BIST 10.277
DOLAR 32,25
EURO 34,78
ALTIN 2.397,82
HABER /  GÜNCEL

Kürtler'le Dans çok konuşulacak

Memduh Bayraktaroğlu’nun “Sahte melekler–Hortumcuzadeler” isimli romanının devamı niteliğinde "Kürtlerle Dans" yayına sunuldu. Bu kitap çok tartışıl

Abone ol

Gazeteci-yazar Memduh Bayraktaroğlu'nun "Sahte Melekler-Hortumcuzadeler" isimli romanının devamı  ile geleceği anlatan romanı üzerine bir söyleşi yaptık. İnternethaber sordu, Bayraktaroğlu da açık yüreklilikle cevapladı.

İH – Memduh bey. Sahte Melekler romanınız dava konusu olmuştu.

MB – Evet...

İH – Neden dava konusu olduğunu biz biliyoruz ama İnternethaber okuyucuları için açar mısınız?

MB – Romanımda, eski ekonomi bakanı diye bir tip vardı. Bu tip, Türkiye’deki ortalama siyasetçi ve bakan tariflerini bünyesinde bulunduran bir tipti. Rüşvet almadan iş görmeyen, acımasız, yüzsüz, kanun tanımayan ve zengin olabilmek için her şeyi mübah gören bir tip.

İH – kitabınız yayımlandıktan sonra hakkınızda 100 milyar liralık bir dava açıldığını Milliyet gazetesindeki bir haberde okumuştuk.

MB – Evet. Milliyet gazetesi ve birçok internet sitesi hakkımda eski bir ekonomi bakanının açtığı davayı haber yaptı.

İH – Kimdi hakkınızda 100 milyar liralık tazminat davası açan bakan ve neden açtı?

MB - Kamuoyu genelde kim olduğunu biliyor. Burada bir kez daha adını anmanın anlamı yok.

İH – Israr etmiyoruz ama neden dava açtığını söylemeyecek misiniz?

MB – Dedim ya. Eski bir ekonomi bakanı, romanımda yer alan rüşvetçi bakan tipini kendine benzetmiş olmalı ki “bu romanda anlatılan bakan tipi benim” diye ortaya çıktı. Oysa romanımın başında yaratılan tiplerin hayali olduğu belirtiliyordu. Elbette gerçek hayatta bu tiplerin olduğunu ama karma bir tip olduğunu da romanım yayımlandığında yine İnternethaber’e açıkladığımı hatırlayacaksınız.

İH – Evet hatırlıyoruz. Gelelim Kürtlerle Dans’a. İlk romanınızda geçmişi anlatmıştınız ikinci romanınızda ise geleceği anlatıyorsunuz.

MB – Evet. Vizyon koymaya çalıştım. Biz roman yazarları ve bilim adamlarının çalışmaları kuşku temeline oturur. Eğer bir romancı ve bilim adamı kuşku duymazsa romancı veya bilim adamı değil, din adamı olur. Ben de Kürtlerle Dans’ta, bu güne kadar yaşanılan ve bundan sonra yaşanılacağını düşündüğüm her konudaki kuşkularımı aktardım.

İH – Öcalan’la ve güneydoğu bölgesiyle ilgili şok edici gelişmeler anlatmışsınız.

MB – Geçmiş, geleceğin aynasıdır. Geçmiş isimli aynaya bakarak geleceği gördüm. Bakın... Kürtlerle Dans’ı yazmaya yaklaşık 1 yıl önce başladım. Romanımda yer alan bir çok olayın aynılarını son günlerde eksiksiz yaşıyoruz. Hani romanım daha önce piyasaya çıkmış olsaydı, “yazdığım senaryolar sanki uygulanıyor” diye kuşkuya bile kapılabilirdim.

İH – Evet haklısınız. Romanınızda yer alan olayları aynen yaşıyoruz. O halde romanınızda anlatılan diğer olayların gerçekleşeceğinden de eminsiniz.

MB – Romanımın yazılış amaçlarından biri ilgili kurum ve kuruluşları uyarmaktır elbette. Mesajımın alınıp alınmadığını hep beraber göreceğiz.

İH – Romanınızın bir yerinde roman kahramanlarından biri 1925 Şeyh Sait isyanını bizzat Atatürk’ün tahrik ettiğini söylüyor. Siz de roman kahramanınız gibi mi düşünüyorsunuz?

