BIST 10.644
DOLAR 32,24
EURO 35,09
ALTIN 2.504,50
HABER /  POLİTİKA

Erdoğan'dan çok derin itiraf

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yıllar önce gazetecilere bakın kendi hakkında ne demiş?

Abone ol

Radikal gazetesi yazarı Oral Çalışlar, Hrant Dink davasında kararı değerlendirdiği yazısında Başbakan Erdoğan'la ilgili çok çarpıcı bir anektod anlattı...

İşte Oral Çalışlar'ın çok konuşulacak o yazısı...

"Sanırım 2007 yılının mart ayıydı.

Başbakan Tayyip Erdoğan’la birlikte Suudi Arabistan’a gidiyorduk. Hrant Dink’in acısı çok tazeydi. Başbakan’a şöyle bir soru yönelttim:

“Bugüne kadar ortaya çıkan bulgular ışığında söyleyebilirim ki meslektaşım ve arkadaşım Hrant Dink’i devlet içindeki güçler öldürdü. Bu konuda Başbakan olarak sizin değerlendirmenizi merak ediyorum…”

Başbakan biraz durakladı. Sonra şöyle bir cevap verdi:

“Beni de öldürmek istiyorlar...”

Tayyip Bey’in bu sözü üzerine o zamanlar Sabah’ın genel yayın müdürü olan Ergun Babahan, “Kim onlar efendim?” diye sordu.

Cevap, “Siz kim olduklarını bilirsiniz” şeklindeydi…

Başbakan da biliyordu, biz de biliyorduk kim olduklarını. Hrant Dink, AK Parti’yi, darbecilerle mücadele noktasında hep destekledi. Bu süreci, köklü bir demokrasi hesaplaşmasının parçası olarak değerlendiriyordu. 2007 siyaset krizini çok önceden görmüş, oluşacak olan büyük altüst oluş ve çatışmalara dikkat çekerek safını belirlemişti. Şu an, onun da bu ‘çatışmalı dönem’in kurbanlarından birisi olduğunu söyleyebiliyoruz. Onun öldürülmesi, ‘darbeci-ırkçı-militarist’ zihniyetin hazırlanmış, tasarlanmış eylemlerinin en somut ve vahşi örneklerinden biriydi.

Şurası açık: Başbakan da, emniyet de, mahkeme de; bu suikastın, iki-üç tetikçinin ‘milliyetçi heyecan’a kapılarak işlediği bir cinayetten ibaret olmadığının bilincinde. Ne siyasi yapı ne de savcı ve mahkemeler, Hrant Dink cinayetinden sonra gereken iradeyi ortaya koyabildiler. İdare, gereken soruşturmayı yapmamak için sürekli topu taca atan ve araştırmayı tetikçilerin dışına taşırmamaya çabalayan bir duruş sergiledi… Ergenekon, Balyoz, Kafes davalarında ve hükümete yönelik darbe girişimleri noktasında polis, savcılar, hâkimler büyük bir ataklık ve atılganlık gösterdiler, göstermeye devam ediyorlar. Aynı ‘bulmaca’nın bir diğer parçası olan Hrant Dink suikastına gelindiğinde ise bir atalet, bir tutukluk, bir sükûnet duruma egemen oluyor. Bu cinayet, ortak bir kastın, ortak bir ihmalin, ortak bir hedef göstermenin, ortak bir bilincin ürünü. Bir anlamda, ‘toplu işlenmiş bir cinayet’ olarak da tanımlanabilir. Birçok kesimin ve birçok kişinin çeşitli oranlarda ve çeşitli biçimlerde sorumluluğu var. Bu da cinayetin aydınlanmasının önünde ciddi bir engel oluşturmayı sürdürüyor.