BIST 10.046
DOLAR 32,42
EURO 34,76
ALTIN 2.420,13
HABER /  POLİTİKA

Öleceksek adam gibi ölelim

Başbakan Erdoğan partisinin grup toplantısında Gazze'ye ölüm yağdıran İsrail'e çok sert mesajlar verdi.

Abone ol

İNTERNETHABER.COM- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hedefindeki İsrail'e, ates püskürdü. Gazze'ye yönelik saldırıya ses çıkarmayan Batılı ülkeleri çifte standartla suçlayan Erdoğan, İsrail'e karşı işbirliği çağrısı yaptığı Arap ülkelerine böyle çağrıda bulundu:

"Biz Güvenlik Konseyi'ndeki daimi üyelerin ağzına bakarak adım atacak olursak, bizim halimiz perişandır. Bugün onlara yarın bize, bunu böyle bilin. Öleceksek adam gibi ölelim. Bunu da bilin

Partisinin grup toplantısında Erdoğan'ın gündeminde İsrail'in Gazze saldırısı vardı. Öfkesini kelimelere döktü, kimi konuşmaları uzun süre alkışlandı.

Erdoğan'ın eleştiri oklarında sadece İsrail almadı, ona destek çıkan, "İsrail savunma hakkını kullanıyor" diyen Obama da vardı:

KİMSE İSRAİL SAVUNMA HAKKINI KULLANIYOR DİYEMEZ

"Burada AK Parti grubunda bir hususun altını özellikle çizmek istiyorum. Bir kere bütün dünyanın anlaması, görmesi, bütün dünya halklarının, ülke liderlerinin, uluslararası kuruluşların ellerini vicdanlarına koyarak bunun üzerinde düşünmesi gerekiyor. İsrail bu bölgede barışı hiçe sayarak, temel insan haklarını hiçe sayarak, uluslararası hukuku her fırsatta ayaklarının altına alarak, millete, bir halka karşı etnik temizlik uyguluyor. Filistin topraklarını adım adım işgal ediyor. Özgürlüğü, bağımsızlığı, en temel insan hakları elinden alınan Filistinliler ise son derece haklı bir biçimde bu işgale karşı, bu etnik temizlik girişimlerine karşı, bakın altını çizerek söylüyorum, meşru savunma hakkını, meşru direniş hakkını kullanıyor. Buradan tüm Batı'ya sesleniyorum; kimse, 'İsrail savunma hakkını kullanıyor' diyemez.

BU NE MENEM İŞTİR?

Erdoğan, İsrail'in şu anda Ortadoğu'da terör estirdiğini belirterek, şöyle devam etti:

''Birleşmiş Milletler, BM Güvenlik Konseyi; bunca kararlar almıştır İsrail hakkında, ama hiç biriyle ilgili bir yaptırım uygulamayamamıştır. İşte onun için diyorum ben Birleşmiş Milletler'in adaletine inanmıyorum. İşte BM Güvenlik Konseyi, 5 tane daimi üye, Suriye konusunda bakıyorsunuz iki üye olumsuz yaklaşıyor, İsrail'le ilgili de bakıyorsunuz yine bir iki tane farklı üye bu defa olumsuz yaklaşıyor. Bu ne menem iştir. Nerede sizin adaletiniz? Birbirinizle, al birini vur öbürüne, durumunuz bu. İşte bu sabah Gazze'deki son durum; Gazze'deki kardeşlerimizden 115 ölü var. Çocuk, kadın, yaşlı. Yaralıya bakıyorsunuz 900'ü aşmış durumda. 2008'de 1500 ölü vardı, 15 günün faturasıydı. Şimdi 7 gün oldu. Hala herkes avucunu bakıyorsunuz ovuşturup duruyor. Egemen güçler, nerede sizin adaletiniz? 

HAKKIN YARDIMININ YAKIN OLDUĞUNU BİLİYORUZ

Ülkemde de bakıyorsunuz bazı köşe yazarları, şunlar bunlar çıkıyor, 'AK Parti dış politikaya da çok ağrılık veriyor, dış politikada başarılı bir şey çiziyor ama acaba bu Türkiye'nin başına ileride farklı şeyler getirebilir mi?' Biz bir şeye inanıyoruz; Hakka ve halkımıza güveniyoruz. Biz bir şey yaparken bir diğerini de ihmal etmiyoruz. Ama Hakkın yardımının da yakın olduğunu biliyoruz. Bununla birlikte bu süreci bu şekilde sürdürüyoruz.  Biz bu noktada, 'birileri bunu böyle yapıyor' diye tribünden izleyecek miyiz? Sessiz mi kalacağız?

