BIST 9.693
DOLAR 32,50
EURO 34,69
ALTIN 2.499,53
HABER /  GÜNCEL

Gezi olaylarının arkasından onlar çıktı!

Türkiye'de pek çok karanlık olayların arkasında olduğu gibi Gezi Parkı olaylarının arkasından da Özel Harp Dairesi çıktı.

Abone ol

BANU İRİÇ
İNTERNETHABER.COM (RÖPORTAJ)- Taksim'de Gezi Parkı'nın yıkılıp ağaçların kesilmesine tepki olarak başlayan eylemlerin içerisine şiddetin karışmasıyla kafalarda soru işaretleri bırakan Gezi Parkı eylemleri için iddialı bilgiler ortaya çıkmaya başladı. Medyada yer alan haberlerde istihbarat birimlerinin olayın sokak eylemlerine dönüşmesinde Beyaz Kuvvetlerin varlığını tespit etmişti.

Birkaç ağaç için başladığı söylenen Taksim olaylarının hızla tüm yurda yayılmasının arkasında derin güçler mi var?.. İstihbarata takılan telefon görüşmelerinde aynı anda tüm illerde olayları yönlendiren güçlerin varlığı Özel Harp'e mi işaret ediyor? Yakın zamanda yaşanan ve Gezi olaylarına benzeyen kitlesel hareketlenmeler aynı güçlerin işi mi?

Bu soruların cevabını "Ordu Suikast Düzenler Mi?" kitabının yazarı ve kontrgerilla.com isimli sitesinde analiz yayınlayan araştırmacı Abdullah Harun'a sorduk.

Gezi Parkı olaylarının arkasında ne var?

Taksim Gezi Parkı olayları bir kaç gündür Türkiye'yi derinden sarsıyor. Dile getirilen şüpheler ve


Gezi Parkı'nda derin yapı yeniden mi dirildi?

Dün ortaya çıkan şok telefon görüşmeleri ile yukarıda sıraladığımız bilgilerden hareketle, normal bir protesto olayı olmadığı giderek anlaşılan Taksim Gezi olaylarının arkasından da bu Daire'nin çıktığı söylenebilir.

Daire'nin, 1000 yıl sürecekken 15 yılda Ankara Sincan cezaevinde son bulan ve bugün iddianamesi kabul edilerek davası açılan 28 Şubat sürecinin tekrar diriltilmesi için Taksim'de Gezi'ye çıktığı söylenebilir.

İç düşman olarak görülen Erdoğan hükümetine ve din devrimi süreci diye nitelenen hükümet icraatlarına karşı büyük bir saldırıya geçtiği dile getiriliyor.

CEMAAT OLAYLARIN ARKASINDA MI?

Cemaat ile ilgili de bazı iddialar var...

Yine Başbakan Erdoğan'a terörü bitirmek için yaptığı hamlelerin ardından kendisine yargı yoluyla yöneltilen 'sivil darbe' girişimini hatırlayalım.

MİT Müsteşarı üzerinden düzenlenen çok ama çok ilginç olan bu hamle, Erdoğan'ın hızlıca hareket etmesiyle akamete uğratıldı. Bu hamlenin ardında bir cemaatin olduğu da ileri sürüldü.

Bazı ilginç gelişmeler bu iddiayı güçlendirdi. Son günlerde gerçekleşen olayların ardındaki güçlerin arasında da aynı kesimin yer aldığı ileri sürülüyor.

O kesimin basılı, televizyon ve internet medya organlarına bakıldığında bu iddiayı güçlendiren yayın politikası gözleniyor.

Son dönemde hükümetle bu cemaat arasında yaşanan gerilim ile darbelere karşı yıllardır izlenen yayın politikasının son günlerde terkedilerek yerine Başbakan'ı sürekli hedef gösteren yayın ve haberlerin yayınlanmakta oluşu da dikkati çekiyor. İlginçtir MİT krizi olayında da benzer bir yayın politikası gözlenmişti. Kafaları karıştıran bu ayrıntılar tesadüf olabilir mi?

ortaya çıkan bazı ayrıntılar, Özel Harp'in olayların ardında olup olmadığı sorusuna yol açıyor.

