BIST 10.277
DOLAR 32,34
EURO 34,83
ALTIN 2.406,31
HABER /  DÜNYA

Türkiye çırpınıyor Azeriler oralı değil

Türkiye'nin Ermeni sorununa diplomatik yollardan müdahalesi Azerilerin çok da ilgisini çekmiyor gibi.

Abone ol

Bugün Posta gazetesindeki köşesinde "Washington’da Türk heyetinin haline baktım, hem içim acıdı, hem de fena halde kızdım." diyen Mehmet Ali Birand, 24 Nisan günü ABD Başkanının "soykırım" kelimesini kullanmaması için Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun bir toplantıdan çıkıp diğerine girmesinie rağmen Azeri kardeşilerimizin tepkisizliğine kızdığını anlatıyor.

İşte Birand'ın yazısından çarpıcı bir bölüm:

Hemen her yıl bu rezilliği yaşıyoruz.
Her yıl Türk - Amerikan ilişkileri geriliyor. Karşılıklı şantajlaşmaya kadar giden sözler söyleniyor. Her yıl Amerikan Kongresine Soykırım Tasarısının gelmemesi için olağanüstü çaba harcanıyor.
Soykırım kelimesi, Türkiye’nin yakasını bırakmıyor, Türk yetkililer de her yıl bu kabustan kurtulmak için perişan oluyorlar.
Uzun yıllardır ilk defa bu kısır döngünün kırılma ve Soykırım sorununun hiç değilse bir süre için dondurulabileceği bir mekanizma bulundu. Protokoller, bu açıdan tarihi bir yol ayrımıydı.
Tam düğmeye basılmıştı ki, Bakü’den müthiş bir tepki çıktı.
Bu tepkinin, Türklerin geç bilgi vermelerinden mi, yoksa Azerilerin gelişmeleri küçümseyip sonradan ayıldıklarından dolayı mı, burada tartışmak istemiyorum.
Türk mezarlığındaki Bayrağı indirmecesine, Ankara’ya yönelik en sert sözlere kadar tırmanan tepkiler sonunda, Erdoğan geri adım attı ve Karabağ sorununu da bu protokollerin bir parçası durumuna soktu.
Bu defa Ermeniler ve Amerikalılar ayaklandılar.
Türkiye’yi, yeni bir ön koşul yaratmakla suçladılar.
Oysa Ankara, sadece Bakü’yü rahat ettirmek, onları yalnız bırakmadığını göstermeye çalışıyordu, o kadar. Ankara, başındaki en büyük dertten kurtulmak yerine, Azeri kardeşlerimizin Karabağ sorununu ön plana çıkarıyordu.
Türkiye sadece kendi çıkarını düşünse daha farklı davranabilirdi. Türkiye’nin Azerbaycan’a ihtiyaç duyduğundan daha fazlasını Azerilerin Türkiye’ye ihtiyaçları olduğunu düşünebilir ve dayatabilirdi.
Yapmadı.
Başbakan, Aliyev’in ayağına kadar gidip gönlünü aldı.
Peki, buna karşılık Azeri kardeşlerimiz ne yapıyor dersiniz ?

Azeri kardeşlerimiz sadece seyrediyorlar, hafifçe de alay ediyorlar
Bütün bu kavga yaşanırken, hiç alınmasınlar, ancak Azeri kardeşlerimiz sadece uzaktan seyretmekle yetiniyorlar.
Sorarım sizlere, Azerbaycan bugüne kadar bir gün dahi, Soykırım  mücadelesinde Türkiye’nin yanında rol aldı mı? Kongre çalışmalarında destek verdi mi? Örneğin hangi PR şirketini tutup dolaylı bir kampanyaya katıldı?
Ben hiç hatırlamıyorum.
Varsa, lütfen söyleyin ve beni şaşırtın.
Bakü seyirci kaldı.
Hala da seyretmeyi sürdürüyor.
Türkiye’yi kendilerine muhtaç bir ülke gibi görüyorlar. Bazı konuşmaları, açıkça söylememelerine rağmen  “Biz zenginiz, siz de bizim istediğimizi yapmalısınız” anlamına geliyor. Bir afur tafur ki, sorma gitsin.
Genel havaları, Türkiye’yi doğru yola getirdik, Türkiye’yi  dize getirdik,çağrışımı yapıyor.
Ben genelde böylesine alıngan bir insan değilimdir. Hele milliyetçiliğin karanlık koridorlarında da hiçbir zaman kaybolmam.
Ancak, Washington’da yaşananları izlerken, ister istemez bu çarpıklık dikkatimi çekti.
Unutmayalım ki, her şey liderler arası ilişkiler veya resmi temaslardan ibaret değildir. Halklar arasındaki sevgi ve saygıyı zorladığınız veya bozduğunuz anda,  liderler ne derlerse desinler, kırdığınız kalbi bir daha birleştiremezsiniz.
Ben de, Türkiye’nin Azerbaycan’ı görmezden gelemeyeceğine inananlardanım. Bunun ucuz gaz veya petrol alınımıyla ilgisi yoktur. Türkiye’nin varlığı, Azerbaycan’a da çok şey katmaktadır. Bu ilişkinin kırılması veya hırpalanması, Türkiye’yi çok üzer, ancak Azerbaycan’a çok şey kaybettirir.
Azerbaycan, Türkiye ile ilişkilerine bundan böyle daha dikkatli bakmalıdır.
Azeri resmi yetkililer konuştuklarını iyice duymalı ve hoyratça açıklamalardan vazgeçmelilerdir.
Türkiye’nin hakkını vermelilerdir.