BIST 9.645
DOLAR 32,52
EURO 34,91
ALTIN 2.429,94
HABER /  POLİTİKA

Bilecik'te gençlik buluşması! Erdoğan'dan 6'lı masaya adaylık yanıtı: Bakalım kaç kilosunuz?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bilecik'te gerçekleştirdiği programların ardından Vezirhan'da düzenlenen "Kökümüz Mazide, Gözümüz Atide" programı kapsamında gençlerle bir araya geldi. Önemli açıklamalarda bulunan Erdoğan "Şimdi 6'lı masa ne diyor? 'Aday olamaz' diyor. Size rağmen milletim hem aday yapacak, hem de Cumhurbaşkanı yapacak. Ve tabii o zaman kilonuz da ortaya çıkacak. Bakalım kaç kilosunuz?" dedi.

Abone ol

Bilecik'te gençlerle buluşan Cumhurbaşkankı Erdoğan önemli açıklamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:

Üstadı duydunuz, dinlediniz. Ne diyor? 'Ayasofya açılacak.' Ve Ayasofya açıldı mı? Bize nasip oldu mu? Allah'a hamdolsun. Üstadımızın mekanı cennet olsun. Görmüş ve nasibi de bize olmuş. Gençler, sizleri bugünkü ihtişamlı toplantılardan sonra şimdi de bu yoğun ilginiz, en kalbi duygularla sizleri selamlıyorum. Rabbime, bana sizler gibi yol arkadaşları, dava arkadaşları, genç sesler, genç nefesler nasip ettiği için hamd ediyorum. Tabii sizlerden aldığım enerjiyle, heyecanla, coşkuyla, ülkemizi büyütme, milletimizi güçlendirme mücadelemize daha bir azimle, daha bir gayretle sarılıyoruz. Sizlerle her bir araya gelişimizde kendi gençliğimize dönüyor, adeta ruhen yeniden gençleşiyorum. Bizim gençliğimiz bir yandan yoklukla ve yoksullukla, bir yandan yasaklarla, baskıyla, kavgayla geçti. Gençler unutmayın, ben de size aşığım. Milletimizin asırlık yorgunluğunu, asırlık çilelerini sırtlanan bir gençlik olarak hayata tutunma mücadelesi verdik. Bu uğurda nice arkadaşımızı ya bedenen, ya fikren kaybettiğimiz dönemler oldu. Hamdolsun, tüm bu badireleri atlatarak Belediye Başkanı, Başbakan, Cumhurbaşkanı olarak milletimize hizmet etme şerefine eriştik.

"Bakalım kaç kilosunuz?"
Ne diyorlardı? 'Muhtar bile olamaz' diyorlardı. Ama benim milletim bu kardeşinizi, ağabeyinizi bu ülkede Cumhurbaşkanı yaptı. Şimdi 6'lı masa ne diyor? 'Aday olamaz' diyor. Size rağmen milletim hem aday yapacak, hem de Cumhurbaşkanı yapacak. Ve tabii o zaman kilonuz da ortaya çıkacak. Bakalım kaç kilosunuz?

Gençlerimize kem gözle bakanlara ibret olsun
Bugün gençlerimizin devrinin misafiri olarak bulunduğumuz bu güzel mekanda, şu dönemdeki tecrübemizle hayata şöyle bir dönüp baktığımızda Hayyam'ın şu sözleri aklıma geliyor, 'Ömrümüzden bir gün daha geldi geçti. Derede akan su, ovada esen yel gibi. İki gün var ki dünyada, bence ha var, ha yok. Daha gelmemiş gün bir, geçmiş gün iki.' Evet biz geçmiş günleri, yaptığımız eser ve hizmetlerle hatırlayarak tarihe havale ediyor, gelecek günleri de Rabb'imizin takdirine bırakıyoruz. Karşımdaki şu tablo, enerjimi, heyecanımı, coşkumu daha da arttırırken herhalde 6'lı masaya da bazı mesajlar veriyor. Bizim için önemli olan bugün burada siz gençlerimizle gönüllerimizi buluşturmuş olmamızdır. Sizlerle burada yaptığımız hasbihalin lezzeti paha biçilmezdir. Şimdi diyorlar ya, 'Deliler gibi aşığım size' diyorlar ya. E ben de deliler gibi aşığım size. Şu güzel tablo gençlerimize kem gözle bakanlara ibret olsun. Şu fotoğraf, gençlerimizi kendi adamlarına yaptıkları şekilde ne diyor? Gel deyince gelen, git deyince giden, istedikleri gibi yönlendirebilecekleri bir güruh sananlara da ibret olsun.

