BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67
HABER /  ÇALIŞMA HAYATI  /  EMEKLİ

Ya 10 TL ya 300 TL maaşına yansıyacak

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, emeklilerin beklediği intibak yasasıyla ilgili konuştu.

Abone ol

Maaş artışıyla ilgili olarak Çelik, "Ya 10 lira, ya 5 lira, ya 50 lira isabet edecek; ya 100, ya da 150 lira ya da 300 lira maaşına yansıyacak" diye konuştu.

Bursa'da hemşehri derneklerinin bayramlaşma törenlerine katılan Çelik, yaptığı konuşmalarda, Türkiye'yi gezince görülen büyük değişikliklerin herkesin göğsünü kabarttığını söyledi.

Balkanlar'da bir acziyetin, bir sıkıntının bulunduğunu dile getiren Çelik, ''Bölünmüşler, dağılmışlar, paramparça olmuşlar ama hala bölünme senaryoları var. Yani örnek olsun diye söylüyorum; Makedonya dediğiniz Yugoslavya'dan kopan 7 parçadan bir tanesi. Nüfusu ne kadar; 2 milyon ama şu anda yarısı Arnavut, yarısı Makedon. Her an ikiye ayrılma tehdidiyle, tehlikesiyle karşı karşıya. Yani bölünmüşler, daha da bölünme senaryoları var. Sırbistan'a gidiniz; Kosova ayrıldı. Şimdi yanı başında Sancak var. Sancak, Müslümanlardan oluşan bir bölge. Orada da büyük sıkıntı var'' diye konuştu.

''Türkiye en sağlıklı, en güvenilir liman''

Bakan Çelik, Balkanlar'dan bakınca Türkiye'nin gücünün ve büyük bir devlet oluşunun net bir şekilde ortaya çıktığını, oradaki herkesin Türkiye'den bir şeyler beklediğini bildirdi.

Ortadoğu'da da perişanlık ve nerede duracağı belli olmayan bir freni boşalma hadisesi karşısında Türkiye'nin en sağlıklı, en güvenilir liman olarak ortaya çıktığını vurgulayan Çelik, şunları söyledi:

''Bizim fotoğrafımızı, bizim bulunduğumuz noktayı görmek için dışarıdan içeri bakmak gerekiyor. Ülke dışına çıktığınız zaman Türkiye'nin kıymeti, Türkiye'nin büyüklüğü, Türkiye'nin gücünün ne kadar büyük olduğunu çok daha iyi görme imkanı elde ediyorsunuz. Peki Avrupa'dan baktığınızda nasıl; yıllardır Avrupa Birliği'ne (AB) girelim diye 1963'ten beri mücadele ediyoruz. AB'de de durağanlık, soygun ve en önemlisi güven bunalımı başlamış durumda. 27 Avrupa ülkesi arasında bir tesanüt yok. İşte şöyle 'Öz Avrupalılar, kabuk Avrupalılar, dışarıdaki Avrupalılar, içerideki Avrupalılar' diye paramparça aslında ve 'Merkezi bir güç olarak onları tutarak bir güç olabilir miyiz dünyada' diye mücadele ediyorlar. Onların da huzurunun olmadığını görüyoruz.

Portekiz çok zor durumda. İtalya'da ciddi sıkıntılar var. Yunanistan, iflas bayrağını asma noktasındaymış zaten. Bunları kaldıracak bir potansiyel söz konusu değil. Ayrıca tabii Avrupa'da başka türlü binbir türlü sıkıntılar var. Onları bayram dolayısıyla anlatmak istemiyorum. Oradan da Türkiye'ye baktığınız zaman gerçekten istikrarlı ve itibarlı bir Türkiye karşınıza çıkıyor.''

''Milletimiz siyasi istikrarı başardı''

Türkiye'nin gelişimi ve değişimi ışığında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın gittiği her yerde büyük bir hassasiyetle büyük bir ilgiyle karşılandığını belirten Çelik, bunun altında siyasi istikrarın yattığını vurgulayarak, ''Milletimiz siyasi istikrarı başardı'' dedi.

