BIST 9.898
DOLAR 32,59
EURO 35,04
ALTIN 2.458,38
HABER /  GÜNCEL

Yazarlardan Galatasaray analizi

Diyarbakırspor'u 4-1'le geçip moral bulan G.Saray'ı spor yazarları analiz etti...

Abone ol

Taraftarlarının baskısına rağmen Diyarbakırspor'u 4-1'le geçip moral bulan G.Saray'da spor yazarları karşılaşmayı değerlendirdi.

Hakan Şükür (Fanatik): Galatasaray'ın hala şansı var

Deplasman fobisi yenerlerse, böylesine kötü geçen bir sezonu rakiplerinin de katkısıyla şampiyon kapatabilir.

Kötü sonuçlar, böylesi bir kadronun futbolsuz günleri, seyircinin beklentilerine karşılık vermedi. Bunun neticesinde haklı olarak, hafta boyunca konuşulan protesto eylemi ve tepkiler, oynayan ve kenarda oturan futbolcuların üzerinde yoğunlaştı. En büyük tepkiyi ara transferde büyük ümitlerle gelip, taraftarın çok şey beklediği Jo aldı. Sahadakilerin çok karışık duygular içinde, çok sakin ve büyük moral bozukluğuyla oynadığını gözlemledik. Rakibin yaşadıkları da onları en az Galatasaray kadar moralsiz kılmıştı. Bu durum Galatasaray adına avantajdı, çünkü karşısında motive bir rakip yoktu. Metin Aktaş’ın sakat sakat oynaması, stoperlerinden Diallo’nun mecburiyetten oyuna girip, iki günlük antrenmanla sahaya çıkması... Baros’un çabukluğuna önlem almak amacıyla mevkisi dışında Burak’ın oynatılması ve bu oyuncunun pozisyon hataları nedeniyle Çek yıldızın iki gol bulması, konuk ekibin yaşadığı olumsuzlukların meyvesiydi. İlk yarıda Keita’nın iki şık ortası ve Baros’un golleriyle avantaj yakalandı.

Rijkaard’a güven, futbolculara tepki doğal
Çok az pozisyon dışında hemen hemen hiç görmediğim Arda ve Giovanni bu tepki dolu ortamdan etkilenmiş olmalılar ki, yeteneklerini sergileyemediler. Ama keşke dün geceki gollerden sonraki sevinç görüntülerini keşke bundan önceki maçlardan önce motivasyon konuşmalarına çevirip, bu tepkilere maruz kalmasalardı. Taraftarın, Rijkaard’a güveni, futbolculara tepkisi doğal görülebilir. Zirvedeki iki rakibinin de puan kaybettiği haftada Galatasaray, seyircisinin çok daha farklı belki de olumlu tepkisi altında Diyarbakır karşısına çıkabilirdi. Hali hazırda yarışta sürekli değişen tablonun meydana getirdiği bu çelişkili durum Galatasaray seyircisine bir nebze de olsa umut veriyor. Ama şampiyonluk mücadelesinde ipler Sarı-Kırmızılılar’ın elinde değil. Deplasman fobisi yenerlerse, böylesine kötü geçen bir sezonu rakiplerinin de katkısıyla şampiyon kapatabilir.

Jo zaferi nerede kutlayacak!
Diyarbakırlı futbolcular adına çok üzgünüm. Onları seyrederken farklı duygulara kapıldım. Ne şartlar altında olduklarını, dışarıdan kestirmek çok zor ama o sahadan çıkan biri olarak gördüğüm kadarıyla yaşadıkları hakikaten çok üzücü. Uzun zamandır ekonomik açıdan zor günler yaşamaları, kendi taraftarları önünde maça çıkamamaları, futbol adına sahada bir zevk alamayışlarını beraberinde getiriyor. Kafaları o kadar karışık ki, kalesinden defansın her hattına kadar, belki de amatör bir takımın yapmayacağı hataları yaparak, maçı çok erken kaybettiler. Bu duygusal şartlar doğrultusunda bundan sonra da işlerinin çok kolay olmadığını düşünüyorum. Bu durumu kim sağladıysa, böyle olmasını kim istediyse gözü aydın diyorum... Bu arada Jo, bu galibiyeti bu akşam nerede kutlayacak onu da gerçekten çok merak ediyorum.