Gençlik aşısı bizim için hayati öneme sahiptir
Sevgili gençler, biz size güveniyoruz. Hem de öyle bir güveniyoruz ki, sizi maziden atiye kurduğumuz köprünün kilit taşları olarak görüyoruz. Bunun için de siz gençlerimize hem cumhuriyetimizin ilk asrının birikimlerini, hem de önümüzdeki asrın sembolü Türkiye Yüzyılı'nı emanet ediyoruz. Hayatın boyunca hep gençlerle yol yürümeyi, gençlerin önünü açmayı ilke edinmiş bir siyasetçi olarak bugün de aynı hissiyatla ülkemizin geleceğini sizlerin ellerine bırakıyoruz. Gençlerimize güvenimizin en büyük ispatı, eğitimden sağlığa, dış politikadan güvenliğe, tüm hizmet alanlarında kurduğumuz güçlü altyapı yanında sizlerin siyasi haklarınızı kullanabilmenize verdiğimiz önemdir. Seçilme yaşını 30'dan 25'e indiren kim? 30'dan 25'e biz indirdik. Ne dedik? Yetmez. Seçme ve seçilme olarak 25'ten 18'e kim indirdi? Biz. Bu CHP ne diyordu? 'Parlamentoyu çoluk çocuğa mı bırakacağız.' Bunların mantığı bu, mantalitesi bu. Biz de dedik ki, 'Biz öyle bir geldik ki, bizim ecdadımız Fatih 18 yaşında bir çağı kapadı, bir çağı açtı. Onun torunları olarak bu parlamentoya bu yakışır dedik.' Ve kanunlar önünde reşit sayılan her bir evladımızın şehrinin ve ülkesinin geleceğinde söz sahibi olma hakkını da biz gençlerimize teslim ettik. Bugün ülkemizde siyasi partilerden iş dünyasına kadar her yerde geçmişte hiç olmadığı kadar çok gencimiz söz ve karar sahibi konumda yer almaktadır. Türkiye, ortanca yaşı 33 olan bir ülke olarak dünyanın en genç nüfuslu devletleri arasındaki yerini korumaktadır. Özellikle batı ülkelerinin hızla yaşlanan nüfusuyla karşılaştırdığımızda, bu gençlik aşısı bizim için hayati öneme sahiptir.

Ne yaptınız bir görelim, yapamazlar
Böyle bir nüfusu hala 1940'ların, 1970'lerin, 1990'ların zihniyetiyle yönetmeye talip olmak, en başta gençlerimize hakarettir. Dünyanın bilgi toplumunu geride bırakıp dijitale yöneldiği, yapay zekayı tartıştığı bir dönemde eski Türkiye vaadiyle sizlerin karşısına çıkanlar, ne bu ülkeyi, ne de gençleri tanıyor demektir. Tanımıyorlar. Ülkemizin e-devlet kapısıyla kamu hizmetlerinin neredeyse tamamına yakınını dijitale taşıdığından habersiz olanların zihin dünyaları henüz cilalı taş devrinden, yontma taş devrine geçmenin şaşkınlığını yaşıyor. Görüntülü konuşmayı ileri teknoloji sananları, 2023 Türkiye'sini tanımaya, ülkemizin özellikle e-devlet altyapısını öğrenmeye çağırıyorum Bay Kemal. Rahmetli Özal'ın çok güzel bir sözü vardı. Özal, bu zihniyet için, 'Bizim yaptıklarımıza onların hayalleri bile yetişemez' diyordu. Biz de bugün karşımızdakilerin gündemlerine, söylemlerine, duruşlarına bakıp aynı hissiyata kapılıyoruz. Düşünün. Biz boğazın altından Marmaray'ı yaptık, geçirdik. Bunlar böyle bir şey yapabilirler mi? Denizin altından Avrasya Tüneli'ni yine biz yaptık mı? Bunlara kalsa böyle bir şey yapabilirler miydi? Bu kadar büyükşehir belediye başkanları var. Eserlerinizi bir ortaya koyun ya, ne yaptınız? Ne yaptınız ya, bir görelim? Yapamazlar.