ÖLECEKSEK ADAM GİBİ ÖLELİM

Burada bizim için üç yol var. Ya elimizle müdahale edeceğiz ya dilimizle müdahale edeceğiz ya da kalbimizden buğz edeceğiz. Bunu yapmak durumundayız. Hiç birini yapma, yan gel yat. Bizim değerler silsilemiz içinde böyle bir şey yok. Biz bu adımları atmaya mecburuz. Başta Amerika olmak üzere tüm Batı, hep şunu söylüyorum; iki devletli çözüm. Nerede iki devletli çözüm? Şu anda tamamıyla Filistin'i kendilerine göre boşaltıp adeta İsrail'e bunu teslim etmenin hesabı içindeler. Onun için biz diyoruz ki Türkiye, Mısır, başta Körfez ülkeleri içinde Katar olmak üzere, Suudi Arabistan hep birlikte ele ele vermeye mecburuz. Biz Güvenlik Konseyi'ndeki daimi üyelerin ağzına bakarak adım atacak olursak, bizim halimiz perişandır. Bugün onlara yarın bize, bunu böyle bilin. Öleceksek adam gibi ölelim. Bunu da bilin.''

BÖYLE ADALET OLMAZ

''Böyle adalet, böyle hakkaniyet olmaz'' diyen Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

''Bir yandan 'bölgesel barış, hak, hukuk, insanlık onuru' diyeceksiniz, öbür yandan insanlık vicdanını yaralayan her türlü hakkı, hukuku ayaklar altına alan bu insanlık dışı saldırılara destek vereceksiniz. Ben şimdi buradan dünyadaki bu barış örgütlerine sesleniyorum. Hani 'insan hakları' diyenler var ya o derneklere, o kuruluşlara sesleniyorum. Sizin insan hakları dediğiniz zaman aklınıza ateistler, veyahut da farklı inanç grubunda olanlar mı geliyor? Gazze'de İsmail Haniye kardeşimin kucağındaki 9 aylık çocuk niye sizin gündeminize girmiyor? Şurada 900 yaralı var, 115 ölü var. Hani sesiniz nerede, niye çıkmıyorsunuz ortaya, niye konuşmuyorsunuz? Türkiye'de PKK'yı takip ediyorsunuz, onlar için buraya gelip gidiyorsunuz, Gazze'de niye yoksunuz? Bunu sorgulamaya mecburuz ve bunun da sonuna kadar takipçisi olacağız. Böyle vicdan, böyle insaf olmaz.''  

Bu sabah Gazze üzerinde İsrail savaş uçaklarının ardı ardına 100'ün üzerinde sorti yaptığına işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:

''Nereye, o ufacık Gazze'ye. İsrail savaş uçaklarından atılan bir füze orada Başbakanlık binasını yerle bir etti. Bugün yine iki katlı bir binayı enkaza çevirdi. Enkazın altında bir aileden 15 kişi kaldı. Bunlardan biri 4 yaşında bir çocuk ve diğeri de 81 yaşında bir anne. Yine 4 yaşındaki çocuğu katletmek, meşru savunma hakkını kullanmak mıdır?

EY BATI SİZLERE SESLENİYORUM

Ey Batı, ey Amerika, ey Rusya, ey Çin, Fransa, İngiltere sizlere sesleniyorum; 81 yaşındaki yaşlı nineyi katletmek meşru savunma hakkını kullanmak mıdır? En ağrı silahlarla, en modern ölüm makineleriyle bir şehre, bir halkın üzerine çocuk, yaşlı, kadın demeden topyekun ölüm yağdırmak, nasıl meşru savunma hakkını kullanmak olabilir. Neredesiniz? Onun için BM'nin, Güvenlik Konseyi'nin yeniden reforma ihtiyacı vardır. Biz ne Almanya ne Japonya gibi kendimize daimi üyelik istemiyoruz. Biz Güvenlik Konseyi'nin tamamının reforme edilmesinin gereğini ifade ediyoruz.  

Okullar vuruluyor, hastaneler vuruluyor, yetimhaneler vuruluyor, sivil yerleşim yerlerini, hatta ambulansları hedef almak, nasıl oluyor da meşru savunma hakkı oluyor? 2008'de İsrail'deki seçimler öncesinde İsrail, Gazze'yi hedef tahtasına çevirdi. O zaman, birçok kardeşlerimizi zar zor buraya aldık, burada tedavisini de yaptırmıştık. 2008'den itibaren Gazze şeridi tamamen ablukaya alındı. Her türlü giriş çıkış yasaklandı. En temel, en insani ihtiyaçların bile karşılanması engellendi. Bir açık hava hapishanesi.  Hep söylüyorum, belki bilmeyenleriniz vardır.

BENİ SINIRDA YARIM SAAT BEKLETTİLER

Bir Tel Aviv ziyaretinde, Başbakanlığımın ilk zamanlarıydı, İsrail'e bir ziyaretimiz olsun dedik, gittik. Oradan da Filistin'e geçeceğim. Filistin'e geçerken yarım saat araba içerisinde bekledik. Neymiş, güvenliğimizmiş. Ne güvenliği, ben Filistin'e gidiyorum, kardeşlerimin yanına gidiyorum. Ben bu noktada sizden bir şey istemiyorum dememe rağmen yarım saat... Tabi bunu daha sonra uluslararası bütün toplantılarda gündeme getirdim. Siz busunuz; siz bir ülkenin Başbakanını sınır kapısında yarım saat beklettiğinize göre, kim bilir o Filistinlilere siz ne çileler çektiriyorsunuz. İşte Filistin'de seçimleri Hamas kazandığı zaman bildiğiniz gibi, seçimin arkasından bütün verilmekte olan paraları kestiler, Batı. Arkasından 35 tane üst lider kadrolarını İsrail hücrelerine tıktılar. Hala İsrail'de hücrelerde yatıyorlar. Bunların içerisinde Parlamento Başkanı var, bunların içerisinde bakanlar var, milletvekilleri var. Hala bunlar orada yatıyor. Ama unutturdular, unutturmaya çalışıyorlar.''

MAVİ MARMARA DOSYASINI GÖSTERDİĞİ OBAMA GÖRMEZDEN GELDİ

Yardım gönüllülerini taşıyan Mavi Marmara tam da korsan bir devlete yakışır şekilde saldırıya uğramadı mı? 19 yaşındaki Furkan'ın ADLİ TIP raporunu görünce çıldırmamak mümkün değildi. Ben bunu Sayın Obama'ya gösterince, görmemezlikten geldi. Dosyalar istediler ama hiçbir netice yok. Batılı devletler ne yazık ki, 64 yıldır İsrail'in her türlü saldırısını görmezden geliyor.

ARİEL ŞARON'UN OĞLU İÇİN SUÇ DUYURUSUNDA BULUNDU

Meşhur Ariel Şaron'un oğlu bir yazı yazmış. Filistin'in Hiroşima'ya çevrilmesi gerekir demiş. Ya baban da bana aynı şeyi söylemişti ama farklı söylemişti. İnsanlığa sesleniyorum. İsrail ziyaretimde Şaron başbakandı. Bana dedi ki, en zevk aldığım an Filistin'de tankların üzerinde olduğum andı. Ayıp olmuyor mu dedim. Bunu basın toplantısında da açıklayın dedim, açıklayamadı. Şimdi kaç yıldır makineye bağlı yaşıyor. Buradan suç duyurusunda bulunuyorum. Ülkemdeki hukukçuları AİHM mi dersiniz bu yazı üzerinden müracaatı yapmak lazım. Bu adam savaş suçlusudur diye ilan ediyorum."

FİLİSTİN'E SIRTIMIZI DÖNMEYECEĞİZ

İsrail'in hukuksuzluklarına alkış tutanlar yaşanan tüm olumsuzluklara ortak olurlar. İnsan hakları diyenler, Gazze'dekiler insan değil mi? İsrail'in var olma hakkını savunanlar Filistinlilerin de hakkı olduğunu ne zaman savunacaklar? Orta yerde duran gerçeği değiştirmeye kimsenin gücü yetmez. Ne bu bölgede, ne de tüm dünyada terör nedeniyle barış, huzur ve istikrar tesis edilemez. Filistin sorunu çözülmedikçe kan ve gözyaşı eksik olmayacaktır. Herkes sırtını dönse de, biz Filistin'e sırtımızı dönmeyeceğiz. Mısır'da, Katar'da bu iradeyi görmekten memnuniyet duydum. Arap Ligi dışişleri bakanlarının bir kısmı Gazze'ye gidiyorlar. Sayın Davutoğlu da bu heyetin içerisinde. İsrail er ya da geç 9 aylık, 4 yaşındaki çocuğun, mazlumların hesabını verecektir. "

CHP VE MHP'YE NASIL ÇATTI? SAVUNMA SANAYİNDE NELER YAPILDI? ERDOĞAN HANGİ PROJELERİ ANLATTI? SONRAKİ SAYFADA

[PAGE]

CUMHURİYETE SLOGAN ATARAK SAHİP ÇIKANLARDAN DEĞİLİZ

Kızılcahamam İstişare Toplantısı'nda 10 yılın bilançosunu kısmen de olsa paylaştığını belirten Erdoğan, ''10 yılda yaptığımız hizmetler, ülkeye kazandırdığımız eserler ve yatırımlar, gerçekleştirdiğimiz reformlar öyle bir solukta, hatta bir kaç saatte anlatılacak gibi değil. Hamd olsun, 10 yılda onlarca yılın eksiklerini telafi ettik. Yeni ve kalıcı projelerle Türkiye'ye çok farklı istikamet kazandırdık'' dedi.

Erdoğan, şöyle devam etti:

''Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür. Eğer 10 yıl önceki Türkiye'nin manzarası, hali, şartları unutulursa, bugün nerede olduğumuz, nereden nereye geldiğimiz iyi anlaşılamaz. Eğer bu ülkeyi nereden aldığımızı, nereye ulaştırdığımızı milletimize her fırsatta anlatmaz, hatırlatmazsak, bugün vardığımız noktadan geriye gitmek mukadder olur. Bu noktada özelikle gençlere büyük görev düşüyor. Gençler de bizim için büyük önem arz ediyor.

2002 yılında 8, 10, 15 yaşında olan çocuklar, bugün 18, 20, 25 yaşında gençler oldu. Bugün 20-25 yaş altındaki gençlerimiz 2002 öncesi Türkiye'de çocuklardı. Bu gençlerimiz o günün siyasi ve ekonomik manzarasını tam olarak hatırlamıyor, bilmiyor olabilirler. 20-25 yaş üzeri vatandaşlarımız, Türkiye'nin nereden nereye geldiğini yaşayarak gördüler. Ama bu yaş altı gençlerimize Türkiye'nin hangi badirelerden, engellerden geçip, hangi zor şartlardan çıkıp bugünlere ulaştığını, bizim her fırsatta anlatmamız gerekiyor.

Kıyaslamayı sadece bugün ile 2002 arasında yapmak da yanıltıcı, eksik olacak. Özellikle AK Parti hükümetlerine haksızlık olacaktır. Zira AK Parti hükümetleri, Türkiye'yi sadece 2002'ye nazaran değil, Cumhuriyet tarihimizin, o 79 yılık sürecine nazaran farklı bir konuma yükseltmiş, tarihi nitelikte başarılar elde etmiş, 79 yılda ulaşılamayan seviyelere ulaştırmıştır.

Cumhuriyetimizin kurulduğu yıl, 1923'te, Türkiye'nin toplam ihracatı 51 milyon dolardı. 1924'te Türkiye'nin toplam ihracatı 82 milyon dolardı. 79 sene sonra, 2002 yılında Türkiye'nin ihracatı 36 milyar dolar. Bugün, geriye dönük 12 aylık ihracatımız 148 milyar doları aşmış durumda.

1924 yılında, 1 yılda gerçekleştirdiğimiz ihracatı, şu anda biz 5 saatte gerçekleştiriyoruz. Biz Cumhuriyete slogan atarak sahip çıkanlardan değiliz. Biz milliyetçiliğe hamaset yaparak sahip çıkanlardan değiliz. Biz Cumhuriyete de milliyetçiliğe de işte bir tek rakam üzerinde örnek veriyorum; 1 yılda yapılan ihracatı, 5 saatte yapma başarısını göstererek sahip çıkıyoruz. 'Biz Cumhuriyet tarihinin rekorlarını elde ettik' deyince CHP'si, MHP'si hop oturup, hop kalkıyor. Neden rahatsız oluyorsunuz? Neden mutlu olmuyorsunuz, iftihar etmiyorsunuz? Biz, bu Cumhuriyete neler kattığımızı anlatıyoruz. Biz şehitlerimizin bize emanet ettiği bu ülkeye neler kazandırdığımızı anlatıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'ni hangi seviyeden aldığımızı, bugün hangi seviyeye taşıdığımızı örneklerle, somut eserle, hizmetlerle, kıyaslarla açık ve net şekilde ortaya koyuyoruz."

KISKANÇLIK NEDENİYLE BÜYÜK PLANLAR SÜMENALTI EDİLDİ

Bu millet ve bu askerin, böyle çok zor şartlar altında, insan üstü gayret göstererek vatanını savunduğunu dile getiren Erdoğan,

''Bütün bu yaşananlar hiç unutamayacağımız dersler verdi bize. Yolu, treni, gemisi, uçağı olmayan bir ülkenin refahını da güvenliğini de sağlaması mümkün olmaz. Askerini giydiremeyen, doyuramayan bir milletin bağımsızlığından söz edilemez. Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşları, bu gerçeği bildiği, bizzat yaşadıkları için Cumhuriyet'in kuruluşundan sonra özellikle savunma sanayinde, büyük yatırımların fikri altyapısını oluşturdular. Ne yazık ki özellikle Gazi'nin vefatından sonra sadece ve sadece kıskançlık, çekememezlik nedeniyle Türkiye'de büyük projeler akamete uğratılmış, büyük fikir ve planlar sümenaltı edilmiştir'' diye konuştu.

AK Parti Sivas Milletvekili Nursuna Memecan'ın dedesi Nuri Demirağ'ın, ulaştırma, özellikle havacılık alanında, döneminin de ilerisinde projelerinin Gazi Mustafa Kemal'in talimatına rağmen dönemin öngörüsüz, kifayetsiz, muhterisleri tarafından engellendiğini belirten Erdoğan, bu nedenle çok büyük proje ve yatırımların önünün kesildiğini, yurt dışından uçak siparişleri alındığını ve bunların engellendiğini anlattı.

CİRO 4 KAT ARTTI

Erdoğan, AK Parti Hükümetleri olarak bu tabloyu, son 10 yılda tamamen tersine çevirdiklerini ifade ederek, son 10 yıllık dönemde savunma sistemleri ihtiyaçlarının yurt içinden karşılanma oranını 2 kat artırarak, yüzde 54'e ulaştırdıklarını bildirdi. Erdoğan, geriye kalan yüzde 46'sının da Türkiye'den ve ülke sanayinden, özel sektörden tedarik edilmesi için teşviklerini sürdürdüklerini söyledi.

Aynı dönem içinde savunma ve havacılık sanayi sektörünün cirosunun 4 kat, savunma sanayi ürünlerinin ihracatının 4,5 kat, savunma sanayinde yıllık araştırma, geliştirme harcamalarının ise 14 kat kat arttığını belirten Erdoğan, dönemlerinde ASELSAN ve TUSAŞ'ın, dünyada en büyük 100 savunma sanayi şirketi arasında giren iki Türk şirketi olma başarısını gösterdiğini anımsattı.

Erdoğan, şu anda Türkiye'nin savunma sanayi şirketlerinin, yurt dışına zırhı araç, hava savunma sistemleri,  roket sistemleri, simülatörler, sahil güvenlik gemileri, askeri haberleşme sistemleri, komuta kontrol sistemleri ve yazılımları ihraç etmeye başladığını anlattı.

2013'TE SERİ ÜRETİME BAŞLIYORUZ

Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Silahlı Kuvvetleri'nin bütün modern silah ve teçhizat ihtiyaçlarının öncelikli olarak kendi savunma sanayimiz tarafından üretilmesi yönünde çok önemli adımlar attık, büyük mesafeler katettik. Tabii atacağımız daha çok önemli adımlar var. Ülkemizde milli sermayemizin ürettiği, mini insansız hava aracı sistemlerinin seri üretimi süratle devam ediyor. Bugüne kadar Türk Silahlı Kuvvetleri'nin hizmetine 164 insansız uçak ve 4 insansız helikopter sunuldu. ANKA adını verdiğimiz insansız hava aracımızın tasarım ve prototip imalatını tamamladık. 100 saatin üzerinde testleri başarıyla gerçekleştirdi. Geliştirme programının başarıyla tamamlanmasıyla bu kategoride, insansız hava aracı geliştirebilen dünyadaki bir kaç ülke arasında yer alacağız. Fırtına ve Panter obüsleri, uzun menzilli roketler artık ülkemizde üretilebiliyor. Türkiye'nin ilk milli korvet savaş gemisi olan ve tamamen ülkemizde tasarlanarak inşa edilen MİLGEM savaş gemisini, 2008'de denize indirdik. Artık Deniz Kuvvetleri'nin ihtiyacı olan bütün gemiler, ülkemizde özel sektör tersanelerinde inşa edilebiliyor. Bu kapsamda yeni tip karakol botları, sahil güvenlik arama, kurtarma gemisi ve tank çıkarma gemileri de denize indirilerek, göreve başladı. Ülkemizde tasarlanan ATAK helikopteri de artık Türkiye'de üretiliyor. 2013'te seri üretime başlıyoruz. Helikopterlerin uçuş testlerini 2011'de başlandı, yerinde izledim, o büyük başarıyı görmenin mutluluğunu yaşadım. 2013 içinde bu helikopterlerin, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne teslimatına başlamayı planladık. Bu arada Göktürk 2 uydumuzun üretimini tamamladık. Yıl sonunda bu uydumuzu Çin'den uzaya fırlatacağız.