[PAGE]



Erman Toroğlu (Hürriyet): Kediyi örnek al!

DAKİKA 76. Yandan tabela kalktı, 3 gol atıp maçın seyrini değiştiren Baros oyundan alınıyor, özel hayatından dolayı gündeme gelen Jo oyuna giriyor.

Seyirci Baros’u çılgınca alkışlıyor. Jo’yu da yerin dibine sokuyor. Bu tablonun yaşanacağı, gün gibi aşikar... Burada önemli olan şu. Nonda’nın gidişine, onun yerine Jo’nun alınışına bazı yöneticiler mi karar verdiler, yoksa Rijkaard’la Neeskens mi?
Dün akşamki bu oyuncu değişikliği tamamen tesadüf, tamamen oyunun gidişatına yönelik yapılmış bir değişiklik değil. Bir ders verme, hesap kesme oyuncu değişikliği. G.Saray’da bu kadro varken neden buralarda, neden daha yukarılarda değil? Veya kulübün içinde nasıl tartışmalar yaşanıyor? Onun aynası.
Şimdi yarın “Olur mu böyle şey? Bu tamamen normal değişimdi” diye La Fontaine’den masallar anlatılacak. Ancak kimse kusura bakmasın, yıllarca bu işin içinde olan bana kimse hikaye anlatmasın...
Jo, özel yaşantısıyla gazetelere malzeme oldu. Dün akşam reklam tabelalarının üzerinden sahanın öbür tarafına geçmek isteyen ve tabelaları tırmalayan bir kedi görüntüsü vardı. Bence Jo biraz onu örnek alsa, aldığı parayı helal ettirebilirdi.

Diyarbakır gerçeği

Dİyarbakırspor’un gücü belli. Rakibi de G.Saray değil. Her şey tamam da Diyarbakırspor takımına baktığında bütün oyuncular toplama. Mutlak dışarıdan oyuncu alacaksınız. Ama Diyarbakırspor’un bir özelliği var. O yöre insanını temsil ediyor. O zaman da alt yapıdan en az 3-4 oyuncuyu alıp takımda oynatacaksınız. Yoksa Meclis’e gönderdiğiniz siyasetçilerinizle takım politikalarınız ters düşer. “G.Saray takım olarak iyi defans yapamıyor” diyoruz. “Kalelerinde her maç mutlaka bir gol görürler” diyoruz. Nitekim dün akşam yine gördüler. Peki bunun sebebi ne? Çünkü topu kaptırdıkları zaman birbirlerine az yardım ediyorlar. Peki bu soruna dün akşam ne yaparak merhem olmaya çalıştılar? Top rakibe geçtiğinde taktik fauller yaparak. En fazla yapan da Caner oldu. Ama Kuddusi uyandı, üçüncü yaptığında sarı kartı yapıştırdı.

Helal olsun Kuddusi’ye

Kuddusi deyince aklıma geldi. Bu sene Türkiye Ligi’nin en istikrarlı hakemi o. Gençliğinde böyle değildi. Aferin ona, yıllanmış şarap gibi. Eskiden futbolcudan da korkardı, oyundan da. Şimdi hiçbirini sallamıyor. Bize de helal olsun demek kalıyor.
Eğer Mehmet Topal, yüzünde maskesiyle toplara kafa vuramadan defans yapmaya kalkarak ilk 11’de oynuyorsa ve Rijkaard da bu takımda seneye de kalacaksa, Servet’in işi çok zor demektir.
Puan durumu 62, 61, 57, 57... Bundan sonraki 5 haftada Bursa 4 maç yapacak, rakipleri 5. Buna mukabil Bursa’nın puanı da 65 olacak, 62 değil!

