BIST 10.083
DOLAR 32,48
EURO 34,85
ALTIN 2.439,13
HABER /  GÜNCEL

Yoksa hep birlikte Türkiye’yi büyük riske sürükleriz”

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, israf uyarısında bulunarak, “Önce üreteceğiz, kazanacağız ve hak edeceğiz, ondan sonra hak ettiğimiz refah ...

Abone ol

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, israf uyarısında bulunarak, “Önce üreteceğiz, kazanacağız ve hak edeceğiz, ondan sonra hak ettiğimiz refah seviyesini yaşayacağız. Daha kazanmadan farklı bir refah seviyesine ulaşmaya çalışırsak hep birlikte Türkiye’yi büyük riske sürükleriz” dedi.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan Türkiye Katılım Bankaları Birliği Genel Kurulu’na katıldı. Toplantıda konuşan Ali Babacan, dünya ekonomisini ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Küresel ekonomide sıkıntılı dönemin geride kaldığını söyleyen Babacan, “Son 3-4 aydık artık küresel krizle ilgili en kötü ortam gerimizde kaldı artık bundan sonra 5-6 yıldaki kadar kötü bir tablo ile karşı karşıya kalmayız diye ümit ediyoruz. Avrupa’daki toparlanma bir miktar daha zayıf kırılgan bir toparlanma” dedi.
Dünyada gelişmekte olan ülkelerle ilgili yoğun şekilde olumsuz propaganda yapıldığına dikkat çeken Babacan, “Şu bir gerçek gelişmekte olan ülkelerin önümüzdeki dönemdeki büyüme hızı geçmişe gören biraz daha düşük olacak. Ama bu düşmüş rakam dahi gelişmiş ülkelerin çok daha üzerinde bir büyüme olacak. Son bir yıldır yapılan olumsuz yayınlara baktığınızda pek çok araştırma kuruluşunun düzenlediği negatif raporlara baktığınızda durumun oldukça abartıldığını ifade etmek istiyorum. Çin artık yüzde 9-10 büyümeyecek yüzde 7-8 büyüyecek, Hindistan artık yüzde 8’lik büyüme oranlarını görmeyecek, belki yüzde 6 büyüyecek. 90’lı yıllardaki Asya krizine benzer bir krizin tekrar edeceği ile alakalı çok miktarda görüş dillendirildi. Bunların hiçbirisinin gerçekçi olmadığını biz katıldığımız bütün toplantılarda ifade ettik” diye konuştu.

AVRUPA VE ABD’DE DURUM
Ali Babacan, Amerikan ve Avrupa Merkez Bankalarının ciddi politika değişikliğine gittiği bir dönemin yaşanacağını hatırlatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü;
“Kuşkusuz her ülkenin politikalarını adapte etmesi gerekiyor. Gelişmekte olan ülkelerin bankacılık sistemleri 1990’lara göre daha sağlam durumda. Bu ülkelerin kamu borcu 90’lara göre çok daha düşmüş durumda. Bu ülkelerin kur rejimleri daha esnek. Kur şoku emme noktasında önemli bir enstrüman olarak çalışmakta. Biz ilk günden itibaren bu değerlendirmelerin abartılı olduğunu söyledik. Son aylarda baktığınızda daha makul değerlendirmeler var. Fon akışları da yeni bir denge bulmuş durumda. Önümüzdeki dönem Amerikan Merkez Bankası’nın likiditeyi azaltmaya devam edeceği bir dönem olacak ama öyle bir dönem gelecek ki faizleri de arttıracaklar. Bu ne olacak belki 1 sene sonra başlayacak belki 3 sene sonra. Ama bu dönem geliyor. Şimdi Amerikan Merkez Bankası’nın faizi her arttırdığı toplantıda eğer küresel piyasalar heyecana kapılırsa, bunun yanlış olacağını ifade etmek istiyorum. Amerikan Merkez Bankası faiz artışları işler düzeldiği için ve ekonomi normale döndüğü için yapılacak faiz artışları. Onlar eğer sorumluluk sahibi politikalar uygular ve verdikleri tarihlere uyacak şekilde adım atarlarsa, bu dönemin sanıldığı kadar zor bir dönem olmayacağını ifade etmek istiyorum. Yeter ki her ülkede ilgini kurumlar gerekenleri yapsın. Gereke yapılırsa bunlar aşılır. Ama gerekenin yapılması gecikirse, adım atmak konusunda tereddütler olursa işte o zaman önümüzdeki 2-3 yıllık dönem rahat bir dönem olmayabilir”
Babaca, Türkiye’nin de önümüzdeki döneme kendini adapte edebilmesinin önemine vurgu yaparak, “Yarın sabah neyle uyanacağınızı bile tahmin edemediğimiz günleri hatırlıyorsunuz. Gecelik faizlerin yüzde 7 binlere çıktığı günleri unutmak kolay değil. 22 bankanın devre dışı kalması kolay unutulacak tecrübe değil. Biz hükümet olarak işbaşına geldiğimizde TC hazinesi yüzde 66 faizle borçlanıyordu. Enflasyon yüzde 29. Öyle bir tablodan ekonomimizde ciddi toparlanma meydana geldi. O dönem yaptığımız reformlar bizi kriz döneminde korudu. Kriz döneminde dahi başarılı bir performansı ortaya koyan bir Türkiye söz konusu. Bunu yaparken de önümüzdeki dönemin büyüme modeline de dikkat etmemiz gerekiyor. Türkiye’de güven ortamı bugün için var” ifadelerini kullandı.

