BIST 10.248
DOLAR 32,28
EURO 34,77
ALTIN 2.398,45
HABER /  POLİTİKA  /  AK PARTİ

Başımızı dik tutarız, sonunda özür dilenir

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İsrail'in özür dilemeseni değerlendirdi ve çözüm sürecini anlattı.

Abone ol

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, "Müslümanların izzeti ve onurları zedelenmişse, işte orada mütevazi göstermeyiz, orada hakkımızdan vazgeçmeyiz. O onur ayağa kalkana kadar, o onur için istenilen şeyler yerine getirilene kadar, insanlık onuru ikame ve idame edilene kadar ısrar ederiz, sabit dururuz, başımızı dik tutarız, sonunda da özür dilenir" dedi.

Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan Spor ve Kongre Merkezi'nin açılışına katılan Davutoğlu, ardından memleketi Taşkent ilçesine geçti. Burada bulunan babasının mezarını ziyaret eden Davutoğlu, daha sonra Hadim'de düzenlenen Kutlu Doğum Haftası programına katıldı.

Davutoğlu, Hadim Belediyesi Toplantı Salonu'nda gerçekleştirilen etkinlikte, dün sabah namazını Medine'de kaldığını, ardından da Hadim'e gelerek Hazreti Hadimi'yi ziyaret ettiğini söyledi.

Diyanet İşleri Başkanlığı'nı bu yılki Kutlu Doğum Haftası'nın temasını "insanlık onuru" olarak belirlediği için tebrik eden Davutoğlu, ''Müslüman cömerttir. Türkiye'nin her yerinde Kutlu Doğum dolayısıyla, Peygamberimizin, o gül insanın, o gönül insanının anması yapılıyor. O yad ediliyor. Onun güzel ahlakı örnek alınıyor'' diye konuştu.

Davutoğlu, Hz. Peygamber'in, kendisine eziyet edenlere de kendisine hürmet edenlere de insan onuru içinde davrandığını hatırlatarak, "Küçük yaşta çocukların başını okşarken de onlara onuru öğretti, yaşlılara hatta mezarlıkların yanından geçerken kabirdekilere selam verirken insan onurunu öğretti. Eğer Hz. Peygamber'in dizinin dibine çökmek ve ders almak, ondan feyiz almak mümkün olsaydı ki gıyabında hep feyiz alıyoruz, onu örnek alıyoruz, herhalde ilk alacağımız ders insan olmanın, ayrıcalıklı konumu ve onuru olurdu" ifadesini kullandı.

Davutoğlu, devlet hayatında da korunması gereken en öncelikli vazifenin devletin, ülkenin, milletin ve milyonlarca insanın onurunu korumak olduğuna dikkati çekerek, Türkiye'nin insanlık onuru için bütün dünyada aktif bir dış politika takip ettiğini bildirdi.

MADEM Kİ İNSANLIK ONURU ÇEDELENMİŞTİ, ÖZÜR DİLENECEKTİ

Yüz binlerce Müslüman'ın Myanmar'da, Arakan'da büyük bir çile ve ızdırap çektiğine işaret eden Davutoğlu, şöyle devam etti:

"İnsanlık onurları ayaklar altına alınıyor. Onların onurunu dünyanın her yerinde savunmak bizim sizlere ve bu insanlık onurunu bize öğreten ve onlarında kendilerine önder seçtiği Hz. Peygamber'e en büyük borcumuz olarak görüyoruz. Onun için dün İslam İşbirliği Teşkilatı'nda 'Myanmar'daki kardeşlerimiz için ne yapabiliriz?' diye olağanüstü toplantı yaptık. Neden Gazze, Filistin dendiğinde önce Türkiye'nin adı akla geliyor. Sayın Başbakanımızın adı akla geliyor. 75 milyonun içinden çıkıp da Mavi Marmara'da şehit olan o kardeşlerimizin hukuku akla geliyor. Neydi Mavi Marmara'da şehit olan o kardeşlerimizin meselesi? İnsanlık onuru adına Gazze'de açık hava hapishanesi yaşayan kardeşlerine yardım, yiyecek, mama, çocuk bezi götürmek için yola çıktılar ve yolda şehit edildiler. Onların hukukunu savunurken biz neden ısrarla üç şart istikamet üzerinde durduk ve ısrarla savunuyoruz. Çünkü insanlık onurunu korumamız gerekiyordu. Ezilen, yıkılan sadece Gazze değildi, ezilen, yıkılan Gazzeliler nezdinde insanlığın onuruydu. Ve birilerinin o onura sahip çıkması gerekiyordu. Ona sahip çıkmak da o onuru bu vakarı asırlarca yaşamış olan aziz milletimizin içinden çıkan bizler olmak durumundaydık. Taviz verilemezdi. Madem ki insanlık onuru zedelenmişti, özür dilenecekti."

