BIST 10.277
DOLAR 32,34
EURO 34,81
ALTIN 2.393,53
HABER /  MEDYA

Ali Atıf Bir hidayete mi erdi?

Zaman gibi gazeteleri bir dönem yerden yere vuran Ali Atıf Bir, Hürriyet'ten ayrıldıktan sonra bakın nasıl değişti.

Abone ol

Hürriyet gazetesinde çalışırken, Zaman, Vakit ve Yeni Şafak gazetelerini dinci basın olarak lanse eden Ali Atıf Bir, Bugün gazetesine geçtikten sonra çok değişti. "Dinci Basın" yerine gazeteleri ismi ile yad eden Bir, tiraj raporları konusunda da farklı bir görüşe sahip oldu.

İşte Bir'in dünü ve bugünü...

31 TEMMMUZ 2006 HÜRRİYET 
 
Dinci basın bunu da yazın

Uzun bir süredir dinci gazetelerin tiraj saklama oyununu yazıyorum. Cuma günü Tufan Türenç de bu konuya değindi. Hiçbir dinci gazetenin ABC Tiraj Denetim Kurulu'na aboneleriyle ilgili fatura bilgilerini veremediğini yazdı.

Doğrudur, dinci gazeteler ABC'ye fatura vermekten kaçınıyorlar "Niye vermiyorsunuz? " dediğinizde de "ABC Tiraj Kurumu'nun işi fatura denetlemek değil tiraj denetlemek" diyorlar.

Efendim, niye diğer gazetelerden fatura istenmiyormuş da onlardan isteniyormuş!

Defalarca "niyesini" açıkladım ama yine açıklayayım. Dinci gazetelerin bayi satışları yok denecek kadar az, okur katsayıları da söyledikleri tirajlara karşılık gelmiyor. Diğer gazetelerde ise böyle bir şüphe yok. Dolayısıyla da ABC Tiraj Kurumu, dinci gazetelerin tirajlarından emin olmak için ek denetim göstergelerine bakmak istiyor.

Bunda gocunacak bir şey yok. Vergi denetimlerinde de eğer vergi kaçağı şüphesi varsa denetçiler sadece stok saymakla, fatura incelemekle yetinmezler, örneğin elektrik sarfiyatına bakmak gibi dolaylı denetim yollarına da başvururlar. Bir kaçağı olmayan da gönül rahatlığıyla her türlü belgesini denetçiye verir.

Dinci gazeteler ise fatura vermekten kaçınıyorlar. Çünkü tiraj bilgileri, güçlü görünmek, reklam alabilmek için şişirilmiş aboneliklere dayanıyor. Asıl amaçları dinci propaganda... İslam aşkına Türkiye'yi sarmak ve sarsmak isteyenler dörder, beşer, onar abone olup bu gazeteleri oraya buraya "forward" ediyorlar.
Onlar da şişirilmiş tirajla reklamverenleri "bize reklam verin yoksa bizimkiler sizden mal almaz diye" tehdit ediyorlar. Nitekim reklam vermeyenlerden gücü yettiklerine "perakendeci cemaat şebekelerini" harekete geçirip ambargo uygulatıyorlar.

Bunlar doğru değil mi? Doğruluğunu ispat etmek elinizde. Verin fatura adreslerinizi kurtulun. Vermiyorsanız da artık lütfen susun. 
 
3 eylül 2006
 
Zamancılar gerçeği söylemiyor

ZAMAN Gazetesi Sorumlu Müdürü Ali Odabaşı'dan gelen yanıta dün yer verecektim. Yazmaya bir hafta ara verince yazı yazıyı kovaladı, sonunda yer kalmadı, yanıt bugüne kaldı.

Ali Odabaşı diyor ki: "... Daha önce defalarca kamuoyuna açıklandığı gibi Zaman Gazetesi İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Antalya ve Erzurum matbaalarında basıldıktan sonra Yaysat tarafından Türkiye genelinde bulunan Yaysat bayilerine ulaştırılır.
 
Başbayilere gelen gazeteler, bir başka dağıtım şirketi tarafından dağıtım elemanları tarafından abonelere dağıtılır. Her ay abonelere dağıtılan gazetelerin parası yine aynı dağıtım elemanları tarafından teslim edilen fatura karşılığında tahsil edilir.

İddia ettiğiniz gibi ne bedava gazete dağıtılması ne de kimsenin kendi bilgisi ve onayı olmadan abone yapılması söz konusudur. Hiçbir kurum ve kuruluş da toplu olarak abone yapılmamıştır. BİAK ölçümleriyle ilgili yorumlarınız da yanlış ve taraflı, gazetemizin abonelik yapısını incelemekle ilgili teklifiniz de ciddiyetten uzak buluyoruz."

Zaman'ın yöneticilerine kusura bakmasınlar ama asıl ben onların yanıtlarını ciddiyetten uzak buluyorum. Önce çıkıp "cemaat gazetesi" olduklarını, Fettullah Gülen'le olan "yakın" bağlarını açıklasınlar ondan sonra "ciddiyetten" söz etsinler. Zamancılar sanıyorlar ki ben "cemaat yapılarına" karşıyım, İslami propagandaya karşıyım, abone sitemine karşıyım. Bu yüzden de Zaman'ı hedef alıyorum. Bu kuyruklu yalan.

Sorun gerçeklerin gizlenmesi, "yaradana forward" yöntemiyle "çok sat ıyoruz" imajı yaratılıp "cemaatin gücünün" olduğundan büyük gösterilmeye çalışılması. Böyle bir tavrı Zaman değil de Cumhuriyet gösterse aynı tepkiyi ona da gösteririm, bu böyle biline. Zaman dahil herhangi bir gazetenin bir, iki ya da üç milyon satışa ulaştığı "denetlenmiş" verilerle kanıtlanırsa Türkiye adına gurur duyarım.

Gelin Zamancılara geçen hafta aboneleri Sedat Bingöl'den gelen bir e-posta ile yanıt vereyim. Bingöl diyor ki: "... Üniversite evlerinde iken herkes aboneydi. Bir eve birden fazla gazete gelmesin diye bazılarımızın aboneliği parasını biz vermek şartıyla başka adreslere "ücretsiz" dağıtılıyordu, sanırım kıllandığınız durum bundan kaynaklanıyor."

Sanırım Bingöl'ün Zaman'ın kendini çoğaltma yapısı hakkında bilgi veriyordur. Tabii bir de Gülen Cemaati'nin "üniversite evleri" kavramıyla.

Çok açıktır ki Zamancılar "cemaat" gücüyle bir satış noktasına birden fazla gazete aboneliği yapıyorlar. Ya da bir satış noktasından diğer kişi adına "abonelik" yaratıyorlar. BİAK'taki okur katsayılarını düşük olması da, erkek okur ağırlığını olması da bu yüzden...

Ayrıca burada teknik bir "okuma" tanıma sorunu var. Parayla bayiden "gönüllü" olarak alınan bir gazetenin okunma "kalitesi" ile (buna İngilizce involvement Türkçe ilginlik denir ) "yaradana forward" yöntemiyle elde edilen bir gazetenin okunma "kalitesi" nasıl aynı olabilir?

Zaman'a önerimi yineliyorum. Batılı ülkelerdeki benzerleri gibi gazete ve dergi tirajlarını denetleyen bağımsız kuruluş ABC Türkiye'ye tam abone listenizi, isme kesilmiş faturalarıyla birlikte vermeyi reddettiğinize göre faturaları bana verin. Medya denetimi konusunda uzmanlığımı, tarafsızlığımı bu konunun uzmanları, uygulamacıları ve siz de biliyorsunuz.

10 bin örnek seçip (gerçi 1200'de yeter ama hadi tribünlere oynayan tartışmasız bir rakam olsun) gerçekleri ortaya çıkaralım. Siz de rahat edin, biz de... Kabul mü?
 
 
VE 17 ARALIK 2006 PAZAR GÜNKÜ BUGÜN'DEKİ YAZISI
 
ABC Tiraj Kurulu eksik ölçüm yapıyor

Daha önce de yazdım... Zaman Gazetesi gibi "abone" usulü dağıtımı yapılan gazetelerin "tirajlarını" 'bayiden her gün para verip satın alınan' gazetelerin "tirajıyla" karşılaştırırken dikkatli olmak gerekir.

