BIST 10.159
DOLAR 32,21
EURO 35,09
ALTIN 2.472,06
HABER /  GÜNCEL

23 Eylül İngiltere Basın Özeti

Independent, 'Kenya saldırısı İslami şiddet tehdidini göğüslemenin ne kadar zor olduğunu gösteriyor. Ama çözüm müdahale değil' diyor. Financial Times'a göre, ABD ile İran arasındaki yakınlaşma Orta Doğu'da tüm dengeleri değiştirebilir.

Abone ol

İngiltere gazetelerinin pek çoğunda Kenya'nın başkenti Nairobi'de lüks bir alışveriş merkezine düzenlenen ve en az 68 kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırıyla ilgili haber ve yorumlar öne çıkıyor.

Independent, saldırının sorumluluğunu üstlenen Somalili Eş-Şebab militanlarının alışveriş merkezindeki bazı kişileri rehin alarak canlı kalkan olarak kullandıklarına dikkat çekerek örgütün bu eylemle her zamanki yöntemlerinin dışına çıktığını vurguluyor.

Gazete asıl adı "Genç Mücahit Hareketi" olan örgütün militanlarının çoğunun 300 dolar ve şehit olarak cennete gitme vaadiyle cezbedilen gençlerden oluştuğunu belirtiyor.

Daily Telegraph gazetesi, örgütün Cumartesi öğle saatlerinden beri devam eden çatışmalar sırasında Twitter üzerinden de "sosyal medya saldırısı"na giriştiğini, Twitter mesajlarıyla militanların övülüp Kenya güvenlik güçleriyle alay edildiğini ve hükümetin pazarlık teklifinin reddedildiğini aktarıyor.

Independent gazetesi başyazısında "Nairobi saldırısı, İslami şiddet tehdidini göğüslemenin ne kadar zor olduğunu gösteriyor" diyor.

'Peygamber'in annesinin adını bilemeyen çocukları öldürdüler'

"Dehşetengiz bir acımasızlıkla Nairobi'ye saldıran İslamcı militanlar, lüks alışveriş merkezi Westgate'den daha iyi bir yer seçemezlerdi. Kenya Doğu Afrika'da Batı'nın en yakın müttefiki ve Westgate alışveriş merkezi, koridorların Batılıların Kenya'daki ekonomik büyümeden nasibini alanlarla birlikte dolaştıkları bir yer. Saldırı sırasında teröristlerin Peygamber'in annesinin adını söylemedikleri için çocukları da öldürdükleri bildiriliyor. Bu durum, neyle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor."

"Bu tür terörist saldırılar karşısında Batı öncülüğünde askeri operasyon yapılmasını savunanlar bu olaya verilmesi gereken yanıtı bulmakta zorlanacaklar. Zira saldırıyı üstlenen Eş-Şebab'ın üslendiği Somali iki kez dış güçlerin müdahalesine hedef oldu. İlkine Etiyopya, ikincisine de İslamcı militanları başkent Mogadişu'dan süren Afrika Birliği. İslamcıların hâkimiyet kurmalarını önlemeye yönelik dış müdahalelerin sonucu felaket oldu."

Eş-Şebab'ın bir ülkede eylemlerine azaltırken aniden başka bir ülkede ortaya çıkıverdiği belirtilen yazı şöyle devam ediyor:

"Sırf bu gerçek bile, El Kaide ve onunla bağlantısı olan örgütlerin tek bir sinir merkezi ya da tek bir otorite kaynağı olduğunu varsayan herhangi bir dış politika anlayışının ne kadar yanlış olduğunu gösteriyor. Amerikalıları ne kadar sevindirse de El Kaide liderinin öldürülmesi final olmadı. Birçok kişi için kabullenmek acı verici olsa da artık, iç savaşları ya da dini çatışmaların sonucunu Müslüman ülkeleri bombalayarak ya da kendi istediklerimizi seçerek değiştirebileceğimiz düşüncesinden vazgeçme zamanı geldi. Son yıllarda yaşananlardan almamız gereken ders içeride tetikte olmaktır dışarıya müdahale etmek değil."

ABD-İran yakınlaşması

Financial Times yazarı David Gardner, ABD ile İran arasındaki buzların erimesinin bölgede dengeleri değiştirebileceğini belirtiyor:

"ABD ve Rusya'nın - Esad'ın kendi halkına karşı zehirli gaz kullanması sonucu- kazaen vardıkları uzlaşma henüz test edilmedi. Suriye, bu anlaşmaya uymak için her gün şartlar ileri sürerken, Washington ve Moskova, Şam'ın kimyasal silahlarından vazgeçmemesi halinde ne olacağı konusunda hala farklı görüşte. Bu müphem anlaşma, nükleer silah emellerine set çekmek için, Suriye'nin müttefiki İran'la bir uzlaşmanın sıçrama tahtası olarak sunuluyor. Suriye hâlihazırda İslam dini içinde Şii-Sünni savaşının cephesi. Şii İran, Sünni Arap yöneticiler ve Türkiye'ye karşı duruyor. İran'la ilgili her şey Orta Doğu'da dengeleri değiştirir."

ABD Başkanı Barack Obama ve yeni İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani arasında mektup teatisi yapıldığını ve İran liderinin Obama'nın sözlerini "incelikli" ve "çok önemli bir geleceğe doğru atılmış küçük adımlar" olarak nitelediğini anımsatan yazar şöyle devam ediyor:

"ABD, İngiltere ile birlikte 1953'te İran'ın petrollerini elinde tutmak için seçimle işbaşına gelmiş bir hükümetin devrilmesine yardım etti, 1980-88 yılları arasındaki İran-Irak savaşında Irak'ın yüz binlerce İranlıya karşı kimyasal silah kullanmasını görmezden geldi. 1979 İran İslam devriminden sonra Tahran elçiliğini basarak ABD'yi aşağıladığını, Beyrut Büyükelçiliğini havaya uçurttu, yine Beyrut'ta Amerikan deniz piyadelerini bombalatarak Lübnan’dan çıkarttı, ABD'yi Kontra skandalının içine çekti. Batılı bir diplomatın deyimiyle Obama şimdi artık 'ödeşelim' diyor gibi görünüyor."

"Eğer İran'la ABD arasındaki yumuşama süreci ilerlerse, şu üç görüş doğru çıkar: Birincisi İranlılar içgüdüsel olarak Orta Doğu'da en Amerikan yanlısı insanlardır. (İsrailliler hariç tutulmamıştır) İkincisi İran'ın pasif kalmasıyla Orta Doğu'daki en kötü sorunlar hafiflemeye başlar. Bu sadece Suriye için değil Lübnan, Filistin, Irak ve Afganistan için de geçerli. Üçüncüsü savaş tüm bu sorunları geri döndürülemeyecek şekilde daha da kötüleştirecek ve felaketin eşiğindeki bu ülkeleri daha da sarsacak."