BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67
HABER /  GÜNCEL

Altan bağımsızlık istemiyor

Ahmet Altan Türkiye'nin bağımsızlığına karşı

Abone ol

Şemdinli’den Danıştay saldırısına uzanan süreci değerlendiren yazar Ahmet Altan Türkiye’deki olayların ‘derin devlet ile devlet hesaplaşması’ olduğunu iddia etti.


 Gazeteci - yazar Ahmet Altan, son dönemde ortaya çıkan gerilim ve yaşanan olayları BUGÜN’e değerlendirdi. Türkiye’de “Derin devlet” ile “devlet”in hesaplaşmasının yaşandığını iddia eden Altan’ın görüşleri şöyle:



- Sevgili Ahmet Altan, Şemdinli’de ne oldu?



Benim bir tespitim var, yanılıyor olabilirim. Devletin içinde dövüş olduğunu düşünüyorum. Bana göre Susurluk’tan sonra, derin devlet ile devlet arasında sorun çıktı. Dış dünya da sorunun içinde. Türkiye’nin, diğer NATO ülkeleri gibi, devlet denilen çeteciliğinin bir kenara bırakılıp daha demokrat, daha kanunlara saygılı devlet yapısına kavuşmasını dış dünya da istiyor. Devletin içinde, çeteciliğin artık devleti çok çürüttüğünü ve daha fazla devam edemeyeceğini düşünen bir grup var. Benim tahminim Susurluk’tan sonra gizli bir antlaşma yapıldı; biz Susurluk’u çok fazla incelemeyelim ama artık bu çetecilik, yani bombalama, haraç alma, uyuşturucu kaçakçılığı, faili meçhuller vs. bitsin. Şemdinli’de patlayan bombalarla derin devlet bu antlaşmaya uymak istemediğini ortaya koydu.



AĞIRLIK OLARAK SUBAY



- Derin devlet nedir?



Derin devletin içinde askerler, polisler ve istihbarat var. Derin devlet, devletin bütün birimlerinden yasalara uymama hakkına sahip olduğuna inanılarak örgütlenmiş bir başka yapı. Derin devletin belkemiğini oluşturanların, ağırlıklı olarak subaylardan oluştuğunu düşünüyorum. Sözgelimi, JİTEM’den söz edilir. Ama nedense resmen doğrulanmıyor.



- Derin devlet dediğin merkezi hiyerarşisi olan bir örgütlenme mi?



Zannetmiyorum. Çünkü merkezi bir hiyerarşisi olsa bence Türkiye daha tehlikeli bir durumda olurdu. Ama onu daha tehlikeli yapan şey, hiyerarşisinin olmaması. İç kontrolü yok. Belki Susurluk’tan önce daha hiyerarşik bir yapıya sahipti.



- Gladyo’dan farklı gibi..



Bence Türk usulü bir Gladyo. Dışarıdaki gladyolara baktığınız zaman eylemleri büyük oranda siyasi ama bizdeki sadece siyasi amaçlı çıkmıyor. Çok ciddi para kaynakları var. İnanılmaz uyuşturucu kaçakçılığı var işin içinde.



- Danıştay saldırısında da derin devlet var mı?



Bence var. İki şey orada birbirbirini tutmuyor. Katilin ateş etme yetenekleri ile yakalanmasındaki amatörlük. Bir adam odaya girip çok kısa zamanda beş hareketli hedefi vuramaz. Adamın tabanca ile ilişkisinin çok iyi olması gerekiyor. Bunun için de eğitim şart. Bunun elindeki Glock tabancalar dünyanın en iyi tabancasıdır. Ancak yakalanışı çok amatörce. Şu olabilir: Yakalanmayacağına çok güveniyordu. Kameralar kapanmış. Çok büyük bir cinayette kamera kapalıysa, tesadüf olamaz. Şemdinli’deki olay ise derin devletin, devlet tarafından yakalanmasıydı. Danıştay’daki olayda da sanıkların yakalanma biçimi hiç alışkın olmadığımız bir biçim.



- Danıştay saldırısında derin devlet ne amaçlıyordu sence?



Bence hükümeti devireceklerdi.



- O zaman AK Parti’nin ‘bu bize karşı komplodur’ demesi doğru mu? Bir Başbakan’ın bunu söyleme hakkı var mı?



Şemdinli’nin üstüne gitmemiş birinin, kendi iktidarı hedef olduğunda böyle açıklamalar yapması inandırıcı olmaz. Başbakan’ın sözlerine Şemdinli’den sonra ciddiyetle bakmam. Önümüzde Şemdinli diye bir felaket var. Başbakan’ın söylediği gibi, sonuna kadar araştırılması gerekirdi. Ancak bu yapılmadı.



