BIST 10.046
DOLAR 32,41
EURO 34,58
ALTIN 2.387,01
HABER /  POLİTİKA

Suriye'de ikinci Kerbela yaşanıyor!

İstanbul Orta Doğu Konferansı'nda konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan önemli açıklamalarda bulundu

Abone ol

İNTERNETHABER.COM
''Arap Uyanışı ve Orta Doğu'da Barış: Müslüman ve Hristiyan Perspektifler'' konferansı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da katılımıyla başladı.


Dini Liderler Zirvesi'nin açılış konuşmasını yapan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan , Afyon'da 25 askerimizin şehit olduğu patlama için "Önceki gün Afyonkarahisar'da TSK'ya ait bir mühimmat deposunda kaza neticesinde ebediyete uğurladığımız şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Ailelerine sabırlar diliyorum. Milletimizin başı sağolsun diyorum" dedi.

Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ve Marmara Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Enstitüsü işbirliği ile Etiler'deki Le Meridien Otel'de düzenlenen toplantıya, 19 ülkeden Müslüman ve Hristiyan toplulukların liderleri, akademisyenler ve uzmanlar katılıyor.

ÖLDÜRMEK HER DİNDE HARAM

Her dinin kendi içindeki mezhep savaşları çok acı enkazlar bıraktı. Bugün bunları yine yaşıyoruz.

Öldürmek her dinde haramdır. İslam dininde nasıl yasakta hristiyanlıkta da yasaktır. Kuran-ı Kerim nasıl kesin bir dille yasaklıyorsa Tevrat'ta öyle yasaklıyor. Biz bu katliamları nasıl yorumlayacağız.

Bizler peygamberleri örnek almak zorundayız. İslam tarihi içinde başta Kerbela hadisesi olmak üzere bu acı hadiseleri unutmayacağız.

SURİYE'DE İKİNCİ KERBELA YAŞANIYOR

Şu anda Suriye'de zalim, diktatör bir rejim, kendi halkına karşı toplu katliam gerçekleştirirken bu zulme sessiz kalanlar var. Benim mensubu olduğum dinde ve mezhepte öldürmek nasıl insanlık dışı bir girişimse bu zulmü yapanların mensubu olduğu mezheplerde de böyledir.

1332 yıl önce Kerbela'da yaşanan neyse bugün Suriye'ye de yaşanan odur. Zalim değişik olabilir ama yaşananlar aynıdır.

Biz inançları, mezhepleri bir referans olarak kabul etmiyoruz. Dinler arasındaki seferlere acı olaylarla değil bir arada yaşamaya güzel örnekler yön vermelidir.

Türkiye olarak acı hadiseleri gündeme taşıyıp öz eleştiri yapıyoruz. Osmanlı'daki farklı mezhepler ayrı bir zenginlik olarak görülmüştür. Ermeni meselesinde de arşivlerin açılmasını, incelenmesini hep savunduk. Aynı şekilde ben 6-7 Eylül 1955'te azınlıklara yönelik düşmanca davranışları onaylamadığımı ifade ettim.

HOŞGÖRÜLÜ OLMALIYIZ

Türkiye olarak hoşgörü kültürünü daha da güçlendirmek için reformlarımızı sürdüreceğiz. Hepimizin yakından takip ettiği gibi Tunus'ta bir seyyar satıcının kendisini yakmasıyla bu halk hareketi tüm bölgeye yayıldı. Halkın hür iradesi hükümete yansıdı.

Bazı Orta Doğu ülkelerinde ceyran eden olaylar yönlendirmelerin bir neticisi olarak değil tabi bir sonuç olarak ortaya çıkmıştır. Dere yatağında akar. Halkın talep ve isteklerini söylemesi bu coğrafyanın geleneğidir. Tabi olmayan baskıdır.

Toplumun eğitilmesi, hoşgörüye sevkedilmesi için dinli liderler çok daha belirleyici olmalıdır. Bizler semavi dinlerin doğruğu her din için kutsal toprakların sakinleriyiz. Biz birbirmize karşı iyi olursak dünya daha yaşanabilir bir yer olacaktır.

DEĞİŞİMLER SABAHTAN AKŞAMA OLMAZ!

Bu süreçte halkların ne istediği son derece açık bir şekilde görülmüştür. Halklar onurlu bir yaşam ve özgürlük mücadelesi vermiştir. Söz, düşünce ve inançlarından dolayı mahkum olmayacakları, hukukun herkes için eşit olduğu bir sistemi arzulamışlardır. En önemlisi bu ülkelerdeki halklar yöneticilerini hür iradeleriyle seçebilmeyi ve denetleyebilmeyi arzu etmişlerdir. Bugün tesis edilen yeni yönetimlerden akşamdan sabaha başarı beklemek yanlış olur.