Özel Harp'in Gezi olaylarında devrede olup olmadı iddiasını dile getirebilmek için belge ve bilgi gibi en azından bir adet somut bulgunun olması gerekir. Somut bulgular olmadan bu iddiayı dile getirmek komploculuktan öte geçmeyecektir. Buna dikkat ederek olaylara baktığımız zaman "Taksim Gezi olaylarının arkasında Özel Harp var mı?" sorusunu "Evet" olarak cevaplayabiliriz.

Yetkililerin elinde bu konuda neler var henüz bilmiyoruz. Ancak son bir kaç günde ortaya çıkan bazı deliller ile daha önce elde edilenler, Özel Harp'in devrede olduğunu gösteriyor. Bir gazetede verilen haberdeki bilgiler, Gezi için somut ilk delil sayılabilir. Buna göre, “İstihbarat birimleri, Taksim Gezi Parkı protestolarının organize sokak olaylarına dönüşmesinde Özel Harp Dairesi'nin sivil yapılanması olan 'Beyaz Kuvvetler' parmağını tespit etti."

28 Şubat ve Gezi olaylarını birbirine benzetebilir miyiz?

28 Şubat davasının Taksim'deki Gezi olaylarıyla ilginç bir bağlantısı var. Çünkü, 1997 yılındaki 28 Şubat post modern darbe sürecinde sadece askeri hareketlenmeler yaşanmadı. Bugünlerde Taksim Gezi olayları kapsamında eylemciler tarafından başlatılan tencere-tavaya vurarak hükümet ve onu seçenler üzerinde baskı kurma eyleminin bir benzeri o süreçte yaşandı. Hükümeti devirmek isteyen bazı kesimler askerlere destek vererek ışıkları akşam 21.00'de kapa-aç eylemi yapmıştı. Bu eylem, Sincan'da tankların şehir ortasından yürütülmesi ile birlikte 28 Şubat darbe sürecinin simgelerinden biri haline gelmişti.

Sosyal medyadaki örgütlenmeden anlayabilir miyiz bunu?

İnternet tabanlı konuşmalar, aynı anda çok sayıda ilde patlak veren olayların anlık gelişmediğini ve planlı şekilde bir güç tarafından organize edildiğini gösteriyor. O konuşmalardan bir bölümü şu şekildeydi: 'Çayyolu çok sakin ne oluyoruz? Son durum nedir Kızılay'da? Görüşmeleri saklı tutun, araya girenleri kanal liderine bildirin o kişiyi çıkarsın. Frekansa girenler var, deşifre oldu, Zello'dan başka frekansa geçin. Telefonla konuşmayın. Zello şifresini yüzyüze grup liderlerine ulaştırın o sizi bilgilendirir.'

Bu konuşma trafiği, olayların çeşitli illerde aynı anda patlak vermesi ve idaresinde bir gücün devrede olduğunu gösteriyor. Bu sevk ve idarenin, olaylarda yer alan terör örgütleri yöneticilerini aşan bir kriz idaresi olduğu da görülüyor. Özel Harp'in terör örgütleriyle bağlantısı 70'li yıllardan beri Türkiye'de çok konuşulmuştur. Ancak o yıllarda Özel Harp Dairesi bir tabu idi ve kimsenin dokunmaya gücü yetmiyordu. Bu nedenle bu daireyle ilgili çok sayıda ve somut resmi gelişmeye rağmen hiçbir sonuç alınamadı.

ÖZEL HARP DAİRESİ İCRAATLARI

İLK İCRAAT 6-7 EYLÜL OLAYLARI

Özel Harp Dairesi kendini ilk nasıl gösterdi?

