BIST 10.083
DOLAR 32,42
EURO 34,74
ALTIN 2.431,71
HABER /  POLİTİKA

Leyla Zana şimdi çok pişman

Meclis'te Kürtçe yemin ederek Türkiye'yi karıştıran Zana şu aralar çok pişman olduğunu söylüyor..

Abone ol

Zana'nın bu pişmanlığını anlattığı izim olan Fehmi Işıklar, Radikal'den Neşe Düzel'e konuştu:

DTP ile PKK arasında ihtilaf var. PKK, seçime 'parti' olarak girilmesini istiyor. DTP'li arkadaşların eğilimi ise seçime bağımsız aday olarak girip Meclis'te bağımsız grup kurmak

AKP halka daha çekici gelmeye başladı. Çünkü iktidar nimetlerinden yararlanmak istiyor insanlar. Güney Doğu 'dine' kayıyor deniyor ya... Görecekseniz bu oylar AKP'ye gidecek

NEDEN? Fehmi Işıklar

Yılın son haftasında birdenbire Kürt sorununda bir hareketlilik belirdi. Başta Radikal'in Ankara temsilcisi Murat Yetkin ve birçok gazeteci yeni gelişmelerin işaretlerini verdi. Bu yıl yapılacak genel seçimlerde, Güneydoğu'da farklı görüntülerin ortaya çıkabileceği söylendi. Murat Yetkin, AKP'nin bölgede oylarını artıracağını ileri sürdü. Tam bu sırada, DTP'nin başkanı Ahmet Türk, 'Diyarbakır halkının kendilerini yalnız bıraktığından' yakındı. G. Doğu'da siyasi bir hareketlenme olduğu seziliyordu. Ne oluyordu o bölgede? G. Doğu seçimlerde Türkiye'yi şaşırtmaya mı hazırlanıyordu? Kürt seçmenin tercihlerinde değişiklik mi oluyordu? Bu soruları, kapatılan HEP'in başkanı, SHP'nin eski milletvekili ve şimdi MYK üyesi Fehmi Işıklar'a sorduk.
O bölgede özellikle siyaset-ticaret ekseninde yenilikler meydana geldiğini öğrendik.

Daha önce Demokratik Toplum Partisi için, 'Bizim tabanımız PKK'yla aynıdır' diyen Ahmet Türk, Ankara'ya düzenledikleri yürüyüşe katılımın çok az olmasıyla ilgili olarak 'Halk bizi Diyarbakır'da yalnız bıraktı' dedi. DTP Başkanı Ahmet Türk'ün bu sözlerini nasıl yorumluyorsunuz?

Ahmet Türk'ün sözleri iki nedene dayanabilir. Bir, halkın yürüyüşe katılımını PKK engellemiş olabilir. Çünkü PKK, DTP'nin çalışmalarından memnun olmayabilir. İki, halk sadece Kürt konusuna odaklanan bir partiyi yeterli bulmuyor, desteklemiyor olabilir. Halk artık kendi günlük sorunlarına çözüm getiren bir partiyi istiyor olabilir. Bence, halkın DTP'yi yalnız bırakmasında ikinci nedenin etkisi büyük değil.

Niye? Halk, kendi günlük sorunlarına çözüm getirmeyen bir siyasi partiden uzaklaşmaz mı?

Genel sorunlara çözüm önerilerinin yetersiz olduğunu DTP'liler de söylüyor. İşsizlik, yoksulluk, sağlık, eğitim, dış ticaretle ilgili projeleri neler, belli değil. Ama DTP bu politikasızlıktan ötürü ancak yüzde 5 taban kaybeder o kadar. Bence PKK ile DTP arasında bir ihtilaf, çekişme ve bir sürtüşme var.

DTP, Öcalan'ın İmralı'dan talimatıyla kurulan ve adını bile Öcalan'ın koyduğu bir siyasi parti değil mi? DTP ile PKK arasında ne tür bir ihtilaf olabilir?