[PAGE]



Levent Tüzemen (Sabah): Baros olsaydı

Fenerbahçe yenilgisinden sonra Galatasaray taraftarları Haldun Üstünel'e duydukları üzüntüyü ve futbolculara yönelik kızgınlıklarını ifade eden bir mektup yollamıştı. Mektupta taraftarın öfkesi "Derbi gider, kupa gider, hayaller biter. Ruh gitmesin bize yeter" pankartının daha geniş açılımıydı. Sivas maçında futbolcuların "Ruhsuz" görüntüsü yine sahaya yansıyınca "Öfke mektubu" nun açılımı Diyarbakır maçında hep bir ağızdan ağır protestoya dönüştü. Taraftarların, "Söyleyin çok mu şey istedik. Formanın hakkını verin dedik. Yeri geldi 14 yıl bekledik, sizin gibi ruhsuz görmedik" söylemine destek veririm. Ancak Arda'ya yönelik, "Kimi sinema peşinde" tepkisine destek vermem. Çünkü Arda Galatasaray'ın evladıdır. Oynadığı her maçta Galatasaraylılık ruhunu sahaya hep yansıtmıştır. Her fırsatta,"Allah bana Fenerbahçe'de forma giymeyi nasip etmesin" diyen Arda için "Galatasaray ruhu taşımıyor" diye düşünmek vicdanen haksızlıktır. İnanıyor ve biliyorum ki; yaşanan başarısızlıktan dolayı en çok üzülen ve kahrolan Arda Turan'dır. Galatasaray taraftarı kaptanına sahip çıkmalıdır. Taraftarın suçladığı Jo, Galatasaraylı olamaz. Alınması hataydı, bir ay sonra da gidecek. Galatasaray yönetimi taraftarın tepkisine kulak kabartıp, Neill, Baros, Keita gibi Galatasaray ruhunu taşıyacak oyuncuları transfer etmeli.

Bu ortamda maçın teknik ve taktiğine girmek istemiyorum. Sadece 3 maddeyle devam edeceğim.

1-Taraftarın protestosu çok ağırdı. Atılan ilk golden sonra futbolcuların tribüne gitmeyip kulübenin önünde sarmaş-dolaş olmaları da taraftara karşı yapılmış bir protestoydu. Bu davranış bir hataydı. Yangına körükle gitmenin anlamı yoktu.

2- Galatasaraylı futbolcular bu maçı alıp bir daha izlesinler. Tribünlerdeki öfke pankartları ve protestolar Galatasaraylı futbolcuları müthiş etkilemiş. Florya'da bile görmediğim arkadaşlığı, kenetlenmeyi, yardımlaşmayı Diyarbakır maçında gördüm. Şimdi size "Daha önce neredeydiniz?" diye soruyorum. Bir protesto sizi "Akraba" yapıyorsa keşke her maç protesto edilseydiniz!

3-Keita'nın, Baros'a attırdığı iki gol mükemmeldi. Baros'un attığı golleri ve çalışkanlığını görünce, Galatasaray için olmazsa olmaz olduğunu bir daha anladım. Baros sakatlanmasaydı, Galatasaray zirvede yalnız kalırdı.

[PAGE]


Ahmet Çakır (Zaman): Basra harap olduktan sonra...

Futbolla ilgili bir başlık değil ama ne anlattığını öğrenmek için uzun boylu uğraşmaya da gerek yok.

Galatasaray'ın, bütün hedeflerini ıskaladıktan sonra Diyarbakır'a patlaması pek kimseyi mutlu edecek bir gelişme değildi.