Milletimiz çoktan 'yeter' dedi
Şimdi Türkiye uzay yarışında, kutup rekabetinde, teknoloji tasarlama ve geliştirme mücadelesinde yerini güçlendirmenin çabası içindeyken, aynı kapıdan 6 kişi birden geçme kavgası verenleri gülerek izliyoruz. Bunlardan gençler ne ülkemize, ne milletimize, ne de siz gençlerimize hiçbir hayır gelmeyeceğini çok iyi biliyoruz. Dışarıdakiler bile bunlardan umudu kesmiş olmalı ki, her gün bir başka küresel medya kuruluşunu devreye sokarak 14 Mayıs için bizzat sahaya inme ihtiyacı hissettiler. Güya aleyhimizde yaptıkları yayınlarla gençlerimizin, kadınlarımızın, milletimizin iradelerini yönlendirebileceklerini düşünüyorlar. Halbuki milletimiz bunlara çoktan 'Yeter' dedi. Geçtiğimiz 20 yılda bize verilen her destek, emperyalistlerin ve onların maşalarının yüzlerine haykırılmış bir 'Yeter' sözüdür. Biz de bu tarihi meydan okumayı 14 Mayıs'ta bir kez daha, 'Yeter, söz de, kararda, gelecekte milletindir' diyerek çok daha yüksek bir seda ile tekrarlamak istiyoruz.

Özgür, demokrat, güçlü Türkiye'ye sahip çıkın
Sevgili gençler, ben size güveniyorum, size inanıyorum. Çünkü bunlar, milletten alamadıkları destekle elde edemedikleri yönetimi darbecileri kullanarak gasp edip Menderes'i idam sehpasına gönderenler. Bugün onun, 'Yeter söz milletindir' sözüne sahip çıkmaya kalkıyorlar. Daha durun bakalım ya. Siz bunları konuşmazken biz konuşuyorduk. Siz neredesiniz? Sadece tek parti devrinden beri hayatlarını kararttıkları, hatta ellerine kanlarını bulaştırdıkları mazlumların ahı bile bunların akıbetini berbat etmeye yeter. Sevgili gençler sizden tek bir talebim var. Hazır mısınız? O da büyük emekler, fedakarlıklar ve bedeller karşısında size teslim edeceğimiz özgür, demokrat, kalkınmış, güçlü Türkiye mirasına sıkı sıkıya sahip çıkmanızdır. Unutmayın yapmak zor, yıkmak kolaydır. Müktesebatlarında yaptıkları tek bir hayırlı iş olmayanların tek bildiği şey yıkmaktır. Bunun için sizlerin nezdinde ülkemizin tüm gençlerine çağrıda bulunmak istiyorum. Gençler, özgür Türkiye'nin önünü esaret zincirleriyle kesmek isteyenlere izin vermeyin. Gençler, bağımsız Türkiye'nin ayaklarına prangalar vurmaya kalkanlara asla izin vermeyin. Gençler, askeri gücüyle, diplomatik maharetiyle, siyasi etki alanıyla eşiğine geldiğimiz Türkiye Yüzyılı'nı hep birlikte yükseltin. Gençler, ülkemizin kazanımlarına sahip çıkın. Hedeflerine yürümeye kararlılıkla devam edin. Gençler, hayallerinizden asla vazgeçmeyin. Sizi bunlardan mahrum etmek isteyen içeride ve dışarıda kim varsa bilin ki geleceğinize kastetmiştir, istiklalinize göz dikmiştir. Arkalarına aldıkları küresel güçleri göstererek sizi korkutmaya, yıldırmaya, bezdirmeye çalışan kim varsa, Bilecik'i hatırlayın.

Büyük ve güçlü Türkiye'nin kapılarını birlikte aralayalım
Anadolu'nun bu küçük şehrinde ama Osman Gazi'nin diktiği bir çınarın köklerinin çok değil 1,5 asır önce Doğu Roma'yı da fethederek nasıl dünyanın en büyük, en güçlü devletinin temellerine dönüştüğünü hatırlayın. Biz de bu yıl ilk asrını geride bıraktığımız cumhuriyetimiz için aynı hayalleri kuruyoruz. Bugüne kadar yaptıklarımızı, demokrasi ve kalkınma yolunda eksiklerimizin tamamlanması olarak kabul ediyoruz. Şimdi de Türkiye Yüzyılı'yla ardı ardına yaşanan krizlerle sarsılan küresel yönetim düzeninde ülkemizi en üst sıralara çıkartacak atılıma hazırlanıyoruz. Hazır mısınız? Gelin 14 Mayıs'ta hep birlikte ortaya koyacağımız iradeyle bu tarihi şahlanışı birlikte gerçekleştirmeye var mıyız? Gelin, Türkiye Yüzyılı destanını birlikte yazmaya var mıyız? Gelin, size devredeceğimiz büyük ve güçlü Türkiye'nin kapılarını birlikte aralayalım.

