çocuk istiyoruz" diyor...

"Aydın Doğan'ı 'yalı daire'lerinde ağırlamaları olay oldu. Sokaktaki insan için ne Kütahyalı çiftinin yalısının ne de Aydın Doğan'ın ziyaretinin bu denli 'haber' olmadığı kesindi ama bu konuda kalem oynatmayan köşe yazarı da kalmadı neredeyse.

Hal böyle olunca yalıyı görmeye, her akşam bir ekranda yorumculuk yapmanın sırrını öğrenmeye, Rasim Ozan Kütahyalı ve Nagehan Alçı'nın evlerine gittim. Aynı çatı altında, iki ayrı röportaj yaptım.

ANA AKIM MEDYADAN UZAKLAŞTIRILMASI ADALETİN GEREĞİDİR

-Yüksek ses tonu ve agresyonun, izlenmek için bir yöntem olduğunu mu düşünüyorsunuz?

- Rasim Ozan Kütahyalı: Ben normal hayatta nasılsam, ekranda da öyleyim. Ama eğer bağrış çağrış çok izlenir deniyorsa, bir sürü böyle program bitti gitti. Millet, numaradan bağırmayı yemez ve mahkum eder. Toplumda karşılığı olan ve milyonlarca insanın yüreğini soğutacak laflar ediyorsan, zaten seni talep ediyorlar; iyi izleniyorsun. Televizyonun doğasına aykırı; mıy mıy mıy, sümsük gibi konuşmak. Böyle birinin televizyonda işi yok. Ama sesinin tonunu taktik için yükseltirsen, seyirci anlar.

- Kimi yazarlar üslubunuzu minibüs muavinine benzetiyor...

- Akıllarınca minibüs muavinliği yapan binlerce kardeşimi de aşağılıyorlar. Sınıfsal bir faşizm bu. Oysa ben, otobüs şoförü, minibüs muavini, brülör tamircisi, inşaat işçisi, berber çırağı, kapıcı çocuğu gibi ezilen, horlanan sınıflardan kardeşlerim gibi görülmeyi, algılanmayı gurur sayarım. Ben onların temsilcisi bir yazarım. Yeni Türkiye'yi o sosyal katmanlardan gelen, devşirilmeyen ve geldikleri yeri unutmayan ama özgürlükçüdemokrat değerlerle bütünleşmiş insanların yönetmesi, en temel hedefimdir. Zaten 2008'de medyaya girme kararı aldığımda temel amacım, 'küçük bir elit azınlığa ait' denen ve marjinalize edilen liberal değerleri geniş kesimlere yaymaktı. Ancak bu toprakların kadim kültürüyle bütünleşmiş bir liberalizm siyasi alternatif olabilir, yoksa marjinal kalır. İşin komiği bu lafları edenler alt sınıflardan gelip, sonradan Ergenekon tarafından devşirilen ve illegal işlere sokulanlar genelde. Bir tanesi yurtdışında kaçak yaşıyor, diğerleri içinse yargı süreci bu yıl başlayacak herhalde...

- Bir de o tartışma var, 'Ertuğrul Özkök ve Ahmet Hakan tutuklanacak,' diyorsunuz. İkisi de bunu yazdı. Özkök sizi yılın gazetecisi ilan etti ama gammaz, muhbir, alçak gibi sıfatlar ekleyerek...

- Ben hiçbir yerde bu iki kafadarın tutuklanacağını yazmadım. Bu laf, temelsizce yayıldı. Tam aksine tutuksuz yargılanmaları gerektiğini defalarca söyledim. Aydın Doğan'la olan yemekte bu konu çok çok kısa geçti. Aydın Bey'e de söyledim. Habire tutuklanacaklarından bahsediyorlar, çünkü suçluluk psikolojisi içinde korkuyorlar. İkisi de neler yaptıklarını biliyor. 28 Şubat soruşturması geliyor, OdaTV soruşturmasının ikinci iddianamesi geliyor.

AYDIN BEY DAHA EVDEN ÇIKMADAN, GÖRÜŞME İNTERNETE DÜŞMÜŞTÜ

- Aydın Doğan sizi niye ziyaret etti?

