BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67
HABER /  MEDYA

İngiltere Başbakanı Cameron zorda!

Guardian gazetesine ajan baskınının ardından, İngiltere basın özgürlüğü tartışmalarıyla çalkalanıyor. Son haberler, talimatın bizzat Başbakan David Cameron’un yakın çevresinden geldiğini gösteriyor.

Abone ol

Amerikan ve İngiliz istihbaratlarının dünya çapında milyonlarca internet ve telefon bağlantısını izlediği yönündeki verilerin eski CIA çalışanı Edward Snowden tarafından ifşa edilmesiyle patlak veren skandal her geçen gün yeni boyutlar kazanıyor.

Bu bilgileri yayınlayan Guardian gazetesinin genel yayın yönetmeni Alan Rusbridger’ın, iki istihbarat çalışanının gazeteye gelerek sabit disklerin imha edilmesini talep ettiklerini açıklaması tartışmaları alevlendirdi. Rusbridger, bu ziyareti gazetenin uzun geçmişindeki en garip anlardan biri olarak nitelendirdi. Rusbridger "Kendilerine gösterdiğimiz bilgisayarların kullandığımız bilgisayarlar olduğuna güvenip bizimle bodrum katına indiler. Bilgisayarda şunu şunu şunu sil dediler. Bir daha asla okunamayacak ya da onarılamayacak şekilde. Evet. Böyle garip bir andı. Talimatları üzerine bilgisayarları kullanılamaz hale getirdik" diye konuştu.

TALİMATI KİM VERDİ?

Ancak istihbaratçıların, binlerce belge içeren bu verilerin daha önce kopyalanmış olup olmadığıyla ilgilenmemesi dikkat çekici. Rusbridger de bu soru karşısında şaşkınlığını gizlemiyor ve "Ne değişti ya da Londra’daki bir kopyanın imha edilmesi onlar için niye önemliydi, bilmiyorum. Ancak benzer koşullarda Amerika’da tutulan kopya konusunda oldukça ilgisizlerdi" şeklinde konuşuyor.

Guardian Genel Yayın Yönetmeni Alan Rusbridger, iki ay önce ‘başbakan adına hareket ettiğini söyleyen çok üst düzey bir hükümet yetkilisinin’ kendisiyle temas kurduğunu belirtmiş, bu kişinin daha sonraki iki buluşmada üzerinde çalıştıkları tüm materyali kendilerine vermeleri ya da imha etmeleri talebinde bulunduğunu kaydetmişti.

İngiltere’nin önde gelen yayın kuruluşları BBC, Independent ve Daily Mail, baskın talimatının Başbakan Cameron’un çok yakın çevresinden geldiği yönünde birbiriyle örtüşen haberler yayımladı. İngiliz yayın kuruluşları bu ismin Cameron’un başbakanlık müsteşarı Jeremy Heywood olduğunu bildirdi. En üst düzey hükümet danışmanı statüsünde bulunan Heywood, bakanlar kurulu toplantılarında Cameron’un yanında oturuyor.

"KIRMIZI ÇİZGİ AŞILDI"

Son bilgiler ışığında hükümet üzerindeki baskı artıyor. İngiliz hükümeti sözcüsü, münferit vakalarla ilgili yorum yapamayacaklarını belirtti, “Ancak son derece hassas bilgiler güvenli bir ortamda saklanmıyorsa hükümet yükümlülüğünü yerine getirip bunları güvenliğe almak zorundadır” diye konuştu.

Alman hükümeti ise bu müdahale ile kırmızı çizginin aşıldığı görüşünde. Federal hükümetin insan hakları sorumlusu Markus Löning, Berliner Zeitung’a verdiği demeçte, Rusbridger’in tasvir ettiği olayın ardından bir hayli sarsıldığını belirtti ve İngiltere’deki basın ve ifade özgürlüğü konusunda endişelendiğini söyledi.

Alman Gazeteciler Sendikası (DJV) da Guardian’a yapılan baskını eleştirdi ve bunu, basın özgürlüğüne yapılan bir saldırı olarak değerlendirdi. Sendikanın Sözcüsü Hendrik Zörner, böyle bir şeyin Almanya’da mümkün olmayacağını söyledi. Zörner "Hayır, bu bizde söz konusu olmaz. Alman yasaları, ister Anayasayı Koruma Teşkilatı ister Dış İstihbarat Teşkilatı olsun, istihbarat birimi çalışanlarının, bir gazetenin yazı işlerinde boy gösterip, araştırma amaçlı kullanılan malzemelerin yok edilmesini denetlemesine izin vermiyor" diye konuştu.

GİZLİ BELGELER VE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ

Bununla birlikte Berlin Teknik Üniversitesi’nin Medya Bilimleri Bölümü'nden Profesör Norbert Bolz, söz konusu durumun araştırmacı gazetecilikten çok daha farklı değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyor. Bolz, bunu şöyle açıklıyor: "Sınırsız bir ifade ve basın özgürlüğü için çırpınan gazetecilerin verdiği tepki, çok normal ve tamamen anlaşılabilir. Diğer yandan şunu da görmek lazım; klasik devlet menfaatleri vardır ve bunlar içinde, tam da bu gizli belgeler gibi hassas bilgiler, mutlak basın özgürlüğü ile uyumlu değildir."

Bolz, İngiliz hükümetinin tutumunda gelecekte bir değişiklik olmasını beklemiyor, hükümetin sadece taktiğini değiştirebileceğini düşünüyor.