Bu ihtilafın hangi konuda olduğu henüz açığa çıkmadı. Ama tabanları aynıysa, DTP'nin yürüyüşüne tabanın katılması ya da partisini Ankara'ya uğurlaması gerekirdi. Eğer katılmıyorsa, aynı tabana sahip olduğu söylenen başka bir merci bu katılımı önlemiş olabilir. Ahmet Türk bunu tam söyleyemiyor. Sadece halka sitem ediyor. Şu unutulmamalı. DTP ile PKK zaman zaman farklı görüş dile getiriyorlar. Mesela PKK, DTP'lilerin seçimde bağımsız aday olmalarını istemiyor. Seçime parti olarak girmelerini istiyor. Bu arkadaşlarımızın eğilimi ise seçime bağımsız aday olarak girip, Meclis'te bağımsız bir grup kurmak. Bu, PKK ile aralarındaki çok temel bir ayrılık.

Seçime bağımsız aday olarak mı yoksa parti olarak mı girmenin milletvekili seçilmede daha büyük bir şansı var?

Bağımsız adayın şansı daha fazla olabilir. Çünkü parti olarak seçime girildiğinde önünde Türkiye barajı var. Bağımsız aday olunduğunda ise önünde bölge barajı var.

PKK'ya çok yakın duran DTP, acaba PKK'nın iki yıldır tekrar başlatıp tırmandırdığı eylemleri yüzünden mi oy kaybediyor?

Olabilir. Bölge insanı artık silah ve şiddetten nefret ediyor. Yaşamından şiddetin çıkarılmasını istiyor. Cenaze ve taziyelerde bile barışı savunuyor. Çocuğu ölmüş anne, 'Artık kurşun sıkılmasın. Başka çocuklar ölmesin, barış istiyoruz' diye ağlıyor. Eskiden böyle değildi. 'Bu ölümün intikamı alınır' diyordu insanlar. Şimdi 'İntikam alınmasın, kimse ölmesin' diyorlar. Zaten tabanda böyle bir değişim olduğu için PKK ateşkes ilan etti. Ama tek taraflı düşünmemek lazım. Her türlü şiddeti hayatımızdan çıkarmalıyız. Devlet şiddete başvurmadıkça terör örgütü çok büyük kayba uğrar. Türkiye'nin şu anda çok ciddi olarak barışa ihtiyacı var. Türkiye'de ve K. Irak'ta dağdaki gençlerin sayısının 5 bin olduğu söyleniyor. Kim bu silahlı gençler?

Kim?

Bunlara terörist, gerilla ya da militan deniyor. Bu eli silahlı gençler sadece PKK'lı ailelerin çocukları değil. Bildiğim için söylüyorum. Bunlar AKP'li ailelerin de çocukları. Bunlar, DYP'li, SHP'li, ANAP'lı ailelerin de çocukları. Bunlar partisiz insanların da çocukları. Bunlar Kürt halkının çocukları ve artık insanlar çocuklarının ölmesini istemiyor. Ateşin kesilmesini istiyorlar. Eskiden insanlar bunu dile getirmiyordu. Baskı, zulüm, işkence vardı. 'Hiç olmazsa gitsin dağda çarpışsın' diyordu. Dağa gitmiş olmasını makul görüyordu. Şimdi makul karşılamıyor, 'Gitmesin, dağdan insin' diyor. Asker ise 'Dağda tek terörist kalmayıncaya kadar operasyonlara devam edeceğiz' diyor. Bu, geçerli bir yol değil. Ama buna ne CHP, ne AKP itiraz ediyor.

Murat Yetkin, AKP'nin oylarını bölgede artıracağını yazdı. AKP neden bölge halkına daha çekici gelmeye başladı?

Bölge halkına daha çekici gelmeye başladı çünkü insanlar iktidar nimetlerinden yararlanmak istiyor. Güneydoğu'da oyların dine kaydığı söyleniyor ya... Göreceksiniz, bu oylar AKP'ye gidecek. Zaten bu kesimler, AKP'yi, din açısından yetersiz bulduklarından değil, kendilerine sağladığı imkânları yetersiz bulduklarından eleştiriyorlar.

Kuzey Irak'ta Mesut Barzani'nin ve onun kurduğu devletin varlığı, Güneydoğu'daki siyasi gelişmeleri nasıl etkiliyor?

