BIST 10.248
DOLAR 32,27
EURO 34,76
ALTIN 2.393,69
HABER /  MEDYA

Ruşen Çakır'dan çözüm süreci için son çağrı!

Çakır çözüm süreci nereye gidiyor sorusuna yanıt arayan Vatan yazarı Ruşen Çakır, hükümete çarpıcı uyarılarda bulundu...

Abone ol

GAZETECİLER.COM
KCK'nın geri çekilmeyi durdurduğunu açıklamasıyla soru işaretlerine konu olan çözüm süreci Ruşen Çakır'ın da gündeminde. Cemil Bayık'ın açıklamaları ve BDP cephesinden gelen ilk refleksleri köşesine taşıyan Çakır çözüm süreci nereye gidiyor sorusuna
Devlet ile PKK arasındaki güvensizliğin hala aşılmış olmadığını vurgulayan Ruşen Çakır, bu sorunun çözümünde en önemli aktör olması gereken BDP'nin ise işlevsizleştiğini yazdı. Hükümet ya BDP'ye alan açmalı ya da Öcalan'ın konumunu araçsal olmaktan çıkarıp starejik konuma taşımalı diyen Çakır, aksi taktirde sürecin tümüyle tehlikeye gireceğini yazdı.

İşte Çakır'ın yazısındaki ilgili bölüm:

Açığa düşen BDP

Normal şartlarda bu sorunun aşılmasında BDP’ye çok görev düşmesi beklenir. Ancak BDP’nin PKK üzerinde ciddi bir etkisi olmadığını bu son olayda bir kez daha gördük: “Bayık öyle demek istememiştir” diyen Eş Başkan Selahattin Demirtaş, KCK açıklamasıyla açığa düşmüş oldu. Hâl böyle olunca BDP’nin devlet nezdinde çok fazla kredisi olmuyor. Sonuçta ihale dönüp dolaşıp bir kez daha Abdullah Öcalan’a kalıyor.

Birçok kişi gibi ben de bu sürecin en büyük şansının Öcalan olduğunu düşünüyor, onun sürecin merkezine alınmasını doğru buluyorum. Ancak Kürt siyasi hareketinin diğer aktörlerini önemsizleştirip bütün yükü Öcalan’ın sırtına yüklemek çok akılcı bir strateji değil. Üstelik bu, onun gerek Kürt hareketi, gerekse genel kamuoyuyla iletişimini bu derece sınırlı tutularak yapılınca süreç ister istemez sık sık kesintiye uğrayabiliyor.

Devlet bu süreci, kazasız belasız, Kürt sorununun kalıcı çözümüne ulaşacak bir şekilde tamamlamak istiyorsa ya Kürt siyasi hareketi içinde Öcalan dışındaki aktörlere daha geniş bir inisiyatif alanı açmak (ki böylesi bir girişime karşı Öcalan’ın tavrı ne olur, belirsiz) ya da Öcalan’ın konumunu, onun deyimiyle “araçsal”dan “stratejik”e taşımak durumunda. Tabii kendi üzerine düşen, demokratikleşme paketi gibi ödevleri de yerine getirmesi şart. Aksi takdirde süreç sahiden tehlikeye girebilir. Böylesine olumsuz bir ihtimalin sadece Türkiye’nin iç barışını değil, aynı zamanda tüm bölgeyi etkileyeceği de ortada. Özetle: Kötü niyetlileri sevindirmek istemiyorsak, sadece iyi niyetle değil aynı zamanda gerçekçi bir şekilde hareket etmek gerekiyor.

Yazının tamamı için