Dava taşını gediğine koyup hevesleri kursaklarda bırakın
Bir asır önce bizi Anadolu topraklarına gömeceklerini sananlar vardı. Milli mücadeleyle hepsini de hüsrana uğrattık. Bugün de kendi yazdıkları senaryoyu içimizdeki gafilleri kullanarak üzerimizde isteyenler olduğunu görüyoruz. Sizleri, üstadın deyimiyle Anadolu kıtası büyüklüğündeki dava taşını gediğine koyarak bu vahşi emperyalist hevesleri yine kursaklarda bırakmaya davet ediyorum. Şu gençlik bizimle birlikte olduğunda bu mücadelenin zaferle neticeleneceğinden şüphe duymuyorum. Sevgili gençler, Osmangazi beyliğini ilan ettiğinde unutmayın sizlerin yaşındaydı. Fatih İstanbul'u fethettiğinde sizlerin yaşındaydı. Kanuni ülkenin yönetimini devraldığında sizlerin yaşındaydı. Sultan Abdülhamid Han tahta geçtiğinde, Mustafa Kemal milli mücadeleyi başlattığında henüz 30'lu yaşlardaydı. Gençlik her halükarda önemli. Ama üstleneceğiniz sorumlulukların gerektirdiği donanıma, dirayete, gayrete, azme sahip olarak gençliği yaşamak daha önemli. Osmangazi bey olup bir milletin geleceğini inşa etme yükünü omuzlarına aldığında Şeyh Edebali kendisine ne demişti? 'Ey oğul! Artık Beysin. Bundan sonra öfke bize uysallık sana. Güceniklik bize gönül almak sana. Suçlamak bize katlanmak sana. Acizlik bize hoş görmek sana. Anlaşmazlıklar bize adalet sana. Ey oğul! Sabretmesini bil. Vaktinden önce çiçek açmaz. Şunu da unutma, insanı yaşat ki, devlet yaşasın. İşin ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı. Allah yardımcın olsun.' Evet sizler de kendi işinizin, kendi hayatınızın beylerisiniz. Biz gençliğimizden beri bu nasihatlere kulak vermeye çalıştık. Evet, hazır mısınız? Haydi bakalım bir göreyim. Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız. Kalın sağlıcakla.

Muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmak
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Yüzyılı için en büyük hayalini ne olduğu sorusuna şu sözlerle cevap verdi: "Ben tabii burada şablonu söyleyeyim. Şablonumuz ne? O da şu yani Gazi Mustafa Kemal'in ifade ettiği muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarmak. Şimdi bununla tabii biz bir şey yakalıyoruz. Öyle bir mekândayız ki Ertuğrul Gazi buradan size ön açtı. Ve ardından Osman Gazi, Fatih bütün hepsi kademe kademe bu açılan yoldan yürüdüler. Ve 600 yıl dünyaya ders verdiler. Dediler ki 'Dünyayı şekillendirme bize ait.' Yani bizim ecdadımız eğer karadan kadırgaları yürüttüysen bu durup dururken olmadı. Bu bir azmin, bir imanın gereğiydi ve bunlar yapıldı. Şimdi onların ardından giden biz de ne yaptık? Boğazın altından Marmaray'ı geçirdik.

Yavuz Sultan Selim'i, Osman Gazi'yi unutturmayacağız
Ama biz sadece onlarla kalmadık ki. Avrasya Tüneli'ni de yine aynı şekilde boğazın altından geçirdik. Onlarla da kalmadık gerek Demirel'in gerek rahmetli Özal'ın köprüleri yaptılar: Birinci, ikinci köprü. Ardından onlar da bizim için bir iz sürümdü. Ne yaptık? Bizde Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü yaptık. Çok enteresan seçim kampanyası CHP'nin çadırları var. Selam vereyim dedim. Çadıra gittim. Tam da çadırın kurulu olduğu yerden Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü görüyorsun. Bizim Huber'in orada. Ne deseler bana beğenirsiniz? Seçim kampanyası dediler ki 'Bu köprüyü yaptınız güzel de peki bunun adını niye Yavuz Sultan Selim Köprüsü koydunuz?' Yavuz Sultan Selim bizim için bir tarih o bir tarih yazdı ve öyle bir tarih ki onun atının üzerinde yürüdüğü çamur için kaftanına oradan sıçrayacak çamuru kendisi için bir şeref layihası gördü. Böyle baktı. Onların bıraktığı izler bizim için bir şereftir. Dolayısıyla onların anılması gerekir. Bu sizi neden rahatsız ediyor? Kusura bakmayın dedim. Biz bu ismi unutturmayacağız. Sizin derdinizin de ne olduğunu biz biliyoruz. Neden oraya bu ismin verilmesinden rahatsız olduğunuzu da biliyoruz. Rahatsız olsanız da olmasanız da biz Yavuz'u unutturmayacağız. Bak dedim, biz Osmangazi'yi de unutturmayacağız. İstanbul, İzmir arasına Osmangazi Köprüsü'nü yaptık oraya da onun adını verdik ya tabii o da bunları rahatsız ediyor ve bunlarla da asla kalmayacağız ve dedim siz genel başkanınıza söyleyin de İstanbul İzmir arası 7 buçuk saatti, şimdi bu yedi buçuk saatlik yolu biz 3 saate indirdik.

Bizimle yarışmaları mümkün değil
İstanbul'dan çıkıyorsun, yollar muhteşem. Bunlarla da kalmayacağız. Çok daha ilginç, biz dağları dele dele aynen nasıl Türkiye'nin bir ucundan diğer ucuna bu şekilde gidiyorsak bunun dışında daha birçok yerler şurada Bilecik'e gelirken bile dağlar nasıl delinmiş, gördünüz. Nasıl tünellerden geçtik? Gördünüz. Hani bu tüneller olmasaydı nerelerden dolaşacaktık? Dağlardan. Ama biz aşığız. Biz dertliyiz. Onun için de bu tünelleri açarak hamdolsun buralara geldik. Hala devam ediyoruz, hala da devam edeceğiz. Ve bu konuda bizim de zaten yarışmaları da mümkün değil.

Finlandiya ile ilgili farklı bir mesaj verebiliriz İsveç şoke olur
İsveç Kralı Demirbaş Karl'ın Osmanlı'ya sığınması ve İsveç ile ilgili bir soruya "İşte orada tabii bir eksik var. İsveç Başbakanı Osmanlıca'yı bilmiyor. Türkçe'yi hiç bilmiyor. Biz tabii kendisine. Bunları bir şekilde anlattık. Dedik ki bak eğer siz illa NATO diyorsanız NATO'ya girebilmeniz için bu teröristleri bize iade edeceksiniz. Eğer bu teröristleri bize iade etmezseniz 120 kişilik bir liste verdik kusura bakmayın ve tabii bunlar o gün bugün bizimle kendilerine göre yok anayasa değişikliği yaptık, yok şunu yaptık, yok bunu yaptık kendilerine göre dalga geçiyorlar. Bunlar Türkiye'yi tanıyamadılar. Zannediyorlar ki yani 20 yıl, 30 yıl, 40 yıl önceki Türkiye bugünkü Türkiye değil. Bak ben bu akşam buradan bir şey söyleyeyim. Biz icabında Finlandiya'yla ilgili farklı bir mesaj verebiliriz ve Finlandiya'yla ilgili farklı mesajı verdiğimiz zaman İsveç şoke olacak.

Bz aynısını yapmayız biz farklıyız
Yani şu anda biz Türkiye olarak onlar böyle yaptı diye biz karşıtını mı yapalım? Hayır biz yapmayız. Bizim aldığımız terbiye bu değil faklıyız biz. Yani onlar Kur'an'ımızı yakmak suretiyle İslam'ı mı bitirdiler? Kitabullah'ın koruyucusu Rabb'imizdir. Bunlar sadece cibilliyetlerinin ne kadar bozuk olduğunu gösterdiler. Aynı şeyi Danimarka yaptı. O da aynı değişen bir şey yok. Ama biz dik duracağız. Sağlam duracağız ve kitabımıza aynen nasıl ki Peygamber Efendimiz 'O'nun koruyucu Allah'tır' buyurdu.

