BIST 9.881
DOLAR 32,56
EURO 34,97
ALTIN 2.457,33
HABER /  GÜNCEL

Erdoğan gittikçe Erbakan oluyor!

Demokratikleşme paketini değerlendiren Mehmet Altan'dan hükümete ağır eleştiriler geldi.

Abone ol

Bir dönem AK Parti iktidarına verdiği destekle adı anılan Prof. Dr. Mehmet Altan, şimdilerde hükümete yönelik eleştirinin dozunu arttırdı.

Başbakan Erdoğan'ın dün açıkladığı Demokratikleşme Paketi'ni değerlendiren Altan, "Erdoğan Erbakancı olmaya rücu etti" eleştirisinde bulundu.

Eleştirileri bununlada sınırlı kalmayan Altan, "AKP’nin gittikçe Erbakancı dini anlayışı topluma dayatması, 76 milyon başbakan gibi düşünen insan üretmeye yönelik gayretin duvara vurmasıdır" dedi.

Birgün gazetesinden Ceren Büyüktetik'e konuşan Altan'ın röportajından satır başları şöyle

NEDEN AK PARTİ'YE KARŞI OLDU?

Türkiye’de bu iktidarın söz verip yapmadığı, benim de çok ağır eleştirme nedenlerimden biri olan bir duruş var. 12 Eylül’ün seçim yasası, meclisin iç tüzüğü, darbeci askerlerin Türk halkına biçtiği siyaset çemberinin içinde çok rahat ediyorlar ve bunu kullanıyorlar. AKP gittikçe statükolaşıyor. Yolumun ayrılmasıyla birlikte o yanlışlar çoğaldıkça da eleştirilerimin tonu arttı. Ben AKP’yi desteklemiyorum. Ben benim söylediklerimi yapan bir AKP’yi destekledim. MHP yapsa onu da desteklerim. AKP ikdidarının ilk dönemlerinde bir değişim siyaseti uyguluyordu. O değişim siyaseti AB reformlarının hayata geçmesi, askeri vesayetin geriletilmesi konusunda olumlu sonuçlar verdi. Fakat bir dönem sonra eski, köhnemiş statükonun çizgisine yuvarlanma eğilimine girdi.

AMAÇ HSYK’YI ELE GEÇİRMEKMİŞ

Hükümet referandumda kabul edilen anayasa değişikliklerini hayata geçmesini sağlamak için uyum yasalarını hayata geçirmedi. Demek ki o zamanlar söylenenler doğruymuş. Bu referandum HSYK’yı ele geçirmek için yapılmış.

ERBAKANCI OLMAYA RÜCU ETTİ

İlk başta AB standartları, değişim, aynı zamanda da meşrulaşma endişesiyle çok daha ilerici ve reformcu bir tavır içerisindeydi. Üçünü dönemin başlarından itibaren kendi çıkarını, duruşunu, anlayışını bütün Türkiye’ye empoze etmeye çalışan bir algıya, yani Milli Görüş’e doğru evrildi. Cumhurbaşkanı daha Özal politikalarına yakınken, Başbakan Erbakancı olmaya rücu etti.

...NASİBİNİ ALMAYAN!

Hukuktan, yasama yürütmeden, yargıdan, demokratik bir toplumun çoğulculuğundan, temel hak ve özgürlüklerden nasibini almayan, ben sizin iyiliğinizi düşünüyorum, sizin benden birşey istemenize gerek yok, ben gerekeni zaman içinde yapıyorum, siz benim istediklerimi yerine getirin, susun bekleyin gibi.

Üslubu farklı olan bir adamın demokrasiyi yerine getirmesine imkan var mı? AKP’ye yönelik her türlü eleştiriyi bir düşmanlık olarak algılayan, yeryüzünde hiçbir demokraside yeri yurdu olmayan ve toplumu bölen, toplumu siz ve biz diye ayıran ve gittikçe kamplaştıran, hatta düşman yaratan bir yanlış son sürat devam ediyor.

AĞIR ELEŞTİRİ:KAN TİCARETİ ÜZERİNDEN EKONOMİ

Niye içkiyle uğraşıyor çünkü kendi içmiyor. Eğer bu kadar dindar, vicdan sahibi ise, insanı bu kadar koruyup, kollamak için içkiyle uğraşıyorsa o zaman niçin işçi ölümlerinde biz uluslararası çalışma örgütünün kara listesindeyiz?

