BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,01
ALTIN 2.500,70
HABER /  MAGAZİN  /  KÜLTÜR VE SANAT

Resmi tarih nasıl yalan söyler?

Resmi tarih nedir, nasıl yazılır? Devletler niçin kendi ideolojilerine uygun bir tarihe gereksinim duyarlar?

Abone ol

Ders kitaplarında öğretilen tarihin ne kadar doğru ne kadar yanlış olduğu hep tartışılır. Özellikle 2000’li yıllarda resmi tarih konusu daha da alevlendi ve herkes tarafından ciddi biçimde tartışılmaya devam ediyor.

Profil Yayıncılık tarafından basılan ve Cem Küçük ile Münir Üstün’ün editörlüğünde hazırlanan Resmi Tarih Yalanları bu alanda önemli bir hizmet sunuyor. İlber Ortaylı, Mete Tunçay, Caroline Finkel, Mustafa Armağan, Avni Özgürel gibi önemli akademisyen ve gazetecinin katkıda bulunduğu bu eser meğer bilmediğimiz ya da bildiğini sandığımız birçok konuya açıklık getiriyor.

Mustafa Armağan’ın Mustafa Kemal’in Erzurum Kongresi’nde yaptığı konuşmanın Nutuk’ta neden makaslandığını anlattığı makale bir hayli ilginç ve tartışılacağa benziyor. Mustafa Armağan kendisini bu makaleye yazmaya iten sebebin Şerafettin Turan’ın Türk Devrim Tarihi kitabı olduğunu belirtiyor.

Erzurum Kongresi kararlarını inceledikçe hayli şaşırdığını söyleyen Armağan’ın önemli tespitleri şöyle:

“Sırlar şimdi nerede?

… Erzurum Kongresi tutanaklarında yer alan, ancak Nutuk metnine alınırken özellikle atlanan kısımlarda çok önemli bazı bilgiler yer aldığını gördük. Bunları maddeler halinde özetleyelim:

İstanbul’da kutsal gayemizi gerçekleştirmek, yani vatanın ve halifenin esaretten kurtarılışı konusunda yapılmakta olan çalışmalar son derece değerlidir.
Ancak bu çalışmalar, işgal ordularının denetimi altında yürütüldüğü için sonuç almalarına yetmemektedir.

İstanbul’dakiler millî bir yönetimin ortaya çıkışını tamamen Anadolu’dan bekliyorlar. Hatta bir meclis açılması ve irade-i milliyenin kendisini göstermesi konusu, İstanbul’daki aydınlar ve yöneticiler arasında neredeyse bir saplantıya dönüşmüş durumdadır.
Anadolu’ya gönderilmemin İngilizleri rahatsız edeceği konusunu daha önce gerek Sadrazam Damat Ferit Paşa’yla, gerekse Sultan Vahdettin’le baş başa görüşmüştük.

Bu konuda aramızdaki sırların açıklanması şimdilik uygun olmamakla beraber kurtuluş nasip olduktan sonra bunları kitap haline getirip hepinize millî bir hatıra olarak takdim edeceğiz.

Sırlar… Onlar nelerdi acaba?
Vahdettin’in hain olmadığına dair önemli kanıtları barındırdığını zannettiğimiz bu sırları bırakın, o sırlardan haber veren belgeler bile kamuoyundan yıllardır gizlendi. Yoksa Süleyman Demirel’in 2005 Temmuz’unda dediği gibi, Vahdettin’in daha 100 yıl hain olarak bilinmesi gerektiğinden miydi?”

Bu satırlardan anlaşıldığı gibi resmi tarihimizde karanlık kalan birçok unsur var. Bunların mutlaka deşifre edilip gün yüzüne çıkartılması lazım.