Biz de şu anda biliyoruz ki koruyucusu Allah'tır. Ve elimizden geleni her zaman yapacağız. Şu anda unutmayın gençler. Dünyada milyonlarca hafız var. Niye? Kur'an-ı Kerim'in işte bunlar koruyucularıdır ve bu Allah'ın izniyle kıyamete dek bu şekilde de devam edecek. Bunlar cahil, sapık. Sonra diyorlar ki biz Kur'an-ı Kerim'i yaktık, iş bitti. Bitmez, bitmez. Kur'an-ı Kerim bizim hafızalarımızda kayıtlı. Buralarda kayıtlı ve bizim imanımızı çok daha güçlü hale getirecek.

Hepsinin ayrı ayrı özellikleri var hepsini rahmetle anıyoruz
Cumhurbaşkanı Erdoğan "Favori bir Osmanlı padişahınız var mı?" sorusunu ise şu şekilde cevaplandırdı: "Böyle bir soruya cevap aramak hakikaten çok çok zor. Çünkü Salatin-i Osmaniye'nin hepsi ayrı bir önemi haiz. Şimdi Ertuğrul Gazi'nin durumu farklı, Osman Gazi'nin durumu farklı geliyoruz Fatih'in durumu farklı. Yavuz'un, Kanuni'nin farklı farklı geliyor ta Sultan Abdülhamit Han'a kadar hepsinin ayrı ayrı özellikleri var. Hiç beğenmedikleri Vahdettin'in dahi kendine has özellikleri var. Biz onları hep rahmetle anıyoruz. Onlar bizim hepsi favorilerimizdir. Rabb'im kendilerine mekânlarını cennet eylesin diyor, dualarımızı bu şekilde yapıyoruz ve özellikleriyle de kendilerini anıyoruz.

Osmanlı mimarisine hayranım
AK Parti döneminde yapılan eserlerin mimari özellikler ile ilgili bir soruya ise şu cevabı verdi: "Şunu çok açık, net söyleyeyim. Osmanlı mimarisine ben hayranım. Tabii şu anda birçok mimarlarımız, modern mimariyle de birçok eserler ortaya koyuyorlar. Fakat biz dönemimizde yaptığımız eserlerde yani Osmanlı mimarisini hep kendimize örnek aldık ve eserlerimizi de bu şekilde yaptık. Mesela ilk camilerimizden bir tanesi Mimar Sinan Cami olmuştur İstanbul'da ve eser olarak o bizim ilk eserimizdi. Gayet güzel de inşa edildi. Ardından Büyük Çamlıca Cami'ni yaptık. Büyük Çamlıca Camii de yine aynı şekilde yani açık kapalı bölümler olmak üzere yaklaşık 60 bin kişi kapasitesi olan bir cami ama gelenlerin de hepsini hayran kaldığı bir cami.

Rami kütüphanesi'ne gelen öğrenci sayısı 50 bini buldu
Ankara'da Melike Hatun Camii'ni yaptık. O da yine. Osmanlı mimarisiyle yaptığımız bir camiydi ve çok ilgi toplayan bir cami. Aynı şekilde şu anda mesela ki Levent bölge olarak maalesef mabetsiz bir yerdi. Oraya da biz şimdi Barbaros Hayrettin Paşa Camii'ni yapıyoruz. O da yaklaşık yani 30 bini filan cemaat olarak alabilecek bir cami. Tabii Barbaros Hayrettin Paşa Camii'nin de özelliği bulunduğu yerden sahilde deniz müzesi var. Deniz Müzesi'nin oraya tabii kadırgalar indirilmiş. Caminin de orada olması çevrede şu anda çok çok olumlu ses, yankı uyandırdı. Mesela şimdi son olarak bizim Rami Kışlası'nı biliyorsunuz kütüphaneye çevirdik. O da tabii şu anda Osmanlı'nın mirasıydı ve burayı bizim sağ olsun Kültür Bakanımız Mehmet kardeşim oraya büyük önem verdi ve iptidai bir durumdaydı. Çünkü orada ben gıda sektörü oraya taşındığında orada çalıştım. Hali pür melali çok kötüydü. Ama şimdi mesela bir ara bir zirve yaptı gelen öğrenci sayısı 50 bini buldu. Ama orada da şimdi biz tabii bir şeyler yapıyoruz. Yani orada çay, simit, kek, kahve onların hepsi ücretsiz. Öğrenciler filan halden çok çok memnun. Ve bunu bu şekilde inşallah devam ettiriyoruz. Daha bunu söylerken modern mimariye asla karşıyım filan diye bir şey yok. Modern mimari noktasında da eserler bu arada yapıldı, yapılıyor ve yapılacaktır tabii.

Barbaros ve Gönül dağı
"Favori dizi ve sinemanız var mıdır?" sorusuna ise şu karşılığı verdi: "Ertuğrul'dan sonra malum devam ediyor şu anda Barbaros gündemde ve Barbaros da bayağı ilgi odağı haline geldi, geliyor. Malum bir de Gönül Dağı var. Yani TRT olsun ondan sonra diğer kanallarda bu eserler artık bayağı ilgi uyandırmaya başladı. Ve körfezde, Latin Amerika'da özellikle bizim bu tarihi diziler çok ilgi uyandırıyor. Zannediyorum uyandırmaya da devam edecek. Çünkü bizden dizilerle ilgili anlaşma yapma yoluna gidenler var."

Çok sahşiyetsiz bir yaklaşım
Bir televizyon kanalında yaşanan 'Karne hediyesi olarak olarak et alındı' haberi ve muhalefetin bu konudaki tavrına ilişkin sorulan bir soruya şu cevabı verdi: "Bu konuyla ilgili Adalet Bakanlığımızın takibi de var. Aynı şekilde bizim takiplerimiz var ve tabii yani bu çok çok hakikaten şahsiyetsiz bir yaklaşım. O yavrunun kimliğiyle, kişiliğiyle oynamaları kabul edilebilir bir şey değil. Yani hiçbir çocuğa, yavruya böyle bir ödül alıştığımız şeyler değil. Yok böyle bir şey. Ama bu tabii o kameraman kadının veya kızın neyse ne kadar bu işte hem cahil hem de yapısı itibariyle bozuk olduğunu ortaya koyuyor. Nitekim o kanal da zaten iş akdini feshetmiş. Tabii olan o yavruya oldu. Onun geleceği üzerinde kim bilir nasıl yansımaları olacak? Ama annesi o yavruya sahip çıkması halinde inşallah yavruda bir psikolojik ters tepki meydana getirmemiş olur."

Turan'ın gerçekleşeceğine inanıyor musunuz?
Son soruyu ise Tarihçi Prof. Dr. Tufan Gündüz sordu. Prof. Gündüz " Şimdi müsaadenizle son sorumuzu da Tufan Gündüz Hocamız sorsun. Sayın Cumhurbaşkanım müsaade ederseniz. Mustafa Kemal Atatürk 1929'da yanılmıyorsam şöyle bir nutukta bulunuyor. Bugün 'Sovyetler bizim müttefikimiz olabilir ama onun hep böyle devam edeceğini kimse garanti edemez. Sovyetlerin hakimiyeti altında bizim kardeşlerimiz yaşıyorlar. Bir gün onlar bağımsız olacaklardır biz ülke olarak buna hazır olmalıyız. Ancak bu hazırlık durup beklemek değildir. Onlarla dil ve din kardeşliğimiz var. Bunu görmeliyiz ve tarihin tarihi olayların bize ayırdığı kardeşlerimizle bütünleşmenin yollarını aramalıyız' diyor. Gün oldu devran döndü.1990'lı yıllarda Sovyetler Birliği dağıldı ve Türk cumhuriyetleri kuruldu. Şükürler olsun dedik, çok sevindik. Fakat Türk cumhuriyetleriyle ilgili ilişkilerimizin gelişmesi çok yavaş bir süreç işledi. Diyebiliriz ki son 20 yılda bu zirve noktaya taşındı. Beni bütün bu süreç içerisinde en çok heyecanlandıran üç konu oldu. Birincisi Azerbaycan'ın yüzde 30 topraklarının kurtarılması. İkincisi Semerkant'ta yapılan toplantıda daha üst düzey bir ilişkiye evrilmesi konusunda aldığınız kararlar ve üçünçüsü Fransa Cumhurbaşkanı'na şaka gibi de olsa Sayın 'Macron istiyorsanız siz de Türk birliğini alalım' sözünüz oldu. Bu söz beni o kadar çok heyecanlandırdı ki geleceğe dönük artık torunlarımın görmesini beklemeyeceği bir ümide kapıldım. Bu ümide kapılmakta haklı mıyım? Siz Türk cumhuriyetleriyle güçlü bir siyasi ittifakın, siyasi birlikteliğin belki de Turan'ın gerçekleşeceğine inanıyor musunuz?'

"Macron gerekli müktesebata sahip değil"
"Hocam aslında Fransa'nın başındaki zat inanın o devletin başında olma müktesabatına sahip değil. Bakın bunlar şu anda Afrika ülkelerini sömürüyorlar ve Mali şu anda Fransa'yla tamamen kopma durumunda. Burkina Faso süre verdi. Burkina Faso 'Sana 1 ay müsaade' dedi. 'Bir ay sonra biz burada Fransız askeri görmek istemiyoruz' dedi.

Ve öyle zannediyorum ki Togo onlar da gönderecekler ve Afrika'da itibarını süratle kaybediyor. Kendileriyle biz de birçok görüşmelerimiz uluslararası toplantılarda filan oldu ama dürüst değil. Açık konuşuyorum yani şu anda bizim bu konuştukhepsi oraya varacak. Ama dürüst değil. Biz de istiyoruz ki yani uluslararası siyaset dürüstlük üzerine inşa edilmeli. Dürüstlüğün olmadığı yerde itibar olmaz. Tabii dünyada buna benzer liderler çok. İşte Akdeniz'de üstelik bu Yunanistan'la olan ilişkilerde maalesef Türkiye'yi görmezlikten gelip onlarla farklı ilişkilere giriyorlar. Ve kendisine benim özel benim dünyamda kalsın söylediğim çok farklı ifadeler var. Bir insan kendini olgunlaştıracak, oluşacak vesaire. Bakın şu anda parlamentoda kendi itibarını kaybetti. Sadece başkanlık görevinde kaldı ama Fransa devamlı itibar kaybediyor. Uluslararası camiada da itibar kaybediyor.

Rusya'ya ilişkilerimizde karşılıklı itibar ve saygı var"
Rusya'yla bizim ilişkilerimizde karşılıklı bir itibar var. Saygı var. Yani benim Sayın Putin'le ilişkilerim dürüstlük üzerinedir. Tataristan'dan Dağıstan'a vesaire bütün bu bölgelere varıncaya kadar bizim oralardaki ricalarımızın bir karşılığı var. Şu anda Suriye'nin kuzeyindeki gelişmelerde tabii istediğimiz neticeyi her ne kadar alamıyorsak da ama diyoruz ki gelin şimdi üçlü bazı toplantılar yapalım. Nedir bunlar? İşte üçlü olarak Rusya, Türkiye, Suriye bir araya gelelim. Hatta hatta İran'ı da buna katabiliriz. İran da gelsin. Görüşmelerimizi bu şekilde yapalım. Ve bölgeye bir huzur gelsin. Bölge şu andaki yaşadığı sıkıntıları yaşamasın ve burada da biz netice aldık alıyoruz ve alacağız. Mesela S400'ler konusunda bizi çok tehdit edenler oldu. İlla S400'leri vereceksin. Hayır vermeyiz. Biz S 400'leri aldık. Şu anda bizim cebimizde ama siz bize verdiğiniz sözü yerine getirin. Nedir o? E şimdi biz F 16'larla ilgili biz sizden bunu istiyoruz ama siz vermiyorsunuz. F 35 dediniz sözünüzde durmadınız. 1 milyar 400 milyon ödeme yaptığımız halde siz bunun bize karşılığını vermiyorsunuz. Vermiyorsanız o zaman bunun da bir bedeli olacak. Biz yani bir Müslüman Türk olarak verdiğimiz sözde dururuz. Ama karşımızdakilerden de bunu bekleriz.

"Hiçbir zaman yalnız bırakmayacağız"
Bu ilişkiler her geçen gün artıyor. Yani şu anda Semerkant'ı ifade ettiniz ama bizim başta Azerbaycan olmak üzere yani hiçbir zaman yalnız bırakmadık, bırakmayacağız. Sadece tabii Türk cumhuriyetleri değil, aynı zamanda yani bizim şu anda özellikle yani güneyde yani Libya'yla ilişkiler konusunda da aynı kararlılıkla onların huzuru için de elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Türk cumhuriyetlerinde de yani Azerbaycan, Kırgızistan, Kazakistan, Türkmenistan, Tacikistan hepsiyle münasebetlerimizi en güzel şekilde sürdürüyoruz, sürdüreceğiz.