Her gün 5 işçi yasalar çıkmadığı için ölüyor. Kan ticareti üzerinden ekonomi yürüyor. AKP basını ele geçirdiği için de hiçbir şekilde fikri takip yok. İnsanı ve hümanist bir yönetimin bağlayıcılığıyla hiçbir alakası yok. Siyasi bir İslam'a dönüşüyor. O nedenle bu aynı zamanda kasabalılık. Kadın erkek ahengini ortadan kaldırmak. Kadınsız, neşesiz bir toplum. AKP’nin kadın politikası yok. Ona göre kadının yeri TOKİ evlerinde oturup, çocuğunu doğurup ona bakmak, yemek pişirmek ve evden dışarı çıkmamak.

GEZİ OLAYLARINI NASIL DEĞERLENDİRİYOR?

Gezi bir milattır ve Allah’tan oldu. Olmasa burası El Muheberat rejimine doğru gidiyordu. Gezi AKP’nin gittikçe Erbakancı dini anlayışı topluma dayatması, 76 milyon başbakan gibi düşünen insan üretmeye yönelik gayretin duvara vurmasıdır.

Gezi sayesinde dünya toplumları AKP’nin son dönemdeki tutumunu gördü. Aynı zamanda desteğini bu yapıdan çekti. AKP’nin bütün karizmasını bitirdi.

AK PARTİ OY KAYBEDER Mİ?

AKP’nin oyu bile artar, ama Türkiye’yi yönetemez bu anlayışla. Çaresiz kaldıkça yalan artıyor. İnançlı, dindar birisi şikenin suç olmaktan çıkarıldığı, ihaleye fesat karıştırılmasının cezasının hafifletildiiği bir anlayışa nasıl oy verir anlamıyorum. AKP kendi taraftarlarına müslümanlık üstünden sinyal veriyor. Ama bunu gerçek muhafazakarlar, gerçek dindarlar görüyorlar. AKP’ye oy verenlerin içinde tutarlı, huzur, demokrasi isteyen geniş bir kesim var. 28 Şubat’tan bahsedip 27 Nisan’a dokunmuyor. Bu çifte standarlar sırıtıyor. İlkesiz olduğun zaman saygınlığını da kaybedersin.

ERDOĞAN'IN FİYASKOSU

Çünkü kendisini bir halife zannedip Sünni İslam üzerinden Mısır, Gazze, Suriye’de egemen olacağını, o bölgeleri denetim altına alacağını zannetti. Dünyanın değişim siyasetine verdiği desteği kendi gücü zannetmesinin, demokrasi yerine ilk dönemlerdeki olumlu bütün özelliklerini inkar edip Erbakancı Milli görüşe rücü etmesinin fiyaskosu. Dünyayı algılamıyor, küresel bir dış politika üretemiyor.

Cemaat daha küresel bir hareket. Küresel nabzı daha iyi okuyan bir anlayışla, gittikçe Erbakan’ın ekseninde bir Milli Görüşçülüğe savrulan bir AKP söz konusu.

Abdullah Gül bu konuları daha iyi biliyor. Avrupa Konseyi Parlementer Meclisi’nde çalışmış, AB müzakerelerinde rol almış, dış işleri bakanlığını üstlenmiş birisi. Siyasette daha aktif bir pozisyona gelmek istiyor olabilir.

CHP OYU İKİYE KATLAR

CHP bence bir tek siyaset oluştursa ve rejimin demokratikleştirilmesi, 12 Eylül’ün berheva edilmesi üzerinden tutarlı, ilkeli, AB standartlarında bir demokrasinin sözcülüğünü yaparsa oyu ikiye katlar.

‘DEMOKRATİKLEŞME PAKETLE OLMAZ’

Bugünkü AKP’nin algısı, anlayışı ve hala ısrar ettiği müslümanlık üzerinden siyaset sömürüsü Türkiye’ye demokratikleşme olanağı vermiyor. Demokratikleşme paketle olmaz. 12 Eylül yasalarının yürürlüke olduğu, Uludere’nin üstünün kapatıldığı, Deniz Feneri’nin kaybedildiği, Afyonkarahisar’da paramparça olan çocuklarla ilgili skandalın üstünün örtüldüğü, basına benim 28 Şubat’ta bile görmediğim bu kadar ağır baskıların uygulandığı ve yaşam tarzları üzerinden hırpalandığımız bir Türkiye’de demokratikleşme paketi açmanın ciddiyeti yok.