BIST 10.400
DOLAR 32,23
EURO 34,95
ALTIN 2.412,19
HABER /  MEDYA

Toktamış Ateş Bugünde

Cumhuriyet gazetesinin güçlü kalemlerinden Toktamış Ateş Bugün gazetesinde yazmaya başladı.

Abone ol

Cumhuriyet gazetesi ile özdeşleşen Toktamış Ateş artık Bugün gazetesi için yazacak. Yazılarının başlığını olarak seçen yazar doğruluğun, mutluluğun, haklılığın ve yararlılığın arayışı içinde olacağını yazdı.

Yazı: Toktamış Ateş
Kaynak:

-1980'lerin ortalarıydı. Aylık "Düşün" dergisinden arkadaşlar, sürekli yazmamı istediler.
Biraz tereddüt ettiysem de, arzularını kıramadım ve sürekli yazdığım köşeye, "Arayış" adını koydum. O dönemde Bülent Ecevit de, "Arayış" isimli bir dergi çıkartmıştı. Bu konuda, "O dergi Sayın Ecevit'in arayışı, ben de bu köşede kendi arayışımı sergileyeceğim" diye yazmıştım.

Düşün dergisi fazla uzun ömürlü olmadı. Daha sonra, Cumhuriyet gazetesinde bir köşe önerdiler. Yaklaşık 14 yıl, "Arayışımı" orada sürdürdüm. Yakınlarda ortaya çıkan bir sorun nedeniyle, ayrılmak zorunda kaldım. Ve bundan sonra arayışımı, "Bugün" de sürdüreceğim. Köşemin başlığı, ya da logosu yok. Ama yazılarımı hangi başlık altında yazarsam yazayım, sürekli bir "Arayış" içinde olacağım. Doğruluğun, mutluluğun, haklılığın ve yararlılığın arayışı.



***


Bugün gazetesinin okur profili hakkında net bir bilgim yok. Umarım zaman içinde, net bir bilgi sahibi olabilirim. Fakat öyle sanıyorum ki; Bugün gazetesi okurlarının da, benle ilgili çok net bir bilgisi yok. Elbette genel çizgiler içinde bir fikre sahipler ama gene de kendimi anlatmam ve tanımlamam gerekir.

Benim gibi toplumsal bilimlerle uğraşan akademisyenlerin ve yazarların en ciddi sorunu, "Kavramlar" konusunda bir düşünce birliği, bir "consensus" sağlanamamış olması. Gerçekten; farklı yazarlar, kimi zaman aynı kavramla farklı şeylerden söz ederken, kimi zaman, aynı şey için farklı kavramlar kullanıyorlar. Doğrusu, bu "Kavram kargaşasına" son vermek gerekiyor. Fakat bu iş, tek kişinin, kısa sürede altından kalkacağı bir iş değil. Ortak noktalar ve kavramlar konusundaki "consensus ", ancak zaman içinde ortaya çıkabilecek.

Bana öyle geliyor ki; bu aşamada yapılması gereken, kişinin kendi kavramlarını açıklaması ve hangi kavramı nasıl tanımladığını ortaya koyması. Ayrıca yazarın, çok net çizgilerle olmasa bile , "rengini" belli etmesi gerektiğini düşünüyorum. Ancak bu durumda okur, okuduğu kişinin "Ne demek istediğini" anlayabilir.

İşte bu nedenlerle, ilk yazılarımda güncel olaylardan çok, kavramlar üzerinde duracağım.


***


Ele almak isteyeceğim ilk kavram, "devrim" ve "devrimcilik" olacak. Doğrusu, eli kalem tuttuğu günden beri devrimi ve devrimciliği savunan biri için, böyle bir başlangıç kaçınılmaz oluyor. Kimileri, "devrim" sözcüğünden pek hoşlanmaz ve devrim sözcüğünün , "devirmek" ten geldiğini ileri sürerek; bunun yerine, "dönüşmek" , "kalbolmak" anlamında, "inkılap" sözcüğünü önerirler. Atatürk zamanında da inkılapçılık kavramının kullanıldığını ve CHP'nin "6 Ok" u arasında, bu ilkenin "inkılapçılık" olarak yer aldığını kanıt olarak ileri sürerler.

Gerçekten, 1936'ya kadar kullanılan kavram inkılapçılıktı. Fakat 1936 sonrasında, Atatürk de "devrim" ve "devrimcilik" kavramlarını kullanmaya başlamıştı. Gerek söylev ve demeçlerinde bunu görebileceğimiz gibi, gerekse kaydedilmiş bulunan kimi konuşmalarında, bu kavramları kullandığını güzel sesinden duyabiliriz.


***


Devrim kavramı, "toplumsal değişimle" ilgili bir kavramdır. Eğer bir toplumda, toplumsal değişim sonrasında o toplumdaki "ekonomik" ve "siyasal" yararlanma, toplumun geniş kesimleri lehine hızla değişmişse, bu bir devrimdir.

Ekonomik yararlanma dediğimiz zaman anlamamız gereken şey, o toplumdaki "gelir paylaşımı" ve "ekonomik fırsat eşitliği" dir. "Siyasal yararlanma" dediğimiz zaman da, "Siyasal katılımı" anlıyoruz.

Yani bir toplumdaki "gelir paylaşımı" ve/veya "ekonomik fırsat eşitliği" ve/veya "siyasal katılım", geniş kesimler lehine hızla değişirse, o toplumda bir devrim gerçekleşmiş olur. Bu amaçlar doğrultusunda çabalayan insana da, "devrimci" denir.

Bir zamanlar, silâhların gölgesinde Türkiye'nin kaderine egemen olan Turgut Özal, "Ben en büyük devrimciyim" dedikten sonra, kafalarımız iyice karışmıştı ama bu konularda netleşmekten başka çaremiz yok.

Kavramlardan ne anladığımı vurgulamaya devam edeceğim.