BIST 10.277
DOLAR 32,34
EURO 34,81
ALTIN 2.393,53
HABER /  GÜNCEL

10 Mayıs 2011 Basın Özeti

ABD ile Pakistan'ın bin Ladin'in yakalanması için yaptığı gizli anlaşma, İran'da tırmanan Ahmedinejad-Hamaney gerilimi, İran'ın Mısır ile yakınlaşma girişimi, ABD ve Kanada'daki 'Sürtük Yürüyüşü'.

Abone ol

Guardian gazetesi Amerika Birleşik Devletleri'nin Pakistan ile yaklaşık 10 yıl önce, El Kaide lideri Usame bin Ladin'in öldürüldüğü geçen haftaki operasyona zemin hazırlayacak gizli bir anlaşma yaptığını duyuruyor.

Haber bazıları emekli, bazıları halen görevde olan Amerikalı ve Pakistanlı yetkililere dayandırılıyor.

2001 yılında dönemin başkanı George Bush ile Pakistan devlet başkanı Pervez Müşerref arasında varılan anlaşma, Usame bin Ladin'i yakalamak üzere Amerikan güçlerine Pakistan topraklarında tek taraflı operasyon yapma izni veriyor.

Operasyon sonrasında da Pakistan'ın bunu göstermelik olarak yüksek sesle protesto etmesi üzerinde anlaşmaya varılmış.

Guardian'a bilgi veren üst düzey bir Pakistanlı yetkili Usame bin Ladin'in öldürülmesini, "Amerikalı dostlarımızın yaptığı, bu anlaşmayı uygulamaktan ibaret" sözleriyle yorumluyor. Emekli bir Amerikalı yetkili de Pakistan hükümetinden geçen hafta gelen itirazlar konusunda, "Bu da anlaşmanın halkla ilişkiler boyutuydu. İnkar edeceklerini biliyorduk" diyor.

ABD Pakistan'a yardımı kesecek mi?

Guardian bin Ladin'in öldürülmesinin ardından gerilen Washington-İslamabad ilişkileriyle ilgili bir habere de yer vermiş.

Haberde Pakistan'a mali yardımı durdurma konusunda Başkan Barack Obama'nın üzerindeki Kongre baskısının giderek büyüdüğü belirtiliyor.

Başkan Obama'nın da bin Ladin'in Pakistan yetkililerinden destek gördüğü şüphesini taşıdığı, ancak Kongre'ye acele karar vermemek gerektiği telkininde bulunduğu kaydediliyor. Guardian Beyaz Saray'ın, Pakistan ile işbirliğinin zedelenmesinden çekindiğini vurgulamış.

'Esad şansını kullanamadı'

İngiltere basınında geniş yer bulan konulardan biri de Suriye'deki gelişmeler.

Guardian'ın dış politika yorumcularından Simon Tisdall Suriye lideri Beşar Esad'ın görevi bırakmasını talep etmeleri için dünya liderlerine çağrıda bulunuyor. Yazıda dikkat çeken satırlar şöyle:

"Batılı ülkelerin yeni bir Irak yaratmadıkça Suriye'deki gelişmeleri belirleme gücü yok. Bunu yapmaları da tercih edilmez zaten. Gerekli olan, Beşar Esad'ın bir lider olarak artık hiçbir umut vermediğinin dürüstçe kabul edilmesidir. Çevresindeki insanları suçlamak inandırıcılıktan uzak. Suriye'nin sorunlarının başlıca sorumlusu, onu yöneten kişidir."

"Suriye'de kısa vadede köklü bir değişim zor görünüyor. Ancak ülkedeki başkaldırı, Mısır'da olduğu gibi rejimin lider kadrosunda bir değişikliği olanaklı kılıyor ve bu yolla daha yapıcı ve kapsayıcı bir ulusal uzlaşıyı da teşvik ediyor. Beşar Esad şansını kullandı ve çok ileri gitti. İngiltere ve müttefikleri onunla bağlarını koparmalı ve görevi bırakmasını talep etmelidir."

İran'da Ahmedinejad-Hamaney çekişmesi

Financial Times İran rejimi içindeki güç mücadelesinin Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'ın geleceğini tehdit ettiğini yazıyor.

Ahmedinejad ile ruhani lider Ayetullah Hamaney kampları arasındaki gerilimin gelecek yıl yapılacak meclis ve 2013'te yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde kızıştığı belirtiliyor.

