BIST 10.248
DOLAR 32,25
EURO 34,68
ALTIN 2.401,79
HABER /  POLİTİKA

Sezerin şifresi çözüldü

İlhan Selçuk Sezer görüşmesinin yankıları sürüyor. Selçuk'un işaret ettiği Sezer'in şifresi çözüldü.

Abone ol

Cumhuriyet başyazarı İlhan Selçuk ile Cumhurbaşkanı Sezer'in konuşmalarının satır araları çözüldü. Selçuk'un Sezer'in ısrarla söylediği 'anayasal görev'in anlamını Yeni Şafak'tan Fehmi Koru Taha Kıvanç takma yazısıyla 2007'de ne olacağını yazdı.

Yazı: Taha Kıvanç
Kaynak:  

-Bir süredir Ankara'da konuşulduğu halde hiç kulak asmadığım bir senaryoyu Ertuğrul Özkök : Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, kendi yerine seçilecek kişiyi beğenmediği taktirde, 'hakem' sıfatıyla devreye girecekmiş...

Aslında Hürriyet yazarının kendi kanaati değil bu; Cumhuriyet gazetesinde çıkan başyazıyı okuyarak varmış bu sonuca... Başyazıları yazan İlhan Selçuk Özkök'ün dikkatini çeken başyazıyı yazmadan bir gün önce Çankaya'da Cumhurbaşkanı Sezer ile görüşmüş... Her ne kadar yazarı "Ben Cumhurbaşkanının sırdaşı değilim" dese de, Cumhuriyet'in başyazısıyla Cumhurbaşkanı Sezer'in niyeti arasında paralellik kurmaktan kendini alamamış Ertuğrul Özkök...

Başyazıda dikkate değer iki paragraf şu: "2007'ye doğru Türkiye Cumhuriyeti büyük bir sınav yaşayacak ve gerilimden geçecek gibi görünüyor. Çünkü Başbakan ve Meclis Başkanı, takıyyeyi bir yana bırakarak geleceğe dönük programlarını ilân etmişlerdir. (..) Bu yolda yürürlerse, Sayın Cumhurbaşkanı ister istemez anayasal görevinin gereğini yerine getirmek zorunda kalacaktır ki Çankaya'nın bu tutumunu 'taraf tutmak' diye nitelendirmeye çalışmak hukuk devleti mantığına aykırı davranmaktan gayrı bir içerik taşımaz."









Ahmet Necdet Sezer

Bazıları "Anayasanın yazılı olmayan maddeleri var" uçuk iddiasındadır ya, galiba bu iddiaya ciddi ciddi inananlar var. Çünkü, halen yürürlükte olan anayasada, Cumhurbaşkanının yetkileri arasında , Cumhurbaşkanlığı seçimine müdahale sonucu doğurabilecek herhangi bir yetki sayılmıyor. 104. maddede "Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar vermek" deniliyor, ama 116. madde ile o yetki 'hükümetin 45 gün içerisinde kurulamaması' şartıyla sınırlı tutuluyor. Dahası, Cumhurbaşkanı Meclis'i yenileme kararını 'TBMM Başkanına danışarak' alabiliyor...

Konu ilk dikkatime çarptığında önem vermemekle doğru olanı yapmışım. Dün, anayasa profesörü Süheyl Batum, Vatan'da, "Cumhurbaşkanı'nın 'saklı' yetkileri var mı?" başlığını taşıyan yazısında şu tespiti yaptı: "Cumhurbaşkanı'nın yetkileri Anayasa'da 104. maddede sayılmıştır. Cumhurbaşkanı'nın bunlar dışında, 'saklı bazı anayasal yetkileri' yoktur."

Düşünürken, hep garip bir 'duygunun' patlamaya hazır halde içimi kemirdiğini fark ettim. Hayır, Ahmet Sezer ile İlhan Selçuk'un yakın dostluğunu yadırgamam değildi bu duygumun sebebi; hatta Cumhurbaşkanının kendinden sonra kimin Çankaya Köşkü'ne çıkacağına dair sözünün dinlenmesini istemesi de yadırgatıcı gelmedi bana... İlhan Bey'le Ahmet Bey arasında 'duygusal' bir yakınlık olması da, kiracının sonraki kiracı hakkında söz sahibi olmak istemesi de bana yabancı duygular sayılmaz. Çevremde böyleleri çok...

"Peki, nedir yadırgadığım?" sorumun cevabını Hakkı Devrim'in 'iyi dostu' olduğu anlaşılan Cemal Madanoğlu'nu tanıyamaz hale getiren bir gelişmeyi anlattığı yazısında buldum. 27 Mayısçı Madanoğlu'na 'cunta' kurdurup ihtilâl yaptırmaya kalkışan, bu yüzden cezaevine düşürenleri anlatıyordu Radikal yazarı...

Şu okuyalım: "Siyaset ufkunda bazen, bu çevrenin yabancısı simalar belirir. Gelecek vaat eder nitelikteyseler, yakınlarında, arsız otlar gibi akıl hocaları boy gösterir. Onlara iltifat etmediği oranda kahramanımızın itibarı artacaktır. Ne var ki, bu yaptığının bir bedeli de yalnızlığa mahkûm edilmektir. / Asıl tehlike (yani seçkin ve etkili akıl hocalarından biriyle karşılaşması ihtimali) tedirginlik duymaya başladığı o zorunlu inziva günlerinde ortaya çıkar. / Aklından geçirmediği kutsal görevleri ona, işte bu buluşma vesilesiyle hatırlatılır."









İlhan Selçuk

Madanoğlu'nu hapse düşüren 'hoca' kim miydi? 12 Mart dönemini anlatan kitaplara başvurun...

Cumhurbaşkanının 'anayasal yetkisi' yok, kendisinden sonra Çankaya Köşkü'ne kimin çıkacağını Ahmet Sezer normal yoldan belirleyemez. Bazılarının zannının aksine, Sezer'den beklenenin de anayasal bir yetkiyi kullanmak olduğunu sanmıyorum. İlhan Selçuk'un kullandığı deyim 'anayasal yetki' değil zaten, 'anayasal görev'...

Görev tanımıyla ilgili şu senaryoya bir göz atın: Herkes cumhurbaşkanlığı seçimi için mayıs 2007 tarihine yoğunlaşmışken, Ahmet Necdet Sezer bir manifestoyla cumhurbaşkanlığından (Selçuk, "2007'ye doğru" diyor) istifa eder... Böylece cumhurbaşkanlığı seçimi süreci erkene alınır. Yerine, 'vekil' olarak TBMM Başkanı geçer; yani Bülent Arınç... CHP büyük bir kavga başlatarak 'sine-i millete' dönme kararı alır... Ak Parti grubunun cumhurbaşkanını tek başına seçmesi düşünülemeyeceği için metazori olarak erken seçime gidilir...

'Anayasal görev' ile irtibatlı senaryo bu olabilir mi?