BIST 9.693
DOLAR 32,50
EURO 34,69
ALTIN 2.499,53
HABER /  GÜNCEL

Diyarbakırlı gençten tüyler ürperten açıklamalar

Diyarbakır'da ihtiyaç sahiplerine kurban eti dağıtırken 3 arkadaşı gözlerinin önünde vahşice öldürülen Yusuf Er, yaşadıklarını anlattı.

Abone ol

Kurban Bayramı'nın dördüncü, et dağıtmaya giderken izinsiz IŞDİ gösterileri yapan provokatör grubun kurbanı olan üç gencin arkadaşı Yusuf Er, mucizevi kurtuluşunu anlattı.

Kanal A'da yayınlanan ve Mehmet Toprak'ın sunduğu 'A Politik' programının bu haftaki konukları arasında bulunan ve linçten sağ kurtulan Yusuf Er, saniye saniye yaşadıklarını anlattı.

Arkadaşları vahşice katledilen olayı anlatırken, "Sesleri hala kulağımda" diyen Yusuf Er şunları söyledi:

Kaç defa telefon açtırdık, binayı boşaltmadılar. Bir ara dış kapıyı kırdılar, diğer kapıyla hiç uğraşmadılar. Biz dışarıdakilerin sesini duyduk. Diyor ki;" Bize dinamit getirin, dinamitle uçuralım havaya." Bunlar bire bir gerçek. Kulaklarımızla duyduk. Aşağıdan ayak sesleri geliyor. dinamit lafını duyan biri direk aşağı koydu. Biz ev sahibinin kapıyı açmasına izin vermedik. Açsa zaten yine aynı manzara olacaktı.

Biri aşağı koşunca, her ihtimale karşı olur da dinamit patlarsa diye biz kapıdan uzaklaştık. Mutfağın kapısı ile dairenin kapısı birbirine karşılıklı. Biz bir gördük ki biri iple aşağı sarkıyor. Adam içeri girdi, silah sıkmaya başladı. Biz girdikten sonra farkına vardık.

O bize silah sıkarken ev sahibi en arkada duruyordu. İpten aşağı indi. Gözleri dönmüştü. Her türlü yola başvurdular. En son bir şey bulamayınca üst kattakinin yardımı ile aşağı indi. İnince kendisini yarım gösterdi. O sırada biz; 'Kimsiniz?' dememizle ateş etmesi bir oldu. Ateş eder etmez zaten Şehit Hasan orada yaralandı.

"Bu vahşeti ancak PKK'lı yapar"

Hasan yere düştü, diğer üç arkadaş onu geriye çekti. Ön tarafta ben kaldım. Ben kendimi duvara yasladım. Çekbaz sapı gördüm ve onu alıp sallamaya başladım. Kaçmasını istemiyordum. Bana yaklaştı, bulunduğum yerde sabun kutuları vardı. Ona fırlattım,silahını düşürdü ve hemen arkasından ikinci silahını çıkardı. O kadar hazırlıklı, organize bir şekilde eğitim almışlar. 26-28 yaş arasında birisiydi.

Türkiye'de kaç kişi yukarı daireden iple aşağı sarkıp, iki silahı ile baskın yapacak? Bunu ancak Kandil'den dağdan gelen biri yapar.

"Şehitlerin inleme sesleri hala kulağımda"

İkinci silahını çekti, yapacak bir şeyim yoktu. Sopayı sallamaya devam ediyordum. Sopanın boşluğunu kafasında ayarladı ve ilk fırsatta geldi bana ateş etti. Elime ve bacağıma değdi. Elimin orta parmağı kırıldı. Bana sıktığı anda ev sahibi buna evin anahtarını fırlattı hemen aldı ve evin kapısını açtı. Ben kendimi lavaboya kapattım.

Bu kapıyı açınca militanlar eve doldu ve üç el ateş sesi geldi. O şehitlerin inleme sesleri hala kulağımda. Dehşet vericiydi. Eve giren diğer militanların benden haberi yoktu. Bir tek beni vuran adamın haberi vardı.