- Nagehan Alçı: Bu ziyaretin bu kadar köpürtülmesi ve üzerinden spekülasyon yapılması, hem de yalan yanlış şeyler yazılması çok ayıp. Bir de yalıda oturuyorlar filan dediler. Bunlar bana çok görgüsüzce geliyor. CNN Türk'te program yapıyorum. Haliyle Aydın Bey benim patronum. Çalışanlarıyla da ilgili bir patron. Daha önce bir grup gazeteci Nişantaşı'nda bir araya gelmiştik. Daha sonra ise Rasim'le de tanışmak istedi Aydın Doğan ve ikimizi öğle yemeğine holdinge davet etti. Bu davete karşılık olarak ben kendisini iadeiziyaret amaçlı eve davet ettim. Olay budur. Ama o ziyaret daha Aydın Bey kapıdan çıkmadan internete düştü.

- Bu nasıl olabilir?

- Valla biz de çok şaşırdık. İstediğimiz bir şey değildi. Bizim bundan kazanacağımız bir şey yok, bilakis hedef olduk bazı çevrelerde. Belki birileri duydu, etraftan görenler oldu. Bilmiyorum. Bizimle aynı binada oturan, bir Fenerbahçe kongre üyesi haber verdi diye tahmin ediyorum, çünkü biz yemek yerken Aydın Bey'in korumasını aramış ve uzun uzun bilgi almış. Rasim'in koruması görmüş, konuşmayı duymuş.

- Yemek kadar, yalıda oturduğunuz da konuşuldu. Burası bir yalı dairesi değil...

- Evet, o da ayrı bir saçmalık. Hakikaten utandım yazılanları görünce. Sen de görüyorsun, öyle abartılacak bir durum yok. Evet, çok güzel manzaramız var ama yalı filan değil. Yol yalısı deniyor emlakçı tabiriyle. İkimiz de Boğaziçi'ne tutkunuz. O nedenle buraya taşındık. Gündüzleri genelde evdeyiz, okuyoruz ve yazıyoruz. Yayınlar için akşamları evden çıkıyoruz. Boğaz'ın güzelliğinden ilham alıp, kafamızı boşaltacak bir yer istediğimiz için burada oturuyoruz. Daha yeni taşındık, satın almadık, kiradayız. Daha önce rezidansta oturuyorduk, orada da kiradaydık. Şu anda o eve ödediğimizden daha az kira ödüyoruz. Bunları anlatmak da tuhaf geliyor bana bir yandan. Neyse... Bence bunları dile getirenler büyük bir aşağılık kompleksiyle yazıyor. Gazeteci çok iyi şartlarda da yaşayabilir. Bence yaşamalıdır da. Dolayısıyla iyi bir yerde oturmak da ayıp değil.

- Aydın Doğan'ın sizin evinize gelmesi niye bu kadar yadırgandı?

- Bunu yadırgayanlara sormak lazım. Yalnız şunu söyleyeyim:

Aydın Doğan'la tanışmamız, karşılıklı yemek yememiz, Doğan medyada problemli bir çizgi görürsek eleştirmeyeceğimiz anlamına gelmez. Zaten Aydın Bey'in de asla böyle bir talebi olmadı. Mesela ben CNN Türk'te program yapıyorum ama Hrant Dink, Ahmet Kaya ya da Ergenekon konuşulurken, Ertuğrul Özkök'ü, o dönemki Hürriyet'in çizgisini, Emin Çölaşan'ı olabilecek en sert biçimde eleştiriyorum. Aydın Bey'le hukukum başladıktan sonra da eleştirmeye devam ediyorum. Öte yandan Rasim'in, Oktay Ekşi ile girdiği kavga ekranların gelmiş geçmiş en sert kavgalarından biriydi. Rasim, Doğan Grubu yazarlarına çok ciddi eleştiriler yaptı, yapmaya da devam ediyor. İnsanlar hep yalakalık yapmaya, patronla tanışınca hemen inandığı şeylerin aksini söylemeye alışmış. Bu çok feci bir şey.

- CNN Türk'e geçişiniz nasıl gerçekleşti? Birileri aracı mı oldu?

