BIST 10.277
DOLAR 32,28
EURO 34,74
ALTIN 2.388,59
HABER /  GÜNCEL

Yüksek yargıda söz düellosu

Yeni adli yıl sancılı başladı. Açılış töreni yüksek yargının birbiriyleriyle olan kavgasına sahne oldu. Yargıtay Başkanı Anayasa Mahkemesi'ni eleştirince kıyamet koptu.

Abone ol

Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Haşim Kılıç, Yargıtay Başkanı Osman Arslan'ın Anayasa Mahkemesi'ne yönelik sözlerini ''Anayasa Mahkemesi'ne yapılmış bir saldırı'' olarak nitelediğini söyledi. Kılıç, Arslan'ın Yüce Divan'da yargılama sürerken yaptığı açıklamaları ''talihsizlik'' olarak niteledi. Adli yılın başlaması dolayısıyla Yargıtay'da düzenlenen törenin ardından çıkışta, Yargıtay Başkanı Osman Arslan'ın Anayasa Mahkemesi'ne yönelik eleştirileri hakkında Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu'ya soru yöneltildi. Tuğcu, bu soruya, ''Doğal bir şey. Zamanı gelince yanıtlayacağız. Şimdi söyleyecek bir şey yok'' yanıtını verdi. Aynı yöndeki sorular üzerine Haşim Kılıç ise şöyle konuştu: ''Herkesin olduğu gibi sayın başkanın da düşüncelerini açıklama ve ifade etme özgürlüğü vardır. Ben bu konuyu bu çerçevede değerlendiriyorum. Ancak öncelikle sayın baro başkanının çok sorumlu konuşmasından dolayı kendisine teşekkür ediyorum. Yüce Divan konusunun çok yoğun bir şekilde devam ettiği bir süreçte Sayın Yargıtay Başkanı'nın, sanıkların belki de güvenini, olası bir ihtimalle güvenini sarsıcı birtakım açıklamalarda bulunmalarını çok talihsiz ve sorumsuz bir konuşma olarak niteliyorum. Bu konuşmayı Anayasa Mahkemesi'ne yapılmış bir saldırı olarak niteliyorum ve bunun cevabı da kurumumuz tarafından verilecektir.'' YARGITAY BAŞKANI NE DEMİŞTİ? Yargıtay Birinci Başkanı Osman Arslan, ''Yüce Divan'' görevi ile siyasi partilerin kapatılması ve siyasi partilere yaptırım uygulanmasına ilişkin görevin, Yargıtay'a verilmesini istedi. Yargıtay'daki törende konuşan Arslan, Anayasa'nın 154. ve 69. maddelerinin yeniden düzenlenerek, ''Yüce Divan'' görevi ile ''siyasi partilerin kapatılması ve yaptırımlar uygulanmasına'' ilişkin görevin,Yargıtay'a verilmesini ve Anayasa'nın 148. maddesinin 3 ve 5. fıkralarının yürürlükten kaldırılmasının zorunlu görüldüğünü bildirdi. Yüce Divan'da yapılan yargılamanın, bir ceza yargılaması olduğunu belirten Arslan, uluslararası sözleşmelerin ceza yargılamasına ilişkin hükümleri ile insan hakları konusundaki düzenlemelere değindi. Türkiye'de, ''Yüce Divan''ın kurumsallaşma sürecini anlatan Arslan, uluslararası sözleşmelerde ve öğretide adil yargılanma hakkının temel koşulu olarak, hakimin bağımsızlığı, tarafsız, teminatlı ve hukukçu olması, yargılamanın açık olması ve makul sürede sonuçlandırılması, ceza davalarının en az iki kademeli olmasının öngörüldüğünü anlattı. Yargıtay Başkanı Arslan, şöyle konuştu: ''Anayasa Mahkemesi'nde görev yapan başkan ve üyelerin bağımsız, tarafsız ve teminatlı oldukları ve yargılamanın açık yapıldığı tartışmasızdır. Ancak, ceza yargılaması ve adil yargılama için öngörülen temel koşullar, Anayasa Mahkemesi'nde bulunmamaktadır. Yüce Divan, ceza yargılaması yapan bir mahkemedir. Anayasa Mahkemesi'nin üyelerinin tamamı hukukçu olmadığı gibi hukukçu olanların tamamı da cezacı değildir. Hukukçu olmayan üyelerin ceza yargılaması yapması, adil yargılanma hakkına açıkça aykırıdır. Yüce Divan da Ceza Muhakemesi Kanunu'na göre yargılama yapacak, ceza hukuku uyarınca sübut, niteleme, değerlendirme ve ferdileştirme yapacaktır. Ceza hakimliği bir meslek olup, bilgi birikimi ve deneyim gerektirir. Bu bir uzmanlık işidir. Yargıtay'dan seçilen üyelerin hukukçu olması halinde, Askeri Yargıtay'dan seçilen üye dışında, Anayasa Mahkemesi'nde cezacı üye olmayabilir. Ceza usulü ve ceza öğrenimi ve eğitimi görmeyen, ceza uygulaması yapmayan ve bu konuda deneyimi bulunmayan kişilerin, ceza yargılaması yapması hukukun evrensel kurallarına aykırı olduğu gibi insan haklarına da aykırıdır.'' Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan ceza yargılamasının tek dereceli olduğuna ve mahkemece kesin karar verildiğine dikkati çeken Osman Arslan, ''Adil yargılanma hakkı için ceza yargılamasının en az 2 kademeli olması gerekir'' dedi. Yargılama sürecinde verilebilecek tutuklama ve el koyma gibi kararlara karşı başvurulacak kanun yolu bulunmadığına işaret eden Arslan, nihai kararlara karşı da temyiz yolu olmadığını kaydetti.