BIST 10.219
DOLAR 32,21
EURO 34,86
ALTIN 2.444,47

Öğretmen Adayları Mülakata mı Karşı Yoksa Torpile mi?

Özel okullara ya da dershanelere müracaat eden öğretmen adayları oralarda yapılan mülakata hiç ses çıkarmazken devlet okulları için yapılacak mülakata neden tepki gösteriyorlar?.. Devlet okulları daha mı önemsiz yerler?.. Hayır.. **

Kamuda işe alımlarda mülakat meselesi çokça tartışılıyor.. Açık söylemek gerekirse öğretmen adaylarının mülalattan neden çekindiklerini ve kaldırılması için bastırdıklarını anlamak çok güç.. Bu apaçık bir kendine olan güvensizliğin yansıması.
**
Kimse kusura bakmasın da mülakat kamuda işe alımlarda bu devletin sigortasıdır.. Toptan mülakatı kaldırarak sistemi tamamen savunmasız bir hale getirirsniz ki bunun faturası ağır olur.. Öğretmen adayı kardeşim bir özel okula iş başvurusu yaptığında hangi aşamalardan geçiyor?.. Ya da bir dershaneye.. (artık dershane denmiyor sanırım) Adı her neyse..
Gidip kendinizi birilerine anlatıyorsunuz, öyle değil mi?..
Ne kadar iyi bir öğretmen olabileceğinizi söylüyorsunuz ve sizi dinleyen kişiyi ikna etmek için de çaba sarfediyorsunuz..
Çok özür dilerim de, bir dershaneye girebilmek için müdüründen patronuna bir sürü kişiyle görüşme yapılıyor da, devlet okuluna girmek için yapılacak mülakata neden itiraz ediliyor ki?....
Kim bilir size tanınan o hak ile birlikte; sahiden vatana, millete, memlekete hizmete hevesli kaç idealist gencin önüne geçiyorsunuz..
Bırakın da iki soru sorsunlar size, değil mi?..
**
Şimdi daha dürüst olacağım.. Elbette kamuya memur alımlarında çeşitli kriterler belirleniyor.. Kuşkusuz ki işler belli bir aşamaya geldiğinde ilgili kurumlardan bir güvelik soruşturması isteniyor.. Ve Göğsünü gere gere mülakat aşamasına geçtiğine göre bir öğretmen adayı; sabıkası, suça karışmışlığı vesairesi olmadığını anlıyoruz.. Evet belki de sahiden 22 yaşına kadar ne eline silah almış ne illegal bir örgütlenmenin içinde olmuş. Dolayısıyla istihbaratın takibine hiç takılmamış.. Olmaz mı?. Olabilir elbette..
Ama mülakata alıp bir dinliyorsunuz; adam askerime şehit diyemiyor terör örgütünden 'özgürlük savaşçısı gerillalar' diye bahsediyor..
Sorsan sabıkası yok.. Suça da karışmamış.. Dağa çıkmamış.. Hiç bir yasadışı oluşumun içinde yer almamış..
Anak, mülakata girene kadar siz bu adamın zihniyeti hakkında zerre kadar fikir sahibi olamıyorsunuz.. Merak ediyorum. Çocuğunuzun derslerine girsin ister misiniz böyle bir öğretmen?..
**
Diğer bir konu da özellikle bizim medyada sıkça yaşadığımız bir paradoks.. Yazılarını keyifle okuduğumuz bir dostumuzu, stüdyo söyleşisi için televizyona davet ediyoruz mesela.. Adam iki kelimeyi bir araya getirip doğru dürüst akıcı bir cümle kuramıyor.. Heyecandan eli ayağı birbirine dolaşıyor. O, yazarken sular seller gibi döktüren, deniz-derya gibi gazeteciler, kameranın ışığı yanınca, far görmüş tavşan gibi kalıveriyorlar.. Bunun o kadar çok örneğini yaşadım ki.. Peki, bu durum o yazarların kalitesine zerre kadar gölge düşürür mü?.. Asla.. .. Kimse kamera fobisi var diye, mikrofon önünde heyecanlanıyor diye bir kelime sihirbazı yazarı yerden yere vuracak değil.. Ama ne var?.. Yapımcı, bir daha o kişiyi televizyon programına davet etmez.. Artık o yapımcı için o yazar, bir televizyon yorumcusu değildir ve epey bir süre de olmayacaktır.. Tıpkı bunun gibi.. Bir konuyu çok iyi bilmek.. Hatta Türkiye'de o konuyu en iyi bilen kişi olmak.. 20-30 kişilik sınıfta onu anlatacak medeni cesarete sahip olacağınız anlamına gelmez.. En iyi siz bilirsiniz ama konuyu sizin kadar iyi bilmese de sizin bilgilerinizden istifade ederek dersine çalışan bir öğretmen belki de çok daha iyi öğretecektir.. Bu ölçümü ancak ve ancak yüzyüze yapabilirsiniz..
**
Mülakata olan defansın ana nedeni liyakatsiz kadrolar tarafından seçilecek olma kaygısı.. Ya da Torpillilerin mülakat bahanesiyle hak edenlerin önüne geçeceği varsayımı... Bu olmaz mı?.. Olabilir.. Olmamış mıdır?.. Olmuştur elbette.. Şimdi hemen AK Parti'den örnekler vermeye kalkacak okuyucular.. 'Hayır' diyecek buna itiraz edecek veriye sahip değilim.. Ama kamuda kadrolaşmanın mucidi olan CHP'nin ikrarlarını da hatırlamakta yarar var.. DYP-SHP Hükümetleri dönemlerinde özellikle yargıda nasıl kadrolaşıldığını o kadrolaşmayı yapan isimler bizzat anlattılar biliyorsunuz.. Dönemin Adalet Bakanı Mehmet Moğultay partisinin bir kongresinde yaptığı konuşmada; “Evet, hükümetten sınavlı beş bin kişilik kadro çıkarttım. Doğu’dan Güneydoğu’dan gelen insanlar aç mı, işsiz mi kalsın? Bu kadroları örgütüme vermeyip de milliyetçilere mi verseydim? Seyfi Oktay ve benim dönemimde de iki bin hakim aldık. Bu aldığımız kadrolar, ileride yeşerecek demokrat insanlardır. Yaptığım suçsa işlemeye devam edeceğim. Ben yılmayacağım, bu makamı da terk etmeyeceğim” demişti.. Yani bugün 'mülakat' konusunda ortalığı yangın yeri gibi gösteren CHP'nin mazisi hiç de temiz değil bu konuda..
**
Ama gelin kavgamızı buradan verelim.. Diyelim ki kamuya memur alımında kimseye hakkaniyet ölçüsü dışında öncelik tanınmasın.. Gelin hep birlikte bunun için savaşalım.. Bunun yolu mülakatın kaldırılması değil.. Mülakat yapacak kadrolara duyulacak güvenin tesis edilmesi..