Son gerilim Ahmedinejad tarafından görevden alınan istihbarat bakanının, ruhani lider tarafından göreve iadesiyle yaşanmış. Ahmedinejad da Hamaney'e meydan okuyarak, protesto amacıyla iki hafta boyunca kabine toplantılarına katılmamış. Ahmedinejad'ı ruhani lidere kafa tutmaya teşvik edenin, sağ kolu İsfendiyar Rahim Meşayi olduğunu belirten Financial Times bu ismin cumhurbaşkanlığına oynadığı yorumlarını da eklemiş.

İran-Mısır yakınlaşması

Daily Telegraph İran'ın Orta Doğu'da değişen güç dengelerini lehine çevirmek için Mısır ile yakınlaşmaya başladığını yazıyor.

Karşılıklı ziyaretlerin sıklaştığı, iki ülkenin 30 yıl aranın ardından tekrar diplomatik ilişki kurmaya hazırlandığı belirtilmiş. Haberde şu satırlar öne çıkıyor:

"Hüsnü Mübarek döneminde Mısır'ın İran ile ilişkileri son derece düşmancaydı. Tahran'da büyükelçiliği olmayan tek ülke Mısır'dı. İlişkiler 1979'daki İslam Devrimi ve aynı yıl Mısır'ın İsrail ile barış anlaşması imzalamasının ardından bozulmuştu. Ancak Mısır'ı Eylül ayındaki seçimlere taşımakla görevli askeri yönetim, İran ile daha yakın ilişki kurup İsrail'e karşı daha dik başlı olacağının işaretlerini veriyor. İran ise Mısır'ın desteğini arkasına alarak Orta Doğu'daki Suudi nüfuzunu dengeleme hedefinde mesafe katetmenin peşinde."

NATO mültecileri ölüme terk etti mi?

Guardian dün, NATO'nun Afrikalı göçmenleri Akdeniz'de açlıktan ölüme terk ettiği iddiasına yer vermişti. İddiaya göre NATO Mart ayında, Libya'dan İtalya'nın Lampedusa adasına giderken arızalanan bir geminin yardım talebine yanıt vermemiş, günlerce açıkta bekleyen gemideki 72 göçmenden 61'i açlıktan ölmüştü.

Guardian olayı takip etmeyi bugün de sürdürüyor ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun soruşturma açılması talebini ön sayfasından duyuruyor. Çavuşoğlu'nun şu sözleri aktarılmış:

"Eğer bu ciddi suçlama doğruysa, yani yardım çağrısına rağmen ve geminin yeri Akdeniz'de görev yapan askeri güçler tarafından belirlenmiş olmasına rağmen yolcuları kurtarmak için hiçbir çabada bulunulmadıysa, bu tüm Avrupa için kara bir gündür."

'Sürtük Yürüyüşü'

Independent geçtiğimiz günlerde Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada'da, binlerce kadının "Sürtük Yürüyüşü" adı altında düzenlediği protesto gösterisini gündeme getiriyor ve benzer bir yürüyüşün yakında Londra'da da yapılacağını duyuruyor.

Kadınların protestosu "Sürtük gibi giyinip tecavüze davetiye çıkarmayın" diyen Kanadalı bir polise ve temsil ettiği anlayışa yönelik. Tepki iç çamaşırı ya da davetkar kabul edilen kıyafetlerle yürüyerek gösteriliyor.

Ancak Independent'ta bu konuyu yorumlayan Harriet Walker, protestonun içeriği ve amacını doğru bulmakla birlikte seçilen ismin amaca hizmet ettiğini savunuyor.

"Genç kadınların böyle bir yürüyüşte bir araya geldiğini görmek cesaret verici. Kendilerinden önceki nesle kıyasla daha fazla özgürlüğe sahip bir nesilde bile feminizm ruhunun ölmediğini gösteriyorlar. Ancak feminizm mücadelesi henüz kazanılmış değil. Bu nedenle cinsiyetçi terminolojiyi pist dışına çıkarak protesto etmek, yani sürtük gibi bir kelimeyi alıp ona yeni çağrışımlar yüklemeye çalışmak, orman yangınıyla uğraşmak yerine, yakınlarda küçük, yeni bir yangın başlatmaya benziyor."