İHRACAT VE ÜRETİMLE BÜYÜMEYE İŞARET ETTİ
Türkiye’nin yatırımla, ihracatla ve üretimle büyümesi gerektiğinin altını çizen Babacan, şunları söyledi;
“Önce üreteceğiz, ihracat yapacağız, kazanacağız, hak edeceğiz, ondan sonra hak ettiğimiz refah seviyesini yaşayacağız .Daha kazanmada, haketmeden, üretmeden farklı bir refah seviyesine ulaşmaya çalışırsak hep birlikte Türkiye’yi büyük riske sürükleriz. Bakıyoruz Türkiye’de gayrimenkul piyasası hareketi. Ama İstanbul’a baktığınızda yapılan yeni lüks konutlara, alışveriş merkezlerine baktığınızda gerçekten o konutlarda oturacak kadar ürettik mi. Dünyanın en pahalı markalarını satın alacak kadar ürettik mi, o refahı hake ettik mi. Yoksa daha hak etmeden mi bu işleri yapıyoruz bunlara dikkat etmemiz lazım. Aksi halde ‘güven var, finansman imkanları hazır, borçlanayım, kendi ürettiğimiz otomobiller düşük, biz daha lüks araçlara binelim’ Bunlar sürdürülebilir trendler değil. Bizim verim ekonomisi olmamamız gerekiyor, üretim ekonomisi olmamız gerekiyor, bir israf ekonomisi asla olmamamız gerekiyor. Geleceğe güvenle bakmak iyi bir şey ama makro çerçevede ihtiyatımızı korumak zorundayız”
Türkiye’nin uygulanan ekonomi polikalarına devama ettiği sürece önünün açık olduğunu kaydeden Babacan, “Cari açığımız var, petrolde dışa bağımlılığımız var bunların hepsi doğru. Ama bunlar çaresiz problemler değil. Bunlarla ilgili kısa vadeli çözümler var. G 20 dönem başkanlığını da üstleneceğimiz düşündüğümüzde dünyanın ilgisinin üstümüzde olmaya devam ettiği bir ülke olacak. Son 1 yıldır negatif gündemlerle dünya gündemin geldik. Geçen sene gezi olaylarından başlayalım bu güne kadar dünya basınında Türkiye ile ilgili çıkan haberlere bakın belki yüzde 95’i olumsuz. Bu kadar negatif propagandaya rağmen 2013 yılında yine yaklaşık 13-14 milyar dolarlık doğrudan yatırım geldi. Daha olumlu bir bakış açısıyla dünyada Türkiye’nin değerlendirildiğini düşündüğünüzde bunun ekonomik sonuçları da farklı olacaktır” ifadelerini kullandı.
(İHA)