BIST 10.159
DOLAR 32,20
EURO 35,07
ALTIN 2.469,37
HABER /  GÜNCEL

Alman basınından seçtiklerimiz

Almanya basınında Yunanistan, Libya ve Türkiye

Abone ol

<!-- /* Style Definitions */ p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal {mso-style-parent:""; margin:0cm; margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; mso-ansi-language:EN-US; mso-fareast-language:EN-US;} @page Section1 {size:612.0pt 792.0pt; margin:72.0pt 90.0pt 72.0pt 90.0pt; mso-header-margin:36.0pt; mso-footer-margin:36.0pt; mso-paper-source:0;} div.Section1 {page:Section1;} -->

Avrupa Birliği’nin Yunanistan’a vermesi planlanan mali yardım Almanya’da sert bir direnişle karşılaşmasına rağmen, mecliste yapılan bir oylamayla kabul edildi.

Süddeutsche Zeitung, başbakanın koalisyonunu, Avrupa Para Birliği’ni ve dünya ekonomisini kurtarması için bu kararın zorunlu olduğunu vurguladı.

Gazete şöyle devam etti:

“Kararın içerdiği, özel yatırımcıların da Yunanistan’a yardıma katılması talebi büyük bir sembolik önem kazanıyor. Hükümet, ancak bu talep yerine getirilirse yardım paketine onay verme sözü verdi. Fakat akılcı davranma zorunluluğuyla, Alman meclisinin sonuçta bu noktada da kötü bir uzlaşmaya razı olmak zorunda kalacağı şimdiden belli oluyor.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung ise, yardım kararının gelecekte yolaçacağı gelişmeleri ele alarak karamsar bir tablo çizdi.

Bir devletin iflası söz konusu olduğunda AB’nin ve Almanya’nın bundan sonra da elini cebine atmaya mecbur olacağını öne süren gazete, “Yunanistan diğer AB üyelerinin desteğine ne kadar uzun muhtaç olursa, şu sorular da o kadar yüksek sesle sorulacak: Yunanlılar için vergi indirimlerinden, yeni çocuk yuvalarından, emekli maaşlarının arttırılmasından vaz mı geçeceğiz? Pire için tasarruf mu edeceğiz? Portekiz ve İrlanda için de tasarruf mu edelim?”

Ardından da gazete bu krizin mali piyasaların çok ötesine geçen bir tehlikeyi içerdiğini savunarak, başka Avrupa ülkelerinde kamuoyunda ufak bir çatlağın ötesinde zararlar oluşmaya başladığına işaret etti.

Buna karşılık tageszeitung, Tunus ve Kahire’de diktatörler düşürüldükten sonra, şimdi de Madrid ve Atina’da parlamenter demokrasinin bugünkü biçiminin sallandığını yazdı.

Yunanistan’da haftalardır süren gösterilerde göstericilerin devletin sadece zenginlerin çıkarlarını korumasına karşı sokağa çıktığını anlatan gazete, “Almanya’da bu gösteriler hakkında çok az haber yayınlanması çok ilginç” ifadesini kullandı.

NATO’da, Libya bombardımanına, aralarında Türkiye ve Almanya’nın da bulunduğu bazı ülkelerin katılmamasının gündeme geldiği günlerde Alman medyası da konuya ilgi gösterdi.

Frankfurter Allgemeine Zeitung, yeni Almanya Savunma Bakanı Thomas de Maiziere’in, Almanya’nın da askeri harekata katılmak zorunda kalabileceğine işaret ettiğini bildirdi.

Gazete şu yorumu yaptı:

“Alman hükümetinin durumu zaten zor. Bir yandan siyasi çözümden söz ediyor, diğer yandan, bunun askeri harekat olmadan gerçekleşemeyeceğini biliyor. Libya’da bir kenarda dururken, Amerikalıları Afganistan’dan çok hızlı çekilmemek konusunda uyarmak gülünç oluyor. Yükü adil paylaşmak böyle mi olur?”

Tagesspiegel de, savunma bakanının kısa sürede güvenlik politikasına kendi damgasını vurduğunu belirttikten sonra, “Almanlara, ülkelerinin, dünyanın güvenlik beklentilerine de yanıt vermek zorunda olduğunu anlatması gerekli” düşüncesini savundu.

Tagesspiegel’e göre, şimdi bakan, Libya örneğinde, ittifaka sadakat ve sorumluluüun Avrupa’nın en büyük ülkesi için ne anlama geldiğini gösteriyor.


Buna karşılık, Neues Deutschland, “Kaddafi’ye yönelik nefret kampanyasına NATO devletlerinin yarısı bile katılmıyor” dedi ve şu yourmu yaptı:

“Bu da, ittifakın daha 2010 yılında kararlaştırılan yeni stratejisini masada bir süs haline getiriyor. Belli ki, Almanya hükümeti Afganistan’daki kanlı deneyimlerinden sonra geliştirilmesi gereken siyasi değişimleri bombalayarak elde edemeyeceğini anlamış.”

Rheinpfalz gazetesi ise bu hafta Türkiye’de yapılacak genel seçimler hakkında şu yorumu yayınladı:

“2002 sonlarında başlayan AKP hükümeti döneminde Türkiye ‘sessiz devrim’ adını hak eden güç, fakat şiddetsiz bir dönüşüm ve seçkin sınıf değişimi yaşadı. Erdoğan’ın bir kez daha zafer kazanmasının beklenmesinin temelinde bu siyasi başarılar ve hızla büyüyen bir ekonomi yatıyor. Fakat aynı zamanda AKP’nin gölgede kalmış yanları da daha açığa çıkıyor. On yıl iktidarda kalan her parti gibi AKP’de de, yorgunluk belirtileri, yolsuzluklar ve tepeden bakmacılık ortaya çıkıyor. Aynı zamanda Erdoğan, ototriter eğilimlerini giderek daha rahat gösteriyor.”