MB- Hiç kimse gibi düşünmüyorum. Sadece kuşku duyuyorum ve kuşkularımın yarattığı yorumları romanıma da taşıyorum ancak şunu da hemen belirteyim ki; Atatürk de her devlet adamı ve kısmen de politikacı gibi, yönettiği ülkenin çıkarlarını her şeyden üstün tutuyordu. Dönem de onu gerektiriyordu. Hayatımın hiçbir döneminde, Atatürk’ün muhataplarına ve bilhassa düşmanlarına karşı bir melek olduğuna inanmadım...

İH – Ne yani Atatürk’ün de mi şeytani yanları vardı demek istiyorsunuz?. Büyük bir iddia değil mi?.

MB – Ben Atatürk’ün şeytani yanları olduğunu söylemiyorum ancak O ne bir tanrı idi ne de bir peygamber. Amacına erişebilmek için elbette zaman zaman yalan da söylemiştir ve hatta çok zaman rol de yapmıştır. Vahdettin konusunda da herkesten farklı düşünüyorum. Vahdettin’den yardım aldığı da doğrudur, cumhuriyetin ilânından sonra Vahdettin için söyledikleri de...

İH – Nasıl yani?..

MB – Atatürk, kurtuluş savaşını kazanacağından emindi. Savaş hazırlıkları öncesinde dönemin padişahına ihtiyacı da vardı. Bu nedenle, zaferi kazandıktan sonra hilafeti kaldırabilmek ve halifeyi milletin gözünden düşürebilmek için bir senaryo kurduğu kesin... Ve o senaryoyu mükemmel oynamıştır. Hem ordu müfettişi olarak atanmıştır ama hem de hakkında yakalama müzekkeresi çıkarılmasına göz yummuştur... Ve elbette hem de yakalanamamıştır. Böylece padişah hem işgal kuvvetlerinin müttefiki gibi görünerek rahat hareket etmiştir ama hem de Gazi hakkında yakalama müzekkeresi çıkarttığı için, zaferden sonra Atatürk tarafından suçlanmayı hak edecek duruma düşürülmüştür...

İH – İlginç... Yine romanınızın bir yerinde dönemin kara kuvvetleri komutanı “Demokrasi gitti mi yine gelir. Nitekim daha önce 3 defa gitti 4 defa geldi” diyor. Önümüzdeki süreçte bir askeri darbe ihtimalini açıkça aktarmışsınız. Askeri darbe gerektirecek olaylar mı yaşayacağız?

MB – Bunu söylersem, romanımın sonunu da söylemiş olurum. Bırakın da olayların nasıl sonlanacağını okuyucu kitaptan öğrensin.

İH - Öcalan tahliye mi olacak?. Diyarbakır ve bölgesindeki şehirler özerk hale mi gelecek? Yani bir tür federe devlet modeli mi geliyor?.. Nasıl oluyor da bu kadar emin olabiliyorsunuz?

MB – Dedim ya. Ben kuşkularımı yazdım ve yorumladım. Gelecekte
neler olacağını ise lütfen bırakın okuyucu romanımdan öğrensin.

İH – Kırılmazsanız bir soru daha sormak istiyorum.

MB – Neden kırılacakmışım?.

İH – Geleceği anlatan bir roman yazarken Metal Fırtına’dan etkilendiniz mi?.

MB – (Gülerek ) Hiç ilgisi yok. Kaldı ki, Amerika’nın, Türkiye’ye askeri bir müdahalede bulunması ihtimali kısa arta ve uzun vadede sıfır ama benim romanımda anlattıklarımın önemli bölümlerinin yaşanmaya başlamış olması, diğer olayların da yaşanacaklarının karinesi gibi.

İH – Yani Apo tahliye mi olacak?. Diyarbakır eyalet mi olacak? İç savaş mı çıkacak?

MB – Neler olacağını hep birlikte göreceğiz. Hem unutmayın ki hiçbir devlet bedel ödemeden huzuru bulamıyor…

İH – Ne demek bu?.

MB – Ne demek olduğunu romanımda çok net anlattım…

İH – Teşekkür ederiz.

MB – Ben teşekkür ederim.