İlk örnek olarak, 1955 yılındaki 6-7 Eylül olayları verilebilir. İki gün boyunca İstanbul'da yaşayan başta Rumlar olmak üzere azınlıklara yönelik tahrip ve yağma hareketine katılanlar dıştan bakıldığında sivil vatandaşlardı. Ancak araların sivil görevlilerin katıldığı ve kalabalıkları yönlendirdiği, saldırıların muhteşem bir Özel Harp Dairesi operasyonu olduğu, ilerleyen yıllarda bu Daire komutanının ağzından kaçırmasıyla ortaya çıktı. Bu güçlerin Kıbrıs'ta cami bile yaktığı yine aynı komutanın ağzından kaçırmasıyla belgelendi.

Faaliyetleri nelerdi?

Bir başka örnek, Başbakan Bülent Ecevit döneminde, 70'li yılların sonlarına doğru gençler arasında giderek tırmanan terör olaylarını araştıran Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz. Özel Harp Dairesi'nin terörün ardındaki merkez olduğunu tespit eden Öz, bir raporla durumu Başbakan Ecevit'e sundu. Yürüttüğü soruşturmayı tamamlayamadan kısa süre sonra da suikastte öldürüldü.

ECEVİT ÖZEL HARP DAİRESİNİN FARKINDAYDI

Dönemin yöneticileri durumun farkında mıydı?

Bu raporun sunulduğu Başbakan Ecevit, hem iktidarda hem muhalefette Özel Harp Dairesi konusunu hep gündemde tuttu. O, bu dairenin terörle bağlantısını en üst düzeyde dile getiren yetkili kişi oldu. Hatta Ecevit'in dile getirdiği bir cümle var ki, çok önemli. Taksim olaylarının nasıl birden büyüyerek yurda yayıldığını izah edebilecek bir içeriğe sahip. Ecevit, Özel Harp Dairesi'nin varlığını 70'li yıllarda Başbakan iken tesadüfen öğrenmiş, kendi ifadesiyle dehşete kapılmıştı.

Bazı ön hazırlıklardan sonra Daire'nin 'sivil uzantısı'nı ortadan kaldırmak ve dış etkilerden arındırmak, asli görevi ile sınırlamak üzere gereken adımları atmaya karar verdi. Ancak süreci tamamlayamadan muhalefete düştü. Sonra da konunun üzerini örtmeyi tercih etti. Neden örttüğünü de şöyle gerekçelendiriyordu:

"Bana, özsunuşta (brifingde) verilen bilgiler çok gizli olduğu için yeraltına kök salmış, adı sanı bilinmeyen kimselerden oluşan bir Örgüt'e karşı, muhalefette iken önlem alabilmemiz olanaksız olduğu için, hatta yapacağım açıklamalar üzerine, Kuruluş'un 'Sivil uzantısı'nda yer alanlardan bazılarının, korunma içgüdüsüyle, ülkede çok tehlikeli tertiplere yönelebileceklerinden kaygı duyduğum için, o acı Devlet Sırrı'nı bir zehir gibi içimde saklamak zorunda kaldım."

Yine Başbakan Ecevit'e yönelik çok ilginç bir suikast girişimi ile Demirel'in haber verdiği bir başka suikast ihbarı olayları da yaşandı. İki olay için de Ecevit, “Bu olaylar bende Özel Harp Dairesi çağrışımı yaptı” diyecekti.

DERTLERİ ÖZAL'I TASFİYE ETMEK

Özal suikastinde izleri var mı?

Diğer bir Başbakan Turgut Özal, kendisine 1987 yılında parti kongresinde düzenlenen suikast girişiminden yaralı olarak kurtuldu.

Özal'a suikast girişiminde bulunan kişi Afyon Dazkırı'da Ülkü Ocakları 2. başkanlığı yapmış olan Kartal Demirağ idi. Suikast olayını soruşturan savcı Uğur Tönük, Afyon Dazkırı'da bir kontrgerilla kampının varlığını keşfetti. Orada eğitim aldığı ortaya çıkan Demirağ sağcı militandı. Savcı Uğur Tönük bu ve bazı ek bilgilere ulaşınca iki general tarafından çağrıldı ve 'Devam etmeyin başınız ağrır' diyerek uyarıldı.

