BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67
HABER /  GÜNCEL

Bardağı taşıran son damla

Sıkıntılı günler mi geçiriyorsunuz? Depresyon belirtileri mi başladı? Stres çemberini kırmak mı istiyorsuzun?

Abone ol

Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi 13. Psikiyatri Kliniği Şefi Doç. Dr. Kemal Sayar, insanların sürekli olarak ''bardağı taşıran son damladan'' bahsettiğini, çünkü stresin yavaş yavaş inşa edildiğini söyledi.

AA muhabirine yaptığı açıklamada, depresyonların çoğunda streslerin birikmişliği olduğunu belirten Sayar, ''İnsanlar sürekli bardağı taşıran son damladan bahsederler, çünkü stres yavaş yavaş inşa edilir. Ekonomik sorunlar, işle ilgili problemler, evde ya da işteki çatışmalar, çocuklarla ilgili problemler ya da sağlık problemleri gibi'' dedi.

Bu biriken streslerin insanların konuları tekrar tekrar hatırlamasına ve depresyona girmesine neden olduğunu işaret eden Sayar, şunları söyledi: ''Yıllarca en zor olaylar karşısında direnç göstermiş ve dayanabilmişler, daha sonra ufacık bir olayla yıkılmışlardır. Özellikle duygularını ifade edemeyen, 'kan kusup kızılcık şerbeti içtim' diyen insanlar gün gelir bütün birikimlerini bir depresyonla ifade ederler. Bu durumu, içimizde sürekli gerilen bir telin bir gün gelip artık zorlanmaya dayanamaması ve kopmasına benzetebiliriz. Bardak dolar dolar, sonra ufacık bir damla onu taşırır.''

Depresyondaki insanların fark ettiği bir konunun da evi toplamak ya da arkadaşları akşam yemeğine çağırmak gibi küçük etkinliklerin çok zor gelmeye başlaması olduğunu ifade eden Sayar, ''Bu işleri yapmamaya başlarlar, sonra yapmadıkları için üzülürler ve bir bakarlar ki küçük şeyler artık büyük şeyler haline gelmeye başlamış. Böyle hissetmeye başladığınızda bu küçük şeylerin üstüne gidin ve birikerek üzerinize gelmelerine izin vermeyin. Bunu yaparken biraz zorlanabilirsiniz ama daha iyi hissedersiniz, çünkü eğer birikmeye başlarlarsa bu sizin üzerinizde stres yaratacaktır'' diye konuştu.

Düşüncelerin stresi artırabileceğini vurgulayan Sayar, ''Problemlerimiz hakkında düşündüğümüzde daha fazla strese girmemiz doğaldır. Strese girdiğimiz zaman da stres sistemimiz devreye girmeye başlar. Hayatımızdaki olumsuzlukları, özellikle de işe yaramaz olduğumuz ya da olayların bizim kontrolümüz dışında olduğu gibi olumsuz düşünceleri durdurabilirsek stres sistemimiz de devreye girmeyecektir'' dedi.

STRES ÇEMBERİ KIRILMALI
Sayar, olumsuz düşüncelerin depresyonun tek nedeni olmadığını da kaydederek şöyle devam etti: ''Ancak kendinizi değersiz ve sevilmeye layık olmayan bir insan olarak düşünüp dolaştığınızı farz edin. Stres ve duygu sisteminize neler olabilir? Beyniniz bu olumsuz düşünceleri stres olarak algılayacaktır ve bu olumsuz duygular stres hormonlarının salgılanması için sinyal gönderecektir.

Stres hormonları salındıkça daha fazla olumsuz düşünmeye, olumsuz düşündükçe daha fazla hormon salgılamaya başlayacaksınız ve olay bir kısır döngüye girecektir. Fakat eğer sinirsel ileticiler çok azalmışsa veya stres sistemi çok duyarlı hale gelmişse, mutlaka tıbbi tedavi görmek gerekir.'' Stresle başa çıkmaya çalışan insanlara ilk önerilerinin stres çemberini kırmaları olduğunu dile getiren Sayar, ''Her zaman başımıza her çeşit olay gelebilir; planlarımız umduğumuz gibi gitmeyebilir, ilişkilerle ilgili sorunlarımız olabilir, araba kazası geçirebilir, ekonomik zorluklarla karşılaşabiliriz'' diye konuştu.

Duyguların otomatik olarak olaylar hakkında ne düşündüğümüzü ve ne yaptığımızı etkilediğini ifade eden Sayar, şunları kaydetti: ''Bu biraz da bizim beynimizin çalışma şekliyle ilgilidir. Beynimiz her koşulda gerçekçi düşünmez. Bunun amacı da bizi tehlikeden korumaktır, ancak stres altında bizi korumak amaçlı bazı yanlışlar da yapabilir. Kendimizi anlamsız bir şekilde en kötüyü hesaplarken bulursak aptal hissetmemize gerek yok. Bu beynimizin strese verdiği cevaptır.

Bu durumda önemli olan bunu bilip aklımızın daha gerçekçi çalışan kısmını yardıma çağırmaktır. Biraz iç görüyle bunu başarabiliriz. Stresle başa çıkabilen insanların her zaman yaptıkları da budur. Bu insanlar da diğerleriyle aynı olumsuz durumlara maruz kalırlar, ancak streslerini 'şu an bu durumun benim için kötü göründüğünün farkındayım ancak bunu zamanla düzeltebilirim', 'üç ay sonra bu durum tarih olacak ve ben bunu unutmuş olacağım', 'bu benim hatam değil', 'falancadan yardım isteyebilirim' diyerek daha çabuk atlatabilirler. Elbette bunu başarabilmek kolay değildir. Depresyona yatkın insanların genelde bu durumu paylaşacak kimseleri yoktur ya da dertlerini başkalarına anlatmaktan utanç duyarlar.''

''HAYATI HAKKINI VEREREK YAŞAYABİLMEK ÇOK ÖNEMLİDİR''

Depresyonun sadece psikolojik olmadığını, sadece kafadan kaynaklanmadığını ve güçsüz bir karakterin göstergesi olmadığını belirten Sayar, ''Depresyon beynimizin ve vücudumuzun strese nasıl cevap verdiğiyle ilgili bir durumdur. Depresyon genetikle ve gelişimsel duyarlılıkla ilgilidir. Ve tabi ki çökkün ve yorgun olmanın kendisi de stresli ve depresyona sokucu nitelikte olabilir'' dedi. ''Eğer depresyonda olmaktan dolayı utanç duyuyorsanız hatırlayın ki strese bu şekilde cevap vermesi için vücudunuzu siz organize etmediniz'' diyen Sayar, sözlerini şöyle tamamladı: ''Eğer depresyon teriminden hoşlanmıyorsanız kendi kendinize tükenmiş olduğunuzu, içinizde bir yangının olduğunu ya da kortizol fazlalığınızın olduğunu söyleyip yardım arayabilirsiniz. Fakat stres döngünüzü kontrol altına alabileceğinizi asla unutmayın. Düşüncelerimiz bazen hislerimizi tayin eder. Hayatı hakkını vererek yaşayabilmek çok önemlidir.''