BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67
HABER /  POLİTİKA  /  AK PARTİ

Hiçbir yer cumhura yasaklanamaz

Başörtüsü tartışması Başbakan Erdoğan'ın Abant'ta yaptığı konuşmayla iyice alevlenecek.

Abone ol

İNTERNETHABER.COM- Türban yada başörtüsü tartışması üniversitelerden sonra kamuya uzandı. Başbakan Erdoğan "cumhura ait olan hiçbir yer cumhura yasaklanamaz" sözleriyle ana muhalefet partisinin şimşeklerini üzerine çekecek.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Asya Termal Tatil Köyü'nde gerçekleştirilen AK Parti 16. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nda kampa giren milletvekillerine seslendi.

"HÜSMEN'İN, ŞEYHMUS'UN, FATMA'NIN CUMHURİYETİ"

Erdoğan önce cumhuriyeti kimlerin kurduğunu tarif etti. Kurtuluş ve Çanakkale savaşlarında omuz omuza verenlere dikkat çekti:

"Bu Cumhuriyet, birilerinin değil, belli zümrelerin değil, cumhurun, yani halkın, yani 73 milyon aziz milletimizin Cumhuriyetidir. Çanakkale'de akan kanlar, Sarıkamış'ta solan canlar, Kurtuluş Savaşı'yla destan yazan kahramanlar bu Cumhuriyet'in, bizim Cumhuriyetimizin yolunu açtılar. Bu Cumhuriyet, Marmara'daki Hüsmen'in, Karadeniz'deki Dursun'un, Ege'deki Mehmet'in, Orta Anadolu'daki Fatma'nın, Akdeniz'deki Ayşe'nin, Doğu Anadolu'daki Hasan'ın, Güneydoğu Anadolu'daki Şeyhmus'un Cumhuriyetidir."

"HİÇ BİR YER CUMHURA YASAKLANAMAZ"

Toplumun farklı kesimlerden oluştuğunun altını çizen Erdoğan, dolaylı olarak başörtüsünün sadece üniversitelerde değil, kamuda da olması gerektiğini savundu:

"Bu Cumhuriyet, çiftçinin olduğu kadar esnafın, şehirlinin olduğu kadar köylünün, zenginin olduğu kadar fakirin Cumhuriyetidir. Bu Cumhuriyet, evet, Türk'ün, Kürt'ün, Laz'ın, Çerkez'in, Roman'ın, Alevi'nin, Sünni'nin, çoğunluğun olduğu kadar azınlığın da Cumhuriyetidir. Bu Cumhuriyetin sahibi bizzat cumhurun ta kendisidir, yani millettir. Dolayısıyla cumhura ait olan hiç bir yer cumhura yasaklanamaz, bunu böyle bilelim. Birilerinin, 'biz cumhuru istediğimiz yere sokarız, istediğimiz yere sokmayız' gibi bir tavrı, anlayışı olamaz. Önce bunu kavramak, anlamak durumundayız, alamak durumundalar. Sıkıntının kaynağında cumhuru, cumuhuriyeti tanımamak yatıyor."

"NE PROFESÖRÜ OLURSAN OL"

"Laiklik inancından dolayı başını örten için bir güvencedir" diyen Erdoğan'ın gündeminde başörtüsünü hedef almakla suçladığı bazı Anayasa profesörleri vardı:

"1982 Anayasası'nın gerekçesinden ben bunu anlıyorum. Bunu tam tersine çevirerek başörtülü gezmeyi laikliğe tehdit olarak göstermek zorlama bir yaklaşımdır ve bugüne kadar hep bunu yaptılar. İşte şimdi bu yerine oturuyor. Anayasa profesörüymüş... Ne profesörü olursan ol, işin aslına bakalım. Çünkü, bir tane anayasa profesörü yok ki Türkiye'de çok anayasa profesörü var. Sen kalkıp farklı yorumlarken bir başka anayasa profesörü de diyor ki 'Hayır öyle değil kardeşim, böyle' diyor."

"HOR GÖRÜLMEK NEDİR BİLİRİZ?"

"Damdan düşenin halini bilen bir kadroyuz" sözleriyle yasaklı günleri hatırlatan Erdoğan, ''Biz dışlanmışlık nedir biliriz, biz mahrumiyet nedir biliriz, biz yoksulluk nedir biliriz. Biz susturulmak nedir, ötelenmek nedir, hor görülmek nedir biliriz" sözleriyle yakın siyasi tarihe göndermeler yaptı.