G. Doğu'da halk Barzani'ye sempatiyle bakıyor. Halkın sempatisi eskiden bu kadar değildi. Şimdi sıradan bir Kürt, 'Hiç olmazsa bir devletimiz var. K. Irak'ta bir devletimiz olursa, biz Türkiye'de daha kuvvetleniriz. Bize bu kadar baskı yapılmaz' diyor. Bu, çok gerçekçi bir değerlendirme. Bizimkiler de bunu biliyor ve Kürt devletinin kurulmaması için uğraşıyor. Çünkü K. Irak'taki Kürt devleti yerleşik hale geldikçe, Türkiye daha demokratik davranacak, Kürtlere baskı yapamayacak.

Barzani'ye yakın duran Şerafettin Elçi de 'federasyon' isteyen bir parti kurdu. Federasyon fikri Kürtlere çekici gelir mi?

Kürtler için federasyon soyut bir olay. Nedir tam anlaşılmış değil. Kürtlerin gündeminde şu anda federasyon diye bir şey yok. Kürtlerin gündeminde çocuklarının ölümden kurtarılması, şiddetin durdurulması var. Halkın gündeminde yoksulluktan kurtulmak var. Halk, bölgeye ekonomik rahatlamanın ancak barış ve demokrasi sonucunda geleceğini biliyor. Yoksulluğun ancak barış ve demokrasiyle biteceğini biliyor. Onun için de insanlar önce barış ve demokrasi istiyor. Kürtler şu anda federasyon istemiyor. İnsan haklarına dayalı eşit yurttaş muamelesi görebileceği demokratik bir ortam istiyor Kürtler. Boşaltılan köyüne geri dönebilmek istiyor. Bir dram yaşanıyor. İnsanlar hâlâ köylerine geri dönemiyor.

Sol partilerin adı G. Doğu siyasetinde neredeyse hiç geçmiyor. Niye sol partiler Kürt halkıyla yakın bir ilişki kuramıyor?

Türkiye'de sol, çokkültürlülük konusunda yeterli anlayışa sahip değil. CHP'yle başlarsak... Sol, resmi devlet ideolojisini savunuyor. Öyle ki Baykal, 'Önce Cumhuriyet'i korumalıyız' diyor. Cumhuriyet'le demokrasinin bağını kuramayan bir anlayışa sol diyebilir misiniz? Sol değil bu. Halk da haksız değil. Her türlü fedakârlığı yapıp bu ülkede solu iktidara getirdi. Ama sol, iktidar olduktan sonra sol olma niteliğini kaybetti. Böyle kötü örnekler varken, CHP dışındaki sol kendisinin de iktidarda değişmeyeceği konusunda halkı nasıl ikna edecek?

En çok faili meçhul cinayet, devlet baskısı, şiddet 1990'ların başında SHP-DYP koalisyon hükümeti döneminde yaşandı. Güneydoğu'da halkın sol partilerden uzaklaşmasında SHP'nin de payı olmadı mı?

Olmuştur, ama Erdal İnönü 1991 seçimlerinde HEP'le işbirliği yapmasından ve HEP'li milletvekillerini Meclis'e taşımasından ötürü takdir ediliyor Güneydoğu'da. Leyla Zana'lar Meclis'te Kürtçe yemin ettiğinde, Erdal beyle ben gece yarısı oturup konuştuk. 'Sayın Işıklar, keşke İsviçre gibi olsak' dedi bana. 'Keşke arkadaşlar anadilleriyle konuşsa ve resmi bir tercüman olsa da, onları dinlesek. Kuşkusuz kendilerini daha iyi ifade edebilirler ama Türkiye'nin bugünkü koşulları buna elverişli değil. Arkadaşlar bunu anlayamıyor' dedi. Anlaşılıyor ki, Erdal İnönü de düşüncelerini hayata geçirecek ortamı bulamadı. Biz Erdal beye bazı şeyleri yaptıramadık.

Neleri yaptıramadınız?