ÖZAL DOSYANIN KAPANMASINI İSTEDİ 

Özal'ın tutumu ne oldu? 

Bu generallerden birisi Özal Harp Dairesi'nin komutanlarından Sabri Yirmibeşoğlu idi. Yine o günlerde Savcı Tönük'in kızı kaçırıldı. Savcı soruşturmadan çekildi. Özal da soruşturmanın daha ileriye götürülmemesi için talimat verdi. Olay kapandı. Yakınlarının ifadelerine göre, cumhurbaşkanlığına hazırlanan Özal sorun çıkmasını istemiyordu.

O yüzden dosyanın kapatılmasını istedi. Buna karşı çıkan ve suikastin ardındaki güçlerle hesaplaşmak isteyen yakınlarını uyaran Özal şunları söylüyordu: "Çocuklar çok gençsiniz. Hesaplaşmaya girersek ülke kaybeder, ülke karışır. Tehdit altındayım, önümüzdeki bir yılı atlatmamız lazım. Bizim bu olayı çözdüğümüzü bunu yaptıranlar biliyorlar. Tekrar girişimde bulunamazlar. Can güvenliğinizin teminatı benim. Dertleri beni tasfiye etmek. 292 vekil bunların gözlerini korkuttu.
Anayasayı değiştireceğimizi düşünüyorlar. Bu işi unutun ve sakin olun. Bu bir yıl içinde bunlarla kavgaya girersek, kaybederiz."

Özal'a suikast davasına bunlar girdi mi? 

Bunları söyleyen Özal cumhurbaşkanı iken makamında hayatını kaybetti. 1993 yılında O ve ona bağlı bir çok komutan ve sivil şahıs peşpeşe hayatlarını kaybetti. Özal'ın bu daireye bağlı Ergenekon hücresi TUSHAD tarafından zehirlenerek öldürüldüğü iddiası geçtiğimiz aylarda kabul edilen "Özal'a Suikast" davası iddianamesine girdi.

20 yıllık zaman aşımına 1 gün varken açılan bu şok davada, Özal'ı öldürtmekle suçlanan Ergenekon sanığı Emekli Tuğgeneral Levent Ersöz önümüzdeki aylarda yargılanmaya başlayacak. Soruşturmayı sürdüren Savcı başka isimlerin peşinde.

ÖZAL HARP DAİRESİ ÖZAL DAVASI SAVCISINI TEHDİT ETTİ 

Özal'a Başbakanken düzenlenen suikasti soruşturan ilk Savcı Uğur Tönük, Özal soruşturmasını günümüzde yürüten savcıya verdiği ifadede Özel Harp tarafından tehdit edildiği ve kızının kaçırıldığı iddialarını doğruladı. Ergenekon'un halen faaliyette olduğu biliniyor. Geçtiğimiz aylarda Malatya Zirve katliamının ardında da bu örgütün bulunduğu somut delillerle iddia edildi. Savcının hazırladığı iddianame kabul edilerek dava açıldı.

TUSHAD nasıl ortaya çıktı? 

Davayla ilgili hazırlanan 19 sanıklı ek iddianamede halen Ergenekon sanığı olarak tutuklu yargılanmakta olan Emekli Orgeneral Hurşit Tolon'un, Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterliği görevini yürüttüğü 1993 yılında, Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde Türkiye Ulusal Stratejiler ve Harekât Dairesi (TUSHAD) isimli gizli bir yapılanmayı kurduğu ve Ergenekon terör örgütünün talimatları doğrultusunda eylemler yaptığı ileri sürülüyor.