"BUNLARI NEDEN ANLATIYORUM"

CHP'nin tek parti dönemini de unutmayan Erdoğan, örnekler verdiği konuşmasında, neden bunları gündeme getirdiğini de anlattı:

"Bu ülkede kitapların yasaklandığı, hatta yakıldığı dönemler oldu. Bunu siz de en az benim kadar biliyorsunuz. Bu halk partinin iktidar dönemidir. Bu ülkede inançlara, ibadetlere, hatta ve hatta ezanın okunuşuna müdahale edildiği dönemler oldu. Evler basıldı, kitaplar derdest edildi, seccadeler suç aleti sayıldı. Ben size başka bir ülke anlatmıyorum, size ben ülkemi anlatıyorum ülkem bunları yaşadı. Bize şimdi bazı yerlerde diyorlar ki niçin 10 yıllarca öncesini anlatıyorsunuz. Nasıl anlatılmaz. İşlerine geldiği zaman 'Biz Cumhuriyeti kuran bir partiyiz' diyenlerin yaptıkları bunlar. Bunu bu kuşaklar bilmez bunu bu kuşaklara anlatacağız ki bunların söylediklerinde ne denli samimi olduklarını, ne denli samimi olmadıklarını iyi bilsinler iyi görsünler diye anlatıyorum."

CHP'DEKİ TÜRBAN VE RESEPSİYON KRİZİ İÇİN NE DEDİ?

[PAGE]

LAİKLİĞİN TANIMI

Her kesim tarafından farklı algılanan ve tarif edilen laikliğin dinsizlik olarak algılanmasına isyanı vardı Erdoğan'ın:

"1982 Anayasası'nın gerekçesinde laiklik şöyle tanımlanıyor, hiçbir zaman dinsizlik anlamına gelmeyen laiklik, 'her ferdin istediği inanca, mezhebe sahip olabilmesi, ibadetini yapabilmesi ve dini inançlarından dolayı diğer vatandaşlardan farklı bir muameleye tabi kılınmaması anlamına gelir' Yani eşitlik, yani özgürlük, yani hukuk ve adalet,eşitliğin olmadığı yerde laiklikten söz edilemez, ibadet hürriyetinin olmadığı ortamda laiklik yaşayamaz. İnsanlar inançlarına göre farklı muamele görüyorsa, orada laiklikten de demokrasiden de hukuktan da bahsedilemez. 'Laiklik tehlike altında' diyenler, laiklik adına özgürlükleri kısıtlama hakkını kendilerinde görenler, böylece hem laikliğe hem de demokrasiye karşı olduklarını artık görmeliler.''

CHP TARİHİNDE BU KADARI GÖRÜLMEDİ

CHP'deki resepsiyon krizi de Erdoğan'ın gündemindeydi. Muharrem İnce ve Kılıçdaroğlu'nun farklı konuşmalarını hatırlatan Erdoğan'ın hedefinde CHP lideri vardı:

''Bir genel başkanın gün içinde defalarca kendisiyle çelişmesi, defalarca kendisini yalanlaması, defalarca çark etmesi, siyasi tarihimizde bir ilktir. Gazetelere verilen her röportajın 'ben öyle demek istemedim' şeklinde bu kadar sık şekilde yalanlanması da siyasi tarihimizde bir ilktir Değişime direnenlerin maskesi er ya da geç düşüyor. Muhalefetteyken bu kadar hayal kırıklığı yaratan bir genel başkanın eskaza yani farzı mahal iktidara gelmesi durumunda ülkeye nasıl bir rota, nasıl bir vizyon çizebileceğini de ben milletimizin takdirine bırakıyorum. Zaten diyorlar ki, 'biz şimdi açıklamayız'. E ne zaman açıklayacaksın? 'İktidara geldiğimizde'... İktidara gelmezseniz ne olacak? O zaman böyle kalacak."

KİMİN TAVUĞUNA 'KIŞT' DEDİK

"Bize yapılan ne kadar yanlışsa başkasına yapılan da o kadar yanlıştır" diyen Erdoğan, onun için de kendilerine değil ''73 milyona özgürlük'' dediklerinin altını çizerek sözlerini şöyle sürdürdü:

"Şurada 8 yıldır ülkeyi idare ediyoruz, kimin tavuğuna 'kışt' dedik ya. Yani eğlenmekse, nasıl eğleniyorsan eğleniyorsun. İstediğin gibi yaşıyorsun, nerede, kime müdahale ettik? Hangi yaşam koşulunu değiştirdik?"

