BIST 10.277
DOLAR 32,34
EURO 34,81
ALTIN 2.393,53

Saltuk Babanın hikayesi!..

Sevgili dostlar biraz zamanızı alacak.. Fakat okuyun..Pir-i Türkistan Ahmed Yesevî Hazretlerinin yetiştirdiği 99.000 Gazi Derviş'in yüz binlerce hikayesinden sadece biri..

Bilge lider Devlet Bahçeli tarafından büyük güven duyularak emanetin teslim edildiği günden bu yana Türk Gençliği için çok güzel  projelere ve hizmetlere imza atarak tarihe not düşmeye devam eden çok değerli Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yıldırım çok anlamlı bir tarihi bir hikayeyi bizlerle paylaştı...

Okuyunca duygulanmamak mümkün olmadı!..

Çünkü büyük bir ders!..

Sizlerle paylaşmakta adeta üzerimde bir hak oldu..

Çekilin odanıza veya kapatın kapınızı uzun demeden okuyun 

Nereden geldik nereye gidiyoruz sorusuna Sarı Saltuk Hazretlerinin menkıbesiyle güzel bir cevap bu...

Pir-i Türkistan Ahmed Yesevî Hazretlerinin yetiştirdiği 99.000 Gazi Derviş'in yüz binlerce hikayesinden sadece biri...

Sultan-ı Evliya Saltuk Baba; Hazret-i Hasan ile Hüseyin emaneti, Türk'ün büyük oğlu Pir-i Türkistan Ahmed Yesevî ocağının kor ateşi, Hünkâr Hacı Bektaşi Veli Hazretleri'nin rahley-i tedrisinden geçen ulu pir, Allah sırrını kutsal kılsın, veda cemine durmuştu.

Tulcae şehri yakınlarındaki savaş sırasında aldığı yaralar sebebiyle hasta yatağında yatmakta olan Saltuk Baba yanına giren Barak Suvar tarafından Rabbine uğurlanıyordu.

Yolculuk hazırlığını duyan nice krallar, hükümdarlar, imparatorlar, hanlar, beyler o kutlu bedeni kendi yurtlarına alıp götürmek için ordularıyla çıkagelmişlerdi.

Biliyorlardı ki hiç kimse Sultan-ı Evliya'nın, Saltuk Baba'nın naaşını kendilerine güzellikle ve gönül rızasıyla vermeyecekti. Onun için ordularını alıp hazırlıklı gelmişlerdi.

Saltuk Baba herkesi odadan çıkarıp Barak'la baş başa kalmak istediğini söyledi.

İkisi dışında kimse kalmayınca şöyle buyurdular:

- Sevgili evladım, biraz sonra ebedî âleme geçince bu bedeni almak için çok zahmetli işlere girişecekler. Bu malum olmuştur.

- Şimdi senden on iki tane tabut getirip burada yan yana dizmeni istiyorum. On iki tabut tamam olunca birisinin içine beni yerleştir. Sonra tabutun kapağını çak, sonra sen de dışarı çıkıp on iki tabutu burada bir gece beklet, sonra gelen her hükümdarı sıra ile içeri alıp her birine bir tabut ver, uğurla.

Tam on bir devletli buraya ayak basacak. Kalan son tabutu da oğullarım İdris, İbrahim, İsmail ve Muhammed'e teslim et, onlar beni Dobruca'da defnedecekler.

Kalbinden geçirdiklerini duyuyorum. Neden naaşımı vatanımıza, doğduğumuz topraklara, Sinop'a, Karaman'a göndermediğimi düşünüyorsun.

Aziz evladım olur da biz bu diyardan göçtükten sonra bir gün küffar galebe çalar da bu toprak üzerindeki camilerimizi ve hanlarımızı yıkarsa, olur da karındaşlarımız buradan sürülürse o kara günlerde mezarlarım bu topraklara geçirilen tırnaklarımız olsun.

