BIST 9.909
DOLAR 32,47
EURO 34,70
ALTIN 2.436,92

Sultan Abdülhamid Han'dan Reis Erdoğan'a giden yol(1)

Sultan Abdülhamid Han’ın yaşadıklarına bakıp bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a destek vermek milli bir görevdir.

Türkiye bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde bütün  dünyayı kendine hayran bırakan büyük bir bağımsızlık savaşı vermektedir..

Tercih ortada..

Ya Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında 2023’e doğru büyüyen, gelişen, dünyanın 10 büyük ekonomisinden biri olma yolunda dev adımlar atan bağımsız bir Türkiye..

Ya da Recep Tayyip Erdoğan'sız dizleri üzerine çökertilmiş, emir kulu olmuş bir Türkiye..

Bütün mesele işte budur..

Bugün yaşananlar Sultan 2. Abdülhamid dönemini hatırlatmaktadır. O dönem de dış güçlerin oyununa gelinip Sultan’ın tahtan indirilmesiyle koca Osmanlının parçalanmasının yolu açılmıştı!

İşte o dönem II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesi için yapılan iç ve dış bağlantılı çalışmalar ve hedeflenen amaç ile bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı devirme girişimleri arasında ciddi benzerlikler var..

Bakın benzerliklere!

Tıpkı bu dönemde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın idareden bir şekilde uzaklaştırılması ile sözde diktatörlüğün son bulacağı, ülkedeki gerginliğin yerini yumuşamaya bırakacağı şeklinde bir anlayış olduğu gibi, o dönemde de yelpazenin her tarafındaki muhalefet II. Abdülhamid tahttan indirildiği takdirde, o günkü ismiyle istibdadın (Yani diktatörlüğün) son bulacağı, Hristiyan-Müslüman toplumdaki her kesimden insanın barış içinde birbiriyle kucaklaşacağı, Balkanlar’da, Ortadoğu’daki karışıklıkların son bulacağı, parçalanma tehlikesi yaşayan devletin parçalanma bir yana, daha sıkı bağlarla birbirine sarılacağı şeklinde bir propaganda yapılmıştı..

Ne kadar benziyor değil mi?

Devam edelim..

Balkanlar’da ve Orta Doğu’da başlayan isyan hareketleriyle bunalan ve bu haliyle adeta kaynayan bir kazanın içinde olan devletin, II. Abdülhamid gittiği takdirde durulacağına, tüm unsurların Osmanlı Devleti’ne itaat edeceğine ve tüm içtenlikleriyle devlete bağlanacağına inanılıyordu.

Ne kadar benziyor bugünlere değil mi?

Devam edelim..

II.Abdülhamid’e karşı güdülen bu düşmanlık aslında, ağırlıklı olarak yurt dışı kaynaklıydı. Tüm farklı gruplar, tek düşünce altında toplanmışlardı. Bu düşüncelerin üç sloganı hiç şüphesiz Hürriyet, eşitlik ve kardeşlikti. Bu tüm muhalefetin düşüncelerine göre II. Abdülhamit tahttan inerse bu üç slogandan oluşan söylem gerçekleşecek ve adeta kopmak, parçalanmak üzere olan devlet bütünleşecekti.

Bugünde Erdoğan'sız  Türkiye için seslenilen bu plan değil mi?

Peki  o dönem ne oldu?

Abdülhamid’in tahttan indirilmesiyle, Osmanlı Devleti’nin bütünlüğünün sağlanabileceğine inananlar, Abdülhamid tahttan indikten altı ay gibi çok kısa bir süre içerisinde tek kurşun dahi atılmadan, Osmanlı Devleti’nden beş devletin kopmasına engel olamadılar..

Ülkeye barış gelecek, huzur sağlanacak, diktatörlük bitecek şeklinde safça ümitlerle Bosna, Girit, Kıbrıs, Doğu Rumeli ve Bulgaristan II. Abdülhamid tahttan indirildikten sonra tek kurşun bile atılmadan Osmanlı Devleti’nden kopmuş ve bu topraklar böylece kaybedilmişti.

Osmanlı’dan topraklar kopmakla kalmamış beklenen huzur da gelmemiş, ülke I. Dünya Savaşı’na sokularak, 12 bin 200 kilometre kare toprak kaybedilmiş kısaca 6 YILDA 6 ASIRLIK DEVLET YIKILIVERMİŞTİ..

Abdülhamid’i hedef alan anlayış aslında dış kaynaklı bir anlayıştı.

1839’daki Tanzimat Fermanı’ndan sonra aşama aşama yıpratılmak istenen Devlet-i Aliyye’nin kötü gidişine Abdülhamid dur demiş ve devleti güçlendirmeye başlamıştı.

Bu bağlamda Abdülhamid, karayollarını zenginleştirmiş ve ülkenin neredeyse her tarafına ulaşacak demiryolu ağları ördürmüş, Toros tünellerini açmış, telgraf hizmetlerini Libya’ya kadar uzatmış, hatta bu çerçevede ülkenin Mezopotamya petrollerini aktive ederek Osmanlı Devleti’ni bir daha sırtı yere getirilmeyecek şekilde güçlendirmeye başlamıştı.

