BIST 9.931
DOLAR 32,44
EURO 34,73
ALTIN 2.440,99
HABER /  DÜNYA

ALİ BABACAN: ’’EURO BÖLGESİ EN SIKINTILI BÖLGE’’

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, “Euro bölgesi bütün dünyada en geriden gelen ve toparlanma konusunda en sıkıntılı bölge gibi gözüküyor” ded...

Abone ol

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, “Euro bölgesi bütün dünyada en geriden gelen ve toparlanma konusunda en sıkıntılı bölge gibi gözüküyor” dedi.
IMF Bahar Toplantısı için Washington’da bulunan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Amerika Birleşik Devletleri’nden ayrılmadan önce Türk basını ile bir araya geldi.
IMF toplantılarını değerlendiren Babacan bu seneki bahar toplantılarının yine ekonomik açıdan ilginç bir döneme denk geldiğini belirterek, "Bu yılbaşı ile bugünü mukayese edecek olursak dünyanın büyümesi ile ilgili beklentiler bir miktar aşağıya revize edildi. Özellikle 2013 için Euro bölgesi büyümesi zaten negatif bekleniyordu. 2014’de de belki yüzde 1’lik bir büyümenin gerçekleşeceği şu anda tahmin ediliyor. Euro bölgesi bütün dünyada en geriden gelen ve toparlanma konusunda en sıkıntılı bölge gibi gözüküyor" dedi. Amerika’daki duruma değinen Babacan, "Amerika Birleşik Devletlerine baktığınızda son dönemde az da olsa bir büyüme momentumu oluşuyor ekonomide. Bunu hem konut piyasasında hem baka kredilerinde, tüketimde görüyoruz" dedi.
Raporlarda belirtilmeyen ancak toplantılar esnasında dünya ekonomisinde üç ayrı hızda büyümeden bahsedildiğini belirten Babacan "Euro bölgesi en geriden gelen hatta biraz negatif bu sene gelecek sene azıcık pozitif, Amerika yavaş yavaş büyümeye başlıyor ama gelişmekte olan ülkelerde de büyüme rakamları daha iyi görünüyor. Japonya’da ise, nasıl bir ekonomik görünüm olacağı ise, soru işareti" dedi. Toplantılardan olumsuz bir tablo ile ayrıldığını belirten Babacan, "Yani daha önceki toplantılarda verilen kararların alınan orta durusun bu toplantılarda biraz gevşediğini ben gördüm bu da bir miktar kaygı verici bizim için. Bu toplantılarda geleceğe dönük güven açısından bir katkı sağlanabilmiş olmadı" dedi. Türkiye’nin atması gereken adımlara da değinen Başbakan Yardımcısı Babacan, "Türkiye olarak çok dikkatli gitmemiz gerekiyor önümüzdeki dönemde de. Farklı senaryolara hep hazır olmamız gerekecek. Her ne kadar dünyanın finans sisteminde dünya ekonomisinde hemen bir böyle birden bire bir çöküş ihtimali azalmışsa da, kısa vadede çok büyük riskler söz konusu değil ama orta-uzun vade içinde nasıl bu krizden çıkılacağıyla ilgili henüz böyle elle tutulur somut bir tutum maalesef yok" dedi. IMF Bahar Toplantıları esnasında gelişmiş ülkelere yaptıkları önerileri dile getiren Babacan, "Eğer büyüme istiyorsanız, eğer istihdam istiyorsanız bu güven ile olacak. Merkez bankalarının para basarak, ya da bütçe açığıyla devlete daha çok para harcatarak olacak büyüme ancak kısa vadeli ve düşük miktarda olacaktır. Ama sürdürülebilir büyüme, istihdam yaratan büyüme ancak güvenle olacaktır. Güven için de bir ekonomik programın olması lazım. Şu anda Amerika Birleşik Devletleri’nde henüz böyle bir şey görmüyoruz.. Daha biliyorsunuz 2013 bütçesinin ne olacağı belli değil. Gelecek yılla ilgili hiçbir şey yok. Halbuki biz ne diyorduk G20’lerde, ki bu sonuç bildirgesinde de var. Gelişmiş ülkeler 3 yıl vadeli güvenilir programını mutlaka hazırlamalı ve açıklamalı" dedi. Türkiye’nin mevcut ekonomik ortamda temkinli davranması gerektiğini belirten Babacan "Türkiye olarak kendimize çok dikkat edeceğiz. Dışarıda olan gelişmelerin bizi ne kadar etkileyebileceğine mutlaka çok dikkat edeceğiz. Kendimiz kim ne derse desin öngörülerimiz olacak. Mutlaka hedefler koyacağız, programları uygulayacağız. Biz doğru bildiğimiz yoldan asla şaşmayacağız" dedi.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Dünya Bankası ile Türkiye’nin birlikte gerçekleştirdiği çalışmalara da değindi ve "Bizim belli bir tecrübe oluşturduğumuz alanlarda Dünya Bankası 188 ülkede reform ihtiyacı tespit ettikleri zaman biz de bu konuyu iyi yapıyorsak o konuda tecrübe geliştirdiysek Türkiye ile o ülkeleri buluşturuyorlar. Ya biz teknisyenlerimizi gönderiyoruz ya onların teknisyenleri Türkiye’ye geliyor. Dünya Bankası’nın yaptığı lojistik çalışmayla o ülkelerle buluşuyoruz. Biz bir çok ülkeyle iki bazda da çalışıyoruz ama yirmi kadar ülke ile Dünya Bankasıyla Türkiye’nin beraber çalıştığı ülke haline geldi" dedi. Babacan Amerika ziyareti esnasında ikili görüşmelerde de bulunduğunu açıkladı. Göreve yeni atanan ABD Hazine Bakanı Jacob Lew ile görüşmesinin yanı sıra, ABD Dışişleri Bakanlığı, ABD Ticaret Bakanlığı ve Beyaz Saray’dan bir ekip ile bir araya geldiklerini belirten Babacan, IMF’nin Mısır ekibi, Kırgızistan Başbakan Yardımcısı ve de Avusturya Maliye Bakanı ile de görüştüklerini söyledi. Bu ikili görüşmeler esnasında bir çok konunun yani sıra İran’ın da gündeme geldiğini belirten Babacan "İran’dan biz doğal gaz ve petrol alan bir ülkeyiz. Doğal gaz konusunda bağlıyız, petrol konusunda bağlıyız. Bu isin bir gerçeği ama bunun yanında hem bu ticaretimizi yaparken hem de Amerika’nın tek taraflı almış olduğu kararları nasıl yönetiriz, bunları zaten Amerikan hazinesi ile Halk Bankası birebir temaslarını sürdürüyorlar. Bize de iki üç dakika değindik geçtik. Devlet olarak bizim Amerika’nın tek taraflı yaptırımları ile ilgili şeyimiz olamaz. Bankaların kendilerinin tek tek vereceği karardır bu" dedi.