Geçtiğimiz dönemlerde yurtdışında yaptırılan uçak modernizasyonları da artık ülkemizde yapılır hale geldi. Başta F-16'lar olmak üzere, F-4, C-130, T-38 uçaklarımız ile Skorzy helikopterlerimiz artık ülkemiz sanayisi tarafından modernize edilebiliyor. Geçtiğimiz dönemlerde yurt dışı firmalar eliyle yaptırılan tank modernizasyonları da milli firmalarımız tarafından üstleniyor. Biz gelmeden önce tanklar İsrail'de modernize ediliyordu ama artık Türkiye'de...''

İNANDIK BAŞARDIK

Erdoğan, özellikle Leopar tanklarının modernizasyonlarının, Türkiye'de gerçekleştirilen atış kontrol sistemleriyle, Türkiye'de yapıldığını anlattı. Erdoğan, son yıllarda önemi artan mayın ve el yapımı patlayıcılara karşı korumalı araç ihtiyacı kapsamında Türkiye'de geliştiren kirpi aracının, Kara Kuvvetleri'nde kullanılmaya başlandığını söyledi.

Başbakan Erdoğan, radar teknolojilerine dayalı bir gözlem uydusunun, milli teknolojilerle geliştirilmesi için çalışmalara başladıklarını belirtti.

Sakarya'da geçen hafta gerçekleştirdikleri bir törenle savunma sanayinde bir ilki daha başardıklarını dile getiren Erdoğan, Türkiye'nin ilk milli ana muharebe tankının tasarım ve prototip üretimini tamamladıklarını söyledi.

Erdoğan, 29 Temmuz 2008'de Altay Projesi'nin imza törenini gerçekleştirdiklerini, savunma sanayi için tarihi bir adım attıklarını ifade ederek, geçen hafta Sakarya'da attıkları imzanın, verdikleri kararın adeta ete kemiğe bürünerek, sahneye çıkışına sahneye çıkışına şahit olduklarını, milletçe bunun gururunu yaşadıklarını kaydetti.

Türkiye'nin, Altay Projesi ile son derece yüksek teknolojileri bünyesinde barındıran, ana muharebe tanklarını tasarlayıp, üretebilen sınırlı sayıdaki ülkeler arasına girdiğini belirten Erdoğan, Altay tankının ilk prototipleri üzerinde 2013 yılı boyunca testlerin yapılacağını dile getirdi.

Erdoğan, detaylı, zorlu test süreçlerinin başarıyla tamamlanması sonrasında seri üretim faaliyetlerinin, zaman kaybetmeksizin 2013 sonu itibariyle başlatılacağını bildirerek, projeyi başarıyla ilerleten özel sektör, kamu kuruluşlara, savunma sanayinin tüm taraflarına, mühendis, teknisyen ve işçilere şükranlarını sundu.

Erdoğan, ''Bu millet inandı mı mı başarır. İnandık ve başardık. İnşallah bu tankları kullanma ihtiyacı hissetmeyiz. İnşallah savunma sanayimiz sayesinde ürettiğimiz tüm o silahları kullanma gereği ortaya çıkmaz. Ancak sulh içinde yaşamak, özgürlük ve bağımsızlık içinde yaşamak için her ihtimale karşı, biz ordumuzu, savunma sanayimizi geliştirmeye, güçlendirmeye, sulhu devam ettirmek için en güçlü şekilde harbe hazır olmaya da devam edeceğiz'' dedi.