O dönemin süper gücü olan İngiltere’yi dengelemek için, Alman Deutche Bank ve Amerikalı petrol şirketleriyle Mezopotamya’daki petrolleri aktive etmeye başlayan ve Düyun-u Umumiye idaresiyle Osmanlı borçlarının %90’ını ödeyen Abdülhamid aslında devlete yabancılar eliyle müdahale edilmesini engelleyecek bir yapının zeminini oluşturuyordu. Fakat ne yazık ki bunu başarmak üzereyken tahttan indirildi.

Sevgili okurlar..

Ne kadar benziyor değil mi bugün yaşananlara..

İşte bu dönemde de  o dönemdeki atmosfer yaratılmak istenmektedir..

Tezgah aynıdır.. 

Abdülhamid’e muhalif olan iç ve dış aktörlerin benzerleri aynı yöntemlerle şimdi yine iş başında.

Egemen güçler  içerideki işbirlikçileri ile kolkoladır!

Şimdi Türkiye’yi güçlendirmeye çalışan, Türkiye’nin borçlarını ödeyen ve hatta Türkiye’yi borç verecek duruma getiren, alt yapısıyla ve üst yapısıyla tüm hizmetlerini tamamlayan muhteşem projelerin altına imzasını atan  Recep Tayyip Erdoğan’a karşı Abdülhamid dönemindeki dış kaynaklı kumpas koalisyonun aynısı bugünde kurulmuştur. 

Türkiye’deki karayollarını üç kat artıran, havayollarını yenileyen ve iki kat artıran, Marmarayları, hızlı trenleri, Kanal İstanbulları, tüp geçitleri inşa eden, dünyanın en büyük hava limanını hayata geçirmek için gün sayan bir lider Abdülhamid döneminde olduğu gibi  yine hedef halindedir.

O dönem Abdülhamid’e karşı olan hainler, bugün aynı şekilde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da karşı durmaktadır.

O dönemde de olduğu gibi Ermeniler bugün aynı şekilde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşıdır. ABD'si,Almanya'sı,İngiltere'si,  Erdoğan'a karşı elelevermiştir..

Yine Abdülhamid’e muhalefet eden New York Times, aradan yüzyıl geçmesine rağmen bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’a muhalefet etmekte, Erdoğan’ın düşürülmesini istemektedir.

Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Batı’ya şikayet eden Can Dündar’lar gibi sözde aydınlar, o dönemde de Osmanlı aleyhine, Abdülhamid’i tahtan indirmek için Batı ile işbirliği içine girerek her türlü alçaklığı yapmışlardı.

Yine bu bağlamda The Guardian, Economist, İsrail’in Haaretz, Yedioth Ahranoth yine İsrail’in Jerusalem Post gazeteleri, II. Abdülhamid döneminde oluşturdukları konsorsiyum gibi, bugün de yine aynı konsorsiyum olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef almışlardır..

Çünkü Türkiye büyük bir hızla büyüyor gelişiyor.

Hayal denilenleri gerçeği dönüştürüyor.  

Bütün engellemelere rağmen  bağımsız bir dev ülke yolunda ilerliyor..

Yani bütün eengelleri milletinin desteği ile yıkarak geçen  Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında bir Türkiye gerçeğini bütün dünya büyük bir hayranlıkla izlerken mazlumlar 'Bizimde artık sesimizi duyacak,hakkımızı savunacak kimsesizlerin kimsesi bir lider var'diyerek ellerini Allah açmış  dua ediyor..

Eğer bir on yıl daha Cumhurbaşkanı Erdoğan yönetimde olursa Türkiye’nin bileğini kimsenin bükemeyeceği apaçık şekilde görülüyor.

Terör ile darbe girişimleri ile vuramayanlar bugün dolar oyunları ile ekonomi ile vurmaya çalışıyor.

O nedenle Sultan Abdülhamid Han dönemi iyi anlayıp  bugün  Cumhurbaşkanı  Erdoğan’ a  sahip çıkmak bu büyük millet için tarihsel bir görevden başka bir şey değildir.

TıpkıAbdülhamit gibi Erdoğan’da bugün Batı’ya güvenilmeyeceğini bugün kararlı bir şekilde dile getiriyor.

Abdülhamit Han ne diyordu  o yıllarda;

“Osmanlı Devleti'nden menfaat bekleyenler ona dost görünmekte, fakat umduğunu bulamadığı zaman hemen düşman kesilmektedir..." 

Erdoğan'da bugün bunu söylüyor..

O dönem Abdülhamit’in tahtan indirilişini seyreden aydınlar daha sonra büyük  pişmanlıklar duyarak 'Bizdik sana utanmadan iftira atan büyük hakan'diye af diliyordu..

Nasıl mı?

Sultan 2. Abdulhamid derstir ders!..

devamı var..