BIST 8.736
DOLAR 32,34
EURO 35,13
ALTIN 2.240,99
HABER /  MEDYA

Başbakan'a rüşvet fetvası mı verdi?

Yeni Şafak yazarı İlahiyat profesörü Hayrettin Karaman, Yeni Şafak'taki köşesinden 'devletin ihalelerden komisyon alınmasına onay verildi' iddialarına cevap verdi

Abone ol

İlahiyat profesörü Hayrettin Karaman, yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda polemik konusu "devletin ihalelerden komisyon aldığı" ve Karaman'ın buna onay verdiği iddialarına Yeni Şafak'taki köşesinden cevap verdi. Karaman, kendisine devlet yekilisi birçok kişinin, "Devletten veya belediyelerden ihale alan kimselerin yardımda bulunsunlar diye hayır kurumlarına yönlendirilmesinde bir sakınca var mıdır' şeklinde sorular sorduğunu, kendisinin bu soruya, 'yardımı yapan kişiler kendi rızası dışında yapıyorlarsa sevap kazanamazlar ancak kayıtlı ve şeffaf olmaları şartıyla hayır kurumları bundan istifade edebilirler' diye cevap verdiğini yazdı.

Karaman daha önce Başbakan Tayyip Erdoğan'ın belediye başkanlığı döneminde kendisine, "Hocam, daha güçlenmemiz, davayı sağlama almamız gerek. İhale verdiğimiz kişilerin kârlarından komisyon alabilir miyiz?" diye sorular sorduğuna dair iddiaları da hatırlatarak, "Bazılarının iftira ettikleri gibi bana başbakan, belediye başkanı iken böyle bir soru sormadı ve ben de ne ona, ne de bir başkasına 'Evet' diye cevap vermedim" dedi.

Hayrettin Karaman'ın Yeni Şafak'taki köşesinde yayımlanan "Rüşvete ve yolsuzluğa fetva verilmez" başlıklı yazısının (27 Aralık 2013) tamamı şöyle:

MÜSLÜMANLARSA İFTİRANIN SORUMLULUĞUNU HATIRLATIRIM

Benim rüşvete fetva verdiğimi, yolsuzlukların örtülmesini istediğimi söyleyen veya ima eden ahlak yoksunlarına, eğer Müslüman iseler, iftiranın, karalamanın, itibar katlinin dünyada ve ahretteki sorumluluğunu hatırlatıyorum. Müslüman değilseler, dillerinden düşürmedikleri 'evrensel ahlak kitabında yaptıklarının yeri var mı' diye soruyorum.

Benim elli civarında kitabım, binlerce sayfa yazıyı içeren sitem var; buralarda ne söylediğim, ne yazdığım ortada, bunları bırakıp da kapalı kapıları zorlayanlara sesleniyorum: Dini konuşma ve açıklama bakımından açamayacağım bir kapım yoktur, arkadan dolanmaya, casusluk yapmaya gerek yok, bana sorabilirsiniz.

Ben yolsuzluğun üstü örtülsün, yolsuzluk yapanların üzerine gidilmesin filan demem; ama:

Din, hukuk ve ahlaka aykırı olduğu halde suçu sabit olmamış, hüküm giymemiş, hükmü temyizde tasdik edilmemiş insanlara –ki, bunlar henüz masumdurlar- sırf itham ve iddialara dayanarak 'suçlu' muamelesi yapmam, yapılmasına razı olmam, onların ve ailelerinin maruz kaldıkları maddi ve manevi işkenceye itiraz ederim.

İLAN EDENE ZALİM VE AHLAKSIZ DERİM...

Yolsuzluk iddiaları ile ilgili bilgileri hukuka ve ahlaka aykırı olduğu halde elde edip çarşaf çarşaf ilan edenlere 'zalim ve ahlaksız' derim.

Kendilerini aynı zamanda 'savcı, hakim ve yüksek hakim' yerine koyup insanları suçlayan ve mahkum edenlere, 'yahu sizde hiç insaf, vicdan, utanma duygusu, Allah korkusu, manevi sorumluluk hissiyatı… yok mu' derim.

Şeytana ve nefse uyup ister özele, ister kamuya yönelik bir haksızlık yapan, suç işleyen, milyonların kul hakkını yiyen kimselere -bu suçlar sabit olduğunda- asla müsamaha etmem, cezalarını çekmelerini isterim; ama cezalarını çekerken de 'keşke yapmasaydılar, hem kendilerine hem çevrelerine yazık ettiler' der, üzülürüm.

BAŞBAKAN KOMİSYON ALABİLİR MİYİZ DEDİ Mİ?

Bazılarının iftira ettikleri gibi bana başbakan, belediye başkanı iken, 'Hocam, daha güçlenmemiz, davayı sağlama almamız gerek. İhale verdiğimiz kişilerin kârlarından komisyon alabilir miyiz?' diye bir soru sormadı ve ben de ne ona, ne de bir başkasına 'Evet' diye cevap vermedim.

Bana o değil ama birçok kişi, 'Devletten veya belediyelerden haklı ve meşru olarak ihale alıp istifade ve kâr eden kimseleri, yardımda bulunsunlar diye hayır kurumlarına yönlendirsek bunda bir sakınca var mıdır' diye sordular.

Buna verdiğim cevap şudur:

Hayır işlesin diye teşvik ve sevkettiğiniz kimseler Müslüman iseler ve siz istemeseniz bu yardımı yapmayacak idiyseler ve/veya bir daha iş ve ihale alamam diye bu yardımı yaparlarsa bundan ecir (sevap) alamazlar. Ama kayıtlı ve şeffaf olmaları şartıyla hayır kurumları bundan istifade edebilirler; çünkü onların bir zorlamaları ve baskıları söz konusu değildir, verenin de baskı altında verdiği bilgisine sahip değillerdir.

Hemen kaydedeyim ki, insanları bir yerlere toplayıp manevi baskı yaparak yardım toplandığında da yukarıdaki sakınca (sevap alamama) sakıncası vardır. En uygunu insanlara, baskı yapmadan, mecbur bırakmadan ihtiyacı bildirmek ve hür iradeleriyle istedikleri kadar yardım etmelerine imkan vermektir.

Bir yerlere yardım edecek diye bir kimseye 'layık, ehil, en iyisi, en hesaplısı, kamu için en yararlısı olmadığı halde' ihale verilirse yapılan ihanet olur ve elbette caiz olmaz.