"KAFA AYNI KAFA"

Sadece 15-20 sene içinde değil İttihat ve Terakki dönemine gidildiğinde dahi aynı şeyin görüldüğünü bugün de aynı şeylerin yaşandığını savunan Erdoğan 4.5 yıllık belediye başkanlığı dönemininden örnek verdi:

''Trenden bir kızcağız düştü, 'işte bak demedik mi, işte kızı trenden attılar'... Bakın, 58-42 hemen ardından 1-2 olay yaşandı, işte Tophane olayı, hemen faturayı buraya kestiler, 'bak 58'in şımarıklığı' dediler. Kafa aynı kafa''

BDP'YE NASIL YÜKLENDİ?

[PAGE]


HANGİ BARIŞ?

Erdoğan terör ve Kürt sorununa da değindi. BDP'yi terör örgütü PKK'ya arka çıkmakla suçladı. Cami imamını öldüren PKK'ya ses çıkarmayan BDP'ye çatan Erdoğan, medyayada sorumlu yayıncılık çağrısı yaptı:

"Bunlar bu ülkenin gerçeği ve ondan sonra da kalkıp barış diye konuşanlar var. Ne barışı, hangi barışı savunuyorsunuz? Bir cami imamını öldürecek kadar ileri gidebiliyorsunuz. Ailesini o vilayetten, doğdukları, büyüdükleri yerden tehdit ederek kovacak kadar ileri gidebiliyorsunuz. Hangi barış? Bunların kitabında barış yok, bunların dilinde barış var. Asla böyle bir şey düşünmüyorlar. Asla böyle bir dertleri yok.

İşte, bu noktada ben şunu söylüyorum, bu noktada yazılı ve görsel medyaya tekrar hatırlatıyorum, sizler Türkiye'nin barışına bu noktada yardımcı olmak durumundasınız. Bu sorumluluk sadece bizde değil, sizde de bu sorumluluk var. Eğer sizler kalkar da bu ülkede bölücü terör örgütünün veya yandaşlarının başlıklarını atarsanız, onların propagandasına vesile olursanız, terörün aramadığı şey budur. Siz onları bulmuş olursunuz, buldurmuş olursunuz ve tarihe bunun hesabını da veremezsiniz."

NEDİR RAHATIZLIĞINIZ?

Özerklik ve ana dilde eğitim tartışmalarına değinen Erdoğan, tek bayrak tek vatan vurgusu yaptı. "Neyi arzu ettiniz de alamadınız?" diye soran Erdoğan, birlik beraberlik mesajları verdi:

"Ama burada bir şey söyleyeceğim, benim Almanya'da Alman şansölyesiyle konuştuğumu burada farklı şekilde yorumlayan gazeteci veya bazı kalemşörler veya dilbazlar var. Benim söylediğim şudur, bizim Almanya'da Alman yönetiminden istediğimiz, çeşitli orada dil kurslarının açılmasına müsaade edilmelidir. Resmi dilin Almanya'da Türkçe olarak kabul edilmesi gibi bir talebimiz olmamıştır. Ana dilde eğitimin Türkçe olarak yapılması gibi bir talebimiz olmamıştır. Kaldı ki orada yaşayan Türkler azınlık hukukuna sahiptir. Benim ülkemde yaşayan Kürt kardeşlerim, Kürt vatandaşlarım azınlık hukukuna değil, onlar bu ülkenin asli unsurudur. Bunları bir defa birbirinden iyi ayırt edelim. Ve bunun sömürüsünü de lütfen kimse yapmasın.

Türk'üyle, Kürt'üyle, Laz'ıyla, Çerkez'iyle, Gürcü'süyle, Abhaza'sıyla, hepsinin kanı vardır. Bu kan böyledir. Peki ne oluyor arkadaşlar? Nedir rahatsızlığınız? Garip garip şeyler önümüze geliyor. Ülkemizi bölme gayreti içerisinde olanların planıdır bu. Ne istiyorsunuz da alamıyorsunuz? Neyi arzu ettiniz de alamadınız? Parlamentoya mı giremediniz, devletin üst kademelerinde yönetici mi olamadınız? Her yerde varsınız. Benim ülkemin parlamentosunda Türk'ü de var, Kürt'ü de var, Laz'ı da var, Çerkez'i de hepsi var. Alevisi de var, Sünnisi de var, hepsi var. Devletin üst kademe yönetimlerinde hepsi de var. Ama diğerlerinde bunları göremezsiniz. Başka ülkelerden örnekler veriyorsunuz, oralarda bunları göremezsiniz. Artık bu oyunu lütfen hep beraber çok iyi anlamamız lazım. Bunun çok iyi idrakı içinde olmamız lazım."