BIST 10.740
DOLAR 32,21
EURO 35,03
ALTIN 2.509,81
HABER /  GÜNCEL

Başbakan hangi yazarı korkuttu?

Vakit gece yarısı... Telefon öteki ucundaki ses Başbakan Erdoğan'dan başkası değil. Aradığı kişi ise Balçiçek İlter...

Abone ol

Başbakan Erdoğan'ın gece yarısı telefonla aradığı gazeteci Balçiçek İlter önce tedirgin oldu ardından ancak kısa zamanda bu tedirginlik yerini memnuniyete bıraktı...

Habertürk yazarı Balçiçek İlter, dün gece yarısı kendine gelen sürpriz telefonu şöyle anlattı:

- Başbakan aradı: 'Karanlıkl ÖNCEKİ gün gece yarısına doğru telefonum çaldı... "Başbakan görüşecek!" dediler. Ne yalan söyleyeyim, insan tedirgin oluyor. Bir gün önce "Keşke Başbakan..." başlıklı bir eleştiri yazısı kaleme almışım. Üstelik Başbakan'ın eleştirilere karşı tutunduğu tavır da ortada.

Ayrıca, "Normal, zaten beni her gün kimler arıyor!" havalarına da girecek değilim; çünkü yok öyle bir durum...
Geziler ve yemekler hariç Başbakan'la özel bir sohbetim olmadı, telefon da dahil...

Tüm bunları düşünürken, aklıma bir de "İyi de Elazığ'da değil miydi?" sorusu geldi. Sanki Elazığ'dan arayamazmış gibi...
Neyse lafı uzatmayayım, "Nasılsınız iyi misiniz?" kısa faslından sonra konunun köşe yazım olduğunu anladım. Başbakan Erdoğan hem yazım için açıklama yapma gereği duymuş hem de kadın sorununa yaklaşımını anlatmak için aramış.
Ben o yazıda, Uluslararası Kadın Buluşması'nda kendisini protesto eden bir grup kadına "Keşke kulak verseydi" diye yazmıştım. Çünkü o kadınlar, "Siz 'Eşit değiliz' dedikçe Sayın Başbakan, daha çok öldürülüyoruz!" pankartları açmışlardı.
Aynı eleştirimi cumartesi günü konuşmamı yaparken de dile getirdim. Hatta moderatör Edibe Sözen'di. Konuşmamı bitirdikten sonra, "Ama Başbakan öyle demiyor ki..." diye başlayan bir açıklama yapma gereği duymuştu.

Erdoğan konuşmasının bu bölümünde Balçiçek Pamire'e, bir siyasetçi olarak protestoyla karşılaştığı anlarda aldığı tavrı şöyle anlattı:

- "Ben konuşmayı yaparken sahne ışıklı, dinleyenler karanlık içinde... Bir ara bir hareketlenme oldu. Bütün kameralar oraya doğru kaydı. Siyasette öğrendiğim önemli tecrübelerden biridir. Eğer bir protesto varsa, konuşmanı kesmeyeceksin, hiçbir şey olmamış gibi devam edeceksin. Ben de öyle yaptım. Kim ne demiş, ne pankartı açılmış bilmiyordum, toplantı bitene kadar.

Anlamadım zaten. Sonrasında öğrendim.

Yazınızı da okudum. Aslında sizi daha önce arayacaktım ama biliyorsunuz yoğun bir tempom var ve sürekli seyahatteyim." Ben eleştiriyi tekrarladım: "Siz 'Eşit değiliz' dedikçe kadınlar daha çok aşağılanıyor, daha çok öldürülüyor. Dil, söylem çok önemli." Başbakan, "Biz eşit değiliz demedim!" diye söze başladı.

"Ben 'Eşit değiliz' derken, fiziksel özelliklerden bahsediyorum. Yoksa haklardan değil. Bugün AK Parti'den daha fazla kadın sorununa eğilen parti yoktur.

Ben Türkiye gerçeğinin ve kadın gerçeğinin farkındayım. Adli olayları dünyanın hiçbir yerinde bitirmek çok kolay değil. Sıfırlamak ise mümkün değil. Hatta şunu bile diyebilirim; kadınlar, erkeklerin merhametine bırakılmayacak kadar önemlidir, değerlidir. Benim katılmadığım nokta, feministlerin durdukları nokta. Yani 'Her şekilde eşitiz' diyorlar. Mümkün mü Allah aşkına? Bir kadın, bir erkek fiziksel olarak eşit olabilir mi? Mantığı olan hangi insan buna inanır? Hani sağduyu?" Gel de sorma tabii... "Kotaya da karşısınız ama..." "Evet karşıyım" diye cevap verdi. "Ama kotaya karşı olmama rağmen bugün Meclis'te en fazla kadın sayısına sahip parti olarak bunun yeterli olmadığını düşünüyorum. Göreceksiniz, seçimlerde , protestoyu anlamadım!' m bu sayı nasıl katlanacak. Ben kotaya karşıyım; çünkü sadece cinsiyetinden ötürü kadınlara öncelik tanınsın istemiyorum.
Kaliteyi yakalamak zorundayız. Çok değerli kadınlar var, onlara yol açmak zorundayız. Belli bir standardın altına düşmemek gerekiyor."

Erdoğan feminist grupların kendisini ziyaret etmesinden duyacağı memnuniyeti şöyle dile getirdi:

'KEŞKE HERKES LALE MANSUR GİBİ OLSA'

Başbakan telefonda her zaman yakalanmaz, "Sor Balçiçek!" dedim kendi kendime... Erdoğan'ın özellikle kadın kuruluşlarıyla arasının limoni olduğu ortada... KADER, KAGİDER... Ne zaman karşılaşsalar gerginlik çıkıyor...
Sivil toplum kuruluşlarıyla bir sorunu mu var peki?
Yokmuş. "Tam tersine!" dedi. "Hepsine kapım açıktır, ne zaman isterlerse, hatta çok memnun olurum, gelir fikirlerini benimle paylaşırlarsa... Bugüne kadar sadece Lale Mansur'un başını çektiği grup müthiş hazırlanıp gelmişti. Keşke bütün sivil toplum kuruluşları öyle hazırlansa gelse, başımın üstünde yerleri olur.
Dinlemeye açığım... Tersiymiş gibi davranılıyor ama benim kapım açık." • Tabii ki milyonlarca soru vardı aklımda... Tabii ki "Hadi gelin bir söyleşi yapalım!" diyesim vardı... Ama telefon konuşması öyle saatlerce sürmüyor sevgili okuyucu. Üstelik konu, "kadın sorunu"! Siz ne düşünürsünüz bilemem ama gece yarısı ülkenin Başbakan'ı, bir kadın yazarı, "Kadınlara asla haksızlık etmem, sorunun farkındayım, daha farklı hayallerim var!" diye arıyorsa... "Benim için önemli olan ne düşündüğümün doğru aktarılması, iletişim güçlü oldukça çözülmeyecek nokta yoktur!" diyorsa... O Başbakan, kadınları önemsiyordur. En azından "mış" gibi yapmıyordur. Benim aldığım intiba budur.
Konuşmasından okuduğum ise kadın sorunu hakkında her türlü düşünsel çalışmaya açık olduğu, katkı beklediği ve özellikle kadının siyasette temsili anlamında gelecekte büyük hedefler koyduğu...
Ben ümitlendim...