BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,01
ALTIN 2.500,70
HABER /  GÜNCEL

YÖKten hükümete dava

YÖK sağlıkta tasarruf öngören tebliğin iptali için Danıştay'da dava açtı

Abone ol

Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı (YÖK), Maliye Bakanlığının 1 Temmuz 2006 tarihli Tedavi Yardımına İlişkin Uygulama Tebliğinin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle Danıştay'da dava açtı.


Dava dilekçesinde, “Verilen sağlık hizmetindeki harcamaları bile maliyetinin çok altında değerlendirerek ödeme yapılması yönündeki bu tebliğ, üniversite hastanelerinin sadece sağlık ocağı gibi çalışmasına neden olacaktır” denildi.

Alınan bilgiye göre, YÖK'ün dava dilekçesinde, Tebliğ detaylı incelendiğinde “hiçbir sağlık kuruluşunda belirlenen bu kıstaslara göre sağlık hizmeti verilmesi, teşhis konulması ve tedavi yapılmasının mümkün görülmediği” savunuldu.

Dilekçede, Sosyal Güvenlik Kurumlarına tabi çalışan, ödedikleri prim karşılığı sağlık hizmetlerinden yararlanan kişilerin, bundan böyle paraları olduğu sürece bu hizmetlerden yararlanacakları ileri sürüldü.

“80 YKR'YE TOMOGRAFİ MÜMKÜN DEĞİL”

Tebliğde belirlenen 80 yeni kuruşa tomografi çektirilmesinin mümkün olmayacağı kaydedilen dava dilekçesinde, “Tasarruf adı altında uygulanmak istenen bu tebliğ ile aslında sosyal hukuk devleti ilkesi yok edilmektedir. Vaka başına ödeme yapılacağının belirtilmesi de aslında ülkemizdeki yanlış bir yaklaşımın sonucudur. Hasta ile ilgili teşhis ve tedavi süreci hekimin inisiyatifinde ve sorumluluğunda olmalıdır” denildi.

Dilekçede, davalı idarenin (Maliye Bakanlığı) usul ve yasaya aykırı bu işlemiyle sağlık sistemi ve özellikle üniversite hastanelerinin olumsuz etkileneceği belirtilerek, hastaların mağdur olmaması için öncelikle yürütmenin durdurulmasına ve işlemin iptaline karar verilmesi istendi.

Dava dilekçesinde, tebliğin uygulanmasının hekim ve hastaları sıkıntıya düşüreceği savunuldu.

Üniversite hastanelerinin teşhis ve tedavi hizmetinin yanı sıra bilimsel araştırmalar da yürüttüğü, doktor adaylarını eğittiği belirtilen dilekçede, bunların yapılabilmesi için finansman gerektiği vurgulandı. Dilekçede, şu görüşlere yer verildi:

“Hal böyle iken verilen sağlık hizmetindeki harcamaları bile maliyetinin çok altında değerlendirerek ödeme yapılması yönündeki bu tebliğ tüm üniversite hastanelerinin sadece sağlık ocağı gibi çalışmasına neden olacaktır. Tıp biliminin gelişmesine yönelik bilimsel araştırma ve projeler gerçekleştirilemeyecektir.”

HASTAYA “VAKA”, TEDAVİYE “PAKET”

Üniversite hastanelerinde bu tebliğ kapsamındaki hastaların sayısının, yıllık toplam hasta sayısının yüzde 90'ını oluşturduğuna işaret edilen dilekçede, hastalara yapılacak işlemlerin her aşamada değişebildiği, hastalığın teşhis ve tedavisinde aşama aşama nelerin gerekebileceğinin, uygulanan ve cevap alınan veya alınamayan tedavi yöntemlerine göre olması gerektiği vurgulandı.

Tebliğdeki, “(a) kişisi hastaneye başvurduğunda sadece 11 YTL ödenir. Aynı kişinin 10 gün içinde aynı sağlık kurumunda aynı dala başvurması halinde ödeme yapılmaz” düzenlemesinin açıkça Anayasa ve insan haklarına aykırı olduğu iddia edildi.

Her hastanın muayene ve tedavi sürecinin kısmi farklılıklar gösterebileceği vurgulanan dilekçede, hastaya “vaka”, tedavi sürecine “paket” adını vermenin, “bilimselliği terk etmekle kalmayıp vicdanı da terk etmek anlamına geleceği” savunuldu.

Dava dilekçesinde, “Vaka başı ödeme miktarını aşan tetkikleri yapılmayan veya yaptırılmayan kalp hastası bir emeklinin ölümüyle sonuçlanabilecek bir sürecin sonunda 'vaka başı' ödeme nedeniyle ortaya çıkacak olan 'adli vaka'nın vicdani, hukuki ve sosyal sorumluluğu ne olacaktır” denildi.

Bu tebliğ ile getirilen “vaka başı paket fiyat” uygulamasının, maliyetler acısından hekimlerin tıbbi yaklaşımlarını da etkileyecek bir düzenleme getirdiği savunuldu.