BIST 10.899
DOLAR 32,20
EURO 34,95
ALTIN 2.442,57
HABER /  GÜNCEL

Asker ne demek istedi?

Üst komuta kademesine balyoz vuruldu. Orgeneraller acilen karargaha çağrıldı. Karargah zirvesinin anlamı ne?

Abone ol

Balyoz Soruşturmasıyla üst komuta kademesindeki askerin gözaltına alınması Genelkurmay'ı harekete geçirdi. Orgeneral Başbuğ, Türkiye'de görev yapan tüm orgeneralleri Genelkurmay'a çağırdı. Türkiye'nin yüreği ağzına geldi.

Toplantının ardından sadece "'İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülmekte olan bir soruşturma kapsamında ortaya çıkan ciddi durumu değerlendirmek üzere, bugün Genelkurmay Başkanlığı Karargahında, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bütün Orgeneral ve Oramirallerin katılımı ile bir toplantı icra edilmiştir" diye bir açıklama yapıldı.

PEKİ ASKER NE DEMEK İSTİYOR?

Star Gazetesi Yazarı Şamil Tayyar Karargah Zirvesi'nin şifrelerini şöyle çözüyor:

"Nedeni ne olursa olsun, Genelkurmay’ın hem Balyoz hem Erzurum hattındaki gelişmeleri yakından takip ettiği ve rahatsızlık duyduğu aşikardır.

Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in önceki gün alelacele Genelkurmay 2. Başkan Orgeneral Aslan Güner’le görüşmesi, böyle bir iklimin tezahürüdür. Bu görüşme, ilk defa gerçekleşmiyor. İki ismin, hükümetle asker ilişkilerinin normalleşmesi sürecinde birkaç defa bir araya geldiği biliniyor.

ÇİÇEK'İN GENELKURMAY'DA İŞİ NE?

Çiçek, görüşme nedenini, parola skandalına bağlasa da kamuoyuna yansıyan söylentiler, Genelkurmay’ın Balyoz operasyonuna açık müdahale talep ettiği yönündedir.

Nitekim, Çiçek’in görüşmeden hemen sonra önceki akşam saat 19.30 sularında Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman’la görüşmesi, parola skandalıyla ilgili olmasa gerek. Askerin hassasiyeti müsteşar üzerinden savcılara mı iletilmek istendi yoksa parola skandalına ilişkin müsteşarın görüşü mü merak edildi, takdir size ait.

Dün akşam saatlerinde orgeneral ve oramirallerin sürpriz şekilde toplanması yukarıdaki tezi teyit eden önemli bir gelişmedir.

YARGIYA YÖNELİK 23 ŞUBAT MUHTIRASI

İlk kez böyle bir toplantının bildiriyle kamuoyuna duyurulması ve hiçbir açıklama yapılmaması, yargılama sürecine müdahale talebinin resmileştirilmesidir.

Bu bildiri, içerik ve yöntem olarak farklılık arz etse de yargıya yönelik 23 Şubat Muhtırası’dır, daha dar anlamıyla Balyoz soruşturmasını yürüten savcılara gözdağıdır. Hiç merak etmeyin, eften püften nedenlerle hoplayan yargı, iradesine yönelik bu müdahaleden mutlu olacaktır.

İSTİFA YA DA KAPATMA DAVASI

O bildiriyle verilen mesaj şudur: O generalleri tutuklama yoksa...

Orası muğlak...

Kimine göre, tüm üst düzey komutanlar istifa ederek tepkisini ortaya koyabilir. Veya AK Parti hakkında kapatma davasının önü açılabilir. Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nde bekleyen Cumhurbaşkanı Gül hakkındaki Sincan kararı hayata geçirilebilir. HSYK harekete geçirilip savcılar görevden alınabilir.

Belki de hepsi...

Nitekim, davayı sulandırdığı için Ergenekon taifesinin çok sevdiği İngiliz Gazeteci Gareth Jenkins, Balyoz operasyonu sonrası Guardian’a yaptığı değerlendirmede, gözaltılar tutuklamaya dönüşürse ordunun katiyen sessiz kalmayacağını söyledi.

Yani, mutabakat için ön şart, tutuklama olmaması...

ASKER İSTEMEZSE DAVA AÇILMAZ

Ordu darbe yapamayacağına göre, sessizliğini nasıl bozabilir? Sanıyorum en büyük kozları, yukarıda saydığım alternatiflerdir. Denebilir ki, ordunun kapatma davası ve Yargıtay’daki dosyada ne gibi rolü olur?

Lafı hiç evelemeye gevelemeye gerek yok. Asker istemezse asla dava açılmaz, açılamaz. Yargıtay’dan da istediği kararı çıkartır. 367 kararı, askere sivil yargı yolunu açan düzenlemenin iptali, son HSYK operasyonu ve 28 Şubat sürecinde karargahtaki yargıçların tek kol düzeni kulaklara küpe olsun.

KEŞKE O TOPLANTI YAPILMASAYDI DİYEN YAZAR

[PAGE]

FATİH ALTAYLI

Komutanların gözaltına alınmasından sonra Ankara gergin bir gün geçirdi. Dedikoduların biri bitti diğeri başladı. Habertürk Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı komutanların istifa dedikodusundan Cemil Çiçek'in Genelkurmay ziyaretine kadar bu dedikoduları köşesine taşıdı. Ancak yazısını verip belki de taşra baskısı düştükten sonra komutanların yaptığı zirve açıklaması geldi. Altaylı zirve açıklamasından sonra yazısını değiştirmedi, sadece sonuna "Keşke o toplantı yapılmasaydı" notu ekledi. İşte Altaylı'nın o yazısı:

KOMUTA KADEMESİ İSTİFAYA MI HAZIRLANIYOR?

(...)

"Genelkurmay Başkanı, geçen haftalarda yaptığı açıklamalarda ne dedi:
Bize güvenin. Bizde darbeci olmaz. Orduyu yıpratmayın. Eğer kötü niyetli birileri varsa biz gereğini yaparız, aramızda barındırmayız.”
Mesaj açıktı.
Peki ne oldu?
Kuvvet komutanları, generaller, albaylar gözaltına alındı. Tutuklanma talebiyle mahkemedeler. Belli ki, gerisi de gelecek. Bu açıkça, Genelkurmay Başkanı’na “güvenmiyoruz” demek.
İyi de, bundan sonra bu devlet nasıl yönetilecek?
Silahlı Kuvvetler’e ve onun komutanına güvenmeyen bir yapı ile Silahlı Kuvvetler nasıl bir araya gelecek?
Güvenilmeyen bir Silahlı Kuvvetler’e ülkenin sınırları, şerefi, namusu nasıl emanet edilecek?

BEN OLSAM İSTİFA EDERDİM

Böyle bir durumda ben Genelkurmay Başkanı olsam, Cumhurbaşkanı ve Başbakan’la konuşur, “Madem bana güvenmiyorsunuz, buyurun istifam” derim.Ancak bu duygusal bir tavırdır ve Devlet mantığına sığar mı bilmiyorum.
Şu anda içinde bulunduğumuz durum, bu ülkenin yaşadığı en ağır krizdir.
İçinden nasıl çıkılacağı konusunda ise hiçbir fikrim yok.
Olan varsa beri gelsin.
Galiba tek çıkar yol, toplumsal hafızamızın balıklar kadar olması ve bunun da unutulup gidecek konular arasına girmesi.

KEŞKE O TOPLANTI YAPILMASAYDI

NOT: Ben bu yazıyı yazdıktan sonra Genelkurmay’da orgenerallerin toplandığını duydum. Keşke böyle bir toplantı yapmasalardı.