BIST 10.258
DOLAR 32,34
EURO 34,78
ALTIN 2.388,70
HABER /  GÜNCEL

Spor yazarları Cimbom için ne dedi?

Deplasmanda konuk olduğu Ankaragücü'nü 3-0'la geçen Galatasaray için spor yazarları ne dedi? İşte cevabı...

Abone ol

Spor Toto Süper Lig'de 5. hafta maçında Galatasaray, Ankaragücü deplasmanına konuk oldu. Ankara 19 mayıs Stadı'nda oynanan maçı Galatasaray 3-0'lık skorla kazandı ve bu sezon deplasmanda ilk galibiyetine ulaştı. Spor yazarları da bu galibiyeti yorumladı.

AHMET ÇAKAR NE DEDİ?

Taşlar oturuyor Fatih Terim'in rüzgarı her geçen gün Galatasaray'da daha çok hissediliyor. Belki oyun olarak değil ama, disiplin, yardımlaşma ve mücadele yönünden Galatasaray her geçen hafta daha iyiye gidiyor. Öncelikle şunu söyleyelim: Galatasaray'da bundan böyle iki oyuncu, hatta belki de üçüncüsü organizasyon için çok önemli. Dün gece gösterdi ki; Engin Baytar ve Kazım belki takımın en kaliteli oyuncuları değil ama en yaratıcı oyuncuları... Selçuk da öyle... Engin'e "Arızalı" derler. Kazım'a da öyle... Ama hep söylüyorum: Bu iki oyuncu da kendilerini topyekün Fatih Terim'e teslim etmeliler. Mesela Engin... İyi oynadı; ama fizik olarak en üst seviyede değil. Mesela Kazım... Attığı gole bakıyoruz; Türkiye'de "Benim" diyen futbolcu o açıdan öylesine sert ve öylesine yükseğe vuramaz. Forvette Elmander olabilir, hatta yanında Baros da olabilir. Önemli olan ikisinin birlikte oynamaları değil, onlara yapılabilecek servis. Riera teknik kapasitesi yüksek olmasına rağmen ısırgan bir futbolcu değil. Temposu da düşük. Galatasaray'ın defansın göbeğinde Ujfalusi'ye çok ihtiyacı var. Büyük bir yıldız olmasa da, Galatasaray'da oynaması gereken birinci yer defansın ortası.

MUSLERA KADERİ BELİRLEDİ

Kaleci Muslera'ya çok fazla iş düşmemesine rağmen Galatasaray'a geldiğinden beri ilk defa hatasız bir maç oynadı. Hatta Rajnoch'un kendi kalesine attığı golden hemen önce öyle bir gol kurtardı ki, maçın kader anını çizdi. Ankaragücü için iş her geçen hafta daha da güçleşiyor. Görünümleri asla bir Süper Lig takımı gibi değil. Daha çok vasat bir Bank Asya Ligi takımını andırıyorlar. Bundan sonra da bu "Kurtlar Sofrası"nda kendilerini toparlamaları bir hayli zor gibi görünüyor. Hakem Fırat Aydınus için çok zor bir maç olmadı. O da başarılıydı. Verdiği penaltı doğru, Gökhan'ın koluna çarpan topta da devam kararı yerindeydi.

RIDVAN DİLMEN NE DEDİ?

Favori gibi oynadı, favori gibi kazandı Galatasaray, önce kontrollu başladı oyuna. Bir duran topla öne geçti. Oyuna hükmederek, deneyimiyle, oturaklılığıyla, her geçen gün üzerine koyarak çok uzun süredir ilk deplasman galibiyetini aldı. Bu, birkaç yıldır sallanan bir takım için özellikle güven açısından önemliydi. Sarı-kırmızılıların özgüvenlerinin her geçen gün arttığını görüyoruz. Bir kere kesinlikle bam-güm oynamıyor Galatasaray... Ayağa oynayarak hücum yapmaya çalışıyorlar. Yapamadıkları tek bir şey var: Hız... Topun hızında problem var. Bir kere hızlı hücum yaptılar. O da muhteşem bir Kazım vuruşuyla golle sonuçlandı.

4-1-4-1'DEN VAZGEÇMEDİ

Pas organizasyonlarını seviyor Fatih Hoca... Bunu da takımına yerleştirmeye çalışıyor. Ve oyunun tamamında 4-1-4- 1'e sadık kalarak yaptırdı dün... Hatta Baros'u soktuğunda da bu dizilişi bozmadı; Elmander'i sola aldı. Ankaragücü'nün Rajnoch ile kaçırdığı pozisyon, hemen aynı dakikada aynı oyuncunun kendi kalesine attığı gol takımın oyun disiplinini kaybetmesine yol açtı. Oyuncular ve teknik direktör maksimum güçlerini sarfetmeye çalışıyorlar ama gerçekten arada güç farkı var. Bu fark da zaten sonuca yansıyor. Baros yine Karabük'tekine benzer bir penaltı kazandırdı. Skordaki rahatlık ve oyunun sonlarında olmasından dolayı Melo ile kullanmadılar atışı herhalde... Bir takımın mutlaka birinci penaltıcısı olması lazım. Burada Baros'a moral sağlamak da düşünülmüştür. Ama Baros'un gereksiz kart görme hastalığı devam ediyor. Kısa bir süre görev yapmasına rağmen yine maçın sonlarında sarı kartı aldı. Galatasaray çok iyi oynamasa da her gün üzerine koyarak, ayağa pas yapma yüzdesini arttırarak yoluna devam ediyor. Riera daha henüz kuvvetlenemedi. Engin'in de fizik olarak arkadaşlarının gerisinde olduğunu söyleyebilirim. Maçın hakemine gelince... Fırat Aydınus'un yüksek formu devam ediyor.