ABD ve AB arasında oluşturulması gündemde olan Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı konusunun da ziyareti esnasında gündem maddesi olduğuna dikkat çeken Babacan, Türkiye’nin durusuna değindiklerini söyledi. Henüz iki tarafın görüşmelerin çok başında olduğunu belirtti ve "Türkiye’nin bu resmin dışında kalmaması gerektiğini kendilerine ifade ettik. Bütün bu çalışmaları yaparken Avrupa Birliği ile Amerika, dünyanın iki tane en önemli pazarı birbirlerine açılma ile alakalı bir süreç başlatıyorlar tabi yıllarca sürecek bunun müzakereleri. Bu çalışmada Türkiye resmin dışında kalmasın, unutulmasın, amaç bu. Ama detaylar için çok erken çünkü daha onların neyi ne kadar konuşacakları belli değil. Amerika’daki her eyaletin senatörü temsilcisi kendi eyaleti ile ilgili tek tek kendi ürünlerini savunacak. Kolay bir süreç olmayacak. Obur tarafta 27 tane ülke var 27 tane parlamento var. Bu ülkelerin çoğunda koalisyon hükümetleri var, azınlık hükümetleri var. Fransa için tarım çok önemli mesela. Zor meşakkatli bir surece giriyorlar ama işin başında da biz Türkiye’yi iyi bir şekilde zihinlerinde yer ettirdik. Bunu sağladık" dedi. Bununla birlikte surecin nasıl gelişeceğinin yakından izlenmesi gerektiğini belirten Babacan Türkiye’nin Gümrük Birliği üyesi olmasına rağmen bunun sanayi ürünleri alanında olduğunu hatırlattı ve "Biz tarımda çok korumacı ve kapalı bir ülkeyiz. Avrupalılar çok ister bize et satsınlar, süt ürünleri satsınlar, peynir, tereyağı ama biz Gümrük Birliği sadece sanayi ürünleri ile alakalı diyoruz, birbirimize açığız ama tarımda hizmetlerde kapalıyız diyoruz. Görmemiz lazım nereye doğru gidecek" dedi ve bu surece göre adım adım Türkiye’nin kendine göre bir müzakere surecinin planlamasını yapması gerektiğini belirtti.
Başbakan Yardımcısı Babacan, İkili görüşmeleri esnasında Suriye’nin gündeme geldiğini belirtti. Basın toplantısında yöneltilen bir soruya cevaben "Tabii bu kimyasal silah konusu çok ciddiye alınması gereken bir konu" dedi. ABD, AB ve de Rusya’nın bu konu ile ilgili çok net sinyaller verdiğini belirten Ali Babacan "Dolayısıyla rejim böyle kontrol dışı, zaten rejim gidecek ama kendisini daha çabuk bitirecek bir seçeneği kendi eliyle yapacağını ben çok zannetmiyorum. Yapmaması gerekir. Zaten ama tabii bitiyorsa, tükeniyorsa, o tükenme anında ne yapacağı belli olmayabilir, dolayısıyla çok yakından takip edilmesi gereken bir konu" dedi. Suriye’deki durumun Türkiye’yi ekonomik açıdan olumsuz yönde etkileyip etkilemediği konusundaki bir soruya ise Babacan, bu konuda zaman harcamadan iki önemli kural belirlediklerini söyledi. Bunun birincisinin Türkiye’nin Suriye konusunda ne yapacaksa bunu uluslararası hukuk çerçevesinde yapacağı kararını aldıklarını belirtti. İkinci kurala göre ise tüm adımları dostları ve müttefikleri ile atacakları ile ilgili olduğunu belirtti ve "Çünkü bu Türkiye ile Suriye arasında ikili bir mesele değil. Bu güvenlik açısından baktığımızda bir bölge meselesi, insan hakları, can kaybı açısından baktığımızda da küresel bir mesele. Bu iki kuralı koyduğumuz için ekonomi üzerindeki etkisi hiç denecek kadar az. 200 bin kadar Suriyeli kamplarda onların masraflarını karşılıyoruz. 100 bin kadar da Suriyeli de farklı şehirle de Türkiye’de geçici olarak bulunuyor" dedi.
AKP hükümetinin yürüttüğü barış sürecine de değinen Babacan, 30 yıldır terörden ötürü Türkiye’nin ağır bir bedel ödediğini belirtti ve "Tabii kaybedilen canları para ile ölçmek hiç mümkün değil ama öte yandan da Güneydoğu Anadolu’nun, Doğu Anadolu bölgemizin kalkınması ciddi ölçüde aksadı çünkü güvenlik olmayınca özel sektör yatırım yapmıyor, özel sektör yatırım yapmayınca da orada büyüme, gelişme, istihdam oluşmuyor. Bizim için en büyük maliyet kaçırılmış fırsatlar maliyeti. O bölgede terör olmasaydı ne olurdu diye bakmak lazım meseleye" dedi. Bir örnek veren Babacan, Urfa’nın Bursa’dan potansiyel olarak bir farkı olmadığını, huzur ortamı olması gerektiğini ve güvenlik olarak yatırımcıların kendilerini rahat hissetmeleri gerektiğini söyledi.