Yine iddianameye göre TUSHAD isimli Ergenekon hücresi, Özel Harp Dairesi mensuplarından meydana gelmekte. Bu iddiaları doğrulayan çok sayıda yeni delil, dava sanığı bir binbaşının akrabası tarafından mahkemeye teslim edilen harddiskten çıktı. Yine diğer bir yeni delil İstanbul'daki Ergenekon davasına bakan mahkemeden Malatya savcılığına Erdoğan'a yönelik çok sayıda suikast girişimi yaşandı.

Atabeyler mangası Özel Harpçi subayların yer aldığı ilk suikast girişimi olayı değildi. 4x4'lük suikast planı olmasına karşın dava çok ilginç şekilde örtbas edildi. Tanksavar roketiyle Başbakanın uçağının düşürülmesi planı da yine Ergenekon soruşturması kapsamında soruşturulan diğer suikast girişimlerinden birisiydi. Ergenekon davasında savcılık mütalaasının açıklanmasının hemen ardından Başbakanlık ofisine düzenlenen roketatarlı saldırı ile Adalet Bakanlığına yönelik el bombalı saldırılar DHKP-C'nin imzasını taşısa da, bu örgütün Özel Harp'le açığa çıkan bağlantısı, saldırıların zamanlaması ve seçilen hedeflerin kimliği, eylemin kim tarafından ihale edildiğini gösteriyor.

ARINÇ SUİKASTİYLE DEŞİFRE OLAN ÖZEL HARP DAİRESİ

Arınç'a suikastteki Özel Harp Dairesi izi nedir?

Biraz daha detaya girelim. Çünkü çok ilginç bilgiler var.. 2009 sonunda Başbakan yardımcısı Bülent Arınç'a suikast iddiası üzerine başlatılan soruşturma, Özel Harp Dairesi'nde (ÖHD) 1 ay süren kozmik aramalarla derinleşti.

Türkiye bu gelişmelerle sarsıldı. 3 ay sonra Ankara'da esrarengiz bir kamyon ihbar üzerine durduruldu. Özel Harp Dairesi'ne ait olduğu ortaya çıkan kamyon 954 adet el bombası ile doluydu. O kamyondaki el bombalarının seri no'ları kayda alındı ve kamyon serbest bırakıldı. Kriminal inceleme sonuçları sarsıcı çıktı. 954 bombadan 317 tanesinin Ergenekon soruşturmalarında ve ayrıca 54 adet terör olayında ele geçirilen el bombalarıyla seri ve kafile no benzerliği tespit edildi.

Özel Harp yetkililerinin kamyon yakalandığında yaptıkları açıklamalara göre o bombalar yeni seri numara basımına götürülüyordu. Bunun bir anlamı, izlerin silineceği idi. Bu şok durumu, o zamanki haberlerimizde 'nereye terör lazımsa oraya bomba temin edilir' diyerek ifade etmiş, şaşkınlığımızı belirtmiştik.

317 bomba olayı o günlerde soruşturulmadı. Ancak geçtiğimiz haftalarda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın soruşturmayı yeniden başlattığı ortaya çıktı.

ÖZEL HARP'TE ARAMALAR YAPILDI OLAYLAR BAŞLADI

Arınç'a suikast soruşturmasından sonra neler oldu?

Taksim'den tüm yurda aynı anda yayılan Gezi olaylarını anımsatır şekilde o günlerde başka ilginç gelişmeler de yaşandı. Özel Harp Dairesi'nin üzerine gidilmeye neden olan Arınç'a suikast soruşturmasının ardından İzmir, Selendi, Edirne, Erzincan, Kars, Tire, Kırklareli, Trabzon, Muğla, İnegöl ve Hatay Dörtyol gibi bazı il ve ilçelerde karışıklıklar meydana geldi.

Bir örnek olarak, Edirne’de 5 DHKP-C’linin tutuklanmasının ardından gerginlik yaşandı. Ergenekon'a taşeronluk yapmakla suçlanan ve Derin-Sol olarak da nitelendirilen bu örgüte mensup bir grup DHKP-C’li şehre girip basın açıklaması yaptıkları sırada linç girişimiyle karşılaştı. Edirne'deki olayda sadece Derin-Sol olarak da adlandırılan DHKP-C örgütü yer almadı.