MERT AYDIN NE DEDİ?

Engin'in dönüşü Öyle bir Ankaragücü ile oynuyor ki Galatasaray, kaleci hariç kim çıksa maça girebilecek tek yedeği Güven sanki. Böyle bir takımla oynarken çok farklı bir duygu içinde olabilirsiniz. Hele bir de o takım, karşılaşmaya beklenenden daha agresif başlamışsa. Belki de maçın kader anında Rajnoch ile Muslera karşı karşıya kalmışlardı. Bu bir Süper Lig maçı değil de Hollywood filmi olsa Rajnoch ağır çekimde topa vurur Muslera sağına yatıp çıkarırdı yavaşça. Galatasaray için ilk 12 dakikada Muslera'nın dışında biri daha vardı ki bu kötü starta rağmen umutları yeşertiyordu. Çoğumuzun, benim de, kafasında binlerce soru işareti çaktıran bir damdı bu. Engin Baytar, potansiyelini bulamamış adamlar mezarlığına gitmek üzereyken Fatih Terim tarafından elinden tutulan bir isimdi. Ve dün gece Galatasaray'ın saha içinde gerçek anlamda üst düzey performans gösteren tek adamıydı. Daha organize olmalıydı Rajnoch'un kendi kalesine attığı golün ardından belki asistte ve golde adı olmasa da Engin, oyunu koparan sayının yaratıcısıydı. İkinci gol öncesinde kaptığı ve ileri taşıdığı top, maçın kalan bölümünde pek de umut verici bir görüntü çizmeyen Galatasaray'ın 3 puanı cebe atmasını sağladı. Engin dışındaki Galatasaraylı futbolcular en iyi günlerinde değildi. Açıkçası 20. dakikada 2-0 öne geçen bir takımın bu rahatlıkla daha organize olması gerekirdi. Ne var ki Tisdell'in zaman zaman yaptığı savunmanın azabını bozucu hareketler ve orta sahada Ankaragücü'nün pes etmeyen görüntüsü karşısında bir türlü skor arttırıcı pozisyonlar üretemediler. Galatasaray için sonucun çabuk alınması rahatlatıcıydı. Engin'in performansı, eleştiri yağmurundan bunalan Kazım'a şemsiye gibi gelen golü, Milan Baros'un oynadığı kısa sürede skor yapması ve kaleci Muslera'nın moralinin yerine gelmesi pozitifti. Ama hâlâ kopuk kopuk oynayan bir Galatasaray var.

LEVENT TÜZEMEN NE DEDİ?

Fatih Terim Temmuz'da yaptığı ilk canlı yayında şu mesajı vermişti: "Galatasaray'da kaybolan aile yapısını yeniden kurmak istiyoruz. Başarının temelinde, aile ruhunu taşıyan bir takım olmak yatar." Yeni Galatasaray belki 2000 takımının ritminde oynamıyor ama saha içinde oyuncular dayanışmayı başarıyla uyguluyor. Arena'da göze çarpan bu farklılığın istikrar kazanması için deplasmanlarda da öne çıkması gerekiyordu. Galatasaray Ankara'da farklı kazanırken takım olarak çok koştu, yardımlaşma mükemmeldi. Riera ve Elmander etkili değildi ama takım savunmasında hiç kaytarmadı. Engin'in kendi kalesinden hızlı hücuma çıkışı, Selçuk'a görerek verdiği pas ve Selçuk'un önüne yuvarladığı topu Kazım'ın mermi gibi bir vuruşla gole çevirmesi müthişti. Bu golü neden anlattım? Selçuk-Engin ikilisi orta alanda oynuyor. Riera ile Elmander savunmada yardımda olduklarından bu hızlı hücumda yer almadılar. Bu tablo, yardımlaşmanın en iyi örneğidir.

ELMANDER UYMUYOR

Galatasaray'da iki maçtır iyi oyunun şifresi Engin Baytar. Engin'in yaratıcılığı ve zekasını kullandığı her maç Galatasaray'ın oyununa pozitif güç olur. Melo TT Arena'da coşuyor ve taraftarlarla mükemmel bir iletişim kuruyor. Evdeki coşkulu futbolunu deplasmanlara da taşımalı. Elmander çalışıyor ancak sırtı dönük oynayamadığından ve top tutma özelliği olmadığından Riera-Selçuk-Engin üçlüsünün hücum girişimleri sırasında duvar paslarına cevap veremiyor. Fatih Hoca kazanan takımı bozmamak adına sahaya sürdüğü kadro düşüncesinde haklıydı. Ancak Baros bu oyun yapısı içinde, Elmander'den daha etkili ve faydalı olur. Yaptırdığı penaltıda Baros'un topla dikine gidişini ve çabukluğunu Elmander'de göremeyiz.