Doğrusunu isterseniz maç öncesinde olupbitenler karşılaşmanın kendisinden çok daha önemliydi. Beşiktaş ve Bursaspor'un kaybettikleri puanların takımları için herhangi bir şans doğurup doğurmayacağı kimsenin umurunda bile değildi. Tam tersine tribünlerde "öfke tufanı" vardı.

'Maçın ilk 5 dakikasında sessiz kalacak' denilen Galatasaray taraftarının protestosu bundan çok daha sert oldu. Tribünlerdeki pankartların ters asılmış olması, sahaya çıkışta Diyarbakırsporlu futbolcuların alkışlanıp kendi oyuncularının yuhalanması çarpıcı gelişmelerdi. Tepkiler bunlarla da sınırlı kalmadı. İki sezondur yapılan onca yatırıma karşın 'elde sadece hüzün var' durumu sonunda böyle bir isyana yol açmış gibiydi. Kendisi de o tribünlerden gelme olan arkadaşım Ebru Kılıçoğlu, "Ben yıllardır tepkinin bu kadar ağırını görmedim" demekten kendini alamadı.

Bu tepkiler, Jo'nun alemciliği, Arda'nın özel yaşantısı ve benzer nitelikte bazı durumlara yönelik gerçekten çok ağır suçlamaları içeriyor ve takım topluca ruhsuzlukla suçlanıyordu. Oyuncuların bunu hak edip etmedikleri konusunda ben birşey söylemeyeyim, siz takdir edin. Bu tatsızlık içinde insanın içini ışıtan durumlar da yok değildi. Örneği, "Diyarbakır Türkiye'dir" pankartı ve "Türk-Kürt kardeştir" tezahüratları... Bu ortamda konuk takım belki de sezonun en ilginç maçını oynadı; sürpriz destek onları da şaşırttı. İçinde bulundukları koşullarda yapabileceklerinin sınırı Sarı Kırmızılı takıma gol atabilmekti. Onu yapamayanı da dövüyorlar zaten!

Maç mı? "Rijkaard büyük hoca ama takımı hiçbirşey oynamıyor" anlamsızlığını bir kez daha izledik. Aradaki olağanüstü güç farkına, Arda ve Baros'un dönmüş olmalarına karşın sözü edilmeye değer fazla birşey yoktu. Çek futbolcunun maliyetinden daha azına kurulmuş, binbir sorun içindeki takım karşısında gol değil yıldırımlar yağdırsa ne olacaktı ki? Atılan ilk gol sonrasında futbolcuların yedeklerle kenetlenmesi de tribüne karşı bir protesto anlamındaydı. Yani golün kendisi değil oluşturduğu durum daha önemliydi. Baros'un adeta kopya ikinci golü yine de tribünün öfkesini biraz dağıtır gibi oldu.

Zaten veda maçları oynar durumdaki rakibe fark yapmanın çok da mutluluk verici yanı yoktu ama Baros'un böyle parlak dönüşü, Lucas Neill'ın bile gol atması minik tesellilerdi. Okurlar biliyor, Baros pek bayıldığım bir adam değil ama yokluğunun Galatasaray'a çok şey kaybettirdiği de açık...

Tamam Baros yorulduğu için oyundan alındı ama yerine Jo'nun girişi tribünlere meydan okumak gibiydi. Pek tavsiye edilecek birşey sayılmaz; Rijkaard acı çekmeyi bu kadar seviyorsa, başka yollar bulunabilir.

[PAGE]


Yalçın Dümer (Fanatik): Zahmet oldu

Ali Sami Yen’e gelen taraftardan ‘Metin Oktay’ sesleri. Say beni sayayım seni ya da ne kadar ekmek o kadar köfte. Fenerbahçe maçında 700 bileti kendi menfaatleri dışında kullanan rantçılar hariç, tüm Galatasaray seyircisi sonuna kadar haklı. Böyle bir takım, karizma yüklü bir hoca ama her hafta sonu okunan kahır mektubu, haklılar protestoları gayet şık, zamanlaması mükemmel. Sanmıyorum ama umarım mesaj yerine ulaşmıştır. Devam edeceğiz, biraz da maç...