Babacan ayni zamanda Irak meselesine de değinerek, "Biz Irak’ın toprak bütünlüğünü çok önemsiyoruz" dedi. Sözlerine "Irak’ın Kuzeyindeki Kürt yönetimi ile Bağdat’ın çok sıkı ilişkileri olması gerektiğini düşünüyoruz ve anayasada tanımlanan şekilde bu ilişkinin iyi yürümesi gerektiğini düşünüyoruz ama öte yandan da maalesef bu seçimlere kadarki süreçte Maliki hükümetinin izlemiş olduğu çizgi tek bir mezhep odaklı izlediği politikalar, sadece Irak’taki Kürtleri değil Irak’ta yasayan Sünnileri, Türkmenleri de son derece rahatsız ediyor. Irak’taki seçimlerden sonra kurulacak hükümetin çok daha temsil gücü yüksek ve Irak’ın tümünü temsil eden bir hükümet olması lazım" dedi. Erbil ile Bağdat’ın birbirinden uzaklaşmasını arzu etmediklerini söyleyen Babacan sözlerine sunu ekledi "Ancak öte yandan da Irak’ın Kuzey’inde ciddi bir is potansiyeli var. Irak’ın Kuzey’i Kürt bölgesi, su an baktığınızda ekonomik olarak Türkiye’nin bir uzantısı haline geldi. Ancak Erbil Ankara’ya yaklaşırken, Bağdat’tan kopmasını önleyici bir çizgi izlememiz gerekiyor" dedi.
Ziyaretleri esnasında Türkiye’nin insan hakları konusundaki eksikliklerinin gündeme gelmediğini belirten Babacan, sadece Fazıl Say hakkında verilen hapis cezasının Atlanta’da bir toplantıda kendisine soru olarak yöneltildiğini belirtti. Bu konu hakkında ne düşündüğü sorusuna cevap olarak Babacan "Mahkeme karar aldıktan sonra, bu zaten ertelenmiş de bir karar, mahkemenin zaten verdiği bir karara bizim de çok yorumda bulunmamız doğru olmaz. Biraz da bu konu vatandaşların vicdanında değerlendirmesi gereken, toplumun şöyle bir toplumsal vicdanında yargılaması gereken bir konu olarak görüyorum. Yani illa, mahkemeler tabii devreye girebilir, hukuk mutlaka önemli, ama şöyle bir sıradan vatandaşımıza sorduğunuz zaman, söylenen doğru mudur, bunun karşılığı ne olmalı diye, toplumsal vicdanda bulduğu yer bana göre çok daha önemli" dedi.
Türkiye’de tartışılan ve gündemin önemli maddelerinden biri olan başkanlık sisteminin nasıl olması gerektiği konusunda da açıklamada bulunan Babacan "Başkanlık sistemi tek bir model değil. Onun modelitesini nasıl ayarlayacaksınız, güçler dengesini nasıl kuracaksınız. Mutlaka bir kontrol ve denge olmalı. Bunları nasıl kurgulayacaksınız. Bir yandan istikrar, bir yandan demokrasinin özünü korumak gerekiyor. Gerekli kontrol ve güvenlik sistemlerini sistemin içerisine mutlaka koymak gerekiyor ama bir yandan da seçilmiş bir iktidarın da kararlı bir şekilde, gerekenleri de hızlı bir şekilde yapması gerekiyor. Bu hele hele ekonomik kriz ortamında çok daha önemli" dedi.
(İHA)