BIST 10.046
DOLAR 32,41
EURO 34,60
ALTIN 2.388,26
HABER /  GÜNCEL

DERGİ - En tüylü hayvan hangisi?

Dünyanın en soğuk bölgelerinde hayatta kalmak için en önemli şey yalıtımdır. Hayvanlar bunu nasıl başarıyor?

Abone ol

Dünyanın en soğuk bölgelerinde hayatta kalmak için en önemli şey yalıtımdır.

Bunun yollarından biri derinin altında kalın bir yağ tabakası oluşturmaktır. Ama deniz kıyısında bir mors balığının hareketlerini izleyen herkes bu kadar yağın hareketi nasıl kısıtladığını bilir. Vücudu hem sıcak hem de çevik tutmak açısından yağ depolamak ideal bir yöntem değildir.

Kutup tilkisi, kutuplarda -20 derecenin altında seyreden uzun kış aylarına dayanacak şekilde ortama uyum sağlamıştır.

En bariz özelliklerinden biri, kışın iki katına kadar uzayan ve kahverengiden beyaza dönen tüyleridir. Ayaklarının ve vücudunun alt kısmındaki uzun tüyleri oturup yatarken onları soğuktan korur.

Burunlarını kuyruklarının altına alıp top haline gelince sadece en yoğun tüylü yerleri dış etkenlere maruz kalır.

İzlanda’daki Kutup Tilkisi Merkezi’nden Stephen Midgley kış tüylerinin 45-60 mm uzunlukta olmasına rağmen çok iyi bir yalıtım sağladığını belirtiyor.

“Kutup tilkisi -70 dereceye kadar dayanabilir. Kaldırdığınızda bütün tüyleri minik vücutlarına yapışır ve ne kadar zayıf olduklarını görüp şaşarsınız.”

Tüylerin fazla uzun olmamasına rağmen yalıtımının iyi olması yapısıyla ilgilidir. Gördüğümüz uzun dış tüylerin arasında yüzde 70’ini oluşturan ve daha yoğun bir tabaka vardır. Bu tabaka deriye yakın bölgede hava tutar. Yoğun olmadığı için ısının yavaş bir şekilde dolaşmasını sağlayan hava iyi bir yalıtıcıdır.

Kutuplara giden insanlar da bu ilkeden hareketle yalıtımı iyi olan kaz tüyü ya da yapay elyaf içeren ceketler giyer.

Grönland’a ve Kanada’nın kutup bölgelerine özgü misk sığırlarının da özel bir tüyü vardır. Bu kısa tüyler deriye yakın durur ve kışın uzayıp yazın dökülür. Yetişkin bir misk 3,5 kiloya yakın tüy döker. Giysi dokumada da kullanılan bu tür dünyanın en sıcak yünü olarak bilinir.

Vücudun dış kısmında görünen uzun tüyler ise yaşlı misklerde bir metreye kadar uzayabilir.

Hayvan postu tanımı konusunda herkes hemfikir olmadığı için dünyanın en tüylü hayvanı sınıflamasını yapmak da kolay değil.

Aslında kıl, yün ve post kimyasal olarak aynı iplikli proteini içerir. Buna keratin denir. Gaga, tırnak, boynuz ve toynaklar da keratinden yapılır.

Postun yumuşak, kalın ve daha kısa olduğu fikri yaygındır. Yün de aynı şekilde yoğundur ama her bir teli ince ve daha uzundur.

Kıl ise daha seyrek ve kalın olduğu gibi çok daha fazla uzar. Dünyanın en uzun saçı 5.62 metre ile Çinli bir kadına aittir.

Adı ister kıl, ister tüy isterse yün olsun hepsinin ortak özelliği deri üzerindeki folikül adı verilen özel çukurlarda büyümesidir. En tüylü hayvanlarda ya çok sayıda folikül vardır ya da her birinde birden fazla kıl çıkar.

Güney Amerika’daki And Dağları'nın tepelerinde yaşayan ve çinçilla adı verilen kemirgenlerin de soğuğa dayanmalarını sağlayan yoğun tüyleri vardır. Derileri üzerindeki her bir folikülden 50’den fazla ince tüy çıkar.

Dünyanın en yumuşak tüylü hayvanları olarak görülür çinçillalar. 19. yüzyılda aşırı avlanma yüzünden sayıları azalmış ve bugün nesli tükenmekle karşı karşıya olan canlılar listesine alınmış durumdadır.

Su samurları da tüyleri yüzünden aynı tehlikeyle karşı karşıyadır. Hem suda hem de karada yaşayan su samurlarının tüyleri iki katman halindedir ve su geçirmez özelliktedir. Böylece vücut ısısını koruyabilirler.

Kuzey Paisifik’teki deniz samurları tüylerinin bu özelliğinden dolayı avlanmışlar, 1911’de av yasağı konduğunda sadece 2000 tane kalmışlardı.

Avrasya samurlarının cm kare başına tüy sayısı 80 bin iken su samurlarında 140 bini bulur.

Kutup tilkisi ile çinçillanın cm kare başına tüy sayısı 20 bin, misk sığırlarının ise sadece 420’dir.

Buna göre yeryüzündeki en tüylü hayvan su samurudur. Su samurları dışında bütün deniz memelileri derilerinin altındaki bir yağ tabakası sayesinde vücut ısılarını korurlar. Samurlar gelincikgiller familyasından gelir. Denizde yaşama diğer deniz memelilerine kıyasla daha geç adapte olmuşlar, bu nedenle evrim yoluyla yağ tabakası geliştirmek yerine mevcut tüyleriyle çevreye uyum sağlamışlardır.

Tüyleri hayati önemde olduğu için onu sürekli temizler ve su üstünde kalmalarını sağlamak için sürekli havalandırırlar.

Bu makalenin aslını ’te okuyabilirsiniz.

Dergideki diğer makalelere .