Eh, son haftalara göre ev sahibi takım zahmet olmasın, futbol oynayama çıkmışlar. Rijkaard’dan particiler ve çok konuşanlara kesik. Lucas’ın partneri Hakan Balta (nihayet bu futbolcuyu hatırladı). Merkez yine Elano’ya emanet, çıkmayan candan ümit kesilmez misali. İleride Baros farkı diyelim, üç imza, üçü de akıl dolu, arada Lucas’ın siftahını unutmadan ekleyelim.

Bu takımın yöneticileri sağla, solla uğraşmayıp ya da daha direkt bize laf yetiştireceğine, işini yaparsa, hocası müslüman mahallesinde salyangoz satmaktan vazgeçerse ve futbolcusu futbolcu gibi oynayıp formasını giydiği takımın sorumluluğunu bilirse, inanın lig sonu bir mucize daha yaşanır bu topraklarda.

[PAGE]


Turgay Şeren (Akşam): Baros bir döndü

Baros’un sakatlandığı maçı hatırlıyorum. Yere düşmüştü, kalkmamıştı. Doğrusu o pozisyon rakip kalenin önündeydi.
Öyle büyük bir sakatlık beklemiyordum. Ama ayağı kırılmış. O gün, bugün derken, 5 aydır yoktu.
Ancak dün akşam 9 numaralı formasını aldı. İyi ki de aldı.
Galatasaray’ın farklı galibiyetinde atttığı 3 golle başrolü oynadı.
Şimdi görev diğer futbolculara düşüyor: Hep birlikte kazanılan 3 puan ve arapsaçına dönen puan cetvelinin üst tarafında en iyi sırayı kapabilmek.
Rijkaard, takımı biraz değişik oynatmaya başladı.
Caner’i sol bek diye çıkarıyor ama orta sahanın sol tarafında bu alanı çoğaltıyor. Ve defans Sabri, Neill, Hakan Balta’ya kalıyor. Hakan Balta hem stoper oynuyor hem de sol bek.
Elano, Hakan Balta’nın yanına yaklaşarak aradaki boşluğu dolduruyor. Bu görevini de çok iyi yaptı.
Orta sahada Mehmet Topal, herhalde sakatlığından olacak hiç gözükmedi.
Sahadan çıkana kadar gözükmeyenler arasında Arda’da vardı. Arda eğer sakat değilse ve böyle oynuyorsa çok şey kaybetmiş demekki.
Ama bizler, hepimiz, olaya iyi bakmak istiyoruz. Dün akşamki sıfır futbolunu sakatlığına bağlamak istiyoruz.
Keita, biraz kıpırdadı. Baros’un attığı iki kafa golünde de pası o verdi. Rakip kaleci Metin Aktaş, ben onu Trabzon’un kalesindeyken çok beğenirdim. Baros, bu golleri atarken neredeydi acaba!
Diyarbakırspor belli ki oradan, buradan alınmış futbolcularla kurulmuş bir takım. Bir şeyler yapmak istiyorlar. Güvenç Kurtar, onlara belirli bir düzen getirmiş ama daha takım olamamışlar. Herhalde lig sonuna kadar da olamayacaklar.
Santos, çok koşuyor ve driplingi kuvvetli. Neill’in attığı golde büyük rolü var. Dün akşamki maç Galatasaraylı için bir umuda açılış maçı oldu. Hadi bakalım.