- Barış Tünay ve Nazlı Ilıcak. CNN Türk'ün başında olan Barış Tünay'ı, Sky Türk'ten tanıyorum. Ben Sky'a birçok belgesel yaptım, programlar hazırladım. En son iki sene önce bir Avrupa Birliği projesi aldık, karavanla tüm Doğu Avrupa ülkelerini gezdik. Bunları hep Sky Türk'te yayınladım. Serdar Turgut'la da orada bir yıl program yaptım. Barış Tünay, CNN Türk'e transfer olunca beni aradı. 'Bir tartışma programı düşünüyorum, senin de olmanı istiyorum,' dedi. Aradan biraz zaman geçti, Nazlı Hanım'la bir davette karşılaştık. 'Seni Aydın Bey'le (Doğan) tanıştırmak istiyorum,' deyip, Bodrum'a davet etti. Ağustos ayıydı.

- Rasim Ozan var mıydı bu yemekte?

- Programı olduğu için İstanbul'a döndü o, yoktu. O yemekten sonra Barış beni yeniden aradı. Sonrasında program için kadro oluşturuldu. Sonra da program başladı. Daha sonraki hukuku demin anlattım biraz. Nişantaşı'nda Aydın Bey'in olduğu bir akşam yemeği yedik. Aydın Bey, Nazlı Hanım, ben, Taha Akyol, Sedat Ergin, Enis Berberoğlu'nun olduğu bir ekipti.

ONLARA İNAT 3 ÇOCUK BİRDEN YAPACAĞIZ

- Sizin için sosyal medyada gruplar kurulmuş, 'Rasim Ozan ve Nagehan çocuk yapmasın. Türkiye buna hazır değil,' diye... Çocuk planınız var mı?

- Çocuk istiyoruz evet...

- Rasim Ozan Kütahyalı: O gruba inat üç çocuk yapacağız. Haberleri olsun; üç tane yeni Rasim Ozan ve Nagehan geliyor...

NEDİM VE AHMET'İN TUTUKLANMASI YANLIŞTI

- Bu kadar tutuklu gazeteci var, başka gazeteciler kovuluyor deniyor, buna ne diyeceksiniz?

- Nedim Şener ve Ahmet Şık'ın tutuklaması çok büyük bir yanlış. Yahu adamlar suyunun suyunun suyu. OdaTV'nin babaları dışarıda, bunlar içeride. Batı'da da algı bu iki tutuklama yüzünden değişti, yoksa diğerlerinin darbeciliği konusunda batılı insan hakları kurumları da hemfikir. Öbür konuya gelince, teknoloji marketlerinde walkman ve discman denilen aygıtlar yok, oysa kısa süre önce olurdu, çünkü işlevseldi. Şimdi iPod'lar çağında tedavülden kalktı, üretimleri durduruldu, toplumdan talep sıfıra indi. Walkman-discman ithalatçıları birliği 'Bizi zorla marketten attılar,' diye yürüse güleriz, bazıları da tedavülden kalkmalarını böyle açıklarsa da gülünür. Kimi gazete ve gazeteciler de tedavülden kalkar, işlevleri kalmaz. Daha tedavülden kalkması gereken çok kişi var, senin gibi onlarca genç kadın, erkek sıra bekliyor. Toplumdaki karşılığı yüzde 1 bile olmayan kişiler medyada marjinal olabilirler, oysa bunlar tepe noktalardaydı, ana akım medyadaydı, bu anormaldi. Yüzde 1 oranında oy alamayan siyasi partinin hükümet olması gibiydi bunların iktidarı. Şimdi her şey normalleşiyor. Toplumsal temsil kabiliyeti, marjinal yazarların ana akım medyadan uzaklaştırılması adaletin gereğidir. Ya da o gazeteler ana akım özelliğini yitirir, patronları batar. Bu arada hem Sözcü, Cumhuriyet gibi eski Türkiye'yi özleyen gazeteler hem daha marjinal gazeteler de yaşamalı. Yeni çıkan Yurt, Birgün vs. toplumsal temsil kabiliyeti çapında muhalif medya hep olmalı.