Mesele kişisel olsaydı özür istemeyeceklerini dile getiren Davutoğlu, "Biri benim hukukumu zedelese, kimin bende hakkı hukuk varsa haklarımı bütün insanlara, bütün mahlukata helal ediyorum. Çünkü o hakkın kaynağını teşkil eden bütün imkanlar Rabbımızın bize verdiği imkanlardır. Ne hak varsa hepsi helal olsun. Müslümanların izzeti ve onurları zedelenmişse, işte orada mütevazi göstermeyiz, orada hakkımızdan vazgeçmeyiz. O onur ayağa kalkana kadar, o onur için istenilen şeyler yerine getirilene kadar, insanlık onuru ikame ve idame edilene kadar ısrar ederiz, sabit dururuz, başımızı dik tutarız, sonunda da özür dilenir" değerlendirmesinde bulundu.

Davutoğlu, bu meselenin Türkiye'nin tek başına yürüttüğü bir dava da olmadığını anlatarak, bu milletin, asırlarca insanlara adalet dağıtmayı misyon edinmiş bir millet olduğunun altını çizdi.

Hükümetin, o milletin hükümeti olduğunu ve bakanların da o milletin bakanları olduğunu hatırlatan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"O millet adına hükmediyoruz. İşte o zaman bize her şey yakışır ama acziyet yakışmaz. Savunduğumuz şey insanların onuruysa, o onura sahip çıkacağız ki başkaları da o onura saygı göstermeyi öğrensin. Bütün dünya susarken, seyrederken biz sınırlarımızı, evlerimizi, kapılarımızı ve gönüllerimizi Suriyeli kardeşlerimize açtık, dün Dara'da Hz. Ömer Cami saldırıya maruz kaldı, Halep'te yıkmadık minare bırakmadılar, Şam'ı topa tuttular. Suriyelilerin bir karış toprağında gözümüz yok. Hiçbir kaynağında gözümüz yok. Suriyelilerden herhangi bir şey de talep etmiyoruz. Talep ettiğimiz tek şey Suriye'deki kardeşlerimizin kadını, kızı, çocuğu, yaşlısıyla onurlarının korunmasıdır. 'Suriye'de neden bu kadar mülteciye merce oldunuz' diye bize soranlara bunu hatırlatmak isterim. Bugün Halep'te, Şam'da yıkılan her evde, sönen her bacada insan onuru zedelenmişse biz oradaki her bir insanın bir tek saçını teline bile sahip çıkarız. Nasıl Myanmar'dakine sahip çıkıyorsak, nasıl Filistin'dekine sahip çıkıyorsak, nasıl Somali'dekine sahip çıkıyorsak ve bunları insanlık onuru adına yapıyorsak, Suriye'dekine de sahip çıkarız. Onun için bu kutlu günlerde millet olarak, büyük kutlu yürüyüşün izlerini taşıyoruz. Büyük bir sorumluluk olarak taşıyoruz. Allah bizi hiçbir zaman onursuzluğa mahkum etmesin."

ÇÖZÜM SÜRECİ

"Resulullah'ın ayağının tozu oluruz ama insan onuruna saygı göstermeyenler karşısında başımızı bir milim dahi eğmeyiz" diyen Davutoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

"Ne güzel ki böyle bir onura sahip çıkacak güç ve kudreti Rabbim nasip etti. Allah bizi hiçbir zaman İstiklal harbinde, Çanakkale harbinde olduğu gibi tekrar onurumuzu korumak için tekrar 7'den 70'e seferber olmak zorunda bırakmasın. Ama seferber olmak gerekirse bütün bu millet, gerektiğinde ayağa kalmasını da biliriz. Bütün Türkiye'de büyük bir sevinç var. Doğusuyla, batısıyla, kuzeyiyle, güneyi ile insan onuru adına kardeşliğimizi pekiştirmek için bir çözüm süreciyle yola çıktık. İşte burada da birbirimizin onuruna saygı göstermenin hazzını ve onun vakarını yaşıyoruz. Onurumuzu korumak zorunda kalırsak sonuna kadar mücadele ederiz. İşte bu şuur ile Kutlu Doğum Haftası'nı değerlendirmemiz lazım. Allah bu onuru ebediyete kadar korumayı nasip etsin."