Şehit Hasan ile Yasin'i balkondan aşağı attılar. Bu işi hallettikten sonra tam evden çıkacaklarken, beni vuran adam; "Bakın lavaboda da bir kişi var, onu da öldürün" diyor. Sonra biri gelip lavabonun camını kırıyor. İçeri dört beş kişi girdi. Bir tanesi karnıma tekme vurdu, dengemi kaybettim. Zaten tek ayakla ayakta duruyordum. Yere düşünce kafama bıçak sokup çıkardı. Et kesiyormuş gibi kafama bıçak sokup çıkarıyordu. Bir diğeri bana yaklaşamadığı için uzaktan seyrediyordu. Oradaki sopayla bana vuruyordu. Bir diğeri satırla vuruyordu. Bu 5-6 dakika böyle sürdü. Hepsinin yüzü o ana kadar maskeliydi.

Daha sonra beni salona çıkardılar. Salonda beni bayıltana kadar bana vurdular.

"Bir uyandım ki havadayım!"

Biri yine bana orada bıçak batırırken bir uyandım baktım ki havadayım. Meğer beni de aşağıya atacaklarken Allah-u Teala'nın işi, ben uyandım. Çok çırpındım ve kurtuldum ellerinden, yine lavaboya kaçtım. Kaçar kaçmaz elinde keser sapı olan biri geldi. Keser sapı da bana vurmadan önce kanlıydı. Demek daha önceden şehitlere vurmuş.

Beni lavabodan tekrar çıkardılar. Ben o arada bir boşluk buldum ve merdivenlerden aşağıya kaçtım. Ben merdivenlerin boş olmasına çok şaşırdım. O kadar arkamızdan gelen 200-250 kişi nereye gitti?

Zemin kata indim, binanın önü çok kalabalıktı. Haddinden fazla kalabalıktı. Merdivenin dibindeyken iki kişi arkamdan geldi. Kendi aralarındaki konuşmalarını duydum. Biri siyah bıyıklıydı, diğeri elinde keser olandı. Yüzlerini açmışlardı.

Bıyıklı olan; "Öldürelim" dedi. Diğeri; "Gönderelim, ibretlik olsun. Bu dördünü öldürdük, yeter" dedi.

"Şehitler yüz üstü yerde yatıyorlardı"

O ara iki kişi benim koluma girdi, merdivenin sağ dibinden çıkardılar. Yarı baygın haldeydim, bir baktım ki şehit Yasin yüz üstü yere yatıyor. Biraz daha gittim, şehit Hasan sol tarafta yüz üstü yatıyordu.

Bizi binadan uzaklaştırdılar, arkamdan beni epey yine darp ettiler. Bir arkama döndüğümde biri tabanca biri kalaşnikofunu bana doğrultmuş şekilde vaziyet almışlardı. Ben yarı baygındım ve ayağımdan yaralı olduğum için dengesizce yürüyordum. Arkamdan dört el ateş ettiler ama beni vuramadılar. İki sokak ötede kan kaybından nefes alamaz hale geldim. Vücudumdaki 24-25 bıçak yarasından, ayağımdaki satır yarasından artık nefes alamaz hale geldim. Orada oturdum, gidemedim.

"BDP-PKK çeteleri vurdular beni"

Bırakılmadım, Allah-u Teala'nın takdiri ile kurtuldum. Yanıma baya yaşlı bir adam geldi, 'Ne oldu sana?' dedi. Pek konuşamadım. Sadece; "BDP-PKK çeteleri vurdular beni. Üç arkadaşımı da şehit ettiler" dedim. Sonra bana yardım ettiler. Hastaneye kaldırılırken sedyede babam bile beni tanımadı.

O gün sadece İslami giyinişlerinden dolayı çok sayıda insan katledildi. Şalvar giymişler, gömlekleri uzun diye, külahı var diye birçok insan katledildi. Bunlar tesadüf değil, epey zaman önce planlanmış bir şey.