Bu örgüt mensuplarına yönelik lince katılanların arasında da bazı derin kişiler tespit edildi. Günler öncesinden alarma geçen Edirne polisinin yaptığı kimlik kontrollerinde, şehir dışından gelen bazı kişilerin askeri istihbaratçılar ve emekli askerler oldukları belirlendi. Edirne emniyeti provokasyon ihtimali üzerinde durdu.

ÖZEL HARP DAİRESİ VE DHKP-C ORTAK EYLEMLERİ 

Bu endişeye Türk Ocakları da katıldı. Basında olayların arkasında Özel Harp Dairesi’ne bağlı yarı sivil ordu mensuplarının olduğu iddia edildi. Bu yarı-sivil gücün kozmik odada inceleme başlatıldığını görünce operasyonel olarak harekete geçmiş olabileceği söylendi. Siyaset bilimciler yeni provokasyonlar için uyardı. Basında o günlerde dile getirilen bu uyarıları doğrularcasına 2010 boyunca yukarıda belirttiğimiz il ve ilçelerde toplumsal kışkırtma olayları meydana geldi.

DHKP-C kullanılarak neler yapıldı?

Geçtiğimiz aylarda Ergenekon davasına bakan mahkeme, talep üzerine Malatya Zirve Katliamını soruşturan savcılığa ilginç bir belge gönderdi. Belgede Özel Harp Dairesi'ne bağlı bazı subayların Hatay bölgesinde DHKP-C ile ortak eylemler yürüttüğü belirtiliyordu.

Özel Harp Dairesi'nin sivil uzantıları nelerdir?

Özel Harp Dairesi'nin toplum içinde sivil görünümde görev yapan 100 bin sivil üyesi olduğu hep söylenirdi. Ancak bu rakam, Özel Harp'in kurucuları arasında yer alan Emekli Albay İsmail Tansu'ya bile abartılı gelmişti. Tansu, “Rakamı duyunca neredeyse aklım duracak. Mütemadiyen uyduruyorlar. Türkiye’deki tüm kötü işleri bu dairenin üzerine atıyorlar. Bu daire yasal olmayan bir işi yapmaz. Daire, kendi vazifesinin dışında örgüt kurmakla görevli değil... 150 bin kişinin ise bulunduğunu sanmıyorum” diye konuşmuştu.

Açıkçası yüzbinli rakam bu satırların yazarı olarak bize dahi abartılı geliyordu. Ancak 2012 sonunda Genelkurmay'ın TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonuna gönderdiği 100 bin kişilik üye listesi doğrusu bizi de şok etmiş oldu. Bu Daire hakkında “kontrgerilla.com” sitesi olarak çok şeyler söyledik. Başbakan Ecevit ile diğer yetkililerin açıklamalarını ve bu daireden korkularını bir bir aktardık. Genelkurmay'ın gönderdiği liste işte bu iddiaların ne kadar ciddi olduğunu doğrulamış oldu.

Yine Özel Harp mensuplarından 2006 yılında MİT'e gönderilmiş olan, talep üzerine de MİT'in TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonuna 2012 sonunda gönderdiği 6 adet ihbar mektubu iddiaların sanılandan da ciddi ve dehşet verici olduğunu gösterdi. O ihbar mektuplarında Malatya Zirve katliamı ile Hrant Dink cinayetinin ardında da bu Daire mensuplarının olduğu iddia ediliyor. İhbar mektupları mahkemeleri harekete geçirdi.

Malatya Zirve katliamının, 1993 yılında TSK içinde çok gizli şekilde kurulan TUSHAD isimli Ergenekon hücresi tarafından planlandığı ve bu hücrenin Özel Harp mensubu subaylarca yönetildiği ileri sürülüyor. Malatya'daki mahkeme şimdi bu iddiaları araştırıyor.