[PAGE]


Osman Tanburacı (Yeni Şafak): İyi ki varsın Baaroş

Maç güzelliklerle başladı. Galatasaray taraftarları her gittiği yerde hışma uğrayan Diyarbakırsporlu futbolcuları tribünler önüne çağırıp alkışlarken benim de yüzümde güller açtı, aynı tribünler son haftalardaki kötü gidişi protesto için de pankartları ters asmaktan başka kendi takımlarını da beş dakika suskunlukla protesto ettiler. Protesto bittiğinde ise başlarından aşağı kaynar sular döküldü, Sabri'nin kesemediği topta eski Galatasaraylı Erhan, kaleci Aykut'la karşı karşıya kalmışken zoru yaptı ve topu dışarı attı! Sonrasında sahneyi Keita ve Baroş aldı. Birbirinin kopyası iki Keita ortası ve iki Baroş kafa golüyle Galatasaray rahatladı. Böyle sahneler için Galatasaraylı taraftarları ve futbolcuları kutluyorum.

Rijkaard bu kez yaratcı zekayla değişik bir kadro çıkarttı. Bu bir bakıma sakat ve cezalıların geri dönüşüyle Rijkaard'ın elinin rahatladığını gösteriyordu. Hakan Balta; Servet ve Emre Güngör'ün elinden orta ikilinin tapusunu aldı. Caner de yine soldaki savunma görevinde kaldı. Rijkaard belki de hücum gücünü yükseltmek için Caner'i de takımda tutabilmiş olmak için Balta'yı göbeğe çekmiş olabilir. Topu iyi kullanan Hakan Balta'yla Galatasaray savunması da alışılmışın dışında daha şuurlu top çıkmaya başladı.

Mehmet Topal da ön liberoda tek ve akıllı oynadı, Elano da oyunu çabuklaştırma görevini iyi üstlendi. Bu ikiliye Dos Santos ve Arda da yardımcı olunca Galatasaray'ın oyunu olgunlaştı.

Forvette devamlı alan değiştiren Keita ve Baroş da harikalar yarattı. 51'de dördüncü gol de gelince doğru seçimlerle maça başlayan Rijkaard'ın yüzü güldü. Zaten tribünler de maçın başında futbolcuları protesto ederken hocaları Rijkaard'ı bu protestodan muaf tutmuştu.

Galatasaray'ın kötü gidişi Baroş gelince düzeldi. Bir takımda gol yollarında topu sürükleyen adamın olursa o takım çok pozisyon bulur. Baroş gibi hem koşan hem de gol atan adamın varsa onusuz geçen maçlarına da yanarsın. Golleri erken bulup stresi de atınca savunma adamın Neill'le bile gol atarsın. Baroş maç eksiğine rağmen hat-trick yaptı. 77'de Baroş çıktı goller de durdu! Arda çok etkisizdi. Giovani Dos Santos da pek varlık gösteremedi ama futbol anlayışı olarak iyi puanlar alırken biraz da arkadaşlarının onu yok saymasının azabını yaşıyor gibiydi. Keita da bu maçta sürpriz hamlelerle sonucu belirleyen oyuncuydu. Yaptığı ortalar şimdiye kadar yapamadıklarının kefareti oldu. Jo oyuna girdiğinde taraftar onu da uzun süre protesto etti. Maçın başında Leo da bu kızgınlıktan nasibini almıştı. Böylece Galatasaray taraftarı hocaları Rijkaard'ı korurken suçluları da afişe etmiş oldu!

Güvenç Hoca dokuz asından yoksun olmasına rağmen iyi mücadele etti, gol de buldu. Kaleci Metin Aktaş sakat sakat oynadı. Burak'tan orta ikili yaratmak Diyarbakırspor'a pahalıya mal oldu. İlk iki golde Baroş'u tutamadı. Diallo girdi, bu kez de Martinoviç sakatlandı Diyarbakırspor savunması hepten felç oldu. Tjikuzu ve Bebbe'nin gayretleri de yetmedi. Fark böyle açıldı. Galatasaray kevgire dönmüş rakibi karşısında bol gollü bir maç kazandı ama işin gerçeği de bu hafta Rijkaard'ın rakibinin çaresizlik içinde kıvranan Güvenç Kurtar'ın oluşuydu.