HEP'li arkadaşlar SHP'den ayrılmayabilirdi. Ayrılma nedenleri bölgedeki SHP yönetimiydi. Mesela SHP'nin Van İl Başkanı korucubaşıydı. İl başkanı korucubaşı olan bir SHP'yle işbirliğinin devamına bölge halkı nasıl bakar? Bölge halkı bu partiye yüzde 70 oy getirmiş ama temsilcileri bunlar. Erdal bey bu arkadaşları görevden uzaklaştıramadı. Ve HEP'liler, SHP listesinden milletvekili seçildikten sonra SHP'den ayrılmak zorunda kaldılar. Çünkü halk baskı yaptı. Kürtçe yemin etmeye gelince... Şimdi aramızda dostça konuşmalarda, yapılanın yanlış olduğunu konuşuyoruz. 'Keşke yapmasaydık, keşke ayrılmasaydık' diyorlar.

Ne değişirdi peki?

'En çok devlet baskısı ve faili meçhul o dönemde yaşandı' diyorsunuz. İşte bunların hiçbiri olamazdı. SHP-DYP koalisyonunun uyguladığı Kürt politikası uygulanamazdı. Çünkü o baskıcı politikalara SHP'nin desteği olmazdı. SHP koalisyonu bozardı. HEP'le ittifak sonucunda SHP'nin arkasında çok büyük halk desteği vardı. SHP, bize rağmen o politikalara 'Evet' diyemezdi. Kürt sorunu demokratik sivil bir alanda çözülürdü. Çünkü biz sivil bir inisiyatif merkezi oluşturmuştuk. Halkın desteği demokratik alana, sivile doğru kayıyordu. PKK'nin dışında çok ciddi bir kitle desteğimiz vardı. O yok edildi. Bizim arkadaşlar önce yeminle, sonra da SHP'den ayrılmakla yanlış yaptılar. Kürt meselesine zarar verildi. Dünya kadar insan öldü.

Kürt milletvekilleri Meclis'e girmenin büyük bir fırsat olduğunu göremediler mi?

Göremediler. Şimdi yanlış yaptıklarını söylüyorlar. Leyla da söylüyor, Orhan Doğan da söylüyor, diğerleri de söylüyor. 'Hata yaptık' diyorlar.

Şimdi partiniz SHP'nin Kürt sorunuyla ilgili politikası ne?

Barışın ve kalkınmanın, demokratik bir tartışma ortamında ülkenin bütünlüğü korunarak gerçekleşmesini istiyoruz biz. Dağdaki gençler Kürt halkının çocukları ve dağda o gençler varken, Türkiye başka bir sorunu, konuyu sağlıklı tartışamaz. Bunların silahtan arındırılıp dağdan indirilmesi gerekir. Ama bu sanıldığı kadar kolay değil. Diyelim ki silahlarını teslim edip dağdan indiler ve onlara 'Bundan sonraki yaşamınızı yasalara uygun olarak düzenleyin' denildi.

Yani genel af çıkarıldı...

Evet. Genel af da yetmiyor. Bu gençler okumamış, mesleği yok. Üstelik askerliğini de yapmamış. Bunlar önce askere alınacaklar. Peki sonra ne yapacaklar? İş bulmaları çok zor. Bunların kimi yeraltına kayacak, mafyaya girecek. Çünkü eline silah almamış, dağa çıkmamış, üstelik okumuş dünya kadar işsiz genç var bu ülkede. Ayrıca köyü boşaltılanlar da hâlâ köylerine dönememiş. Bunların çocukları da şehirlerde ya sokak çocuğu, ya kapkaççı, ya tinerci olmuş. Devlet Kürt sorununu çözmek için bakışını değiştirmeli.

Devletin bakışı ne olmalı sizce?

Devlet, Kürt halkına emperyalist devletler tarafından büyük bir haksızlık yapıldığını ve bu halkın Türkiye, İran, Irak ve Suriye arasında parçalara bölündüğünü kabul etmek zorunda. Türkiye, geçmişte Kürt halkını bölen ve bugün Kürtlere müthiş ilgi duyan Fransa, İngiltere gibi AB ülkelerine ve biraz da ABD'ye dönüp 'Bu sorunun çözümü için sizlerden katkı bekliyorum. Sınırlarınızı açın ve 5 bin genci alın, eğitimlerini tamamlayın, bunlara meslek edindirin' demeli. Türkiye'nin bu sorunla yakından ilgilenenlere bunu söylemeye hakkı var. Ayrıca Türkiye AB ülkelerinden, köye dönüş projesinin finansmanına da katkı istemeli.