Hani Hayranî üstat birine nasihat ederken ne diyordu?

Dünyaya kazık çakmaya niyetin mi var?

Evet!

Bu mezarlar, bu mezar taşlarımız bu topraklara çakacağımız Türk devletinin kazıkları! Bu vatanı ebedî olarak Türk yurdu yapacak olan mühürlerimiz.

Bizim kabirlerimiz burada kalırsa bizden yüzyıllar sonra gelecek soyumuzdan mirasçılar çıkar, kanının gereğini yapar ve mezarlarımızın olduğu toprakları yine fetheder. Kabirlerimiz evlatlarımız geri dönene kadar bu topraklarda nöbet tutacak.

Bu diyarlarda da ezanlar susturulursa üzerimize birileri gelip belki Fatiha okuyacak, kabirlerimizde Allah lafzı anılacak. Şimdi anladın mı beni nazlı kuzum, Barak dervişim?

- Anladım efendim.

- Şimdi yazmak için dışardan kâğıt, hokka ve divit iste.

- Hemen efendim.

- Tabutları verdikten sonra seni de şaşırtacak bir hâl yaşayacaksın. Olsun! O hâli atlatınca Rum eline geçip Ertuğrul oğlu Osman'ı bul, ona sana yazdıracağım mektubu ver. Artık Meclis-i Evtâd'ın başına ben öldükten sonra o geçecektir. Rumeli'ni terk etmeden önce dervişlerinden Taptuk Emre'yi Rum ilinde bırak, irşadını orada yapmaya başlasın. Sonra Anadolu'ya gider. Şimdi mektubu yaz bakalım:

Adı güzel olan Allah'ın adı ne yücedir, Güzel evladım Ertuğrul oğlu Osman,

Ey oğul!

Hak Teâlâ sana ve nesline saadet, devlet ve izzet nasip etmiştir. Asla gazâyı elden bırakmayın. Adalet ve doğruluk edin. Fakirlerin bedduasından kaçının. Halkı incitmeyin. Hakk'ın yolundan çıkmayın. Ahlâklı olun. Hazret-i Nebi'in dediklerinden sapmayın. Doğru yolu gözetin. Bağışlarda bulunun. Garibi hoş tutun. Zulüm ve haksızlık yapmayın. Bir kulağın halkta olsun, halkın durumundan her zaman haberiniz olsun. Gafil olmayın. Sana vasiyetim bu ola ki özellikle kadıları, valileri ve uç beylerini sürekli teftiş edin. Adil olsunlar. Mülk sahibi ol, halk sana tabi olsun. Rüşvet alana cezasını mutlaka ver. Kâfire itibar etme, onları hâkim eyleme. İslam dininde ihtiyaç gibi gösterip onlara güvenme. Meşru olmayan iş yapma. Devletin daim olsun, hak yardımcın olsun!

Can oğul, gireceğiniz yeni topraklarda, Rumeli'nde Balkanlarda; bağışlayıcı olun. İnat, kin, kıskançlık ve tefrika hastalığına tutunmayın, gıybetten ve şeytandan kaçın. Ayıp araştırmayın ve ayıbı örtün. Sırat'el- Mustakîm çizgisinden ayrılmayın. Veren el olmak için uğraşın. Ensarlıkta yarışın. Sizin gibi olmayanı kınamayın. Sendenim diyene zorluk çıkarmayın. Verenin de alanın da Allah olduğunu, her türlü hesabın üstünde hesap olduğunu unutmayın. Diliniz ve gönlünüzden Rabbimizi ve Rasulullah efendimizi düşürmeyin. Yolunda gitmeyen işi zorlamayın ve şükredin. Unutmayın ki yaprağı canlı kılan hiçbir kulunun perişanlığından taraf olmaz.