Nasıl bir yapılanma bu?

1990 sonunda İtalya'da patlayan Gladio skandalı gösterdi ki, tüm NATO ülkeleri bu teşkilata üye olurken gizli bir antlaşma ile muhtemel bir Sovyet işgaline karşı hazırlık amacıyla bu dairelerin kurulmasını kabul etmiş. Gladio skandalı sonrası tüm NATO üyeleri bu dairelerin varlığını ve teröre bulaştığı iddialarını kabul etti. Bir tek Türkiye hariç.

Daire mensuplarına savunma taktiği olarak terör, kaos ve karışıklık çıkarma yöntemleri öğretiliyor. İşte bu nokta çok ama çok önemli. Yani mensupları halen terör ve kaos çıkarmayı bile resmi bir devlet dairesi var. Emir komuta ile çalışıyorlar. Bir ülke işgal edildiğinde onları gerilla savaşıyla yıpratmayı amaçlayan, bunun için kendilerine "terör çıkartma" yöntemleri öğretilen ve sayıları yüzbin civarında olan asker ve sivil Özel Harp'çilerin barış zamanında da teröre bulaştığı, öğrendikleri yöntemleri ülke içinde uyguladıkları 70’li yıllardan beri iddia edilmekte.

Genelkurmay nasıl tanımladı bu yapıyı? 

Kimilerine göre sadece bazı elemanları teröre bulaştı. Kimine göre ise teşkilatın tümü. 1990'daki Gladio skandalı üzerine bir açıklama yapmak zorunda kalan Genelkurmay, Özel Harp Dairesi'nin (ÖHD) kontrgerilla olmadığını şu sözlerle iddia etti: “Özel Harp Dairesi'nin öyle söylendiği gibi terörle alakası yoktur. Özel Harp Dairesi yalnız antikomünist değildir. Din devrimine karşı da kullanılacaktır...”

Bu cümle aslında şok edici bir doğrulamaydı. Çünkü bir işgalden bahsedilmiyor, devrim kelimesi kullanılıyordu. Özel Harp Dairesi resmiyette bir dış işgal durumunda devreye girecekti teorik olarak çünkü. Oysa burada devrim sözcüğü kullanılmıştı. Bu durum, başörtüsü taleplerinin onlara göre din devrimi süreci olduğu algısının kamuoyunda belirmesine neden oldu.

28 Şubat sürecinde inançlı kesimlerin iç düşman görülüp PKK terör örgütünden bile öncelikli düşman ilan edilmesini ve bunun kırmızı kitaplara kadar girmesini hatırlayalım. Buradan hareketle Başbakan Erdoğan hükümetinin bir çok icraatının da bu Daire'ye göre din devrimi süreci olarak görüldüğü söylenebilir. Özel Harp subaylarından TBMM'ye ulaşan ihbar mektupları ilk elden doğrulamalar.

Lafı eveleyip gevelemenin, tartışma ve inkarın anlamı yok. Olay tam olarak bu. Bir diğer önemli ayrıntı da, brifingde kullanılan ifadelere göre ikinci seçeneğin daha doğru olmasıdır. Yani sadece bazı elemanlar değil, aksine teşkilatın tümü emir-komuta zinciri içerisinde teröre bulaşmış ve halen de bulaşmaktadır. Bu korkunç şüphe, Özel Harp’teki kozmik aramalara direnişi, savcının sokulmadığı odalara hakimin dahi zorlukla girebilmesini, 1 kamyon bombanın 3'te birinin terör olaylarındaki bombalarla kardeş çıkmasını, o bombaların seri no değişimine yani izlerin silinmesine götürülmekte olmasını, Özal soruşturmasının Özel harp komutanının tehdidiyle durmasını ve aşağıda sıralanan diğer olayları gayet anlaşılır hale getirmekte:

-Başbakan Ecevit'e ilginç silahlarla düzenlenen suikast girişimleri..
-Başbakan Ecevit'in teşkilatın üzerine gidemediğine ve gittiği taktirde ülke çapında tertiplerin yaşanabileceğine dair yıllardır bilinen ifadeleri..
-Başbakan Necmettin Erbakan'ın Uğur Mumcu suikastinden açıkça Özel Harp Dairesi'ni sorumlu -Başbakan Turgut Özal'a yönelik suikast soruşturmasının Özel Harp tehdidiyle sona ermesi..
-Başbakan Erdoğan'a 4x4'lük suikast hazırlığında yakalanan Atabeyler çetesinin Özel Harp subaylarından meydana gelmesi..
-Sauna çetesinde Özel Harp subaylarının yer alması..
-Sauna ve Atabeyler gibi, Özel Harp mensuplarınca yönetilen 300 hücrenin daha var olduğunun Ergenekon sanıklarının birbirine gönderdiği maillerden anlaşılması.. -Ergenekon ve benzer davalarda yargılanan çok sayıda sanığın Özel Harp Dairesi elemanı olması..
-Ergenekon'un en büyük cephaneliğinin bu Daire mensubu bir subayın annesinin Eskişehir’deki evinde ele geçirilmesi..
-Başbakan yardımcısı Bülent Arınç'a 2009 sonundaki suikast hazırlığı iddiasıyla gözaltına alınan 8 subayın Özel Harp mensubu olması..
-Bu subayların iddianamelerde Ergenekon’un gençlik birliği olarak tanımlanan Türk Gençlik Birliği (TGB) ve Ergenekon davasında yargılanan bazı sanıklarla bağlantılarının tespit edilmesi.. TGB’nin kitlesel kışkırtma gösterilerinde sık sık yer alması.. Yine TGB’nin Gezi olayları için twitter üzerinden Rize Jandarma İl Alay komutanının telefonunu vermesi. Vatandaşları bu numaraya telefon ederek askerleri göreve çağırmaya davet etmesi..
-Özel Harp merkezinde 1 ay süren kozmik aramalar ve bu aramaları hakimin zorlukla yapabilmesi..
-Kozmik aramaya katılan hakim ve savcıya yoğun tehditler, mermili mektuplar, marangoz takipçiler..
-Bu olaylardan 3 ay sonra Ankara'da yakalanan Özel Harp Dairesi'ne ait bir kamyondaki 940 el bombasından 317 tanesinin, Ergenekon soruşturmaları kapsamındaki 12 olayda ve ayrıca diğer 59 adet terör olayında ele geçirilen el bombalarıyla seri ve kafile no benzerliği taşıması..
-Özel Harp Dairesi'nin üzerine gidilmeye neden olan Arınç'a suikast soruşturmasının ardından İzmir, Selendi, Edirne, Erzincan, Kars, Tire, Kırklareli, Trabzon, Muğla, İnegöl ve Hatay Dörtyol gibi bazı il ve ilçelerde meydana gelen kitlesel kışkırtma olayları..
-Bir örnek olarak, Edirne’deki olaylarda şehir dışından emekli subayların geldiğinin tespit edilmesi.. Diğer yerlerdeki olaylardan bazılarında da çok ilginç ayrıntıların ortaya çıkması..
-2012 sonunda MİT tarafından TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu'na gönderilen Özel Harp mensuplarından bazılarının bu yozlaşma ve çarpıtmaya dair ihbar mektupları..
-Varlığı inkar edilen TSK içindeki Ergenekon hücre yapılanması TUSHAD'ın varlığını gösteren belgelerin bizzat Genelkurmay'daki bilgisayarlardan çıkması..

İşte önemi nedeniyle yukarıda sıralanan ve olabildiğince kısa şekilde verilmeye çalışılan, daha bir çok örneği verilebilecek bu olaylardan da görüldüğü gibi her taşın altından Özel Harp Dairesi çıkıyor.