Türk ordusunun baharda Kandil'e operasyon yapacağından söz ediliyor...

Aslında 'Kandil'e operasyon' adı altında Kürt devletinin kurulması engellenmek isteniyor. Niyet, Kuzey Irak'ta teyakkuz halinde bulunmak, orada konuşlanmak ve Kürt devletinin kurulmasını önlemektir. Kandil'e ortak operasyon için İran ve Suriye ikna edilmeye çalışılıyor. Kandil'e onlarla birlikte operasyon yapılmak isteniyor. Tayyip Erdoğan'ın İran gezisi, Suriye'yle görüşmeleri bunun içindi.

'Kürtler düz ovada siyaset yapsınlar' diyen Mehmet Ağar'ın bölgedeki şansı nedir peki?

DTP'nin oyları Ağar'a gitmez, ama DTP'nin dışındaki tabanın Ağar'a ilgisi, sempatisi artar. Ağar'a daha önce kızıldığı gibi kızılmayacak bölgede artık. Ama Ağar bu hamleyi, bölgeden oy almak için yapmadı. Bu hamleyi üç nedenle yaptı. Bir, Demokrat Parti ve Adalet Partisi, belli kurumlara karşı sivil bir hareketti. Kendi ideolojisiyle Ağar, bu sivil olma özelliğine zarar verir gibi oldu ve DYP'de tartışıldı. Bu hamle, öncelikle Ağar'ın partinin misyonuyla uygun hale gelme ve sivil olma sorunudur. İki... Ağar, baskıyla, zorla, öldürerek sorunun çözülemeyeceğini gördü. Çok insan işkenceden geçti, faili meçhul oldu ama yenileri geldi. Üçüncüsü... Kuzey Irak'ta iş yapan birçok Türk ve Kürt işadamı var. Barış ortamı onların çıkarına. Çünkü onların K. Irak'la ticaretine imkân tanıyor. DYP de sermayenin, esnafın,tüccarın partisi olduğu için onların çıkarına uygun davranmış oluyor.

Ağar'ı destekleyen aşiretler çıkar mı?

Var zaten. Ağar, devletin yanında olan aşiretlerin desteğini alır. Aşiret reisleri de K. Irak'ta iş yapıyorlar.

Bunlar korucu aşiretleri mi?

Hepsi değil. Korucu olan var olmayan var. Ama şu gerçek var. Bugün barış, devlete yakın aşiretlerin çıkarınadır. Şimdi bakın... Kuzey Irak'taki iş imkânı yeni ortaya çıktı. Şu anda yeni duruma göre herkes tavır ve siyaset belirliyor. Kuzey Irak'la ticaret yapanlar, ki bunların arasında korucu aşiretler de var, artık bunlar bölgede silahlı çatışmadan yana değiller. Çünkü Barzani ve Talabani korucu aşiretine iş vermez. Dolayısıyla onların karşı çıktığı kişiler de K. Kuzey Irak'ta iş alamaz. Ama Güneydoğu'da barış olursa, herkes Kuzey Irak'ta iş alabilir. Çünkü bu durumda Barzani ve Talabani işadamları arasında bir ayırım yapmaz. Korucu ayırımı olmaz. Bu yüzden barışı destekliyorlar. Güneydoğu'da hem siyasi hem ticari yönden ortaya çıkan yeni bir durum bu. Siyaset ve ticaret at başı gidiyor, birbirini tamamlıyor.

Eskiden savaştan para kazanan aşiretler şimdi barıştan mı para kazanacaklar?

Aynen öyle. Hâlâ savaştan yana olanlar, koruculuktan gelir elde eden aşiretler var ama ticarete yönelmiş olan ve barış ortamında daha çok kâr edeceğini düşünen aşiretler de var. Anlayacağınız bölgede herkes yeni duruma göre siyasetini belirliyor.