Ancak sizin şer bildiklerinizde hayır olacağını unutmayın. Rasulullah efendimizi ve Ehl-i Beytinin yaşama biçimini şiar edinin. Mevla'nın neylerse güzel eyleyeceğinden emin olun. Bin düşünüp bir konuşun. Ne kalp kırın ne de kul hakkıyla göçün. Unutmayın ki, siz doğru olduğunuz sürece Allah hep sizinle olacak. Tekrar devletin daim olsun, Hak Teâla yardımcın olsun!

Şimdi beni yalnız bırak.

Benden yana sana hakkım helal olsun, sen de bizi hayırla yâd et.

Koca Velî yalnız kalmak istemişti.

Sabaha karşı içerden gelen “Lâ ilâhe illahlâh” nidasıyla, dışarda bekleyen Barak Suvar içeri girdi. Yörük kadınlarının sabah yemeği için yaktıkları ocakların dumanı, evin üzerinde dönmeye başlayan binlerce turnanın sesi ve ezanın mübarek makamı bir kaseye dolunca düğün gecesi taamı oluverdi.

Şaban ayının on beşinci günü Hicri 696 yılında sabaha karşı yaz güneşi doğarken Saltuk Sultan gök gözlerini kapattı.

Saltuk Baba, Rabbine kavuşmuştu.

Yanık yanık sabah ezanı okunuyordu.

Barak, cezbe hâliyle cenaze başında kavga çıkacak korkusuyla ne yapacağını düşünmeye başladı. Hemen aklına Sultan-ı Evliya'nın dedikleri geldi. Cenaze soğumadan yuyup kefenleyip, kaldırıp bir tabutun içine yerleştirdi.

Tabutun örtüsünü örtüp çiviledi on iki önce Tatar Hanı sonra Eflâk, Boğdan, Rus, Üngürûs, Leh, Çeh, Bosin, Beravati Kralları, Aydınoğlu Gazi Umur Bey ve Kırnata Meliki Said dâhil on bir tabut birer birer dışarı alındı. İçeride Dobruca Babadağ'a defnedilecek olan son naaş kaldı.

Onu da oğulları ve Gagavuzlar alacaktı.

Zaman geçti kapının önünde tek bir atlı asker kalmadı. Ne kavga ne dövüş vardı. Merakla atına atlayıp sıra ile tabutları alıp giden hanların peşinden yetişti. Her sorduğu hakan tabutu açıp içini kontrol ettiklerini ve Saltuk Baba'nın kendilerinde olduğu için diğerleriyle mesele çıkarmadan buradan uzaklaşmak istediklerini söyleyip hızla yanından ayrıldılar.

Seyyid Hasan'la Rebi'nin yetim ve öksüz yavruları Hızır, yetmiş senelik ömründe kimselerin gönlünü kırmamış, gönüller yapmaya gelmişti. Piri Yesevî Hoca Ahmed'in ve Hacı Bektaşların beline sardığı kırk tohum yeşerip filizlenince emaneti ehline; Ertuğrul oğlu Osman'a teslim edip cümle devletlûnun da gönlünü yapıp Rabbine yürüdü. Saltuk Sultan giderken Barak Suvar'ın kulağına eğilip şöyle deyivermişti:

İşbu yola giren talib oldu akil,
Gaflet ile tutuşup yanıp olmaz akil.
Ömrünü zayi geçirenler oldu cahil,
Aşk askerini tutup daima yoklamak gerek...

Barak Suvar sana ve dervişlerime son sözümdür; ant olsun, kim ki bizim ömrümüz boyunca yeşerttiğimiz kırk tohumu bulup yeşertirse mutlaka Türk’ün yüce efendileri Sultan Alparslan'la Sultan Sancar'la ben Sarı Saltuk, Hünkâr Hacı Bayram Veli, Pir-i Türkistan Hoca Ahmed Yesevi’nin yanında bizle yan yana hazır olacak.

Emanete sahip çıkın.

Yerinizi o gün gelmeden hazır edin!