Ama bu "dikkat" tarafsız olması gereken ABC Tiraj Denetim Kurulu'nun "abone" ölçümlerini göze ardı etmesini gerektirmez. Ne demek istedik? Önce gelin tiraj yani "circulation" deyince ne anlıyoruz ona bakalım. Çünkü bir ölçüm önce ölçülen şeyin ne olduğunun tanımlanması daha sonra da ölçüme yönelik olarak "işlevsel hale getirilmesi" ile anlamlıdır. Tirajın dar ve ilk ölçümlere başlanan yıllardaki tanımı "belirli bir gazete ya da derginin belirli bir sayısının parası ödenerek yapılmış toplam net satışlarıdır."
 
Türkiye'de ABC Tiraj Denetim Kurulu hâlâ bu eski ve dar tanımı kullanıyor. Oysa diğer ülkelerde tiraj denetim kurumları "tiraj" deyince sadece "bayiden satışı" ölçmemekte "abone" (subscription) usulü dağıtımları ve "kontrollü bedava dağıtımları" (controlled free distribution) da onaylayarak denetim raporu yayınlamaktadır. Abone belirli bir gazete ve ya da derginin belirli bir dönem için parası ödenerek, ilgili kuruluş tarafından ilgili adrese ulaştırılmış net sayısıdır.

Kontrollü bedava dağıtılmış gazete ya da dergi ise bir plan içerisinde (kontrollü) ücretsiz olarak dağıtımı yapılmış net sayıdır. Amerika, Avustralya ve İngiltere aboneliği ve kontrollü ücretsiz dağıtıma dayalı tirajları ölçen ülkelere örnektir. Örneğin Avustralya'da ilgili kurum "abone ve kontrollü bedava dağıtımı" ölçmek için ABC'nin karşısına CAB (Circulatiun Audit Board'u) koymuştur.. Hatta bazı ülkelerdeki ABC Kurulları "okurluk" (readership) araştırmalarını bile yapar. Okurluk (Reader- per-copy) ise bir gazetenin her sayısını okuyanların ortalama sayıdır. Anket yöntemiyle ölçülür. Kanada'yı da tiraj denetimi ve okurluk araştırmalarını aynı elde birleştiren ülkelere örnek gösterebiliriz. Peki reklamveren için en geçerli ölçüm hangisidir? "Bayiden satışa dayalı tiraj mı?" "Abone usulü tiraj mı?", "Kontrollü bedava dağıtıma" dayalı tiraj mı? Yoksa "okurluk" mu? Bu reklamverenin bileceği bir iştir. Kalkıp da ABC Tiraj denetim kurumunun ya da Reklamcılar Derneği'nin belirleyeceği bir şey değildir.

Tüm ülkelerde genel olarak reklamveren önce anket yöntemiyle ölçülen araştırmalardan çıkan okur sayılarına bakar, daha sonra gider "tiraj denetim" raporlarında "tirajın türüne" bakar. Sonra da medya planlamasını yapar. Reklamveren için önemli olan reklamını okutmaktır. Reklamın "Ne tür dağıtılan bir gazete" okunduğu da bazı reklamveren için önemli olabilir ama bu konu ölçümlenme ile ilgili değil, o mecranın ne kadar "itibarlı" algılandığı ile ilgilidir. Eğer yayının "bedava" olması reklamvereni ilgilendirse o zaman izlemek için ayrıca para ödenmesi gereken ATV, Kanal D, Show'u ya da Star'ı da AGB'nin ölçüm kapsamı dışında bırakması gerekmez miydi? Ve de sadece TRT, kablo ve digitürk kanallarının ölçülmesi... Eğer bir yayın bir yandan abone usulü ya da kontrollü bedava dağıtılıyor ve bir yandan da "itibarlı" algılanıyorsa ABC Tiraj Denetim Kurulu bu işe ne karışır! ABC Tiraj Denetim Kurulu şunu bilmeli ki, Türkiye'de BİAK olarak anılan ve Taylor Nelson/Piar tarafından yapılan "okurluk" araştırmasının kalitesi her türlü tiraj denetimlerinin ne kadar kaliteli yapıldığına bağlıdır. Reklamverenin lehine olan bu. Bu nedenle ABC Tiraj Denetim Kurulu tirajları sadece eski ve dar kalıplara göre ölçmemeli... Her yayının tiraj denetimini yapabilmenin yollarını aramalı. Yani tarafsızlığını korumalı.