BIST 10.677
DOLAR 32,22
EURO 34,97
ALTIN 2.427,59
HABER /  GÜNCEL

Mine Kırıkkanat kış uykusunda!

Mine G. Kırıkkanat bu ülkede yaşamadığını bir kez daha kanıtladı... Kış uykusundan uyanamayan Mine Hanım 'masa başı' aydını olduğunu bakın nasıl ortaya koydu.

Abone ol

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın eşi Seniha Yıldırım'ı protokolden ayrı yemek yediğini gösteren fotoğrafın önceki kareleri ortaya çıkınca medya sınıfta kaldı. Gazete yöneticileri bu ayıbın altından nasıl kalkacağını düşünürken Vatan yazarı Mine G. Kırıkkanat, olan-bitenden habersiz, bildiğini okumaya devam etti. İşte Kırıkkanat'ın kış uykusundan uyanamadığının çarpıcı fotoğrafı:

Yazı: Mine G. Kırıkkanat
Kaynak: www.vatanim.com.tr  

Millette dert çok. Bendeniz de sınırsız bir Binali Yıldırım hayranlığından mustaribim, sayın arkadaşlar. Kendisini ilk gördüğümde televizyon ekranlarından bakıyor, yüzünden zekâ akıyor ve hızlı trenlerin hızlı gittikleri için yoldan çıktıklarını ağır ol da molla desinler ritminde anlatıyordu. Hayran olmamak imkânsızdı!

Derken, kendisini bir gazetenin kuruluş yıldönümünde canlı canlı görmek ve dinlemek mutluluğuna kavuştum. Sayın Binali Yıldırım, o gün gazeteyi nasıl kutlayacağını anlaşılan uzun uzun düşünmüş, düşünmüş, sonunda gazetenin gemiliğini, yönetimin de kaptanlığını kutlamaya karar vermişti. Toplam beş dakikalık konuşmasında, otuz saniyede bir "gemide dümen, dümende kaptan, dümen de dümen..." dedikçe, bende kabaran Binali Yıldırım hayranlığı, başkasında patladı. Yanımda duran arkadaşımın, yekenin dümene nasıl takıldığına dair yorumuyla bir dizi dinleyici önce boğularak koltukların altına girdi, ardından kapağı dışarı atmakta buldu kurtuluşu.

Sayın Binali Yıldırım, AKP'nin zekâ küpü, bir yetkinlik abidesi, bir hitabet efsanesidir. Yok erkek erkeğe yemek yemiş, yok karısını yanına oturtmamış, yok yandaki masada tek başına bırakmış, hâşa iftira! Sayın Semiha Yıldırım'a iyi bakın, kendisine besleme ya da hizmetçi muamelesi yaptıracak göz var mı hiç?

Olsa olsa, o nefis türbanı, muhteşem mantosu, şahane çantası, kısaca zarafetüstü kılığıyla, gözleri kamaşıp dilleri tutulmasın, kocası zaten ağır konuşuyor, hiç olmazsa diğerleri iyice suspus olmasın diye oturmamıştır erkeklerin arasına. Birbirine bu kadar yakışan çifte, bu kadar uyumlu bir çift zekâya, hiç olmazsa dengi dengine çalan davul gereği haksızlık yapılmamalıydı.

Zaten Semiha Hanım'a ayrımcılık yapıldığını, niçin tek bir kadın yazar, Ruhat Mengi işaret etti? Niçin öteki yazanların hepsi erkek köşecilerdi? Çünkü ibadullah kadın yazarlarımız, dişi starlarımızın açılıp saçılma haklarıyla ilgili. Sibel Can, Hülya Avşar falanların eşitliğini savunur onlar. Tesettürlü kadına ikinci sınıf muamelesi çekilmesi onları ilgilendirmez.

Aslında haklıdırlar. Mantık doğrudur: Erkekleri kendisinden, kendisini de erkeklerden korumak için tesettüre giren kadından, bir başına erkeklerin arasına girip oturması herhalde beklenemez. Tesettürlü kadın, tesettürüyle birlikte eşitlik hakkından zaten feragat etmiş, eğer kararında bir mantık var ve bu mantık tutarlıysa, elbette ki erkeklerle aşık atmayacak, kaşık da sallamayacaktır.

İşte bendeniz, Sayın Semiha Yıldırım'ın yemek masasındaki yalnızlığında bu tutarlılığı görüyorum. Madem harama görünmemek için kapanıyor, o zaman haramın ortasına oturmaması da mantıklı.

Asıl tutarsızlık, hem tesettüre girip hem erkeklerle yan yana bulunmak.

Ama umudum var. Türkiye'de pek yakında giderilecek bu tutarsızlık.

Kadınlarda tesettür, erkekler için içki yasağı genelleşince, harem selamlık uygulaması zaten tartışmayı kapatacak, kadın erkek haddini bilecek.

Farkında mısınız?

PKK yine azdı. Güney Doğu yine kızışıyor. İstanbul'da Gazi Mahallesi, bu kez Alevi değil de ayrılıkçı Kürt "kalkışması"yla gündemde. Mersin'de zaten çocuklar bile kalkışıyor. Hizbullah üyeleri, yeniden serbest ve aramıza karıştı. Adnan Hoca'cılar da yargıda zaman aşımı nedeniyle özgür... Olan Ebru Şimşek'e oldu, devlete güvenip yargıya başvurmanın bedelini hayatı karararak ödedi.

Bu tablo, Türkiye'nin tam tamına on yıl önceki manzarası değil miydi dostlar?

Ama şimdi AKP iktidar. Başbakanımız, "Birleştirici unsur dindir," diyor. Demek ki artık millet değil, ümmetiz. Ehl-i Müslüman kavmi olarak herhalde Hizbullah ya da Adnan Hoca'cıları ümmet dışı bırakacak değiliz... Ayrılıkçı Kürtler de artık Türklerle değil, Müslüman kardeşlerle yaşayacaklarına göre, herhalde bir zorluk çıkarmazlar