Çelik, Türkiye'nin 20-30 yılını koalisyonlarla geçirdiğini ve bu dönemde çok kaybettiğini dile getirerek, şöyle devam etti:

''Şimdi burada istikrar sağlanmışken diğer ülkelerde siyasi istikrarsızlık hakim. Bir ay önce çalışma bakanları G-20 toplantısına katıldım. Yani 20 ülkenin çalışma bakanı Paris'te bir araya geldik. 'Sabahleyin özel bir kahvaltı yapalım' dediler. 7 bakan çağrıldık, gittik oturduk. İngiltere'si, Almanya'sı, İtalya bakanı ve Türkiye bir araya geldik. Adamların size açık söyleyeyim, geleceğe dönük ümit var olacakları hiçbir şey yok. Siyasi istikrar konusu bir kez felç. Yani İspanya'da seçim var, Zapatero kaybediyor seçimi. İtalya'da başbakan gidiyor.  Merkel'in Almanya'da durumu sarsıntıda, yürümesi çok zor. Sarkozy, Fransa'da seçimi kaybediyor. Bu adamların çalışma bakanlarıyla oturuyorsunuz, hiçbirisinin yüzü gülmüyor. Geleceğe dönük söyleyecekleri hiçbir şey yok. Ben de şimdi onlara dedim ki; 'Bir seçime girdik 10 sene önceydi yüzde 34 aldık. Sonra milletimiz yüzde 47 verdi. Sonra bir daha girdik yüzde 50 verdi' dedim. 'Şimdi anketler yüzde 55 gösteriyormuş' dedim. İngiltere bakanı dedi ki; 'Bize de bir kurs verseniz de bu nasıl oluyor bu iş. Bunu anlamakta zorlanıyoruz bu kadar istikrarsızlığın olduğu bir yerde' dedi.

Ciddi söylüyorum. Allah'tan ki bu kritik dünya şartlarında siyasi istikrarımız var. Siyasi istikrar ne biliyor musunuz? Bakanlar Kurulu'na giriyoruz şimdi. Oturuyorsunuz bir karar alıyorsunuz hep beraber uyguluyorsunuz, problem yok.

Ama bir düşünün 3'lü koalisyonu. Oturdunuz; 'Hayır efendim o bakanın yapacağı işin depreme yardımını söyleyeyim mi, o partiye fayda sağlar'. Dolayısıyla; 'Ben biraz çelme takayım, bana şöyle zararı olabilir ben bu işi şöyle esneteyim' derken karar almada zorlanırsınız. Bunun da ekonomiye, vatandaşa bir şekilde yansıması olur. Bunu geçmişte yaşadık. Şimdi bir istikrar var. Güçlü bir yönetim ve çok şükür bu itibarı getirdik. Bu milletin hak ettiği bir itibarı tesis etmiş bulunuyoruz. İnşallah Allah mahcup etmesin böyle de yürüyeceğiz.''

''74 milyon insan bir tarağın dişlisi gibi, bir fark yok''

Anadolu insanının gönlünün çok zengin olduğunu, misafiri sevdiğini, bin kişiye yemek vermesine karşın ahırındaki koyunun azalmadığını, bereketinin arttığını dile getiren Çelik, ancak bunu bozmak isteyen, bunu parçalamak isteyenlerin çok mesai harcadığını bu konuda da çok mesafe kaydettiğini, ancak son dönemdeki milleti sahiplenme politikalarının netice vermeye başladığını bildirdi.

''Bursa'da yol olarak ne varsa Şanlıurfa'ya da onu götürmüşüz'' diyen Çelik, şöyle devam etti:

Diyarbakır'a onu götürmüşüz. Şırnak'a onu götürmüşüz. 'Bursa'ya Samanlı'da bin 200 yataklı hastane yapalım' diyoruz, bin 600 yataklı hastaneyi şimdi Şanlıurfa'da başlatıyoruz. Van'da bitti. Ayrım gayrım yok. Bu millete ayrım gayrim yakışmıyor. Bunun Kürt'ü mürdü yok. Arap'ı marabı, Türk'ü mürkü yok. Allah böyle takdir etmiş. Bunun Türk'ü Kürt'ü diye bir şey olabilir mi? Yaradan öyle yaratmış. Seni Kürt yaratmışsa benim ne günahım var? Öbürünü Türk yarattıysa onun ne günahı var. Bu ne üstünlük vesilesidir, ne birbirimize caka satma ve birbirimizi tahkir etme unsurudur. Allah'ın takdiridir bu. Mühim olan, adımız insandır. İnsanca yaşayabiliyor muyuz, insani özelliklerimizi ortaya çıkarabiliyor muyuz? Burası çok önemlidir. Bu konu ihmal edilmiş. Maalesef ırkçı akımlara kurban edilmiş ve Anadolu'da ister istemez yanlış uygulamalar yer bulmuş.

Şimdi artık biliyorum ki vatandaşımız bu ülkenin vatandaşı. Senin doğumun, rengin neyse hiç önemli değil. Burada eşit haklara sahipsin. 74 milyon bir tarağın dişleri gibi, fark yok. Hizmette de bakışta da, bürokraside de. 'Her alanda eşitiz' noktasında Türkiye'de güzel bir bakış açısı ve yönetimi var. Bu aşağıda yer bulmaya başlamış ve halk güvenini iyice pekiştirmek noktasına gelmiş. Ben inanıyorum ki teröre harcadığımız, silaha harcadığımız ve aslında anaların gözünün yaşının akmasına sebep olan bu tablodan bir kurtulsak var ya inanın Türkiye'nin önünde duracak hiçbir engel söz konusu değil.''

İntibak

Bakan Çelik, kamuoyunda tartışılan ''İntibak'' konusuna da değinerek, bunun zam değil eşitleme olduğunu belirtti.

2000 yılından önce emeklilik konusunda 5 farklı sistem uygulandığını dile getiren Çelik, bunun da emekli maaşları konusunda adaletsizliğe yol açtığını bildirdi. 10 bin gün prim ödeyen ile 5 bin gün prim ödeyenlerin aynı emekli maaşını aldığını anlatan Çelik, Kurban Bayramı öncesi yaptıkları düzenlemeyle ''Eşit işe eşit ücret'' uygulaması getirdiklerini dile getirdi.

2000 yılında Bülent Ecevit hükümeti döneminde, bir kanun çıkarıldığını ve bu kanunda, ''Türkiye ne kadar büyürse o büyüklüğün getirisini emekliye de yansıtalım'' mantığının yer aldığını vurgulayan Faruk Çelik, şunları kaydetti:

''Baktığınızda çok iyi bir kanun. Bütün milletin, devletin gelişmesinden payı emekliye de verelim, çalışana da verdiğimiz gibi. Bu güzel de 2000'de eksi büyüyor Türkiye. 2001'de eksi büyüyor. 2002'de de eksi. Yani Türkiye'de artık büyüme yok ki. Olmayan parayı ver de dur. Şimdi eksi büyüyen Türkiye'de demişler ki; 'Büyümenin payını emekliye verelim'. Büyümüyor Türkiye... AK Parti 2003'te gelmiş, Türkiye büyümeye başlamış. Büyümeye başlamış, yüzde 100 payı siz emekliye aktardığınız zaman çalışan bin lira maaş alıyor, emekli bin 500 lira maaş alıyor. Çalışmamak daha karlı hale geliyor. Böyle anormal bir sistem çıktı ortaya. İşte bu anormal sistemi ortadan kaldırmak için 'Hem Türkiye'yi büyütelim, hem de emekli maaşını adil bir şekilde verelim ama çalışana göre az alsın emekli', bunu getirmişiz; sosyal güvenlik reformu, fakat Anayasa Mahkemesi iptal etti. İptal edince 4 sene Türkiye'de karışık bir dönem yaşandı, 2003-2008 arasında.

Şimdi o 4 seneyi dikkate almıyoruz. Çünkü ne devletin ne milletin istediği bir şey. Onu dışarıda tutup 2000'den öncekileri kendi pozisyonlarında eşitliyoruz. İntibak bu. Ne isabet edecek sana; ya 10 lira, ya 5 lira, ya 50 lira isabet edecek; ya 100, ya da 150 lira ya da 300 lira maaşına yansıyacak. Yani 5 lira ile 200 lira arasında herkesin eşitsizliklerini gidermeye dönük farklı şekilde yansımalar olacak. O çalışmayı biz şimdi tamamladık. Devlete de ciddi bir maliyeti var ama o eşitlensin de... Vatandaş da zam bekliyor. Ama bu zam değil eşitlemedir. İnşallah o haksızlığı gidereceğiz.''