BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67
HABER /  POLİTİKA

Bahçeli'nin İsrail'e 24 saat restinin perde arkası! MHP'li kaynaklardan açıklama geldi

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin “24 saat içinde ateşkes sağlanamazsa Türkiye süratle devreye girmeli. Gazze’yi koruma ve kollama misyonunu üstlenmek bize ecdadımızın mirasıdır” açıklaması için MHP’li kaynaklar “Bahçeli, Türkiye’nin garantörlüğünü işaret etti” dedi.

Abone ol

İsrail ile Filistin arasında yaşanan çatışmaların bilançosu her geçen gün artarken MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den gelen “24 saat içinde ateşkes sağlanamazsa Türkiye süratle devreye girmeli. Gazze’yi koruma ve kollama misyonunu üstlenmek bize ecdadımızın mirasıdır” açıklaması gündem oldu.

Bahçeli’nin bu ifadeleri iç ve dış kamuoyunda “Türkiye, Filistin’e asker mi gönderecek” sorularını beraberinde getirirken, Cumhuriyet’ten Selda Güneysu'nun MHP’li kaynaklardan edindiği bilgiye göre Bahçeli’nin sözlerinin perde gerisinde “Filistin’de Türkiye’nin öncülüğünde bir garantörlüğün kurulması amacının yattığı” belirtiliyor.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın da Kahire’de önceki gün düzenlenen toplantıda İsrail-Filistin meselesinde yeni bir garanti mekanizması getirilmesini önererek “Türkiye’nin rol almaya hazır olduğuna” yönelik sözlerini anımsatan MHP’li kaynaklar, İsrail-Filistin meselesinde Türkiye’nin öncülüğünde kurulacak olan “garantörlük” için Kıbrıs örneğini veriyor. 

Kıbrıs örneği

MHP’li kaynaklar, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı öncesini örnek verdi. Kurmaylar, Kıbrıs’ta yaşanan sorunlar üzerine 11 Şubat 1959 yılında İngiltere, Türkiye ve Yunanistan devletleri ile Kıbrıs’taki Rumlar ve Türkler arasında imzalanan ve “bağımsız bir devlet olarak Kıbrıs halklarının durumunu belirleyen” Zürih Antlaşması’nı hatırlattı. Bu antlaşmayı takip eden, 19 Şubat 1959’da imzalanan ve 19 Ağustos 1960’ta bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasını sağlayan Londra Antlaşması’nı da örnek gösterdiler. Filistin’de de “Türkiye’nin öncülüğünde taraflar arasında anlaşmalar imzalanabileceğini ve Türk askerinin de bölgede barış sürecini yönetmek üzere görevlendirilebileceğini” ileri sürüyor.

“ABD, İngiltere, Fransa gibi uluslararası toplumlar çok mu yakın?

Kıbrıs’taki Türk varlığı nedeniyle Türkiye’nin o dönem öncü olduğunun, “Filistin’de ise durumun farklığının anımsatılması” üzerine de şu değerlendirme yapılıyor:

“Filistin, 1516 yılından 1917 yılına dek Osmanlı İmparatorluğu hâkimiyeti altında olan bir yer. 2 Kasım 1917’de Balfour Bildirisi’nin yayımlanmasından sonra, ancak 1920 yılında İngiltere’nin manda yönetimine giren bir toprak. Kıbrıs örneğinde olduğu gibi Türkiye’nin de dayanağı 1917. Bölgede 1917’ye kadar Türk hâkimiyeti söz konusu. Yani Türkiye’nin yabancı olduğu topraklar değil, genel başkan Bahçeli’nin de ifade ettiği gibi ‘ecdadın mirası.’ Eğer o topraklara Türkiye ‘yabancı’ ise şu soruları sormak gerek: “ABD, İngiltere, Fransa gibi uluslararası toplumlar çok mu yakın? Peki o devletlerin Ortadoğu topraklarındaki hedefi ne? Masum sivillerin ölmesine neden uluslararası toplum bu kadar sessiz? Dolayısıyla oluşturulacak bir garantörlük mekanizmasının Türkiye öncülüğünde olması şart. Çünkü o topraklar, Türk hâkimiyetinde ‘huzur ve güven’ içinde. Türkiye’nin bölgede öncü rol üstlenmesi şart.”