BAŞBAKAN’I GERİLETTİLER



- Sence niye?



Korktu demek suç olur mu? Bence Başbakan’ı birisi geriletti. Ama gerileten kimdi? İşte onu bilmiyorum.



- Başbakan’ı kim korkutabilir ki?



Şunu mu söyletmek istiyorsun: Bir general mi? Evet, silahlı biri. Bunu yapacak birinin Başbakan’dan daha güçlü olması gerekiyor. Başbakan’dan kim daha güçlü olabilir? Elbette silahlı biri. Ordunun bir bütünü mü? Ordunun bir bütünü olduğunu sanmıyorum. Derin devletten rahatsız olan bir devletin ordunun içinde de olduğunu düşünüyorum. Derin devlet Başbakan’ı bir şekilde geriletti.



AK Parti’nin zora düşmesi Şemdinli’deki tutumundan



“Hükümeti devirmenin illa da silahla olması gerekmiyor. Hükümet edemez hale getirirler. AK Parti bu kavgayı kesinkes kaybedecek”



- Van Savcısı’nın iddianamesini nasıl yorumluyorsun?



Bence çok önemli bir iddianame idi.



- Yaşar Büyükanıt’ın adının karıştırılması olayı başka yöne kanalize etmek isteyen bir tezgah anlamına gelir mi?



Van Savcısı’nın, Büyükanıt’ın önünü kesmek için böyle bir şey yaptığını düşünmüyorum. Adam ciddi bir bağ kuruyor. Büyükanıt’ı doğrudan doğruya suçlamıyor zaten ama ona da sorulmasının gerektiğini söylüyor. Çünkü onu suçlayan tanık var. İddianamesine koymuş. Koyamaz mı? Adam diyor ki istikrarı bozmak ve hükümetin gücünü azaltmak isteyen bir eylemdir Şemdinli. Hükümet çok ciddi bir şekilde zemin kaybetti, iktidarı sarsıldı. Savcının başına gelenler de çok kuşku verici. Türkiye’de aydınlar hakkında çok dava açılır. İddianamelerden dolayı savcıya bir soruşturma açıldı mı? Hayır! O zaman eşitsizlik var. Savcı bir generalden söz ettiği için işinden oluyor. Yazardan söz ettiği zaman neden işinden olmuyor peki? Niye generale dokunulduğu için tepki gösteriyorsunuz da vatandaşa dokunulduğunda göstermiyorsunuz? İddianamenin yanlış olup olmadığına henüz mahkeme karar vermedi ki, Yüksek Hakim ve Savcılar Kurulu (YHSK) karar versin. Bana sorarsan YHSK o kararı ile suç işlemiş oluyor.



- Sence AK Parti Hükümeti’ne karşı niçin sistematik komplo yürütülmeye başlandı?



İktidarın şaşkınlığından. İktidar kendi eliyle kendisini yıkmak isteyenlere bütün kozları verdi. Bugün AK Parti bu kadar zor duruma düştüyse Başbakanın Şemdinli’deki duruşunu değiştirmesindendir.



- İktidar başka ne kozlar verdi?



Merkez Bankası Başkanı’nın seçiminde çok büyük bir hata yaptı. Merkez Bankası gibi hayati bir noktada bankacılığın kuralları dışında bir iş yapmak için bu kadar zorlarsan, senden kuşku duyar insanlar. Bu kuşku ile beraber bu ülkenin demokratları AK Parti ile aralarına ciddi mesafe koydular. Ayrıca AB yolundaki adımlarını çok yavaşlattı. Bu bir anda AK Parti’nin hem dünyadaki, hem içerdeki ittifaklarını bozdu. Temsil ettiği noktalardan çekilince, geriye sadece dindarlık kaldı. Onu yıkmak isteyenler bunu kullandılar. Bugün hırpalanıp duruyor.



İKTİDARDA KALAMAYACAKLAR



- Laik kesimin tepkilerinde haksız olmadığını mı söylemek istiyorsun?..



Geçen hafta Neşe Düzel’in eski büyükelçilerden Temel İskit ile yaptığı söyleşi, özellikle AK Partililer tarafından dikkatle okunmalıdır. Dikkat edilmesi gereken bir cümle vardı. İskit şöyle diyordu: Yerel seçimlerde oyumu AK Parti’ye verdim. Bu en laik diye bilinen diplomatlardan bir adam. Birçok demokrat oy verdi. O insanlar şimdi çekildiler. O büyükelçi artık AK Parti’ye oy vermeyeceğini söylüyor. Böyle bir adamın oyunu almış olmayı AK Parti’nin çok büyük bir dikkatle incelemesi gerekir. Ben büyükelçinin oyunu nasıl kazandım ve nasıl kaybettim? AK Parti, Çankaya seçiminin hesabını yapıyor ama, bence o zamana kadar iktidarda kalmayacak.



- Birileri devirir mi diyorsun?



İlla da silahla olması gerekmiyor. Hükümet edemez hale getirirler. Çok korkuyorum. Bir anda facialar yaşarız. Siyasi terör, ekonomik kriz vs... Sen buna uygun ortamı yaratırsan, bunu yapacak birileri çıkar. AK Parti bu kavgayı kesinkes kaybedecek.



"Ulus devlet dönemi bitti"



- Ulusalcılığı, yani yeni bir kurtuluş savaşı vermek gerektiğine dair anlayışı nasıl yorumluyorsun?



Eğer bütün dünyanın sana karşı olduğunu düşünüyorsan ben de senin biraz paranoyak olduğunu düşünürüm. Kimden kurtulmaya çalışıyoruz?



- Kimden?



Kendi vatandaşlarımızın bir kısmından mı? Yoksa Avrupa Birliği’nden mi? Aslında söylenmek istenen şey AB. Dış düşmanlar ne istiyor?



- Türkiye’yi bölüp parçalamak istediklerini söylüyor neokuvvayı milliyeciler...



Niye? Dünyanın en kuvvetli ordusuna sahip değiliz. Yeryüzünün en kuvvetli ekonomisine sahip değiliz. Yer yüzünün en kuvvetli demokrasisine sahip değiliz. Ve bütün dünya bize düşman niye? Bu mantığa uyuyor mu?



- Sahi AB’ye girdiğimizde bağımsızlık elden gitmez mi?



Bağımsızlığımız elden gitse iyi olur. Ben Türkiye’nin bağımsızlığından yana değilim. Türkiye’nin en büyük tehlikelerinden biri Türkiye’nin bağımsız olması. Bağımsızlık kadar halkı kandırmak için kullanılmış bir kelime bilmiyorum. Beni benim ırkımdan olan biri yönetsin. Ve onun beni nasıl yönettiğine kimse karışmasın. Franko çok bağımsızdı. Diktatördü.



- O zaman ulus devlete de karşısınız demektir...



Kesinlikle. Çok mu tehlikeli bir şey bu? Allah’tan ki ulus devlet yeryüzünde kendi dönemini kapattı.



"İnsanlar laik olamaz "



- Arınç’ın laiklik çıkışını nasıl değerlendiriyorsun?



Türkiye’de laikliğin her şekilde tartışılması gerekir. Çünkü Türkiye laik bir ülke değil. Olsaydı Diyanet İşleri Başkanlığı olmazdı. Ayrıca Meclis Başkanının her konuyu tartışmaya açma hakkı vardır. Ama tam AK Parti’nin kuşkulu hale geldiği sırada bu konuşmayı yaparsan, başkalarının kullanmalarına da imkan vermiş olursun.



- Söylediklerine katılıyor ama siyaseten zamanlamasını yanlış buluyorsun öyle mi?



Bülent Arınç ile fikir birliğine varmam zor. Çok zikzak çizen bir politikacı.



- Laiklik üzerinden bir siyaset yapılmasını peki doğru bulur musun?



Laiklik demokrasinin çok önemli bir parçası. Laik olmadan demokrat olamazsın.



- Dindar demokrat olamaz mı sence?



İnsanlar laik olamaz ki... Ben laik olamam, benim içinde bulunduğum sistem laiktir.



- Peki kamusal alanı nasıl tanzim etmek gerektiğine inanıyorsun?



Kamusal alan herkese açık. Ama şu fark eder: Kadın beyin cerrahı ise ameliyatta onun gereğini yapacak. Türbanıyla yapabiliyorsa girsin yapsın.



- Peki Çankaya Köşkü’ndeki bir resepsiyon?



Cumhurbaşkanı’nın o davranışını çok nazik bulmadığımı söylemeliyim. Beni kim davet ederse etsin bana eşimle ilgili bir şart koyarsa ben o davete gitmem. Ben eşime saygısızlık edilmesini istemem.

Söyleşi: Mehmet Metiner
Kaynak: