BIST 10.046
DOLAR 32,31
EURO 34,63
ALTIN 2.409,42
HABER /  GÜNCEL

Ahmet Tulgar imzasının arkasında

Leyla Zana ve arkadaşlarının yabancı gazetelere verdiği bildiriye imza atan gazeteci-yazar Ahmet Tulgar, bugünkü yazısında bildirinin arkasında olduğunu söyledi...

Abone ol

Leyla Zana ve arkadaşlarının yabancı gazetelere verdiği ilandaki bildiriye çekinmeden imza koyan Akşam Gazetesi yazarı Ahmet Tulgar, başlıklı yazısında imzaladığı bildirinin arkasında durdu:

- Biz kocaman bir aileyiz. Herkes gibi ben de zaman zaman benmerkezci olduğumda, dünyaya durduğum yerden baktığımda, yani kendimi ve yakın çevremi merkeze aldığımda; herhangi bir ağırlığın etkisiyle suda oluşan halkalar gibi genişliyor bu aile buradan, buralardan uzağa. Bu aileyi birarada tutan, biraraya getiren, bugünlük dağılsalar, bugün dağınık olsalar da tekrar, yeniden ve yeniden biraraya getirecek olan şey de insandan, insanlıktan, dünyanın geleceğinden hala ümidi kesmemiş olmamızdır. Biz bir türlü kıçını kakıp oturamayanlar, dünyanın herhangi bir yerinde bir adaletsizlik, bir eşitsizlik, bir haksızlık gördüğünde hop oturup hop kalkanlarız. Hele ki bu hoşumuza gitmeyen şeyler yakınımızda oluyorsa.

Biz hepimiz gücümüz yettiğince, imkanlarımız el verdiğince, aşklarımızdan, günlük maişet dertlerimizden başımızı kaldırdıkça, bizi nicedir teslim almış küçük korkularımızdan kalbimizi kurtardıkça, kaçırdıkça, gelir, çalışırız bu dünyayı güzelleştirme derneğinde.

Su taşırız bu tehlikeli gidişatını dünyanın, bu kanlı akışını zamanın tersine çevirecek değirmeni döndürmek için. Biliriz, taşıma suyla da döner değirmen. Bir değirmen. Taşıyıcıların çokluğuna, enerjisine bağlıdır nihayetinde hepsi hepsi bu da.

Eh, bir aile olarak tanımlayınca kendimizi, böyle bakınca da güvenmek zorundayızdır birbirimize ki biz de güveniriz.

Annem dahil çok sayıda merak eden olduğu, sorduğu için giriyorum şimdi bir kez daha bu konuya: Şu meşhur bildiri meselesine. Cumartesi de yazmıştım: Evet, iki arkadaşım, bu bizim kocaman, bütün dünyaya yayılmış, milliyetlerüstü ailemizden iki buralardaki 'yakın akraba' beni telefonla aradı ve topraklarımızdaki Kürt sorununun çözümüne ilişkin bir bildirinin hazırlandığını, altına benim ismimi de koyacaklarını söylediler. 'Okey' dedim ve geçtik gittik, başka konulara atladık sonra. Ne zamandır görüşmüyorduk.

Sakin sular

Politika, politik mücadele tabii ki çok önemli bir alan, derin bir konu ama ne kadar derinleşirseniz, bir o kadar da naifleşmelisiniz, hafiflemelisiniz; hafifletmeli kendinizi, atmalısınız safraları üzerinizden girince bir kez bu alana.

İyi bir noktadan, mümkün mertebe temiz bir kıyıdan atlamışsanız bu suya, bırakmalısınız artık onun kaldırma, taşıma gücüne kendinizi. Dibe vurup, derinde neler olduğunu görüp, öğrenip sonra tekrar su yüzüne çıkabilmelisiniz. Çok abartır, çok büyütürseniz eylemlerinizi, söylemlerinizi, kan çok çabuk karışıyor sizin sırtüstü yatıp, içinizde varacağınız kıyının tükenmez beklentisi sakin sakin dolandığınız bu alana, bu suya. Bu yüzden derinlikli olduğu ölçüde naiftir, hafiftir benim politik tutumum, yaklaşımlarım. Sertlikten, büyük anlatıların şiddetinden yeteri kadar çekmiş bir kuşaktan olunca iyi geliyor insana böyle tüy gibi hafif, pamuk gibi yumuşak bir politik tavır. İnsani ve şiddet karşıtı.

Lafı gevelediğimi sanmayın, neyse onu anlatıyorum: İlk Hürriyet Gazetesi'nin Cuma günkü manşetiyle hatırladım tekrar bu bildiriyi, alıntılanmış olarak okudum o telefon konuşmasından sonra. Sonra tümünü okuyunca ertesi gün, yani Cumartesi, hala aynı günkü yazımın başlığında direnir buldum kendimi: 'Ne olmuş yani?'

Elbette ki katılmadığım ifadeler var, olacak bu bildiride. Ben biriyim, başkası başka biri.

Ama emin olduğum şey, o bildirinin altında imzası olanların çoğunluğunun, bilemem tabii ama belki de hepsinin özleminin, hasretinin bu haritada Türk ve Kürt halklarının kardeşçe birarada yaşaması olduğudur.

Türkiye Cumhuriyeti bugün artık Avrupa Birliği'nin eşiğinde duruyor. Bu ülke hiçbir zaman Irak ya da Suriye gibi bir yer olmadı. Elbette bu ülkenin Kürtleri, tam da T.C. yurttaşı oldukları için kimliklerini koruyacak, kimliklerine sahip çıkacak ve ifade özgürlüğünden, modern toplumsal örgütlenme anlayışından sonuna kadar yararlanacaktır.

Türk ve Kürt aydınların, yazarların, gazetecilerin, solcuların, insan hakları savunucularının kurduğu köprü, oluşturduğu volan kayışı sayesinde bu ülkenin Kürtleri çaresizlikten başka büyük güçlerin, süper güçlerin yedeğine girmedi, girmiyor.

Bu sol, demokrat ve aydınlık ufuk, Türkiye bütünlüğünün imgesidir. Bu ümit, bu beklentidir güvencemiz. Bizi Ortadoğu'dan ayıran. Bu ufka doğru kulaç atmalıyız. Bu akışa, bu dalgalara bırakmalıyız kendimizi, büyük, ağır ve düşmanca yöntemlerle çekişip, inatlaşıp, dibe, bulanık suya mahkum etmek yerine.

Çünkü ışık yukarıda. Yüzeyde.

Birbirine güvenerek, naif ve hafif bir politika yaparak kalacağımız, batmayacağımız yüzeyde.

Yazı: Ahmet Tulgar
Kaynak: